Uğur
Ugan
Kaynak:
http://www.milliyet.com.tr/
Yıllarca hakkında birçok şey duyduğum ve iki kez gitmenin
eşiğinden döndüğüm Moskova’ya iner inmez beni kentin merkezine taşıyan taksi
ilerledikçe içimden şehirle ilgili iki kelime geçti; ihtişam ve estetik. Büyük
bulvarlar, büyük caddelere, devasa binalar, gösterişli meydanlara açılıyor
gözünüzün önünden geçen panoramik görüntü kentin dizaynını ilk fırsatta ele
veriyor. Eski rejimden kalma düzen ve disiplin anlayışının kentin atmosferine
bıraktığı iz sezilirken bir yandan da her şeyin büyütülmüş oranda sunumu
Ruslara özgü karakteristik bir özellik olabileceği aklınızdan geçiyor. Mimari
açıdan her şeyin görkemli oluşu Moskova’nın temel atmosferini oluşturduğunu
anlıyorsunuz.
Soğuk savaş dönemindeki yarıştan hızını alarak büyük ve
ihtişamlı görünmenin Moskova’nın giyindiği bir zırh olarak algılamamız mümkün.
Bu ihtişama eşlik eden müthiş estetik ise her yapıyı her binayı küçük bir sanat
eserine çeviriyor ve bir nevi açık hava müzesinde geziyormuş gibi oluyorsunuz.
Moskova’da ilk önce göze çarpan yapıların başında Stalin’in
7 kız kardeş binası dikkat çekiyor. Sovyet lider Josef Stalin'in emriyle
yapılan ve 'yedi kız kardeş' olarak bilinen gökdelenler kentin çeşitli
yerlerini süslüyor. 1947 ile 1953 yılları arasında yapılan bu binalar Sovyet
döneminin ihtişamını vurgulamak için en dikkat çekici unsurlardan. Bir iddiaya
göre Stalin’in bu binaları yapmasındaki neden; sevdiği bir tarz olan gotik
mimariyi 'selamlamak' ve Amerika'yı yakalayıp Sovyetler Birliği'nin
kaynaklarının tükenmediğini ve kendi ayakları üzerinde sapasağlam durabildiğini
tüm dünyaya göstermekti.
Moskova sokaklarında gezerken dikkatinizi çeken şeylerden
biri de eski rejime ait olan sembollerin yerli yerinde duruyor olması.
Binaların üzerindeki orak çekiç sembolleri, metro duraklarında Sovyet armaları
ve meydanlardaki Lenin heykelleri kentte halen ayakta. Lenin’i bir kurucu figür
olarak yad edilmesine karşın Stalin’e dair bir anıt göze çarpmıyor. Özellikle Kızıl
Meydan’da Lenin mozelesinin ihtişamı göz alırken Stalin’in Kremlin Duvarı’nın
önünde yattığını görüyorsunuz.
Dünyada kent meydanları ideolojinin, iktidarların sunum
alanı gibidir. Bunun en görkemli örneklerinden biri Kızıl Meydan. Kremlin,
Lenin Mozelesi, Aziz Vasil Katedrali ile çevrili olan meydan kendinden sonraki
doğu bloku ülkelerine örnek teşkil edecek büyüklükte ve ihtişamda. Işıkları ve
estetiğiyle bir masalın içine çekiyormuş gibi duran bu meydanın gece hali
gündüzden daha güzel görünüyor.
Moskova’nın en güzel yanlarından biri de parklarının kente
yoğun bir şekilde başka bir hava vermesi. Kentin ortasında baştanbaşa uzanan
Park Gorkova (Gorki Park) Moskova'yı bir yeşil zincirine çekiyor ve insanı
yürümeye ve bisiklete binmeye teşvik ediyor. Bu park yaz aylarında birçok
etkinliğin ve aktivitenin olduğu da bir park. O sebepten Moskovalıların sosyal
hayatında önemli bir yer tutuyor. Bir diğer dikkat çekici park ise Park VDNK.
Rusya Fuar Merkezi olarak da geçen park kalıcı fuar ve eğlence merkezi olarak
da hizmet veriyor.
Bu parkın hemen çıkışında ise sizi göğe doğru uzanan şık
heykeliyle Uzay Müzesi selamlıyor. Uzaya atılan ilk uydu Sputnik'in bir
kopyasının yanı sıra, ilk kez uzaya gönderilen köpeklerin dondurulmuş halleri
ve uzaya çıkan ilk insan Yuri Gagarin eğitimlerinde kullandığı orijinal kıyafet
ve ekipmanlar bulunuyor.
Moskova'nın bir diğer görülmeye değer en büyük müzesi ise
Puşkin Müzesi. Louvre ile kıyaslamak doğru olmaz belki ama en az Paris'teki
Louvre kadar etkili bir müze. Bottiçelli, Rembrand, Van Deyk, Rubens, Pussen,
Murill gibi ressamların eserlerinin yer aldığı müzede Michelangelo'nun
heykellerini görmek paha biçilemez.
Moskova sokaklarında yürürken en çok dikkatinizi çeken
şeyler diğer Avrupa kentlerine nazaran Moskova'nın kozmopolit bir kent
olmayışı, bir başkent elitliğinin gözle görülüyor oluşu ve kadınların şıklık
yarışı. Ruslarla ilgili oluşturulan genel algının aksine çok şık, elit ve kibar
bir Moskovalı profili göze çarpıyor. Bir çoğunun İngilizce bilmemesi bir
handikap olarak dursa da yardımseverlikleri ve sıcakkanlılıkları ilgiye değer.
Muhteşem metro ağından söz etmeden geçmeyelim. Her bir
durağı sanat eseri gibi duran Moskova metrosu tüm kente yayılan geniş metro
ağıyla harika bir ulaşım hizmeti sunuyor. Şehirde otomobil gürültüsüne
neredeyse hiç rastlamamanıza rağmen Moskova hakkında söylenebilecek en olumsuz
şey korkunç bir trafiğin oluşu. Araç trafiği günün hemen her saati
hissediliyor.
Moskova'yla ilgili son görülecek yer önerisi ise içinde
Türkçe'nin en büyük şairlerinden birini barındıran Novodeviçi Mezarlığı. Her ne
kadar vasiyet olarak Anadolu'da bir köy mezarlığına gömülmeyi dileyen Nazım
Hikmet Moskova'nın en önemli mezarlıklarından olan Novodoviçi'de Gogol, Çehov
ve Mayakovski ile birlikte yatıyor.
Sonuç itibariyle Moskova diğer Avrupa kentlerine benzemeyen
çok daha büyük oranda ihtişamı kendinde barındıran bunu her caddesine her
sokağına sonuna kadar hissettiren estetik ve görkemin kızıl renklerle
kucaklaştığı -diğer dünyaya- açılan masalsı bir kapı gibi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder