Moskova

Moskova

27 Kasım 2017 Pazartesi

40. ölüm yılına girerken Jak İhmalyan: İkinci Nazım Hikmet vakası


Metin UÇAR




«Ressamdı, şairdi, bir sözle sanatkardı, fakat herşeyden evvel insandı, hem de büyük çapta. Büyük, ileri görüşlü bir sanatkarın, kötü insan olmasının imkanı yoktur gibi geliyor bana. Fakat iddia edemem, illa ki büyük harflerle yazılan insan olana, büyük sanatkar olmak hakkı da verilmiş midir? Kardeş kadar sevdiğim, dost ve arkadaş bildiğim Jak İhmalyan, benim için ilkin şairdi, hem de bir satır şiir yazıp yazmadığını bilmediğim halde. Onu, Türkiyede, ikinci dünya harbi senelerinde, dünyanın en güzel şehirlerinden birinde, suları kavun kokan adalarında tanıdım ve o günden bu güne ne zaman burnuma bir çam kokusu, kulağıma bir deniz hışıltısı geldiyse, hatıralarımda sanki onun da denizden bir parçaymış, bir çam ağacıymış gibi canlandığını hissettim gözlerimin önünde. …» 

Yazar Keğam Sevan’ın bu sözleri 1979’da Moskova’da basılan katalogun önsözünde yer alıyor.

‘Sürgündeki Ressam’ Jak İhmalyan... İkinci Nazım Hikmet vakası dememiz boşuna değil. Çünkü Jak İhmalyan da Nazım Hikmet’le aynı kaderi paylaşmış bir usta. Bu kader onu da yurdundan etmiş, yolunu Sovyet Rusya’sına düşürmüştür. Memleketinden uzakta sanatlarını sürdürmüş olan bu insanlar günümüzde Türkiye ve Rusya arasında birer kültür köprüsü haline gelmişler, iki ülke insanlarının yakınlaşmasında çok önemli rol oynamışlardır ve oynamaktadırlar. Bu yazımızda haketmediği kadar az tanıdığımız ‘Sürgündeki Ressam’ Jak İhmalyan’dan bahsedeceğiz. 

1922 İstanbul doğumlu İhmalyan, 14-15 yaşlarında Abidin Dino ile tanışır ve bu tanışma kırk yıllık bir dostluğa dönüşür. Abidin Dino, İhmalyan’ın ilk eserlerine yol gösterici olmuştur. 1942’de politik kişiliğinden dolayı tutuklanır. Bunu ikinci ve üçüncü tutuklanmalar izler. 1949’da gizlice Beyrut’a kaçmak zorunda kalır. 1956’da Polonya’ya giden İhmalyan, burada Nazım Hikmet ile tanışır ve Şair’in ‘Güneşi içenlerin türküsü’ adlı eserinin Leh diline çevirisi için resimler yapar. Nazım Hikmet bu çalışması için İhmalyan’a şunları yazmıştı: ‘Resimlerine teşekkür ederim, günün birinde onlara layık şiirler yazmaya çalışacağım’.

1959’da Çin’e geçen İhmalyan’ın yolu 1961’de Moskova’ya düşer. 1963’te Moskova Devlet Üniversitesi Doğu Dilleri Enstitüsü Türkoloji bölümünde öğretim görevlisi olarak çalışmaya başlar. Bir yandan da Arbat yakınlarındaki atölyesinde resim çalışmalarına devam etmektedir. Yıllarca beraber kaldığı yakın dostu Nazım Hikmet’in yağlıboya bir tablosunu ve birkaç eskiz çalışmasını yapmıştır. 1968-1978 arasında çeşitli resim sergileri oldu. 1974’de resim alanında prestijli bir kurum olan Sovyet Ressamlar Birliği’ne üye oldu.

En sonuncusu 2013’te olmak üzere Türkiye’de de sergileri düzenlenen ressamın bazı eserlerini Moskova’daki sürekli sergi salonu Les Oreades’te görmek mümkün. Les Oreades, Krımskiy Val, 10 adresinde bulunan Merkez Ressam Evi kompleksinin Muzeon tarafındaki girişinde yeralıyor. Resim galerisinin Internet adresi ise şöyle:   http://www.lesoreades.ru

Jak İhmalyan 1 nisan 1978’de Moskova’da vefat etmiştir. Aziz Nesin, ‘Birlikte yaşadıklarım, birlikte öldüklerim’ adı eserinde bakın neler yazıyor: ‘Çalışma odasına girdik. Orada, iki yıl önce yaptığı Ressamın Ölümü tablosu. Anlamlı bir resim. Resimde kendisi ölmüş görünüyor, bir yanında eşi Mari, bir yanında oğlu Vaçe.

Vartan arkamdan,
- İşte burada da kendisi, dedi.
            Arkama dönüp baktım. Divanın üstünde porselen bir vazo. İçinde Jak'ın külleri varmış.
            Krematoryumda yakmışlar Jak'ın cesedini. Geriye bir avuç kül kalmış. Anlatılmaz bir şaşkınlık geçirdim. Bir insanın, hele sevdiğim bir insanın küle dönüşmüş olmasını ilkin kavrayamadım. Böyle bişeyi ilk görüyordum. Kendimi tutamadım, ağlamaya başladım.
            9 Nisan Pazar günü Erivan'a götürüp, içinde babasının külünün bulunduğu vazonun yanına koyacaklarmış.
            Ağlayarak çıktım atelyeden...’

Mehmet Kemal 1979’da yazdığı yazısında Jak İhmalyan’ın şiirlerinden birine yer vermiştir.

Sözlerden arınmış öz be öz duygu, 
Çizgisiz noktasız ak pak bir sevgi, 
Çıkardan arınmış dövüşsüz dünya, 
Yüzüne iz düşmez saydam bir vicdan,
Çocuksu ilgi, 
Bilimsel bilgi, 
Hilesiz bakış, 
Gürültüsüz kent, 
Ulu uygarlık, 
Mutluluk gayri.

2018, Ressam’ın 40. ölüm yıldönümü. Umarız hem Türkiye’de hem de Rusya’da sergileri düzenlenir. Böylece farklı kolleksiyonlarda bulunan eserlerini birada görebiliriz. Bu, tıpkı Nazım Hikmet anmalarının yarattığı, o iki ülke arasındaki ‘kültürel köprü’ hissini pekiştirecek bir etkinlik olacaktır.

JAK İHMALYAN’IN KISA BİYOGRAFİSİ

30 Temmuz 1922 İstanbul'da doğdu. Babası Konyalı, anası Kayserili idi. Hayatı çocukluğundan itibaren resim sanatıyla iç içe geçmişti. Resmin çok ciddi bir şey olduğunu ilk kez Abidin Dino'dan öğrendiğini söyler. Dino ile ilk resim ilişkisi 1936'da başlar. 1942'de İDGSA Resim Bölümü Bedri Rahmi atölyesinde okur. Akademi'de birinci sınıfı sınavla atlar. 1939'da TKP'ye girer. 1944'te politik görüşlerinden dolayı tutuklanır. Tutukluluğu yaklaşık üç yıl sürer. 1949'da pasaport almadan Suriye yoluyla Beyrut'a gidip yerleşir. Orada bazı okullarda resim öğretmenliği yapar. Bir ara, Beyrut Havaalanı için, Fransız ressamı Simon Baltax ile birlikte, Halkların Dostluğu konulu bir pano resmeder. 1956'da Polonya'ya geçerek Varşova Radyo Komitesi’nde, ardından da çizgi filmler stüdyosunda çalışır. Nâzım Hikmet'in "Güneşi içenlerin Türküsü" adlı kitabının Leh dilindeki çevirisini resimler. Jak İhmalyan, şair Nazım Hikmet'in yakın dostları arasındaydı.

1959'da Çin'e giderek ailece Pekin'e yerleşir. Daha çok Türkiye'ye yönelik yayın yapan radyoda çalışır ve bir yandan da ülkenin geleneksel ve çağdaş resmini inceler.

1961'de Sovyetler Birliği'ne geçer. 1963'te Moskova Devlet Üniversitesi Doğu Dilleri Enstitüsü Türkoloji bölümünde öğretim üyeliğine atanır. Türkçe öğretmenliğinin yanında, aynı zaman resimle de uğraşır. Arbat bölgesinde Taniyevih Sokağında atölyesi vardır. 1968-1978 arasında çeşitli sergiler düzenler. 1974'te Sovyet Ressamlar Birliği'nde üye olur. 1 Nisan 1978'de Moskova'da hayata gözlerini yumar...


Ölümünden sonra çeşitli ülkelerde sergiler açılır. Ölümünün 15. yılında 1993'te İstanbul'da (Galeri MD) bir anma sergisi yapıldı.13 resmini içeren bir kitap, galeri tarafından yayımlanmıştı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder