Moskova

Moskova

27 Ağustos 2020 Perşembe

Bir devrin sonu... Moskova'nın 'tatlı belası' troleybüslere ebedi veda







"Moskova’nın merkezinde trafiği felç eden unsurların listesi yapılsa troleybüsler harhalde listenin ilk sıralarında kesin yer bulur... Çoğu müzelik yaşta olan emektar troleybüsler, manevra yaparken sık sık atan kablolarıyla, arıza yapıp yolda kaldıklarında bir şeridi saatlerce tıkayan hantallıklarıyla modern bir şehir için çözüm değil sorun kaynağı... Yıllardır bu söylenir, yazılır, çizilir ama Moskova'da hala caddeler troleybüslerden geçilmez... Nihayet bu konuda bir adım atılıyor: Moskova’da belediye kent merkezindeki birçok troleybüs hattını kaldırmaya hazırlanıyor.”



Bu haber TürkRus.Com’da tam 4 yıl önce yayınlamıştı.

Ve sonunda Moskova Belediyesi, başkentte sembolik olarak “sadece 1 adet” troleybüs hattının kaldığını, geri kalan tüm hatların kapatıldığını duyurdu. Moskova'da 1933'ten beri troleybüsler aralıksız çalışıyordu.



Filmlere, şarkılara konu olan, Moskova tarihinin önemli bir parçası olan troleybüsler sonunda “zamanın ruhuna” yenildi ve yollara veda etti. Daha önce troleybüslerin çalıştığı tüm hatlarda artık elektrikli otobüsler sefer yapacak. Şu an Moskova’da 450 olan elektrikli otobüs sayısı yıl sonuna dek 600, 2024’te 2 bin 600 olacak.

Hayatta kalan tek troleybüs hattı Komsomolski Ploşad ile Novoryazanski Ulitsa arasında çalışmaya devam edecek ve “retro” troleybüsle nostaljik seferler yapılacak. Bu seçim tesadüfi değil: Bu hat, 1937’de açılan troleybüs parkında sonlanıyor. Yakında bu alanda troleybüs müzesi açılacak.






23 Ağustos 2020 Pazar

40 yıl önce, 40 yıl sonra...








Ekmek, benzin, ulaşım, kiralar, kot pantolon... Argumentı i Faktı gazetesi, Rusya ve ABD'de 1980'in ve bugünün fiyatları ile maaşları kıyasladı. Resmi verilere dayanan habere göre, 1980 yılında New York’ta bir fabrika işçisi ayda ortalama 1062, Moskova’da 226 dolar kazanıyordu. 

New York’ta 40 yıl önce üç odalı bir dairenin aylık kirası 1000, Moskova’da 37 dolardı. Metro jetonu New York’ta 80, Sovyetler Birliği başkentinde 8 cent’e satılıyordu. Benzinin litresi New York’ta 36, Moskova’da 34 cent idi. Kot pantolon ise 1980'de Sovyetler Birliği'nde ABD'ye göre iki kat pahalıydı.


Tablonun devamı şöyle:


Yıl 1980

Ekmek

New York: 62 cent
Moskova: 24 cent

1 kilogram tavuk göğsü

New York: 1,32 dolar
Moskova: 5,1 dolar

Kot pantolon

New York: 18,5 dolar
Moskova: 40 dolar 

Renkli televizyon

New York: 710 dolar
Moskova: 1094 dolar

2020 (Ruble)

İşçi maaşı

New York: 330 000
Moskova: 77 000

3 odalı daire kirası

New York: 210 000
Moskova: 55 000

Metro seferi

New York: 200
Moskova: 44

1 litre benzin

New York: 42,2
Moskova: 47,5 

Ekmek

New York: 150
Moskova: 25

1 kilogram tavuk göğsü

New York: 880
Moskova: 310

Kot pantolon

New York: 3850
Moskova: 4350 

Renkli televizyon

New York: 12 500
Moskova: 15 000

"Rusya'da hayat Türkiye'den 1,1 kat pahalı"

Haberde ayrıca hane tüketim harcamaları ve satın alma gücü paritesine göre, Rusya’da gündelik hayatın Türkiye’den 1,1, Bulgaristan ve Meksika’dan 1,3, Romanya’dan 1,2, Şili’den 1,1, Kuzey Makedonya’dan 1,7, Arnavutluk’tan 1,8 kat pahalı olduğu tespitine yer verildi.

Rusya’ya kıyasla hayatın ABD’de 2,4, Norveç’te 2, Almanya’da 1,8, İngiltere ve Fransa’da 1,7, Yunanistan’da 1,2, Polonya’da 1,1 kat pahalı olduğu belirtildi.

22 Ağustos 2020 Cumartesi

Dünden bugüne Rusya'nın bayrakları, marşları: Halk hangisini beğeniyor?





Rusya'da 22 Ağustos "Bayrak Günü" olarak kutlanırken, ülkenin tarihi boyunca değişen bayraklar da bir kez daha hatırlandı. Kamuoyu araştırmaları merkezi VTsIOM, halka dünden bugüne tarih sahnesine çıkan bayraklardan hangisinin Rusya'nın ruhunu daha iyi temsil ettiği soruldu. Buna göre yüze 75'lik kitle mevcut devlet bayrağını destekledi.

Orak çekiçli Sovyet bayrağına yüzde 14, yeni bir bayrak hazırlanmasına yüzde 3, siyah-sarı-beyaz çubuklu imparatorluk bayrağına dönülmesine yüzde 2 destek çıktı.

 Mevcut Rusya bayrağının renklerinin neyi temsil ettiği de soruldu.

Beyaz renk içim yüzde 10 "temizlik", yüzde 7 "özgürlük", yüzde 5 "gökyüzü, hava ve bulutlar" dedi.

Koyu mavi renk ise yüzde 13 için "gökyüzü, hava ve bulutlar", yüzde 8 ise "su, nehir, deniz, okyanus, Rusya'nın deniz gücü" hatırlatması yaptı.

Kırmızı renkte yüzde 11 "kan", yüzde 3 "zafer ve savaş", yüzde 3 "güç, yiğitlik, cesaret" gibi manalar bulundu.

Yüzde 69'luk kitle renklere anlam vermekte zorlandığını söyledi.

Halkın yüzde 68’i "çift başlı kartal" olan devlet armasını, yüzde 12 SSCB armasını, yüzde 4 imparatorluk armasını beğendi.

Yüzde 15'lik kitle iki başlı kartalı Avrupa ve Asya'yı simgelediğini düşünüyor.

Mevcut milli marşı yüzde 63'lük kitle onaylarken, SSCB marşına yüzde 13 destek çıktı. Yüzde 8'lik kitle yeni marş yazılmasını istedi, yüzde 6'lık grup ise 1990-2000 arasında kullanılan, sözleri olmayan Glinka'yı (Patriotiçeskaya pesnya- Vatansever şarkı) en iyi milli marş olarak kabul etti.


20 Ağustos 2020 Perşembe

Cem Yılmaz Rusçası




Fuad Safarov





Sanatçı Cem Yılmaz’ın filmlerinde zaman zaman Rusya ve Azerbaycan motiflerini kullanması dikkat çekiyor.

Örneğin, 2015 yılı yapımı Ali Baba ve 7 Cüceler filminde Yılmaz Rus mafya babası Boris Mançov'u da canlandırıyor. Boris eski Sovyet Ordusu Korosu subayı ve para peşinde olan bir mafya babası. Bu filmde Yılmaz'a Rus foto model ve oyuncu İrina İvkina eşlik ediyor. Hatta sanatçının Rusça konuştuğu bölüm de var.

Filmdeki ilginç sahnelerden biri Yılmaz'ın, Sovyetler'in ormanlık alanındaki gizli askeri yeraltı karargahında unuttuğu Azerbaycanlı asıllı Sovyet subayı Kenan Memmedov'la Azeri şarkısı "Neyleyek" söylemesi. Bulgaristan'da geçen filmde Şenay’ın (yine Cem Yılmaz oynuyor) ve İlber, Rusya mafya babası Boris'le mücadelesindeki en büyük yardımcıları Rus Veronika (Irina Ivkina) ve eski Sovyet subayı Memmedov (Zafer Algöz). Türkiye'ye dönmek isteyen Şenay ve İlber, Boris ile savaşmak zorunda kalıyor.


Yılmaz, “Neyleyek" şarkısını söyleyen Azerbaycanlı sanatçı İrade Ibrahimova ile buluşmuş ve birlikte söz konusu şarkıyı seslendirmişti. Ayrıca, geçen yıl Azerbaycan'ın başkenti Bakü'ye gitmiş ve bir restoranda sanatçı Ferda Amin ile Azerbaycan müziği eşliğinde dans etmişti.

Yılmaz'ın Bakü gösterilerine binlerce kişi katılmış ve sanatçının Azerbaycan Türkçesiyle espriler yapması ilgi çekmişti. Yılmaz, “Bizler uzak kaldık bu yerlere.. Demek ki sık sık gelmemiz lazım" demişti.

Rus Türkologlar ve Türkçe bilen Rus gazeteciler sosyal medya sayfalarında zaman zaman sanatçının stand-up gösterilerini, özellikle “yabancı dil” sahnesini, “Türkçe biliyorsanız çok komik” notuyla paylaşıyor.

Yılmaz'ın AROG filminde, dünya medyasından haber başlıkları arasında Rusça haberler de yer alıyordu.

Kuğu Gölü Operasyonu



Cenk Başlamış



Eskiler, "hafıza-i beşer nisyan ile maluldür" dermiş yani “insan hafızasının sakatlığı, unutmasıdır...”

Örneğin, bugün 19 Ağustos ama bu tarih büyük olasılıkla çok az kişiye hatta garip ama Rusların bile hayli azına bir anlam ifade ediyor. Bu kadar önemli sonuçları olan bir olayın bu kadar çabuk hafızalardan silinmesi gerçekten çarpıcı...

19 Ağustos 1991, Sovyetler Birliği'ni yıkıma götüren süreçte sondan bir önceki dönüm noktasıydı. O yıl bir pazartesi gününe denk gelen 19 Ağustos'ta "Kremlin Şahinleri" olarak bilinen bir grup üst düzey yetkili, Devlet Başkanı Mihail Gorbaçov'un Kırım'da tatilde bulunmasından faydalanarak darbe yaptı. Aslında daha doğru tanım, "darbe girişiminde bulundu" olmalı çünkü ne darbeciler ne de darbecilerin emirlerine gönülsüz uyan genç askerler ne yapacaklarını biliyordu. En başından itibaren dünya tarihine en garip darbelerden biri olarak geçmeye adaydı, geçti de. Garipti çünkü ne ülkenin sınırları kapatılmış ne de doğru dürüst sokağa çıkma yasağı ilan edilebilmişti. Moskova sokaklarında tanklarla karşılaşanlar kısa bir şaşkınlık anından sonra genç askerlerin şaşkın bakışları altında tanklara tırmanmaya, hatıra fotoğrafları çektirmeye başladı.

Sabah saatlerinde bir grup darbeci ilk basın toplantısını düzenlediğinde, sözcüler konumundaki Devlet Başkanı Yardımcısı Gennadiy Yanayev'in titreyen elleri darbe girişiminin geleceği hakkında ilk fikri de veriyordu. Herkes darbecilere "aşırı komünist" diyordu ama aslında onlar sadece ayrıcalıklarını kaybetmek istemeyen tutucu üst düzey yöneticilerdi...

Eskiden Türkiye'de darbe günlerinde TRT'nin Hasan Mutlucan'ı ekrana getirmesine benzer şekilde, Sovyet TV'si sürekli olarak ünlü "Kuğu Gölü" balesini yayınlıyordu.

Moskova'ya ilk gelen Türk bankacı olan Yapı Kredi Bankası'nın Moskova temsilcisi Ömer Kükner'le Türkiye'ye dönmeden önce 1989 yılında bir söyleşi yapmış, izlenimlerini sormuştum. 18 Temmuz tarihli Milliyet'te "SSCB dibe vurdu" başlığıyla yayımlanan söyleşide Kükner, "Türkiye'ye döndükten iki gün sonra Gorbaçov'un devrildiğini duysanız şaşırır mısınız" sorusunu şöyle yanıtlamıştı:

"Hayır, şaşırmam. Ama dört yıl sonra Gorbaçov hala görevde deseniz de şaşırmam. Çünkü ülkede şu anda öyle bir denge var. Bir öngörüde bulunayım: Mesela Gorbaçov yurt dışındayken iktidardan uzaklaştırılabilir. Moskova'dayken bir şey olması daha zayıf bir olasılık."

İşte, 19 Ağustos sabahı darbe girişimini Türkiye'de öğrenen Kükner saat tam 09.15'te, Baytur firmasının Moskova temsilcisi olan yakın arkadaşı İsmail Koçak'ı aradı:

-İsmail, hayrola sizin orası karıştı?

-Ne demek karıştı?

-Bırak şakayı, durum nasıl Moskova'da?

-Ömer, sen neden söz ediyorsun?

-Darbeden!

-Ne darbesi!

-Darbe oldu, Gorbaçov'u devirdiler ya!

-Ömer, yani şimdi sabah sabah!..

Koçak arkadaşının şaka yaptığına emin televizyonu açtığında milyonlarca Sovyet vatandaşı gibi "Kuğu Gölü" balesi ile karşılaştı.

-Gördün mü?

-Gördüm, bale var!

-O zaman CNN'i aç!

Böylece Moskova'daki Koçak, Moskova'da darbe olduğunu Türkiye'den telefon eden arkadaşından ve Amerikan CNN TV'sinden öğreniyordu!

09.20... Moskova'daki THY bürosu...

Büroda şoför olarak çalışan Sergey telaşla içeri girdi ve Rus çalışanlardan Olga'ya çabuk çabuk bir şeyler anlatmaya başladı. Sesleri duyan Türk çalışan Gülgün Ertopçu odasından Olga'ya seslendi:

-Ne var, Sergey ne anlatıyor öyle?

-Darbe olmuş!

-Olsun, biz alışkanız!*

Aynı dakikalarda, muhalefet lideri Boris Yeltsin, "Beyaz Ev" olarak bilinen Rusya parlamento binasının önünde bir tankın üzerine çıkmış, halka darbeye direnme çağrısı yapıyordu. O zamanlar 10 milyonluk bir kent olan Moskova'da bu çağrıya yaklaşık 20 bin kişi uydu ve parlamento binası önünde direniş başlattı. Hem bu direniş hem ne yapacaklarını bilmeyen darbecilerin kararsızlığı hem de Rus ordusunun deneyimsizliği ve isteksizliği sonucu 21 Ağustos Çarşamba öğleden sonra iktidara el koyma planı çöktü. Bazı komutanların Yeltsin'in safına geçmesinin ardından darbeciler tutuklandı ve Gorbaçov Kırım'dan döndü.

Ama o günden itibaren  güç Yeltsin'in eline geçmeye ve Gorbaçov'ın iktidarı her dakika erimeye başladı. Gorbaçov siyasi rakibi olarak gördüğü Yeltsin'i yok etmek için çok uğraşmış ve onu Komünist Parti'deki görevlerinden uzaklaştırmıştı. İntikam saatinin geldiğini gören Yeltsin Gorbaçov'u her fırsatta küçük düşürdü, aşağıladı.

Sovyetler'i tarihe gömen son gelişme, Rusya, Ukrayna ve Beyaz Rusya'nın Bağımsız Devletler Topluluğu adında bir ülke kurulduğunu açıklaması oldu. Sovyetler'in parçalandığını ve elinde artık iktidar kalmadığını kabul etmek zorunda kalan Gorbaçov 25 Kasım 1991'de yani darbe girişiminden sadece üç ay sonra istifa etmek zorunda kaldı ve Sovyetler Birliği resmen tarihe karıştı.

74 yıllık bir ülke, iki buçuk gün süren bir darbe girişiminin ardından yıkıldı. İnsan ister istemez, "19 Ağustos'ta aşırıların yönlendirdiği Rus ordusunun darbesi başarıya ulaşsaydı acaba ne olurdu" diye düşünüyor. 

Tabii, bu sorununun yanıtını artık hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz...

İşte, bir ülkenin, belki de dünyanın kaderini değiştiren bir gün, 19 Ağustos herkes için ama daha önemlisi Ruslar için bile uzun süredir takvimdeki sıradan bir gün...

*Sovyetler'i Yıkan Darbe: Kuğu Gölü Operasyonu, Cenk Başlamış, Milliyet Yayınları, İstanbul 1992

15 Ağustos 2020 Cumartesi

İzlenesi 7 Rus belgeseli







Pek az bilinse de Rus sinemasının en kuvvetli kollarından biri de belgeselcilik. İşte Russia Beyond'un derlemesiyle, hem ülke içinde, hem de dışında büyük beğeni toplamış 7 yapım.

1. Ekmek Günü - Hlebnıy den (1998), Sergey Dvortsevoy

St. Petersburg'a 80 kilometre mesafede terk edilmiş bir istasyonda çekilen film, istasyona yakın bir köyde yaşayan yaşlıların haftanın bir günü paslı raylar üzerinde köye nasıl ekmek taşıdığını anlatıyor.

2. Belovlar - Belovı (1992), Viktor Kossakovski 

Irmak kenarında bir evde yaşayan yaşlı bir erkek ve bir kız kardeş. Biri hayattan nefret eden, şiddete meyilli ve alkolle boğuşan, diğeri sebepsiz yere de mutlu olabilen iki kardeş. Kossakovski'nin çalışması bugün artık belgeselciliğin klasikleri arasında sayılıyor.

3. Nasıl sürtük olunur - Kak stat stervoy (2007), Alina Rudnitskaya

Bir koçun yardımıyla "zengin erkekleri tavlamayı öğrenen genç kadınlar. Rus kadınlarının arkaik ve ataerkil değerler sistemine yakından bakan belgesel, festivallerde büyük beğeni toplamıştı.

4. Anton şuracıkta - Anton tut ryadom (2012), Lyubov Arkus 

Ünlü film eleştirmeni Lyubof Arkus, kamera arkasındaki ilk çalışmasında bir dönem Rusça interneti sarsan bir şiirin ve yazarının peşine düşüyor. Annesini yitirmiş otistik gencin hikayesi de izlemeye değenler arasında.

5. Kameralı Adam - Çelovek s kinoapparatom (1929), Ciga Vertov 

Sinema tarihinde tanıtıma en az ihtiyacı olan Rus belgeseli. Sinema sanatını ve tekniğini kökünden değiştiren, klasikleşmiş bir yapım.

6. Hassasların sıcağı. Vahşi Plaj - Jar nejnıh. Dikiy, dikiy plyaj (2005), Aleksandr Rastorguyev

Düşük gelirli Rusya vatandaşlarının Karadeniz kıyısındaki tatillerini filme alan bu belgesel de Avrupa'da yankı yaratan çalışmalar arasında. Yutulması zor bir dürüstlükle çekilen film kimilerine göre Rus belgeselciliğinin zirvesi.

7. Yaşasın Antipodlar! - Da zdravstvuyet antipodı! (2011), Viktor Kossakovski

Kossakovski'den bir başyapıt daha. Çekildiği yıl Venedik Film Festivali'nde açılış filmi olarak gösterilen yapım, dünyada coğrafi olarak birbirine en uzak yerlerde yaşayan insanlara konuk oluyor.

8 Ağustos 2020 Cumartesi

Rusya tarihi ve dört önemli yapı



Samih Güven






Rusya tarihi uluslar tarihinin en ilginç olanlarından biri. Rus halkının coğrafya, iklim ve başka milletlerle olan etkileşimi, iktisadi zorluklar, sanat ve kültür başarıları, sosyal çalkantılar, İskitler'den Napolyon’a ve Hitler'e kadar uzanan istilalar, 19. yüzyıldaki değişim dinamikleri, Bolşevik Devrim sonrasında her şeyin sil baştan değişmesi, dahası da 90'lı yıllarda yaşanan büyük hayal kırıklığı… Ama nereden bakılırsa bakılsın dünya tarihinde hemen her zaman önemli güçlerden biri olmuş Rusya.

Diğer milletlerin tarihlerinde olduğu gibi Rus tarihinde de önemli dönüm noktaları söz konusu. Her bir dönemin kendine has iktisadi, sosyal ve kültürel özellikleri var. Hakimiyet kuran anlayışa göre şekillenen ekonomik ve siyasal özellikler yanı sıra mimariye ve sanata bakış da farklı etkiler yaratmış.

Bu kapsamda üzerinde durulması gereken bir konu hem tarihsel dönüm noktalarının özellikleri hem de hakim anlayışın kendi gücünün ve otoritesinin zamana damgası anlamına gelen sembol yapıların olması.

Genel olarak bakıldığında Rus tarihinde, Kievan Rus ilk birleşik doğu Slav devleti oluyor (882). Hristiyanlığın kabulü ise 988 yılında gerçekleşiyor. Hristiyanlığın Bizans versiyonu ve Slav kültürünün birleşimi bütün Rusya tarihine etki edecek önemli bir anlayış getiriyor. 

Apanaj Rusya daha karmaşık, merkezi bir otoritenin kurulamadığı ve Moğol’larla mücadele ile geçen zorlu bir dönem. Bunu takiben Moskova’nın yükselişi, Çarlık ve İmparatorluk dönemi geliyor. Tabi Büyük Petro’nun reformlarını özellikle vurgulamak gerekiyor. 18 ve 19. yüzyılda sanat ve edebiyat alanında önemli bir atılım söz konusu oluyor. Bu yüzyılın sonlarına doğru ise sosyal buhranlar ve değişim dinamikleri çıkıyor ortaya. Ardından Bolşevik Devrim, Sovyet Rusya ve günümüz Rusya’sı geliyor. 

Belirtilen dönemsel ayırımlar dikkate alındığında farklı olduğuna inandığım dört önemli yapıdan söz etmek istiyorum: Bunlar Kremlin’deki üç katedral, Kızıl Meydan’daki Aziz Vasil Katedrali, Kropotkinskaya metro istasyonu yakınındaki Kurtarıcı İsa Katedrali ve komünist dönemin plancılığı ve hırsı ile daha çok özdeşleştiğini düşündüğüm Moskova Metrosu.

Kremlinde inşa edilen Yükseliş katedrali ve diğerleri yeni bir dönemin habercileri oluyor. Bu yeni dönem Moskova’nın yükselişi ve Apanaj Rusya’nın sona ermesi anlamına geliyor. Bazı tarihçiler Apanaj döneminin Kievan Rus döneminde oluşturulan kurumlar ve kültür olmasaydı çok daha zor geçecek bir dönem olduğuna inanıyor. Ama bu zor ve dağınık dönem birlik, merkezi bir otorite ve güçlenme arayışını da beraberinde getiriyor. Moskova’nın yükselişi böyle bir ihtiyaca denk düşüyor işte. 

1460’lardan sonra III. İvan ve ardından III. Vasili ile birlikte başlayan Moskova’nın yükselişi mimaride de önemli bir dönüm noktası oluyor. III. İvan Moskova’ya yabancı uzmanlar çağırıyor ve kapsamlı bir inşaat başlatıyor. Moskovalı hükümdarların gücünün ve otoritesinin sembolü olarak Kremlinin merkezi inşa ediliyor. Burada yapılan Müjde, Yükseliş ve Başmelek Mikhail katedralleri Kremli’nin kutsal kalbi haline geliyor. Rus hükümdarlarının nikahlarına, taç giyme ve cenaze törenlerine sahne oluyor bu önemli mekanlar. 

Rusya tarihinde başka bir dönüm noktasının göstergesi de bugün bütün Rusya’nın sembolü olan Aziz Vasil Katedrali. Olumsuz imajına rağmen Korkunç İvan (1533-1584) dönemi Rus tarihinde özel bir öneme sahip aslında. IV. İvan genel olarak uygulamaları, şüpheciliği ve gaddarlığı ile biliniyor. Sivri bir değnekle yaraladığı oğlunun ölümüne neden oluyor malum. Bununla birlikte, Boyar Dumasıyla mücadelesi, Rusya’nın ilk Çarı olması, Kazan ve Astrahan Hanlıkları’nın Moskova’ya yönelik akımlarının durdurulması ve Rusya’nın birliğinin güçlendirilmesi açısından bir dönüm noktasına da neden oluyor. Bazı tarihçiler onun reformları ve savaşları sayesinde Rusya’nın modern bir devlet ve imparatorluk haline geldiğini öne sürüyor. İşte bu dönemdeki savaşların kazanılması sonucu yaptırılan Aziz Vasil Katedrali de bu açıdan önem taşıyor.

19. yüzyılın başında Napolyon’a karşı verilen mücadele ve sonrasındaki gelişmeler de önemli bir dönüm noktası kanımca. Bu büyük mücadelede bilgisine güvenilen yaşlı bir kumandan önderliğinde şehir boşaltılıyor, yakılıyor ve büyük bölümü de hasar görüyor. Önemli nokta ise Rus ordusunun yanında köylülerin ve sıradan halkın da sahneye çıkması ve sonrasında hep sahnede kalacak olması. İşte Napolyon'un 1812 yılında Moskova'dan kovulması sonrasında Çar I. Aleksandr tarafından yapılması emredilen Kurtarıcı İsa Katedrali bu açıdan önemli bir yapı.

Komünist dönemi temsil eden yapılar açısından bakıldığında ise yedi kız kardeşlerden ziyade Moskova Metrosu  daha önemli kanımca. Özellikle bu dönemin plancılığı ve ilerleme hırsı anlamında önem taşıyor. Moskova Metrosu bir anda ortaya çıkmıyor tabi. İlk istasyonları 1935 yılında açılıyor. Zamanla büyüyor ve dünyanın sayılı metrolardan biri haline geliyor. Zorlu kış koşullarının bulunduğu Moskova şehri açısından hayati bir işleve sahip olan metro için planlı kollektivist dönemin önemli bir damgası olduğunu söylemek mümkün.

Bana kalırsa 90’lı yıllar açısından üzerinde durulması gereken en önemli yapı yeniden Kurtarıcı İsa Katedrali. Çünkü Stalin yıllarında bir havuza dönüştürülen bu yapının yeniden aslına uygun olarak inşası Rusya’nın kendi köklerine dönüşünü de simgeliyor bir bakıma.

1 Ağustos 2020 Cumartesi

Rusçaya küfür Moğollarla mı girdi? Küfür neden 'korunma kalkanı' oldu?






"Küfürlerin Rus diline girişinin Moğol istilasıyla başladığı iddiası efsaneden ibaret." Bu açıklama Sputnik radyosunda bir programa katılan dilbilimci Mihail Osadçiy'e ait. Ünlü dil okulu Puşkin Enstitüsü'nde görev yapan Osadçiy, küfür olgusunun köklerinin Altın Ordu hakimiyetinden çok daha önceki dönemlere dayandığını söyledi.
Ancak küfürlü konuşma adetinin ne zaman yaygınlaştığı biliniyor. Buna göre, küfürlerin Rusçada yaygınlaşması 1917 Ekim Devrimi'nden sonra. Osadçiy, o yıllarda edebi dille, yani "düzgün" konuşmanın bir sınıf belirtisi sayıldığını ve bu nedenle tehlikeli olduğunu belirtiyor. 

Düzgün cümleler kurarak konuşan biri işçi ya da köylü olamayacağına göre, yeni rejimin temsilcileriyle başının derde girmesi son derece olasıydı. Bu da küfürlü konuşmanın insanlar için bir tür koruma kalkanı vazifesi görmesi demek.

Ocak ayında yapılan bir araştırma Rusya'da en çok küfür edilen şehirlerin Vladivostok, Nijnevartovsk, Novosibirsk, Habarovsk ve Surgut olduğunu ortaya koymuştu. En az küfür edilen şehirler ise Petrozavodsk, Çeboksarı, Vologda, St. Petersburg ve Himki (Moskova).