Moskova

Moskova

28 Kasım 2020 Cumartesi

Rusya ve Çin ilişkileri



Samih Güven

 

Kaynak: https://samihguven.blogspot.com/

 

 

Moskova’da dikkatimi çeken şeylerden biri Çin restoranlarının sınırlı sayıda olmasıydı. Oysa Amerika’da Çin yemeği terapi gibidir kimine göre. Aynı şey Moskova’da Gürcü lokantaları için söylenebilir belki. Tek örnek restoranlar değil ama sınır uzunlukları 4209 km olan Rusya ve Çin arasındaki kültürel etkileşim sınırlı görünüyor nedense. 

Ama dış politika açısından bakıldığında ABD ve genel olarak Batı bu iki ülkeyi hem birleştiriyor hem de ayırıyor kanımca. Birleştirdiği nokta Batı’nın politikalarına birlikte karşı koyma düşüncesi. Ayrıştırma çabalarının sebebi ise bu iki gücün yan yana olmasından duyulan endişe. Bu açıdan bakıldığında da Türkiye Rusya ilişkilerini akla getiriyor. 

ABD, Rusya ve Çin yapılan analizlere göre dünyanın en büyük üç askeri gücü olması yanı sıra ABD’nin 20,8 trilyon dolar, Çin’in ise 14,8 trilyon dolar tutarındaki milli geliri düşünüldüğünde çok büyük bir ekonomik gücü temsil ediyorlar.

Ancak son yıllarda ekonomi, teknoloji ve askeri alanda önemli ilerlemeler kaydeden Çin’in önümüzdeki dönemde ABD’nin önüne geçerek dünyanın en büyük ekonomisi olması bekleniyor. Bu durum ise ABD açısından ciddi bir sorun olarak görülüyor. Özellikle Kovid-19 sonrasında ABD’deki Çin karşıtlığı yeni bir zirveye ulaşmış görünüyor. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde ABD, Çin ve Rusya arasındaki ilişkiler her zamankinden önemli olacağa benziyor.

Rusya ve Çin hem Batının politikalarından kendilerini koruyabilmek hem de dünya açısından dengeleyici bir işlev yerine getirmek amacıyla stratejik bir ortaklık ilişkisi geliştirmeye çalışıyor. Ekonomik ilişkiler açısından bakıldığında ise Türkiye-Rusya örneğine benzer şekilde tamamlayıcı bir özellik söz konusu.

Rusya Batı ile mesafeli ilişkileri, Ukrayna Krizi, yaptırımlar ve 2016 ABD başkanlık seçimlerinde sonuçları etkilediği yönündeki suçlamalar sonrası Çin ile daha da güçlü bağlar geliştirmeye çalışıyor. Ancak söz konusu stratejik ortaklık askeri anlamda çok yakın bir müttefiklik halinde değil henüz.

Ekim ayında Rusya devlet başkanı Vladimir Putin tarafından yapılan bir açıklamada şu ifadelere yer verilmişti:

 

"Hiç şüphesiz, Çin ile işbirliğimiz Çin ordusunun savunma kabiliyetini destekliyor ve gelecekte iki ülke arasında daha yakın askeri bağlar görülmesi mümkün. Ancak yine de zaman gösterecek bunu.”

Kasım ayında Rus mevkidaşı Lavrov ile görüşen Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi ise iki ülkenin “küresel dengeleyici” rolünü oynamaya devam ettiğini ve ikili işbirliğinin sürekli yeni sonuçlar verdiğini söyledi.

Diğer taraftan, 2016’da yayımlanan Rusya Dış Politika konseptinde konuyla ilgili şu ifadelere yer alıyor: “Rusya, Çin Halk Cumhuriyeti ile kapsamlı, eşit ve güvene dayalı ortaklık ve stratejik işbirliği geliştirmeye devam edecek ve tüm alanlarda proaktif olarak işbirliğini hızlandıracak.”

İki ülke arasındaki ticari ve ekonomik ilişkilerin de son yıllarda hızla geliştiği görülüyor. Rusya ve Çin arasındaki ticaret hacminin 2019 yılında 110 milyar doları bulduğu anlaşılıyor. Rusya’nın Çin’e olan ihracatının 2019 yılında 56 milyar dolar olarak gerçekleştiği ve bunun 39,5 milyar dolarının petrol, gaz ve bunların türevlerinden oluştuğu görülüyor. Çinli firmaların inşaat ve alt yapı projelerine olan yoğun ilgisi sürüyor. Rusya’yı en çok ziyaret edenler arasında ise Çinli turistler ilk sırada geliyor.

Diğer taraftan, Rusya ve Çin Şangay İşbirliği Örgütü, RIC ve BRICS gibi kuruluşlar aracığıyla önemli bir işbirliği zemini sağlamış durumda.

Genel olarak bakıldığında, enerji, ulusal para birimlerinde ticaret, endüstriyel yatırımlar, alt yapı yatırımları ve inşaat projeleri gibi alanlarda önemli bir etkileşim söz konusu. İki ülke de doların hakim para özelliğini kaybetmesi ve dünyanın hem ekonomik hem de siyasal anlamda çok kutuplu bir yapıya kavuşmasını arzuluyor.

Ancak bu durum iki ülkenin birbirleri hakkında tereddütleri olmadığı ve ihtiyatlı hareket etmedikleri anlamına gelmiyor.

Rusya Amur, Habarovks ve Vladivostok gibi sınır yerlerinde Çinli firmaların ve vatandaşların ekonomik faaliyetlerinden memnun olsa da buralardaki gelişmeleri geçmişteki sınır sorunlarını da göz önüne alarak dikkatle izliyor. Rusya’nın özellikle doğu şehirlerindeki nüfus sorununun aksine Çin’in nüfusu, ticari hırsı ve kaynak ihtiyacı dikkate alındığında Rusya bu konuyu dikkatle izlemek durumunda görüyor kendini. Ayrıca bu bölgelerle ilgili geçmişte yaşanan gerilim ve anlaşmazlıkların da göz önüne alınması gerekiyor.

Başka bir ilginç nokta ise Rusya’nın genellikle daha yüksek bir petrol fiyatını çıkarlarına uygun görmesine karşın Çin’in çıkarlarının düşük petrol fiyatlarını gerektirmesi.

Diğer taraftan Çin’in bir süper güç olduğu ve süper güçlerle ilişkilerin her zaman ihtiyatla yürütülmesi gerektiği açık. Çin’in son yıllarda teknoloji kabiliyetini hızla artırması, yeni ve özgün teknolojik ürün ve sistem geliştirme yeteneği, askeri alanda kendini geliştirmesi ve Kuşak Yol Projesi yoluyla küresel ticarete daha fazla hakim olmayı amaçlaması, ayrıca BDT ülkeleriyle olan ilişkileri Rusya’nın yakından izlediği konular.

Rusya ve Çin ilişkilerinde başka bir nokta da Hindistan ile olan ilişkileri. Zira Rusya’nın Hindistan ile yakın ekonomik ve askeri ilişkileri bu ülke ile kimi sorunlar yaşayan Çin’i mutlu eden gelişmeler olmasa gerek. Dolayısıyla Rusya’nın gelecekte ABD ve Hindistan cephesi ile birlikte Çin karşısında yer alıp almayacağı yönündeki gizli soru önemini koruyor.

Ayrıca ABD ve Çin arasında gittikçe artan gerilim Rusya’nın önemini artırıyor ve Rusya’nın günün sonunda hangi tarafta yer alacağı sorusunu akla getiriyor.

Aslına bakılırsa Çin’in yükselişi oldukça ciddi ve önlenemez bir ivmeye sahip gibi görünüyor. Fakat ABD ve Çin arasındaki sorunların nasıl çözüleceği Rusya açısından büyük önem taşıyor.

Batının, aralarındaki sorunlara rağmen Rusya’yı kendi yanında tutmaya çalışıp çalışmayacağı ve Rusya’yı Çin’i dengeleme açısından bir fırsat olarak görüp görmeyeceği yanı sıra Rusya’nın kendi içinde her zaman süregelen Batı karşıtları ve Batıyla yakınlaşma taraftarları arasındaki gelişmeler de önemli olacağa benziyor. Gelecekte ABD ve Çin ilişkilerinin kopma noktasına geleceği bir durumda ise şartları dikkate alıp herhangi bir tarafta yer almamakta seçenekler arasında görünüyor.

Yaş Antlaşması neden önemli?



Samih Güven

 

Kaynak: https://samihguven.blogspot.com/

 

 

Osmanlıya vurulan son darbe bir kadının elinden oldu. Birileri saraydaki çapkınlıklarını konuşadursun Petro’nun reformlarını devam ettiren Katerina Rusların ezeli meseleleri üzerine gitmekten de geri durmuyordu. İsveç sorununu çözen Büyük Petro’dan sonra Katerina Osmanlı ve Polonya ile yaşanan sorunlara son verme niyetindeydi. 

Petro’nun denizcilik alanında başlattığı ilerleme önemli bir değişim yaratmıştı. Sadece gemi sayısı artmamış aynı zamanda teknik ve taktik yetenekler de gelişmişti. Katerina Rusya’nın bu yeni gücüne inanıyordu. Neticede Katerina amacına ulaştı ve Kırım’ı alarak gerileme dönemi yaşayan Osmanlı için büyük bir travmaya neden oldu.

1768-74 arasındaki savaşta Kırım işgal edilmiş ve ele geçirilmişti. Katerina’nın sevgililerinden biri olduğu ileri sürülen Aleksey Orlov’un yönetimindeki Rus donanmasının 6 Temmuz 1770’de Osmanlı donanmasını batırması şok etkisi yaratmıştı.  

Çeşme Savaşı birçok şeyin sonu ve başlangıcıydı aslında. Burada Petro reformları ile kendini güçlendirmiş Rus donanması ile kendini yenileyememiş ve denizlerdeki hakimiyeti kaybetmiş Türk donanması karşılaşıyordu aslında. Orlov’un yönettiği filo Baltık’tan Türk sularına girdi ve Çeşme koyunda Osmanlı donanmasını batırdı. Osmanlılar açısından önemli taktik hatalar yapılmıştı. Bazı kaynaklara göre 11 bin Osmanlı denizcisi hayatını kaybetmişti.

1774 yılında imzalanan Küçük Kaynarca Antlaşması ile Kırım bağımsızlaşmış ama Ruslar amaçlarına tam olarak ulaşamamıştı. Osmanlı ise bu durumu sindirememiş ve beklemeye koyulmuştu. 1787 yılında Osmanlılar tarafından yeniden savaş ilan edildi.

Osmanlılar İngiltere ve İsveç’in desteğine sahipti ve hatta İngiltere 1791 yılında savaşa girecekti neredeyse. Avusturya ise Rusya tarafındaydı.

1787-92 arasında kara savaşı olarak devam eden çatışmalarda 1812’de Napolyon’u yenecek olan ünlü komutan Mihail Kutuzov’un özellikle İsmail kalesindeki direnişi kırması önemliydi. Ruslar üstün gelmiş ve İstanbul’a ilerlemeye başlamıştı. Bunun üzerine 9 Ocak 1792’de Yaş Antlaşması imzalandı. 

Ünlü tarihçi İlber Ortaylı’ya göre Karlofça’dan (1699) sonra Türk tarihini Yaş Antlaşması kadar etkileyen başka bir antlaşma olmamıştı. Karlofça Osmanlı’nın Orta Avrupa’daki varlığını bitirirken, Yaş Antlaşması Karadeniz’deki varlığına büyük bir darbe vurmuştu. Bu antlaşmaya göre Küçük Kaynarca ve daha önceki tüm antlaşmalar yürürlükte kalacaktı. Rusya bütün Ortodoks tebaa üzerinde koruyucu olmaya devam edecekti. Ayrıca anlaşmaya göre ticari imtiyazların kesilmeyerek olduğu gibi devam edeceği hüküm altına alınmıştı.

Osmanlı ile Rusya arasında Padişah III. Selim tahtta iken yapılan bu antlaşma ile Rusya Kırım’da kesin olarak hakimiyetini sağlamış, büyük bir moral bozukluğu yaşayan Osmanlı İmparatorluğu ise çöküş sürecine girmişti.

 

KAYNAKLAR:

-RIASANOVSKY, N. ve STEINBERG, M., Rusya Tarihi

-EVTUHOV, C. ve STITES R., Rusya Tarihi

-www.history.com

-www.wikipedia.org

-www.Diğer kaynaklar

SSCB uçak markaları



Metin Uçar

 

Entellektüel-teknolojik yaratıcılık bakımından birçok alanda dünyanın önünde giden SSCB, uçak yapımında da ön sırada yeralır. Günümüzde bunu daha çok askeri uçaklar alanında görüyoruz. Ancak SSCB döneminde Aeroflot’un dünyanın en büyük havayolu işletmesi olduğunu hatırlatayım. O dönemde üretilen yolcu uçakları sadece SSCB’de değil Sovyet bloku ülkelerinde ve Sovyetlere yakın ülkelerde de kullanılmaktaydı. Aeroflot farklı yıllarda dünyanın bir yılda en fazla yolcu taşıyan (100 milyon), en fazla yol kateden ve en büyük havayolu işletmesi olmuştur. SSCB’nin dağılması ile paylaşılan Aeroflot adı sadece Rusya’ya kalmış, ayrılan diğer ülkeler ise kendi havayolu şirketlerini kurmuşlardır. SSCB döneminde sadece yerli uçak kullanan işletmede şimdilerde ABD ve Avrupa menşeli uçaklar ezici çoğunluktadır. Rusya döneminde başlatılan yeni projelerin başarıya ulaşıp ulaşmayacağını ise zaman gösterecek.

Şimdi gelin SSCB’de uçak üretmiş olan OKB’lere (Deneysel Konstrüktörlük Bürosu) bir bakalım. SCCB’de bu alanda özel mülkiyet olmadığı için uçak üreticilerine OKB adı altında numara verilirdi. Ancak bu OKB’lerde üretilen uçakların isimlerinde, o uçakların dizaynını yapan, hayata geçiren konstrüktörlerin isimlerini görürüz. Yazımda tüm OKB’leri belirtmek niyetinde değilim. Listemde sadece dünyaca ve sizin de biliyor olabileceğiniz markaları göreceksiniz.

 

OKB-23 MYASİŞŞEV

Vladimir Mihayloviç Myasişşev’in kurduğu bu büronun daha çok stratejik bombardıman uçakları yaptığını görüyoruz. En bilinen uçak M-4’tür. Bu uçağın BM-T adlı modifikasyonu Sovyet uzay mekiği Buran’ı sırtına taşıyabiliyordu. Myasişşev’in uçaklar yanı sıra çok sefer kullanılabilir uzay mekikleri projeleri yaptığını da notumuza alalım. Myasişşev’in diğer bir modeli M-55 Geofizika ise 20 bin metrede uçabilen bir keşif ve araştırma uçağıdır.

 

OKB-49 BERİYEV

Georgiy Mihayloviç Beriyev’in (Beriaşvili) adını taşıyan OKB’nin daha çok amfibik uçaklar yaptığını görüyoruz. Bu büronun günümüzde en tanınan uçağı Be-200’dür. Geçtiğimiz günlerde yaptığı manevralar ile Antalya’daki insanları şaşkına çeviren bu uçak günümüzde orman yangınları söndürmede kullanılır ve dünyanın suya iniş yapabilen jet motorlu tek uçağıdır.

 

OKB-51 SUHOY

Pavel Osipoviç Suhoy’un adını taşıyan bu OKB dünya havacılık tarihinin en önemli isimlerinden biridir. Suhoy aslında ayrı bir yazıya konu olacak kadar çeşitli hava aracı üretmiş bir bürodur. Günümüzde adını en çok duyduğunuz Su kısaltmalı SSCB ve Rusya yapımı uçaklara sadece birkaç örnek vereceğim. Su-27 ve modifikasyonları havacılık alanında devrim yapmışlardır. Su-25 tanklara karşı mücadele için düşünülmüş bir savaş uçağıdır. Suriye’de düşürüldüğü için hafızalarımıza giren Su-24 ise uzun menzilli bir keşif ve bombardıman uçağıdır. Su-26, Su-29 ve Su-31 hava akrobasisi alanında pilotların en sevdiği uçaklar arasındadır. Suhoy’un Süperjet 100 adlı yolcu uçağı hayatının hemen başındadır ve dünyada birkaç havayolu şirketinde alıcı bulabilmiştir. OKB’nin son ürünü Su-57 ise 5. Nesil uçaklara Rusya’nın kazandırdığı isimdir. İlk uçuşunu 1966’da yapan Su-17 ise bazı ülkelerin hava kuvvetlerinde hala kullanılmaktadır. Bu bakımdan en uzun süre kullanılan savaş uçağı ünvanına sahiptir. Dedim ya Suhoy ayrı bir dünyadır.

 

OKB-115 YAK

SSCB’nin yine efsane OKB’lerinden biridir. Aleksandr Sergeyeviç Yakovlev’in adını taşır. Bu büronun dizayn masasından savaş uçakları, yolcu uçakları, eğitim uçakları ve dikey iniş-kalkış yapabilen uçaklar çıkmıştır. En bilinen uçak modelleri Yak-40 ve Yak-42 yolcu uçağıdır. Yak-52 tüm dünyaca bilinen bir eğitim ve akrobasi uçağıdır. Yak-38 sovyetlerin ilk uçak gemisi konuşumlu dikey iniş-kalkış yapan uçağı idi. Ancak SSCB tarafından askeri stratejide yeri olmadığı için rafa kaldırılmıştır. Rusya’nın bugün elinde olan tek uçak gemisi daha çok eğitim amaçlı kullanılmaktadır. Yak-130 İtalyan Aermacchi ile ortaklaşa üretilen bir eğitim uçağıdır. Büronun şu anda üzerinde çalıştığı en önemli proje Boeing ve Airbus’a rakip olması hedeflenen MS-21 adlı yolcu uçağıdır.

 

OKB-153 ANTONOV

Oleg Konstantinoviç Antonov’un adını taşıyan bu büro ilk başta Novosibirsk’te kurulmuştu. Daha sonra Ukrayna’ya taşınan ve günümüzde Ukrayna menşeyli kabul edilen Antonov, yolcu ve özellikle de yük taşıma konusunda dünyanın lideri uçaklar üretmiştir. Bunlardan sadece en bilinenlerini yazıma ekliyorum. An-2 hala kısa mesafe uçuşları için, paraşüt sporları için kullanılan bir uçaktır. An-2 halk arasında ‘Mısırcı’ (Kukuruznik) olarak bilinir. Bu ismi Po-2 adlı eski bir savaş uçağından almıştır. Her türlü araziye iniş yapabildiği için bu ismi aldığı söylenir. An-2 Guiness Rekorlar Kitabı’na 70 yıldan fazladır üretilen tek uçak olarak girmiştir. Benim de Ankara Etimesgut THK tesislerinde ilk bindiğim uçak işte böyle bir An-2 idi. İkinci yolcu uçağı An-24 hala kısa mesafe uçuşlarda kullanılan bir yolcu uçağıdır. An-12 Sovyet ordusunun en önemli nakliye uçağı idi. An-22 Antey ise şu anda orduda kullanılan en büyük nakliye uçağıdır. Hemen ardından gelen An-124 dünyanın en büyük seri üretimi yapılan nakliye uçağıdır. Dünyanın en büyük uçağı ünvanı yine Antonov’un adını taşıyan An-225 Mriya’dır ve sadece bir adet üretilmiştir. Şu anda Ukrayna malıdır.

 

OKB-155 MiG

Yine havacılık tarihinin efsane bir ismi ile karşı karşıyayız. Mikoyan Artyom İvanoviç ve Gureviç Mihail İosifoviç’in adını taşıyan bu ismi de bilmeyen yoktur. Bu büronun ürünü olan MiG-15, Amerikan McDonalds Phantom II uçağı ile jet çağı hava savaşlarını başlatan uçak olarak tarihe geçmiştir. Bunun ardından yine havacılık tarihinin efsane ismi MiG-21 gelir. 65 ülkenin hava kuvvetlerinde görev yapmıştır. Bazılarında hala kullanılmaktadır. Üçgen kanadı yüzünden Sovyet pilotları ona ‘Balalayka’ derlerdi. Diğer bir efsane MiG-25 yüksek irtifada ve çok yüksek hızlarda uçmak üzere yapılmıştır ve kendi alanında hız rekorunu ve yükseklik (37 650 m) elinde tutar. Son modifikasyonu olan MiG-31 hala Rus hava kuvvetlerinde kullanılır.

 

OKB-156 TUPOLEV

Andrey Nikolayeviç Tupolev’in kurduğu KB dünyaca bilinen çok sayıda uçağın üreticisidir. Bu uçaklar arasında uzun mesafe bombardıman uçakları ve yolcu uçakları bulunur. Bu nedenledir ki SSCB’nin ilk yolcu uçağı, Tu-16 adlı bombardıman uçağının bir modifikasyonu olarak ortaya çıkar. SSCB’nin jet motorlu ilk yolcu uçağının adı Tu-104 idi. Yine diğer bir efsanevi bombardıman uçağı Tu-95’in modifikasyonu Tu-114 adı altında pervaneli bir yolcu uçağına dönüşür. Tu-104’ün peşinden Tu-134 ve havayolu taşımacılığının efsane uçağı Tu-154 gelir. Bu ailenin bir zamanlar devrim yaratan son uçağı Tu-144 olur. Bu sesten hızlı ilk uçuşu gerçekleştiren yolcu uçağıdır. Gelelim Tupolev’in efsanevi bombardıman uçaklarına. Yukarıda bahsettiğim pervaneli Tu-95 hala kullanımdadır. Halk arasında Beyaz Kuğu olarak bilinen Tu-160 Rusya’nın stratejik bombardıman filosunun belkemiğidir. Tupolev’in son zamanlarda ürettiği Tu-204 ve Tu-334 yolcu uçakları piyasadaki rekabete henüz gereken cevap niteliği taşımamaktadır.

 

OKB-938 KAMOV

Nikolay İlyiç Kamov’un adını taşıyan KB SSCB ve Rus ordusunun efsanevi helikopterlerini üretir. Kamov’un adını taşıyan en bilinen helikopter markalarına bakacak olursak, öncelikle Ka-25’ten bahsetmemiz gerekir. Ka-25 deniz kuvvetleri için üretilmiş bir helikopter idi ve aynı eksende, birbirine farklı yönlerde dönen rotorları ile diğer helikopterlerden ayrılır. Kamov’un helikopterlerinde bu yüzden kuyruk rotoru yoktur. Kara Köpekbalığı Ka-50 bir savaş helikopteridir. Rus ordusunda kullanılan diğer bir savaş helikopteri ise Aligatör denilen Ka-52’dir.

 

İLYUŞİN

Sergey Vladimiroviç İlyuşin yine SSCB dendiğinde adı hemen akla gelen isimlerdendir. İlyuşin adı altında yine çeşitli bombardıman uçakları ve yolcu uçakları üretilmiştir. Bu markanın en bilinen uçakları arasında İl-18 yolcu uçağı vardı ki Kuzey Kore’de bir tanesi hala yolcu taşımacılığında kullanılır. İl-38 modeli ise deniz kuvvetlerinde kullanılan bir keşif uçağıdır. İl-62 SSCB’nin ürettiği kıtalararası uçuş yapabilen ilk yolcu uçağıdır. Bu markayı taşıyan diğer bir yolcu uçağı İl-86’dır. İl-86’nın son modifikasyonu olan İl-96 ise devlet başkanını taşır. İl adını taşıyan diğer bir efsane uçak ise nakliye uçağı İl-76’dır. Herhangi bir yere yük taşınacaksa mutlaka İl-76 oradadır.

 

Mi

Dünyanın en bilinen helikopterleri arasında yeralan Mi, Mihail Leontyeviç Mil’in adını taşır. Bu büro tarafından üretilen Mi-2 birçok havacılık kulübünde hala kullanılmaktadır. Ancak bu markayı taşıyan iki helikopter vardır ki tüm dünyada bilinir. Birincisi Mi-8. Çok sayıda ülkede kullanılan Mi-8’in kullanılmadığı alan yok gibidir. Günümüzde Sibirya’nın vazgeçilmez taşıma aracıdır. Birleşmiş Milletler ordusunun da en çok kullandığı helikopterdir. Mi-24 ise SSCB’nin Afganistan müdahalesi sayesinde tüm dünyada bilinir hale gelen bir savaş helikopteridir. Mi KB’nun ürettiği B-12 dünyanın en büyük helikopteri ünvanına sahipti, ancak bugün uçan tek bir tanesi yoktur. Ancak dünyanın en büyük helikopteri ünvanı yine Mi’ye aittir. Mi-26 bugün seri olarak üretilen, dünyanın en büyük helikopteridir ve helikopterler arasındaki tüm rekorları elinde bulundurur.

 

SİKORSKİY

Bu yazımda İgor İvanoviç Sikorskiy’in adından bahsetmeden geçemeyeceğim. Efsanevi Rus konstrüktör helikopterin babası sayılır. Rusya İmparatorluğu’nda başlayan konstrüktörlük çalışmalarını devrim sonucunda bırakmak zorunda kalır ve ABD’ne göç eder. Başta ABD ordusu olmak üzere dünyanın her yerinde kullanılan sayısız askeri ve sivil helikopter modelini üreten Sikorskiy’in hayatına ve eserlerine ayrı bir yazıda değineceğim.

Şöyle bir bakınız. Dünya havacılık tarihinin en önemli sayfaları SSCB ve Rus konstrüktörleri tarafından yazılmıştır. Bugün bu insanların ürettiği uçakların havada yaptığı manevraları tekrar edebilen uçakları üretebilecek başka bir ülke daha yoktur.

Bayan

 


Metin Uçar


 

Tüm dünyada bilinen bir müzik aletleri ailesi vardır. İçine harmonika, akordeon ve bunların çeşitlemeleri girer. Rusların bu aileye kattıkları müzik aletinin adı ise bayandır. Bayan Rusya’da halkın ruhunu en iyi yansıtan bir müzik aletidir ve balalaykadan çok daha yaygın bir şekilde kullanılır. Halk müzik orkestralarının ayrılmaz parçasıdır.

Şimdi kısaca tarihçeye bir göz atalım. Tarihi antik çağlara kadar uzanan organ bu ailenin atasıdır denilebilir. Çalışma prensipleri hemen hemen aynıdır. Harmonika ve akordeon bu dev müzik aletinin minyatüre halidir diyebiliriz. 1892 yılında Bavaria’dan getirilen Alman harmonikasına Rus ustaları bazı teknik yenilikler eklerler. 20 yy’da Moskova’da üretilen harmonikaların sol klavyelerinde şaft sistemi kullanılır. Buna daha sonraları Moskova düzeni denir ki şimdi de kullanılan bir standarttır. 1906’dan itibaren Tula’da üretilen müzik aletleri en bilinenlerdir.

Gelelim bayan kelimesinin ne anlama geldiğine. Harmonika Rusya’ya geldiğinde ve Rusların verdiği yeni şekilden sonra ona yeni de bir isim konması gerekir. Bunun için en uygun isim Eski Rus dans ve şarkı tanrısı Boyan olur. Bayan adı çıkardığı seslerin özelliğinden dolayı artık tüm dünyada kullanılan bir isim haline gelmiştir. Farklı ülkelerde farklı isimler verilse de başına Bayan ismi konur.

Bayan ve bunun daha küçüğü olan hormon Rus kültürüne hemen girer. Müzik tarihçilerinin tespitlerine göre slav halkına özgü enerjiyi, canlılığı çok iyi dışa vuran bir enstrümandır. Öyle ki balalaykanın yanında kendine hemen saygın bir yer edinir. Bu enstrüman özellikle ülkenin içinde bulunduğu zor günlerde büyük rol oynar. 2. Dünya Savaşı’nda cepheye gönderilmek üzere binlerce hormon ve bayan üretilir. Her birlikte tüfeğinin yanında bu müzik enstrümanlarını taşıyan askerler görebilirdiniz. Savaşın mola verdiği anlarda hormondan çıkan melodilerin yorgun askerler için nasıl iyi geldiğini anlamak için Rus olmak gerekir.

Bugün bile özellikle köy ve kasabalarda bu müzik aletini kullanabilenler karşınıza çıkar. Rus ruh halini en güzel yansıtan melodileri dinleyebilirsiniz. Ben kendim böyle bir sahneye şahid oldum. Yılbaşı gece onikiden sonra canlanan hayat sabah saat 3’e doğru gelen bir akrabanın bayanı sayesinde ikinci bir soluk alır. Bunu yazdım da Rusya’da yeni yıl gecesi sabah beşten önce yattığımı hatırlamıyorum. Ama o ayrı bir yazının konusu olsun! Bu arada İnsan Rusya’yı neder sever? Yazımı okuyanlar hatırlayacaklar. Burada aldığım müzik aletlerinden biri de minyatür bir hormon idi. Yani biraz klavyelerine basmışlığım vardır.

Rus göçmenler Konstantinopol’de


 



TASS Haber Ajansı bildiriyor!


 



Metin Uçar

 

100 yıl önce bugünlerde dünya tarihinin en büyük dramlarından biri yaşanıyordu. Bu, bir ucu Rusya’da diğer ucu Türkiye’de olan bir dramdı. Ekim Devrimi’ne karşı savaşan ve Beyaz Ordu olarak bilinen Çarlık yanlısı birlikler yanlarındaki sivillerle birlikte Kırım’da gemilere binerek memleketlerini terk ederler. TASS Haber Ajansı’nın resmi sitesinde yayınlanan İgor Gaşkov’un yazısını sizin için çevirdim. 100 yıl önce olup biteni anlamak bugünü anlamamıza da yardımcı olacaktır. Çünkü 100 yıl önce bu günlerde bugünümüzü şekillendiren tarihi olaylar yaşanmaktaydı.




İgor Gaşkov

 

Her şeyi bırakıp, yeniden başlamak. 100 yıl önce beyazlar Rusya’yı terk ettiler.

100 yıl önce Rusya topraklarından çıkan en büyük göç yaşanır. Kırım Tahliyesi. Göçmenlerin gittikleri Konstantinopol’de onları türlü sıkıntılarla dolu bir hayat bekliyordu.

Fransız Düşes Lucien Mürat yaşadığı beklenmedik karşılaşmadan dolayı şoke olmuştu. Yabancıların oturduğu mahallede yeralan popüler bir gece kulübünün garderobunda Peterburg’dan tanıdığı bir kişiyi görür: Albay Y. Türk başkentinde bu adamın yanında sokak ayakkabı boyacısı baron S. ve bardaki işine giden düşeş V. vardır. Kadınlar arasında bir sohbet başlar, Fransız hanım sarsılmıştır. Mürat, o günleri şöyle hatırlıyor: ‘Dükün kızı bana çok üzücü bir hikaye anlattı. Bolşeviklerden kaçışını, büyükbaş hayvanlarla dolu bir vagonda yaptıkları seyahati."

1920 yılı kasım ayı ortalarında Konstantinopol’e 150 bin Rus göçmen gelir ve daha önce gelmiş olan 50 bin göçmene karışır. Bunların çoğu kendilerini en düşük sosyal seviyede bulurlar. Çok az bazılarına ikinci şans doğar. Medved, Maksim, Moskovit restoranları açılır. Rus hanımlara has kısa saç modası şehre yayılır. Kırım’daki benzer ilk plajlar ortaya çıkar.

Bosfor’daki en iyi Jazz Kulübü’nü bile Afroamerikan kökenli, Moskova’lı işadamı Frederick Bruce Thomas açmıştır. Herkesi şaşkına çeviren 'siyah Rus’, eskiden restoranlarına müşteri olarak gelen soylu kesimden insanlara iş verir olmuştur.

Boş iş alanı bulunamayanlar için ise Fyodor Fyodoroviç Tomas bedelsiz yemek veriyordu. Kırım’dan Konstantinopol’e (ancak 1930’dan sonra İstanbul olur) haberler gelmekteydi. Bu haberleri duyup ta geri dönmeye cesaret eden kimse çıkmamıştı.

Rus göçmenler Konstantinopol’de dostane bir karşılamayı beklemiyorlardı. Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı İmparatorluğu, Almanya’nın müttefiki olarak Rusya’nın karşısındaydı. Savaş pek de Türklerin istediği gibi gitmiyordu. 1914 Sarıkamış operasyonu 90 bin askerin hayatına malolmuştu. Birden, bu olayın üzerinden altı yıl geçmişken Rus askerlerini taşıyan gemiler Konstantinopol’de kıyıya yanaşırlar. Yerel tüccarlar Rusları canı gönülden karşılarlar, çünkü sattıkları malların karşılığında astronomik rakamlar talep etmektedirler. Gemi güvertesinden iple kıyıya indirilen ailevi ziynet eşyalarının karşılığında ekmek alınırdı. Birçok insanın bundan başka çıkar yolu yoktu. Günlük olarak verilen çorba ve kuru ekmek hayatta kalmak için yetecek gibi değildi. Kadınlar ve çocuklar bundan en çok acı çekenlerdi.

Rusların şansından Türkler her zaman istediklerini alamıyorlardı, çünkü onlar da şimdi kaybedenler tarafındaydılar. Birinci Dünya Savaşı’nın bitmesinden sonra şehir Britanya ve Fransız ordularının işgalindeydi. Vrangel’in ordusundan bazı askerler bu birliklere katılırlar. Eski birlik askerleri olarak Rusları esir almaları mümkün değildi, bu yüzden de İstanbul’a yakın yerlere Rusları yerleştirirler. Çok geçmeden de çoğunu o zamanlar Fransa’nın kontrolü altında bulunan Tunus’a götürürler. Rusların elinde kalan filo da oraya gönderilir.

Akdeniz kıyılarında Rus göçmenleri zor günler beklemekteydi. Öncelikle Vrangel taraftarlarına Konstantiopol’den kaçış karşılığında bir fatura keserler. Eldeki gemiler yok pahasına satılır. Ardından Sovyet hükümeti tarafından açılan dava gelir. SSCB’nin ve Fransa’nın birbirlerini tanımasından sonra Bolşevikler bu gemilerin geri verilmesini talep ederler, ancak sonuç alamazlar. Dava o kadar uzun sürmüştür ki gemilerin piyasa bedelleri neredeyse sıfıra iner. Sonuçta imparatorluk filosunun son gemileri hurdaya verilir.

Kendine Konstantinopol’de bir gelecek oluşturamayan Ruslar için sayısız yol açıktı, ancak hiçbiri çekici değildi. Çoğunluk sonuçta Fransa’ya yerleşir. Çünkü Fransa az da olsa Vrangel’e yardım eden tek ülke olur. Bazıları Yugoslavya’ya yerleşirler. Başkent Belgrad, sürgündeki mimar Krasnov sayesinde Sankt-Peterburg’u hatırlatır olur. Subaylar savaşın çıkması muhtemel olan Güney Amerika’ya, Paraguay’a giderler. O günler geldiğinde Konstantinopol’de hemen hemen hiç Rus kalmamıştı. 20’li 30’lu yıllarda uygulanan yabancılar kanunu burada çalışma imkanı bırakmıyordu. Bazıları sonuçta tekrar Kırım’a döner ve Bolşeviklerin yanında yeralırlar.

Taksi



Metin Uçar

 

Modern şehirlerin popüler taşıma aracıdır taksi. Diğer taşıtlardan ayırt edilebilmeleri için sarıya boyanır, üzerine taksi levhası asılır vs vs. Bir zamanlar pencere hizasına çizilen damalı şeritler vardı. Hep merak ederdim bunu nasıl boyuyorlar diye. Cevabını Malatya’da kaportacılık yapan bir akrabamın tamir atölyesinde bulmuştum. Boyası biten taksinin damalı şeridi yapılacaktı. E, ben fırsatı kaçırır mıyım? Uzaktan izliyorum. Boyama işini yapacak olan akrabam cebinden bir kağıt yığını çıkarıyor. Bunlar bizim okul yıllarında ders kitaplarının ve defterlerinin üzerine yapıştırdığımız etiketler. Hani şu adınızı, soyadınızı, hangi dersin kitabı olduğunu falan yazdığınız etiketler. Velhasıl bu etiketle dama kareleri hesabı arabaya yapıştırılıyor. Üzerine siyah boya geçiliyor. Kuruduktan sonra etiketleri çıkarıyorsunuz ve işte taksi hazır. Hem de dama şeritli.

Bugün bu dama şeridin nereden çıktığını öğrendim. Bu bilgi beni önce Rusya’ya oradan da ABD’ne götürdü. Rusya İmparatorluğu’nun Smolensk şehrinde yaşayan, Yahudi bir ailenin 19 yaşındaki çocuğu Zalman Tamarkin 1912’de ABD’ne göç eder. Göçmen dairesinde çalışan birinin verdiği 25 USD para ile ABD’ne giren Zalman, Moris Markin adını alır. Chicago’da terzilikle başlayan hayatı Markin Automobile Body adlı büyük bir otomobil işletmesinin sahipliğine kadar gider. Moris bununla da yetinmez. Kısa bir süre sonra Mogul marka kamyon üreten Commonwealth Motors’u satın alır. Bu şirket ABD’nin büyük taksicilik şirketi Checker Taxi için otomobil üretmekteydi. O yıllarda yeni kurulmuş olan Yellow Cab Company aniden popüler olmuştu. Moris yeni iş alanının burada olduğunu hemen anlar. 1937’de Checker Taxi’nin sahibi olduğunda bütün taksilerin sarı renkli olmasını ister. Ancak rakip şirketten ayırt edilmek için bir belirtece ihtiyacı vardır. Moris oto yarışlarını çok seven biriydi ve bu belirteci oto yarışlarında finişi simgeleyen bayraktan alır. Zaten bu finiş bayrağı Checker’in logosunda da bulunmaktadır. Böylece tüm Checker taksileri boydan boya dama şeritle işaretlenir. ABD’nin büyük işletmelerinden olduğu için damalı şerit daha sonra diğer taksi işletmeleri tarafından da kullanılmaya başlanır. Bu işaretleme 1947’de Sovyetler Birliği’nde de kullanılmaya başlanır.

İnsanın bu Ruslar nereye gitsek karşımıza çıkıyorlar diyesi geliyor. Ama öyle!

26 Kasım 2020 Perşembe

Urod, zadnitsa, svoloç... Zamanla anlamı değişen 12 Rusça kelime


Kaynak: https://turkrus.com/

 

Rusça da canlı, değişen, dönüşen bir dil ve oldukça zengin bir geçmişi var. Bu ise bazı kelimelerin zaman içinde anlamının değişebileceği manasına geliyor. Adme.ru portalı Rusçada yıllar içinde yeni anlamlar kazanan en ilginç kelimeleri derledi. 

1. Urod. Güncel Rusçadaki anlamı "gudubet, çirkin". Halbuki bir zamanlar Ruslar, ilk doğan erkek çocuklarını "urod" olarak adlandırırdı. Kelimenin kökü ise "rod" sözcüğü, yani "soy, sop".

2. Zadnitsa. Şimdilerde "popo" anlamına gelen bu kelime eskiden "miras", yani "geride bırakılan şeyler" için kullanılırdı.

3. Vedma. Yani "cadı". Eskiden "bilgili kadın" anlamına gelirdi. Kökü "vedat" (bilmek) fiili.

4. Podlets. Şimdiki dilde manası "adi, şerefsiz insan". Asıl anlamı ise "soyluluk ünvanı bulunmayan sıradan kişi".

5. Gostinets. Ruslar bugün bir yere misafirliğe giderken elde götürülen şekerleme, çikolata, baklava gibi hediyeleri "gostinets" olarak adlandırır. Halbuki eski Slavcada kelime "büyük yol" demektir.

6. Vraç. Doktor. Güncel Rusçadaki "vrat" (yalan söylemek) kelimesi de aynı kökten gelir. Eski hekimlerin aynı zamanda büyücü de olduğu dönemlere ait bir kelime.

7. Prelest. Bugün bir kompliman olarak kullanılan kelimeye eskiden cinlerin ve perilerin insanı baştan çıkarmak için kullandığı şeyleri ifade etmek için başvurulurdu. Yani Yüzüklerin Efendisi'nin Rusça tercümesinde Gollum'un yüzüğe "prelest" (kıymetlimiz) demesi boşuna değil.

8. Prodaja. Satış. Eski anlamı ise "ceza".

9. Nedelya. Hafta. Eski Rusçada ise kelime "niçevo ne delat", "hiçbir şey yapılmayan" günü, yani tatil gününü tarif emek için kullanılırdı. Bu yüzden "pazartesi" Rusçada "ponedelnik", yani "nedelyadan sonra gelen" manasını içerir.

10. Trus. Ödlek. Eski manası ise "deprem" (zemlyetrayesine).

11. Svoloç. Rusçadaki en yaygın hakaretlerden biri olan svoloç, eskiden "çöp" anlamına gelirdi.

12. Poşlıy. Güncel dildeki anlamı "pespaye, geri kalmış, kültürsüz". Pyotr reformlarından önce ise kelime "eskiler, adetler" manasında kullanılırdı.

19 Kasım 2020 Perşembe

Chanel No. 5'den Timberland'a: Rusyalı göçmenlerin yarattığı 8 dünya markası

 


Kaynak: https://turkrus.com/ 

 

 

Rusya'nın ülke olarak dünyaya armağan ettiği "tüketim ürünü" markası nadir olsa da, aynı şeyi göçmenleri için söylemek olanaksız. Rusça konuşulan topraklarda doğup Avrupa ülkelerine ve Amerika Birleşik Devletleri'ne göçenlerin yarattığı çok sayıda ünlü marka var. Adme portalı bunlardan öne çıkan sekizini sıraladı.

 

1. Chanel No. 5. Dünyanın en ünlü parfümünü tasarlayan isim Ernest Eduardoviç Bo. 1881'de Moskova'da bir parfümcü ailesinde doğan Bo, İç Savaş yıllarında Paris'e göç etmiş. İlk Chanel No. 5'leri de 1921'de hazırlamış.

 

2. Max Factor. Lodz şehrinde dünyaya gelen Maksimilyan Faktoroviç 14 yaşında Moskova'ya gelmiş ve Bolşoy Teatr'da makyajcı yardımcısı olarak çalışmaya başlamış. İlk mağazasını açtığı şehir ise Ryazan. 1904'te ABD'ye göçen Max Factor, dünyanın en büyük kozmetik üreticilerinden biri haline gelecektir.

 

3. Metro-Goldwyn-Mayer. Filmlerin açılışında kükreyen aslanla bilinen sinema şirketinin kurucularından Louis Mayer, Minsk doğumlu.

 

4. Checker Motors Corporation. Amerika'nın en ünlü taksi araç üreticisini kuran Moris Markin ise Smolensk'te dünyaya gelmiş. Markin 19 yaşında cebinde hiç para olmadan ve dil bilmeden ABD'ye göç eden ve bu ülkede başarıyı yakalayan bir isim.

 

5. Levi Strauss & Co. Dünyanın en ünlü kot markasını yaratan Jacob Lewis (ya da Yakob Yofis) de Riga'da doğmuş ve genç yaşta ABD'ye göç etmiş.

 

6. Timberland. Ünlü ayakkabı markasının yaratıcısı Natan Şvarts (fotoğrafta), bir Odessalı.

 

7. Lime Crime. Kozmetik üreticisi Lime Crime'ı kuran Doe Deere'in gerçek ismi Kseniya Vorotova. Genç kadın aslen İjevsk'li.

 

8. Google. Bir Rus göçmen tarafından yaratılan en ünlü marka ise hiç kuşkusuz Google. Moskova'da bir matematikçi ailesinde dünyaya gelen Sergey Brin 1979'da ailesiyle birlikte ABD'ye göç etmiş. Brin, 1990'larda Stanford Üniversitesi'nde tanıştığı Larry Page ile birlikte Google'ı kuracaktır.

17 Kasım 2020 Salı

Ağaç suyu içip kömür yutmaktan 'zelenka'ya


Kaynak: https://turkrus.com/

 

Rusya'ya gelen yabancılar kendilerini pek çok şaşırtıcı şeyin beklediğini bilir. Ama yine de bu ülkeye dair bazı keşiflerin karşısında afallamadan edemez. Adme.ru portalı, Rusya vatandaşlarına son derece normal gelen, yabancıları ise bazen şaşkına çeviren adetleri ve alışkanlıkları derledi.

- Zelenka. Rusya dışında yabancı doktorlar Rus çocuklarını, vücutlarındaki parlak yeşil lekelerden ayırt eder. Zira Rusyalı anneler zelenka adı verilen bu antiseptiğe adeta bağımlıdır. Öyle ki google'da en çok yapılan Rusça aramalardan biri "Türkiye'de zelenkayı nereden bulurum"dur.

- Yola çıkmadan önce kısa bir süre sessizce oturma. Yabancıları ilk kez karşılaştıklarında şaşırtan, ama alışması kolay bir Rus adeti. 

-  Dünya geneline zıt, bina girişlerinde iterek değil kendisine çekerek açılan kapılar. Rusya'da yoğun kar yağışları ve tipiden iç mekanları korumak için, ya da bir başka izahatla yangın anında dışarı çıkmayı kolaylaştırmak için uygulandığı savunulan bir yöntem. Ancak kimi yabancılar, "KGB insanları daha kolay yakalasın diye" kapıların böyle açıldığını anlatmayı pek sever.

- Metroda büyük gürültüyle ve hızla, ansızın kapanan gizli turnikeler. Bunlar Sovyet devrinden kalmıştı ve son dönemde yeni metro istasyonları ile tarihe karışıyor.  

- Mide rahatsızlığına karşı "aktif kömür" (aktif karbon) içmek. Aktif kömür, sindirim sistemi rahatsızlıklarının hafifletilmesinde, akşamdan kalmanın önlenmesinde hatta zehirlenmenin tedavisine yardımcı oluyor. Genelde ıhlamur ve söğüt gibi yumuşak odunlu ağaç parçalarının karbonlaştırılmasıyla elde edilen, son dönemde gıda sektöründe de yaygınlaşan bir "Sovyet geleneği" doğal tedavi edici.  

- Beryoza suyu. Ruslar Türkçede huş olarak bildiğimiz beryoza ağacının suyunu iştahla içer.

- Metal bardak tutucu. Rus demiryollarının cam bardakları içine koyarak yolculara çay servisi yaptığı geleneksel ürün; tren yolculuklarının alameti farikası. İlk başta kullanışsız ve kaba gelse de, yabancıların memleketlerine en çok götürdüğü hediyelik eşyalardandır.

- Duvara halı asmak. Sovyet devrinde evlerin bir başka alameti farikası. Halılar yerde olduğu kadar duvarda da dururdu. Bunu, komşusuyla "ses izolasyonu" amaçlı kullanan da var, estetik aşkına asan da. 

- Yılbaşını iki kere kutlamak. Ekim Devrimi'nin ve takvim reformunun Rusya'ya armağanı. Anlamak için tarihte kısa bir gezintiye çıkmak gerekse de, bir kere alıştıktan sonra yabancıların da hevesle iştirak ettiği bir eğlence.

14 Kasım 2020 Cumartesi

Ohansk – B25




Metin Uçar

 

1942 yılı, nisan ayı. 2. Dünya Savaşı tüm hızıyla devam ediyor. Birkaç ay önce Pearl Harbour Japonlar tarafından bombalanmış. İşte o günlerde Perm Eyaleti sınırları içinde bulunan Ohansk kasabası sakin bir güne başlamıştı. Kama Nehri kıyısında 1547’de kurulmuş olan bu yerleşim yeri adını dip balıkları avlarken kullanılan ohan adlı bir olta çeşidinden alıyordu. Ohansk sakinleri günlük işlerine devam ederlerken tuhaf bir şeyler olduğunu hissettiler. O günün gecesi uykusuz bazı köylüler, geç vaktinde kasabaya gelen bir askeri aracın boş ve harap haldeki eski bir malikane binasının önünde durduğunu görmüşlerdi. Gelenler malikaneye yerleşmişlerdi. Ancak kimsenin oraya yaklaşmasına izin vermiyorlardı. Çok ilginç bir şeyler olduğu kesindi, ancak kasaba sakinlerinin çoğu ne olduğunu öğrenemeyeceklerdi bile. Olan biten her neyse çok gizli idi.

Siz okuyucularımızın ise bu olayı öğrenme şansınız var. Çünkü aradan çok uzun yıllar geçti ve o dönemde gizliliği gerektiren şartlar ortadan kalktı.

İlginç olaylar dizisi birkaç gün önce Rusya’nın Uzak Doğusu’nda, Nahodka yakınlarında bulunan Unaşi askeri havaalanında başlar. Burada MBR-2 tipi amfibi uçaklardan meydana gelen bir birlik bulunmaktadır. Japonya, ABD’ye saldırarak fiilen SSCB’nin de bulunduğu ülkelere karşı savaşa girmiştir. Ancak SSCB ve Japonya arasına tarafsızlık anlaşması vardır. SSCB ordularının büyük bir kısmı çok uzaklardaki batı cephesinde faşist Alman ordularına karşı çarpışmaktadır. Unaşi havaalanında günlük işlerini yapan askerler verilen alarm ile hemen yerlerini alırlar. Tipi ve kime ait olduğu bilinmeyen bir uçak havaalanına doğru yaklaşmaktadır. Sınır görevlileri çok geçmeden uçağın ABD ordusuna ait olduğu ve motorlarından birinin çalışmadığını, diğerinin ise aralıkla durduğunu bildirirler. Havaalanı komutanının şaşkın bakışları arasında bu yaralı B25 bombardıman uçağı güçlükle iniş yapar. Havaalanı pistinin orta yerinde durur. Oradaki Sovyet askerleri hemen uçağın yanına koşarlar. Amerikalı pilotlar tutuklanırlar. Moskova’ya acil mesaj çekilir.

Çok geçmeden durum anlaşılır. Unaşi havaalanına inen B25, Amerikan Hornet uçak gemisinden havalanan Doolittle grubuna ait idi. 18 nisan 1942’de uzun eğitim çalışmalarından sonra uçak gemisinden havalanan 16 B25 bombardıman uçağı Tokyo’yu bombalar. Bu Pearl Harbour’un intikamı harekatıdır. Ancak bu uçakların havalandıkları uçak gemisine dönecek benzinleri yoktur. SSCB uçakların kendi topraklarına inmesine izin vermemiştir. Bu şekilde kendi kaderlerine terkedilen uçaklar bombardıman görevini tamamlar ve Çin’e doğru nasıl biteceği belli olmayan bir yolculuğa çıkarlar. Bu sırada dört uçak Japonlar tarafından düşürülür. 11 uçağın ise havadayken benzini biter ve mürettebat paraşütle atlayarak uçakları terk ederler. Bunlardan bazıları Japonlara esir düşer, bazıları ise yine SSCB topraklarında yere inerler. Tokyo bombardımanından sağ çıkan tek uçak ise Unaşi havaalanına inendir. SSCB ve Japonya arasındaki tarafsızlık anlaşmasının ihlali ihtimaline karşı bu olay gizli tutulur. Ohansk’taki malikaneye yerleşenler arasında hem istihbaratçılar hem de Amerikan pilotları bulunmaktadır. Bu pilotlar uzunca bir süre SSCB’de yaşamak zorunda kalırlar. Bir şehirden diğerine taşınırlar. Olayın açığa çıkmaması için çok çaba sarfedilir. Sonuçta istihbarat için de yük haline gelen Amerikalıların o sırada İngiltere işgalinde bulunan İran’a kaçmalarına yardım edilir. Böylece önce İran’a geçen Amerikalı pilotlar memleketlerine geri dönerler. Paraşütle atlayan diğer pilotlar da aynı şekilde memleketlerine geri gönderilirler. Unaşi havaalanına inen B25’in ise daha sonra SSCB tarafından çeşitli bombardımanlarda kullanılmıştır. Ancak bu ilginç bir detay değil, çünkü SSCB ordusunda leasimg esasında başka tipte Amerikan avcı uçakları da kullanılmaktaydı zaten.

Kosovorotka – geleneksel Rus gömleği



 

Metin Uçar

 

 

Kosovorotka (‘kasavarotka’ şeklinde okunur) Rusya’nın dünyada en bilinen giyimidir. Erkekler, kadınlar ve çocukların giydiği bu kıyafet aslında uzun kollu bir gömlektir. XV. Yy’dan başlayarak XX. Yy’a kadar köylülerin garderobunda mutlaka olan bir kıyafet idi kosovortoka. Farklı havalarda ya da farklı durumlarda başka kıyafetler giyilse bile bu gömlek ilk giyilen şey idi. Köylülerin giydiği gömlek genelde beyaz renk olurdu. Bele bağlanan bir iple vücuda sağlamca oturması sağlanırdı. Bayram günlerinde süslemeki yakası ve kolluğu olan gömlekler giyilirdi. Günlük ip yerine de püsküllü, işlemeli bir kemer takılırdı. Yazın sadece kosovorotka ile dolaşılırdı. Mekan içinde bunun üzerine cepken giyilir, kışın dışarı çıkarken ise kaftan kullanılırdı. Kosovorotka sıradan beyaz kumaştan da olabilirdi, atlas ya da ipekten de.

Kadınların giydiği kosovorotka yere kadar uzanırdı. Kadınlar bunun üzerine kolsuz sarafan giyerlerdi. Kadınların giydiği kosovortkaların sayısız çeşidi vardı. Genç kızların, evli kadınların, gelin olanların giydiği gömlekler birbirinden ayrılırdı. Bunların arasında anlamı olan işlemeleri ile yakalı ve kolluklu gömlekler de bulunurdu. Küçük bebeklere bile giydirilirdi bu geleneksel Rus gömleği.

Pekala kosovorotka adı nereden çıkmıştı? Aslında çok basit. Bu gömleğin adı kosoy (yatık, eğik) ve vorot (yaka) kelimelerinin birleştirilmesinden meydana geliyor. Gerçekten de kosovorotkanın yaka ve ön kesimi ortada değildi. Çoğunlukla ikisi de sola kayık yapılırdı. Kültür araştırmaları konusunda uzman bilim insanların göre bu çok pratik bir amaçla yapılmıştı. Ruslar geleneksel olarak boyunlarında haç taşırlardı. Gömlek kesiminin ortada olmaması sayesinde tarlada çalışan köylülerin haçları aralıktan sarkıp çalışmalarına engel olmuyordu böylece. Devrimden sonra kosovorotkanın eskisi kadar kullanılmamasının da belki de asıl nedeni budur. Çünkü artık eskisi gibi haç taşımaya gerek kalmamıştı.

Yine devrim öncesine dönelim. Çünkü kosovorotkanın daha anlatılacak hikayesi var. 1880’de Türkistan garnizonundaki askerlere bu gömleklerden dağıtılmıştı. Askerler bu gömleği jimnastik hareketleri yaparken giymekteydiler. Ancak bu şekilde Türkistan’ın yakıcı sıcaklarında beden haraketleri bir derece daha kolay oluyordu. Zamanla bu gömleğin omuzlarına apoletler eklenir. Böylece Rus ordusunda kullanılan jimnastyorka (jimnastik gömleği) ortaya çıkar. Kazaklar, atlı birlikleri ve güneyde görev yapan askeri birliklerde yaygın olarak kullanılan bir üniformadır jimnastyorka. Askerler palasklarını bu gömleğin üzerine takarlardı. Bu üniformanın kosovorotkadan bir farkı da yatık kesim ve yakanın artık düz yapılması idi.

18., 19. Yy’larda Rus aristokratları kosovorotka giymezlerdi. Ancak bunların arasında bazı istisnalar da yok değildi. Kosovorotkanın en tanınan meraklısı Lev Tolstoy idi. Tolstoy belki de halka olan yakınlığını ifade etmek için sevdiği kosovorotka ile Yasnaya Polyana’a dolaşırdı. Yalnız Tolstoy’un giydiği gömleğin de kesimi eskisi gibi yatık değildi, tam ortada bulunuyordu. Tolstoy’un bu gömleği İngilizce’ye Russian peasant shirt (köylü gömleği) ya da Tolstoy shirt (Tolstoy gömleği) olarak bilinir. Zaman içinde bu kıayfet Rus dilinde tolstovka olarak yerleşir. Zaman içinde bu kelime hudi denilen, kapşonlu hırkalar için kullanılır olmuştur.

Kosovorotka giyen diğer bir ünlü isim Sergey Yesenin’dir. Ancak bunu köylü kökenli bir şair izlenimi vererek başkentteki edebiyat çevrelerini şoke etmek için yapmıştır.

Kosovorotka çok sayıda filmde de tarihe malolmuştur. Ancak bunlar arasında 1965 yapımı Doktor Jivago’nun ayrı bir yeri vardır. Çünkü bu film SSCB’de çok eleştirilmiştir. Filmde Rusya havası vermek için yapılan çok sayıda hatadan (klükva) bahsedilir. Eleştirilen hususlardan biri yönetmen David Lean’in Jivago’yu oynayan Ömer Şerif’in Rus’a benzemek için giydirdiği kosovorotkadır. Sovyet eleştirmenler romanda anlatılan olayların geçtiği yıllarda artık kosovorotkanın giyilmediğini ifade ederler.

 

13 Kasım 2020 Cuma

Koy onu yerine!



Metin Uçar

 

Büyük Ekim Devrimi’nden sonra Bolşeviklerin çok sayıda kilise ve kiliseye bağlı binayı yıktıkları ya da dinle bağdaşmayacak amaçlarla kullandıkları bilinen bir şeydir. Bu yazımda halk arasında bir anekdot olarak dolaşan bir olayı anlatacağım. Rastlantı eseri öğrendiğim bu olay bana çok mantıklı geldi. Hep merak ederdim onca kilise yıkılırken bazılarına neden dokunulmamıştı? Bunlardan belki en önemlisi Kızıl Meydan’ın incisi ve Rusya’nın dünyaca bilinen güzelliği Vasiliy Blajennıy Kilisesi (Mutlu Vasiliy). Yazımdan bazı tarihi kişileri sempatik gösterme amacı güttüğümü düşünenlere hemen ‘hayır öyle değil’ diyerek devam ediyorum. Bu sadece bir anekdot.

Yeni sovyet devleti halkı eski hayat sisteminden uzaklaştırmak için çaba sarfetmekteydi. Bu sistemlerin belki de en güçlüsü kayıtsız şartsız boyun eğmeyi şart koşan Ortodoks Kilisesi idi. Dolayısı ile Ekim Devrimi’nden sonra bir kilise yıkma furyası başlar. Sadece Moskova’da 433 kilisenin yıkıldığı söylenir. Bunların en büyüğü olan Kurtarıcı İsa Kilisesi 1931’de yıkılmıştı. Yıkım işinin başında Stalin’e yakın parti çalışanı Lazar Moiseyeviç Kaganovskiy vardır. Kaganosvkiy yıkım işini öyle bir iştahla yönetmekteydi ki yıkılacak kilise listesinin sonu yok gibiydi. Vasiliy Blajennıy Kilisesi de bunlardan biri idi. Kaganoviç’e göre bu kilise Kızıl Meydan’ın hemen çıkışında yolu tıkayan bir yapı idi. Geçit törenlerinin yapılmasını zorlaştırıyordu.

1930’lu yıllarda Moskova’nın kapsamlı bir rekonstrüksiyon çalışması başlatılır. Kaganoviç bu çalışma sırasında kiliseden kurtulmayı planlar. Kaganoviç’in o dönemde yürüttüğü çalışmaların önemli bir kısmı metro inşaatı ile ilgidir. 1935 – 1955 yılları arasında Moskova Metrosu onun adını taşımıştır. Günümüzün Ohotnıt Ryad metro istasyonu 1957’ye kadar onun adını taşımıştır. O yıllarda yaşanan yıkım olayları konusunda hem eleştirilen hem de övülen bir kişidir. Biz kendisini tarihin sayfalarına bırakıp Kızıl Meydan’a dönelim.

Dediğim gibi Vasiliy Blajennıy Kilisesi Kaganoviç’e göre yıkılması gereken yapılardan biri idi. Kaganoviç sadece kiliseyi değil tarihi GUM binasını da yıkmak istemektedir. Ancak bu düşüncesine ilk karşı çıkan Moskova’nın o dönemdeki baş mimarı Borovskiy olur. Borovskiy ‘ölürüm de buna izin vermem’ der. Ancak Kaganovskiy yoluna devam eder. Hazırladığı maket ile Kızıl Meydan’ın rekonstrüksiyonu konusu ile Stalin’in huzuruna çıkar. Söz anlatımı sırasında Vasiliy Blajennıy Kilisesi’ne gelir. Kaganovskiy kilisenin olmaması halinde çıkışın nasıl ferahlayacağını göstermek için maketi yerinden oynatır. Stalin kısa bir aradan sonra net bir şekilde konuşur: ‘Lazar! Kiliseyi yerine koy, dokunma!’

Başka söze gerek var mı?

Tu-154



Metin Uçar

 

1948 yılında SSCB’nin dünyaca ünlü uçak yapımcısı Tupolev’e genç bir konstrüktör gelir. Diploma öncesi pratik çalışması için gelen bu adam Aleksandr Sergeyeviç Şengardt’tır. Şengardt pratik çalışması sonrasında da Tupolev’in yanında çalışmaya devam eder. O dönemde Tupolev adını tüm dünyaya tanıtan bütün projelerde çalışır. 1970 yılı başında Tupolev’in baş konstrüktörü olur ve havacılık tarihinin efsanelerinden biri haline gelecek yeni bir yolcu uçağı projesinin başına geçer. Aynı sırada üzerinde çalışılan kısa mesafe yolcu uçağı Tu-134’e paralel olarak üretilen yeni yolcu uçağının adı Tu-154’tür.

Tu-154 1972 yılında Moskova-Mineralnıye Vodı arasında düzenli seferlerine başlar. SSCB’nin en fazla üretilen yolcu uçağı ünvanını kazanan Tu-154 Tuploev’in Kuybışev’deki (bugün Samara) fabrikasında yapılıyordu. Kırk yıl boyunca on değişik modifikasyonda binden fazla Tu-154 yapılmıştır. Tu-154, 150 ila 180 yolcu alan ve saatte 950 kilometre hız yapabilen bir yolcu uçağı idi ve pilotların gözdesi haline gelmişti.

Tu-154M Rusya’daki son yolculu uçuşunu 29 eylül 2020’de yaptı. Cumartesi günü Novosibirsk’in Tolmaçevo Havalanı’na inen uçak burada bulunan havacılık müzesine verildi. Bu Rusya havacılık tarihi için bir dönemin kapanması demekti. Kaderin bir cilvesi olsa gerek uçağın yaratıcı Şengardt ta 4 eylülde 96 yaşında hayata gözlerini kapamıştı. Gerçek anlamda bir çağın kapandığını söylememiz gerekiyor. Rusya hala yeni yolcu uçakları yapıyor. Ancak rakipleri 90’lı yıllarda çok ileri gittiler ve sıkı piyasa şartlarında yeni modeller beklenen performansı yakalamakta zorlanıyorlar.

Ben kendim Tu-154’le sayısız kere uçtum. Modelini çok beğendiğim bir uçaktır. Şöyle o günleri hatırlayayım dedim. O yıllarda milletin kafasında tek soru vardı. Neden önce arka salondaki yolcular çıkıyor diye. kimilerine göre uçaktaki bir konstrüktif hatadan dolayı eğer ön salondakiler inerse uçağın burnu havaya kalkacaktı. İşin ilginç tarafı bunun nedenini öğrenmem mümkün olmadı. Tu-154 ile ilgili tüm bilgiler bu uçağın mükemmel bir mühendislik eseri olduğunu gösteriyor. Ben de aynı görüşteyim. Tu-154 dünyanın başka yerlerinde uçmaya devam ediyordur, ancak Rusya’daki yolcu taşıma dönemi artık tarih oldu.

Yelkenler altında



Metin Uçar

 

 

Rusya İmparatorluğu’nu imparatorluk yapan 1. Petro’dur. Attığı temellerden biri de Rus deniz filosudur. Gemi yapım işini öğrenmek için Danimarka’ya gitmiş ve bizzat tersanelerde çalışmıştır. Rusya’ya döndüğünde yaptığı ilk işlerden biri de deniz filosunun kurulmasıdır. O dönemde Sankt Peperburg ve Voronej’de gerçek anlamda savaş gemisi olarak kabul edilen yelkenli gemiler inşa edilmeye başlanmıştır. Bu yazımda kısaca savaş gemisi inşaatında ‘ilk’ ünvanına sahip iki gemiden bahsedeceğim.

Goto Predestinatsiya (Tanrı öngörüsü)

İngiliz gemi standartlarında göre Fourth Rate olarak adlandırılan sınıfa giren, iki güverteli ve 58 toplu Goto Predestinatsiya, Voronej tersanesinde, 1. Petro tarafından çizilen plana göre inşa edilir. 1. Petro bu yelkenlinin kızağa konması törenine katılmış, daha sonra inşaatına da yardım etmiştir. Gemi 1706’da inşa edildiğinde sadece Rus gemi inşaatçıları tarafından yapılan ilk gemi ünvanını almıştır. Bu gemi Prut Barış Anlaşması’na göre Azov’un Osmanlı İmparatorluğu’na devredilmesi sırasında satılır. Osmanlı filosuna dahil edilen geminin yeni adı Kapudâne-i Mosko olur ve uzun yıllar Ege ve Akdeniz filolarında görev yapar. Cenevizlilerle yapılan deniz muharebelerinden sonra artık işe yaramaz olarak kabul edilir ve 950 kuruşa hurda olarak satılır. Bu geminin kopyası bugün Voronej’de müze olarak gezilebiliyor.

Poltava

1.Petro 54 toplu Poltava yelkenlisinin de inşaatına katılmıştır. Baltık filosunda görev yapan Poltava gerçek anlamda ilk Rus savaş gemisi olarak kabul edilir. İnşaatı Sankt Peterburg’da tamamlanmıştır. Son yıllarda tarihe olan merakın bir sonucu olarak Gazprom’un da destekleri ile bu geminin de birebir kopyası inşa edilmiştir. Bu tip gemilerin inşaatı için o zamanlar beş bine yakın uygun ağaç kesilmesi gerekirdi. Genelde aranan ağaç cinsi 100-150 yıllık meşe olurdu. Petro zamanında bu ağaçlar birden stratejik önem kazanır ve izinsiz meşe kesimine ölüm cezası ilan edilir. Modern zamanın kopya gemisi için de uygun meşenin bulunması belki de en zor problemlerden biri olur. Ancak Poltava’nın kopyası şimdilerde Sankt Peterburg’un güzelliklerinden biri haline gelmiştir.

Rus çarı Alaska’yı neden sattı?



Samih Güven

 

Kaynak:  https://samihguven.blogspot.com/

 

 

Alaska Amerika Birleşik Devletlerinin 49. eyaleti malum. Yüz ölçümü 1,7 milyon kilometre kare. Fakat iklim özellikleri nedeniyle yaklaşık 731 bin kişi yaşıyor. Bununla birlikte çok zengin doğal kaynaklara sahip. Yıllık ekonomik hasılası 60 milyar dolar civarında. Kişi başı geliri yaklaşık 75 bin dolar ve bu açıdan en zengin yedinci eyalet. Zengin petrol, gaz ve kömür rezervlerine sahip. Başta somon olmak üzere balıkçılık açısından da önemli bir yer. Doğal gaz rezervlerinin 85 trilyon fit küp seviyesinde olduğu tahmin ediliyor. Petrol üretiminde ise Teksas, Kuzey Dakota ve Kaliforniya’dan sonra dördüncü sırada geliyor.

Peki böylesine önemli bir yeri 1867 yılında Rus çarı II. Aleksandr neden ve kaça satmıştı? Birçok noktada toprak ve hakimiyet mücadelesi veren çar neden böyle bir noktaya gelmişti?

II. Aleksandr Rusya’nın reformcu son çarıydı malum. Serfliğin kaldırılması çok önemli bir adımdı örneğin. Ayrıca yargı reformu, askeri reformlar ve yerel yönetim reformu da önemliydi. Bu reformlar yanı sıra dış politika alanında da adımlar atan Aleksandr özellikle Balkanlardaki Slav halkların korunması gerekçesiyle Osmanlı ile savaşa hazırlanıyordu. 1877-78 yıllarında gerçekleşen bu savaş önemli sonuçlar doğurmuştu. 

Aleksandr Kırım Savaşının (1853-1856) yarattığı maliyetin giderilmesi, reformların hayata geçirilmesi ve yeni savaş hazırlıkları nedeniyle paraya ihtiyaç duyuyordu. Fakat bu durum Alaska’nın satılmasında önemli bir gerekçe değildi yine de. Alaska kararında en önemli neden diğer stratejik noktaların korunmasına öncelik verilmesi ve planlanan savaşların gerçekleştirilmesi kapsamında uzak noktadaki Alaska’nın korunamayacağı endişesiydi. Ayrıca Alaska’nın taşıdığı potansiyel tam olarak bilinemiyordu. 

Rusya, 18. yüzyılın ilk yarısında Kuzey Amerika'da varlık göstermiş, ancak çok az Rus Alaska'ya yerleşmişti. Kırım Savaşı'nın ardından, II. Aleksandr Alaska'yı satma olasılığını araştırmaya başladı. En önemli sebep Rusya'nın baş rakibi Büyük Britanya tarafından buranın fethedilmesinden korkulmasıydı. ABD’nin ise bu anlamda tampon görevi göreceğine inanılıyordu.

Çar'ın kendi kardeşi bile Alaska'yı Rusya'nın karşılayamayacağı bir lüks olarak adlandırmıştı. 1850'lerin sonlarında, Rusya ve Amerika Birleşik Devletleri, bölgenin satışı için ön görüşmelere başladılar. Amerikan İç Savaşı'nın patlak vermesiyle görüşmeler yarıda kesildi. Ancak Lincoln ve Johnson yönetimlerinde dışişleri bakanı olarak görev yapan ve ateşli bir yayılmacı olan Senatör William Seward, Alaska’nın ülkelerinin ileri karakolu olabileceğini düşünüyordu. 

Amerikan İç Savaşı'nın sona ermesinin ardından ABD Dışişleri Bakanı William Seward, Alaska'nın satın alınması için Ruslarla görüşmelere başladı. 30 Mart 1867'de bir anlaşma yapıldı ve bu anlaşma Birleşik Devletler Senatosu tarafından büyük bir farkla onaylandı. 

Peki kaça satılmıştı Alaska? 

Satış işlemi toplam 7,2 milyon dolar (dönüm başına 2 sent) bedelle gerçekleşmişti. Bölge 18 Ekim 1867 tarihinde ABD’ye geçmişti. Bugünkü rakamlarla, yani ABD enflasyonu hesaba katıldığında toplam tutarın 130 milyon doları geçtiği sanılıyor. ABD kanadından pek çok kimse Alaska'ya sahip olmanın Asya'daki Amerikan ticaretini genişletmek için bir üs görevi göreceğine inanmıştı. Yine de bazı muhalifler bu işe yaramaz toprakların satın alınmasına karşı çıkmışlardı. Başlangıçta Alaska Bölgesi olarak adlandırılmış, 1959 yılında ise eyalet statüsü verilmişti. 

Bugün kimi Rus milliyetçileri bu satışı çarın devasa bir gafı olarak görüyor ve Alaska Rusya’nın elinde olmuş olsaydı jeopolitik dengelerin tamamen farklı olacağına inanıyor.

 

KAYNAKLAR:

-RIASANOVSKY, N. ve STEINBERG, M., Rusya Tarihi

-EVTUHOV, C. ve STITES R., Rusya Tarihi

-www.history.com

-www.wikipedia.org

-www.history.state.gov