Moskova

Moskova

30 Kasım 2018 Cuma

Ayı ve sahibinin duygu dolu anları





Rusya’nın Moskova bölgesindeki bir evde aile ile birlikte yaşayan bozayının sahibiyle kucak kucağa pencereden dışarı baktığı video, internette izleyenleri duygulandırdı.
Bazı sosyal medya kullanıcıları, böyle bir ‘gerçek dostluk’ örneğine sadece Rusya’da rastlanabildiği yorumunda bulundu.

Güvenli ulaşım :-)






Ulaşımda güvenlik esastır... 

Semaver müzesi



Fuad Seferov


Ne kadar farklı gibi görünseler de Türk ve Rus halklarının pek çok ortak yönü bulunuyor. Örneğin, iki halkı birleştiren geleneklerden biri, günümüze artık eskisi kadar yaygın kullanılmasa da semaver alışkanlığı.

Rusya'da 17. yüzyıldan bu yana kullanılan semaveri Türklerin oradan aldığı yolunda bir iddia var ama onun öncesinde Çin ve İran'da da kullandığı söyleniyor. Rusçadaki "somavar"ın (semaver) "kendi" ve "kaynamak" kelimelerinin birleşmesinden geldiği düşünülüyor.

Peki, bir zamanlar kömürle çalışan, şimdilerde ise daha çok elektriklisi kullanılan semaverin Rusya'da müzesi olduğunu biliyor muydunuz?

10 yıldır koleksiyon yapan Rus Semaver Müzesi'nin kurucusu Anatoliy Novikov, "Müzeyi bir kaç ay önce açtım. Yerli ve yabancı turistlerin gelip tarihi Rus semaverlerini gözleriyle görmelerini istiyorum. Müzemizde en eski semaver 1740 yılına ait"diyor. Müze, Moskova'nın yakınlarındaki İvanteyevka kentinde bulunuyor.

Bize müzeyi gezdiren Novikov, Rusya'nın Tula, Moskova, Yaroslavl ve çeşitli bölgelerinde hazırlanan semaverleri sergilediklerini belirtirken, "Semaverlerin en önemli özelliklerinden biri, dış görünüşlerinin farklı olarak yapılması. 400 farklı çeşit var. En küçüğü bir, en büyüğü ise 140 litre" diyor.

Asıl mesleği inşaatçı olan Novikov, semaverin Rus kültüründeki önemini anlatırken, "Semaver Rus insanının ana işareti ve simgesidir. Dünyaca ünlü Rus yazarımız Fyodr Dostoyevski'nin de dediği gibi, semaver Rus insanının tüm mutlu ve acı günlerinin en vazgeçilmez parçasıdır. Dolayısıyla semaversiz Rusya'da hayat olamazdı" diye konuşuyor.

Müze sahibi, semaverin Türk kültüründe de önemli yer aldığını bildiğini belirterek şunları söylüyor:

"Semaver, Rus ve Türk halkını birleştiren ana unsurlardan biri. Semaver iki halkın kültüründe de önemli yer alıyor. Bunun nedeni halklarımızın aile değerlerine önem vermesi. Baba, anne, çocuklar ve tüm aile Semaver de aile üyelerini bir araya getiriyor. Çay hazır olunca herkes semaverin etrafına toplanıyor, kimi zaman sorunlarını semaver başında konuşuyor.  İşte bunlar Rus ve Türk ailelerinin özellikleri."

Semaver kültürü ile ilgili Türkiye ile iş birliği yapmak istediklerini belirten Novikov, ortak sergiler ve geziler düzenlenebileceğini, Türk turistleri beklediklerini söylüyor.

Novikov son olarak, "Eğer bir gün fırsat olursa, müzemizde en değerli parçayı, usta İvan Vanikin'in 1865 yılında hazırladığı gümüş kaplamalı tarihi semaveri Rus-Türk ilişkilerinin artırılmasında ciddi rolü olan Türk Cumhuraşkanı sayın Recep Tayyip Erdoğan'a hediye etmeyi çok arzu ederim" diyor.

İlgilenenler için müzenin adresi: Moskova Bölgesi (Moskovaskaya Oblast) İvanteyevka kenti. Pervaya Nijnaya Sokağı, no 29.

Moskova'nın 12 turistik cazibesi




Dünyanın en önemli kültür ve sanat merkezlerinden Moskova, son yıllardaki turizm hamleleriyle giderek daha fazla turist çekiyor. Onarım ve bakım çalışmalarıyla turistik alanları modernleştirilen başkentte turizm potansiyelinin daha fazla artırılması için girişimler sürüyor. 
Moskova’yı geçen sene ziyaret eden 21,6 milyon turistin 16,8 milyonunu yerli turistler oluşturuyor. 

Moskova’ya BDT dışından gelen turistler 2017 yılında kişi başı ortalama 49 bin ruble harcama yaptı. 

İşte Moskova’da son yıllardaki en popüler turistik yerler ve etkinlikler: 

ZARYADYE PARKI

Moskova'nın kalbinde, Rossiya Oteli'nin yerine yapılan ve dünyanın en sıradışı parkları arasında gösterilen Zaryadye, Moskova’da son dönemde turistlerin başlıca uğrak yerlerinden. Moskova’nın 870’inci kuruluş yıl dönümünde açılan ve 13 hektarlık alana yayılan parkı sadece bir ay içinde 1 milyon kişi ziyaret etti. 

ULUSLARARASI FESTİVALLER

Moskova, her sene dünyada ses getiren birçok festivale ev sahipliği yapıyor. Farklı ülkelerin askeri bandolarının Kremlin’de sahneye çıktığı “Spasskaya Başnya”, 3D ışık ve lazer gösterilerinin yapıldığı “Krug Sveta” ve Havai Fişek Festivali bunlardan bazıları. 

CADDELER

Moskova’da “Benim Caddem” adlı program kapsamında son yıllarda yapılan bakım ve onarım çalışmalarıyla merkezdeki caddelerin çehresi değişti. Yürüyüş yolları, kaldırımlar ve caddelerde yapılan modernizasyonlarla kent merkezi artık daha canlı.  

VDNH

Başkentin en gözde fuar, park ve eğlence alanlarından VDNH, ev sahipliği yaptığı fuar ve etkinliklerle her sene çok sayıda yerli ve yabancı turisti ağırlıyor. VDNH’daki Moskova maketi, büyük akvaryum ve kış döneminde buz pateni büyük ilgi görüyor. 

PRENS VLADİMİR HEYKELİ

988 yılında Slavların pagan inançlarını bırakıp, vaftiz olarak Hristiyanlığı seçen Kiev Rus Prensliği’nin başı Prens Vladimir’in 2016 yılında dikilen heykeli Moskova’da özellikle Ortodoks inancına mensup turistlerin ilgisi çekiyor. 

METRO

Çoğu kişinin dünyanın en güzel metrosu olduğu konusunda hemfikir olduğu Moskova Metrosu aynı zamanda bir sanat müzesini andırıyor. Moskova Metrosu’nun bazı istasyonları başlı başına bir sanat eseri olarak kabul ediliyor. 

MEYDANLAR

Kızıl Meydan, Devrim Meydanı, Tiyatro Meydanı, Lubyanka Meydanı... Moskova’nın tarihi yapılarla çevrili meydanları da Rusya başkentinin turistik güzellikleri arasında. 

MOSCOW CITY

İş merkezi, yaşam alanları ve eğlence mekanlarını bir araya getiren gökdelen kompleksi Moscow City’deki Vostok (Doğu) Kulesi, Avrupa’daki en yüksek gökdelen olma özelliğine sahip. 

KENT FESTİVALLERİ

Moskova Yazı, Noel’e Yolculuk, Moskova Baharı, Altın Sonbahar, Maslenitsa, Paskalya gibi festivaller, Moskova’nın havasını solumak ve her mevsimin tadını çıkarmak isteyenler için bire bir.

STATLAR

Moskova’da 2018 Dünya Futbol Şampiyonası öncesi yenilenen ve kapasiteleri artırılan Lujniki, CSKA, Spartak ve Dinamo statları, ileride de farklı uluslararası spor etkinliklerine ev sahipliği yapmayı bekliyor. 

TELEFERİK

Lujniki, Novaya Liga ve Vorobyovı Gorı arasında hizmet veren teleferik hattı, Moskova Nehri’nin ve başkentin manzarasının tadını çıkarmak isteyen turistlerin uğrak noktalarından. 

HAYAL ADASI

Moskova’da 1,5 milyar dolar yatırımla, 100 hektar alanda inşa edilmesi planlanan Hayal Adası’nın, kentin en önemli turistik merkezlerinden biri olması bekleniyor. Eğlence parkı olarak inşa edilecek Hayal Adası’nın, 10 farklı temada parklardan oluşacağı açıklandı. Eğlence kompleksinin içinde çocuk oyun alanları, botanik parkı, spor alanları, konser ve sinema salonları olması ve parkın yılda 50 milyon kişiyi ağırlaması bekleniyor.

26 Kasım 2018 Pazartesi

SSCB'nin 80’li yıllarından gelen film






Ünlü film eleştirmeni Atilla Dorsay, Kirill Serebrennikov’un yeni filmi Yaz’ı (Leto) değerlendirdi. T24 internet gazetesinde (www.t24.com.tr) “Komünist Rusya'daki ilk rock müzikçilerinin öyküsü” başlıklı yazısında Atilla Dorsay filmle ilgili şu yorumları paylaştı:

"İşte son Cannes ve de son FilmEkimi festivallerinin en büyük sürprizlerinden biri. Rusya’dan gelen bu film hem teknik, hem müzikal, hem sinemasal özellikleriyle oldukça şaşırtıcı gözüküyor. Bunlara ayrıca içerdiği son derece önemli siyasal boyut da eklenebilir.

Eski Sovyetler’in 80’li yıllarından geliyor film. Yani rejimin son on yılından: 1989’da çöküp gidinceye dek... Bir zamanların başkenti Leningrad’da ve kentin biraz resmi, ama daha çok ‘underground’ (yeraltı) pop müzik dünyasındayız.

Bu mekanlarda, rejimin hiç hoşlanmadığı, ancak bir ölçüde ve çok sıkı denetim koşuluyla izin verdiği rock müzik alemindeyiz. Gencecik insanlar Batı’daki örneklerini bin bir güçlükle de olsa yakından izledikleri, kendileri de oldukça özgün bir yaklaşımla yaptıkları bu müziği, kendi hayatlarında da yine Batı’daki gibi yaşıyorlar: Uygun dozda içki ve uyuşturucu, serbest seks, çılgın partiler. Ve de ’68 sonrasına benzer bir özgürlük arayışı, gençliğini koşulsuz biçimde yaşama gayreti.  



Film sanki rock müziğine görkemli bir saygı duruşu gibi gözüküyor. Hem de rock’ın ana vatanı olan Anglo-Sakson ülkelerden (yani ABD ve İngiltere’den) ve oralarda bu tema üzerine yapılagelmiş tüm filmlerden daha güçlü biçimde...

Nedeni açık: Çünkü o ülkelerde rock sadece pop-müzikte bir yeni adımdı. Elbette dev bir adım. Ama başta Sovyetler tüm komünist ülkelerde gençlik için çok daha önemli, çok daha anlamlıydı; neredeyse yaşamsaldı.

Filmde açıkça gösteriliyor: Öyle bir ülke düşünün ki, rock’çılar için önce şarkı sözlerini bir komisyon önünde savunmak gerekiyor. Sonra konserlerde hazır bulunan yetkililer hem sözleri denetliyor, hem davranışları. Fazla tezahürat da yasak, övgü dolu pankart açmak da...

Ama deniz kıyısında tam özgürlük var. Tüm müzisyenler kız-erkek, yarı çıplak suya girebiliyor, istediği gibi davranabiliyor, her açıdan azabiliyor. Böylece rock tam anlamıyla bir boşalma alanı haline geliyor; bir özgürlük çığlığı oluyor. Ve böylece öykü bambaşka bir boyut kazanıyor: Bir baskı rejiminde çok kıymetli olan bir uğraş ve değerli bir sanat meydanı.

Bu rejimde kadınların da denetim organlarının başında bulunması; örneğin biri söz denetiminin başkanı iken, bir diğerinin Afganistan’daki savaşa yollanacak çıplak askerleri seçerken onlara ‘kıçını ayır’ diye bağıran hatun olması da ayrı bir olay!..

Filmde ünlü batılı rock’çıların hemen hepsi anılıyor. Bol bol da şarkı var: Ancak hepsi özgün Rus besteleri. Ama biraz fazla kaçtıkları da söylenebilir. 

Buna karşılık filmin çok özgün bir yanı daha var. Aslında siyah-beyaz olduğu halde kimi sahnelerin renkli olması değil sadece... Ama kimi bölümlerde işin içine birden grafik çizgiler, animasyon (canlandırma) bölümler ve başka görsel trükler giriyor. Ve filme kendine özgü bir çılgınlık katıyor.

Ve filmin son jeneriklerinde, bu özgün dönem ve müzik hikayesinin odak noktasını oluşturan aşk üçgenindeki iki erkek müzikçinin, Viktor Tsoi ve Mike Naumenko’nun çok genç yaşta öldüğünü öğreniyoruz. Ne acı bir kader!..  Ayrıca kaynaklar anılan hemen tüm müzikçilerin gerçekten de yaşamış kişiler olduğunu belirtiyor. Ve bu filmi daha da ilginç kılıyor.

Elbette şu düşünülebilir: O bir dönemdi. Ve günümüz Rusya’sı elbette çok daha özgürdür... Ne var ki gerçekler bunu doğrulamıyor. İhanet, Öğrenci gibi filmleriyle tanınan 48 yaşındaki yönetmen Kirill Serebrennikov’un bu filminin gösterildiği Cannes 2018’e polis tarafından zorunlu ev hapsinde olduğu için katılamaması, bunun öyle olmadığını göstermeye yeterli değil mi? Toplumlar, hele uzun sürmüş baskı dönemlerinden sonra, kolay kolay özgürleşemiyor."
 
Yaz (Leto)

Yönetmen: Kirill Serebrennikov
Senaryo: Mikhail İdov, Lili İdova, Ivan Kapitonov
Görüntü:  Vladislav Opelyants
Müzik: Roman Bilyk
Oyuncular: Teo Yoo, İrina Starshenbaum, Roman Bilyk, Anton Adasinsky, Liya Akhedzhakova, Yuliya Aug


Başkent hakkında 10 şaşırtıcı not: Kızıl Meydan'ın rengi, harbi Moskovalı sayısı...




Moskova... Rusya'nın başşehri, simgesi, tüm dünyanın gözdesi... Bu güzel şehir, doğma büyüme Moskovalıların dahi bilmediği pek çok sırrı ve ilginç bilgiyi içinde barındırıyor. Mesela başkentte ne kadar "özbeöz Moskovalı" kaldığını bilseniz şaşırmaz mısınız? İşte Moskova hakkında çok az bilinen 10 gerçek: 

1. Kremlin eskiden beyazdı. Moskova'nın kalbi Kremlin adeta kırmızı duvarlarıyla özdeşleşmiştir. Halbuki bu duvarlar XIX. yüzyılın sonuna kadar beyazdı.

2. Kızıl Meydan aynı zamanda bir mezarlıktır. Kızıl Meydan'ın Lenin'in Mozolesi'ne ev sahipliği yaptığı pek çok kişi tarafından bilinir. Ancak Stalin'in ve önde gelen Sovyet liderlerinin de burada, Kremlin duvarının hemen dibinde yattığı az bilinen bir gerçektir.

3. Moskova'nın altında kimsenin göremediği bir ırmak akar. Neglinnaya Irmağı 1860'lardaki sel baskınlarından sonra şehir planlamacıları tarafından bir yer altı tüneline aktarılmıştır. Bu tünelin modernize edilmiş bir versiyonu hala Trubnaya Meydanı'ndan Ohotnıy Ryad'a doğru çalışmaktadır.

4. Moskova her gün 33 bin ton gıda tüketir. Kıyaslamak adına: bu miktar 234 mavi balinanın ağırlığına eşit.

5. Dünyadaki en uzun McDonald's kuyruğu Moskova'da gözlenmiştir. Fast Food zincirinin ilk şubesinin Puşkin Meydanı'nda açıldığı gün restoran 30 bin kişiye hizmet vermişti.

6. 2012 yılı itibariyle Moskova dünyada en çok dolar milyarderinin bulunduğu şehir idi. 2017'de ise 73 milyarder ile bu kıyaslamada üçüncü sıraya geriledi.

7. Rusya'nın en pahalı sokağı Moskova'dadır. Tverskaya ve Petrovka sokaklarını birleştiren Stoleşnikov Ara Sokağı'ndaki mağazaların metrekare kirası bugünkü kriz ortamında bile aylık 3 bin doların üzerindedir.

8. Moskova'da neredeyse hiç "özbeöz" Moskovalı yoktur. Tarihçilere göre, Moskova'nın yerlilerinin toplam içindeki payı yüzde 5'ten daha fazla değil.

9. Hala yürülükte olan yerel bir yasaya göre, Moskovalı köpeklerin 23:00 ile 07:00 saatleri arasında havlaması yasaktır. Yasağa dair denetimlerin nasıl yapıldığı konusu ise tam bir muamma.

10. Moskova Metrosu Avrupa'nın en kalabalık ve en büyük metrosudur. Günlük yolcu trafiği bakımından başkent metrosu dünyada da altıncı sıradadır.

24 Kasım 2018 Cumartesi

“Aşk Gözyaşlarına İnanmıyor” (1979)



Baran Doğan



1979 tarihli Sovyet filmi, “Moscow Doesn’t Believe in Tears” Türkiye’de “Moskova Gözyaşlarına İnanmıyor” adı ile değil de “Aşk Gözyaşlarına İnanmıyor” ismiyle oynatıldı. Bu çarpıtmanın sebebi, o yıllarda devam etmekte olan Soğuk Savaş idi. Türkiye koşulsuz bir şekilde Batı’nın tarafında yer alıyordu ve Moskova kelimesi komünizmin bir simgesi olarak algılanıyordu. Moskova kelimesini kullanmadan böyle bir esnafça çözüm yolu bulmuşlar.

Gelelim filme.

Bir bütün olarak Rusya tarihine bakarsak gelmiş geçmiş en popüler, en çok izlenen filmlerden birisidir. En çok iş yapanlardan da birisidir. Ayrıca yabancı dilde en iyi film Oscar’ını kazanan iki Sovyet filminden birisidir. Diğeri yedi saatlik Tolstoy uyarlaması olan “Savaş ve Barış”.

Bu filmin bu kadar çok popüler olması iyi okunması gereken bir olgudur.

Filmin bir sosyal psikolojisiyi yansıttığı, milyonlarca insanda hali hazırda var olan bazı toplumsal güdüleri hareketi geçirdiği bir gerçektir.

Nedir bu sosyal psikoloji?

Önce biraz filmden bahsetmek elzem gibi geliyor.

Film 1958 tarihinden başlayarak yaklaşık 15-20 yıllık bir süreye yayılıyor. Film, Sovyet kırsalından Moskova’ya değişik dürtülerle gelmiş olan üç kadın arkadaşın başlarından geçenleri, ümitlerini, beklentilerini, hayal kırıklıklarını ele alıyor. Bu karakterlerden üçü de farklı farklı. Hayata karşı geliştirmiş oldukları duruşlar hem benzer yanlar hem de önemli farklılıklar içeriyor. Film, daha çok Katerina karakterine odaklanırken Ldumilla ve Tossia karakterleri de sırayla önem arz ediyorlar film için.

Bu filmi anlamak için Sovyet tarihini biraz bilmek gerekiyor. Bu anlamda 1958 tarihi önemli bir tarihtir. Savaşta büyük bir çoğunluğu erkek olmak üzere 25 milyon vatandaşını yitirmiştir SSCB. Savaş sonrası yaralarını sarmaya başlamış, somut göstergelerde büyük bir ivme kazanmıştır. Somut, ekonomik verilerdeki iyileşmeler insan psikolojisine aynı oranda yansımamıştır. Toplum bu büyük trajediyi aslında hala bile unutabilmiş değildir.

Stalin 1953 yılında ölür. 30 sene önce kara sabanından başka hiçbir şeyi olmayan bir ülke o tarihte atom bombasına, oldukça gelişkin bir sağlık ve eğitim sistemine, her insanın temel ihtiyaçlarının iyi kötü karşılandığı bir toplumsal düzene sahiptir. Mükemmeliyet diyenin ağzına kürekle vururum.

Hruşçov 1956 yılındaki parti kongresindeki ünlü konuşmasına “Bugüne kadar bizi kandırmışlar.” diye başlar. Neredeyse 20 yıl politbüro üyeliği yapan, toplantılarda “babamız Stalin” diye gözyaşları döken birisi Stalin’in aslında bir canavar olduğunu yeni fark ettiğini söylemektedir!

Molotov’un anılarına göre Hruşçov tek bir birey değildir. O sıkı ve disiplinli bir yaşamdan kaçmak isteyen bir anlayışın en tepede yer bulabilmiş bir temsilcisidir ve bu destekçileri sayesinde 1956’dan itibaren Sovyetler Birliği farklı bir sosyal psikolojiye evrilmiştir. Hruşçov kendi deyimiyle “artık rahat bir yaşam sürmek istemektedir”. Molotov bir Bolşeviğin “rahat bir yaşam sürmek istemesini” anlayamaz. Zaten Hruşçov da Bolşevik değildir. 1918 yılında lütfen üye olur partiye.

Rahat bir yaşam sürmek istemeyi bu filmin özeti olarak alabiliriz.

Dolayısıyla 1958 yılında başlayan bu film, bu toplumsal psikolojiyi alan, kabul eden ve yansıtan bir filmdir.

Üç kafadar birer fabrikada çalışmaktadır ve bir üniversite yurdunda kalmaktadırlar. Yani filmin eleştirdiği renksiz yaşam tarzı, bugün herhangi bir kapitalist ülkede emekçi sınıfların rüyasında görebilecekleri iş garantisi, bedava barınma, cumartesi-pazar tatili ve kültürel faaliyetler için boş zaman içermektedir.

Bir Sovyet insanı 1991’e kadar bunların ne kadar önemli olduğunun bilincinde değildi. Üç karakter de bunların bilincinde değil.

Başka amaçları var onların.

Katerina’yı en sona bırakalım.

Ludmilla kafayı sosyal statüsü yüksek olan birisiyle evlenmekle bozmuş. Bu filmi o kadar çok kişi izlemişse bu durumun bir sosyal psikolojiyi yansıttığı anlaşılır ve oturup ağlanılır. Yani sosyalizm için savaşması beklenen emekçiler evlenerek “yırtmak” peşinde. Tossia ise Kezban ötesi bir karakter. Evlenip evinin kadını olmak istemektedir. Bu karakter üzerinde film hiç durmuyor. O da bu Kezbanlık kariyerini hayata geçiriyor zaten. Kocasının ağzının içine bakan, dünyanın en edilgen karakterlerinden biri oluyor.

Katerina’nın profesör olan akrabası tatile gidip de şık evlerini bir süreliğine ona bırakınca, Ldumilla’nın da ayartmalarıyla bu ikili bu elegant çevrede elegant koca avına başlıyorlar. Evde verilen partilerin birinde Ldumilla bir sporcuyla mercimeği fırına veriyor, Katerina da bir televizyon kameramanıyla.

Aslında Katerina’nın aklında ciks koca bulmak gibi bir düşünce yoktur. Hep Ldumilla’nın ayartmalarına kapılmaktadır. O, aslında bir yandan çalışırken bir yandan da üniversiteyi kazanmak istemektedir. Yani o, Gogol kütüphanesine Ldumilla gibi üst düzey birisiyle tanışmak için değil de gerçekten ders çalışmak için gitmektedir.

Katerina’nın flört ettiği kişiden hamile kalması ve yalanlarının ortaya çıkması acıklı bir durum ortaya çıkarır. Kameramanın annesi Katerina’yı küçümser ve oğlunun onunla evlenmesini reddeder. Katerina’nın çocuğu doğurmak istemesi iyi okunmalıdır. Tek başına bir kadın çocuğunu doğuruyor ve ona bakabiliyor. İşte sosyalizmin ayrıntı olarak görülebilecek ama paha biçilmez bir kazanımı daha. Bugün örneğin Türkiye’de hangi fabrika işçisi kadın bunu yapabilir? Bırakın başarmasını, hayatta kalması bile mucize olur.

Ama bunları görmezler işte…

Sonra film 20 yıl sonrasına zıplar. Hayatlar oldukça değişmiştir. O ayrıntılara girip filmin seyir zevkini kaçırmak istemem. Yalnız filmin altını çizdiği alkolizm ve amaçsız hayat da iyi okunmalı. Alkolizme bulaşmış erkekler, hayatta bir amacı olmadan yaşayan insanlar…Bunlarla sosyalizm korunamazdı. Bu mesajları iyi okumak lazım. Daha doğrusu bunlar filmin verdiği mesajlar değil, bizim okumalarımız.

Moskova gözyaşlarına inanmıyor derken bir hayal kırıklığı, bir hüzün duygusu yansıtılıyor. Doğru. Bu kadar büyük olanaklarla ve fırsatlarla adım adım elden avuçtan yitip giden bir sürü güzellik. Sıkıntılarla beraber var olmuş bir sürü güzellik. Şimdi yerinden yeller esiyor. O beğenilmeyen, eleştirilen büyük apartman blokları kapanın elinde kalmış ve fahiş fiyatlardan kiraya veriliyor. Alkolizm katlanarak büyümüş. Filmde üst düzey olarak sunulan profesörler bugün biliyoruz ki ikinci bir iş yapmadan geçinemiyorlar. Rüşvetle öğrencilere soru satıyorlar.

Putin çıkıyor “kimse Rusya’ya askeri olarak üstünlük sağlayacağını düşünmesin” diyor.

Tuhaf bir dünya gerçekten.

Bir Çin bedduası vardır: İlginç zamanlarda yaşayasın…

Gerçekten çok ilginç zamanlarda yaşıyoruz.

Kimse gözyaşlarına inanmıyor, terlemek lazım…  

Moskova gözyaşlarına inanmıyor



Samih Güven



Sovyet filmlerinin farklı bir çekiciliği oluyor. Sanırım nedenlerden biri komünist döneme ilişkin günlük hayatı ve kadın erkek ilişkilerini daha iyi anlamak istememiz. Bir diğeri de  o zamanki anlayışın nasıl bir sinema performansı ortaya koyduğunu merak etmemiz.

Anlaşılan o ki daha Lenin zamanından itibaren sinemanın ve ekranların önemi gayet iyi anlaşılmış. Haliyle Sovyet sinema endüstrisini geliştirmek amacıyla alt yapıya ve insan kaynağına önem verilmiş. Örneğin Moskova film yapımcılığı birimi 1923 yılında kurulmuş. Mosfilm stüdyosu ise Avrupa’daki en eski ve en büyük stüdyolardan biri. 

Bu alt yapı sayesinde bazı Sovyet filmleri son derece başarılı oluyor ve Oskar dahil birçok uluslararası ödüle layık görülüyor. Çok önemli yönetmenler ve filmler ortaya çıkıyor.

Örneğin “Kameralı Adam”, Leylekler Uçarken”, “Ayna”, “Savaş ve Barış”, “Stalker” “Potemkin Zırhlısı”, “Solaris”, Andrey Rublyov”, “Gel de Gör” ve Moskova Gözyaşlarına İnanmıyor” adlı filmler bunlardan bazıları.

Vladimir Menshov’un yönettiği “Moskova Gözyaşlarına İnanmıyor (Москва слезам не верит)” hem o dönemki (1958-1978) günlük hayatı ve beklentileri anlamak açısından hem de insanın duygu dünyasına dokunması açısından önemli bir film. 

Biraz da 1970’li yıllardaki zengin erkek- fakir kız (ya da tersi) temalı güzel Türk filmlerini hatırlatıyor. Film 1981 yılında En İyi Yabancı Film Oskar’ını kazanıyor.

Filmin en önemli yanlarından biri insanın duygu dünyasına güçlü şekilde tesir etmesi. O dönemin güzel Rus şarkılarının da payı var bunda. Sanırım sınıfsal bir çatışmaya ve insanın hiç dinmeyen hayat mücadelesine işaret ediliyor olması da önemli.

Malum, sınıfları ortadan kaldırma amacına ve işçi sınıfına belli bir statü vermesine rağmen, komünist sistem; parti yöneticileri, bürokrasi, bilim adamları, yazarlar ve sanatçıların aralarında olduğu ayrıcalıklı gruplar ortaya çıkarmıştı.

Filmde çalışmak üzere kasabadan Moskova'ya gelen ve iyi bir yaşam hayali kuran Katerina, Lüdmila ve Antonina adlı üç arkadaşın hikayesi anlatılıyor. Fakat hikaye daha çok Katerina’nın mücadelesi üzerine yoğunlaşıyor. 


Film o dönemdeki kadın erkek ilişkilerine, günlük yaşama, kadınların çalışma hayatındaki rolüne, evlilik ve mutluluk arayışına dönük önemli gözlemler yapmamızı sağlıyor. İşçiler ve sözünü ettiğimiz ayrıcalıklı gruplar arasındaki çelişkiye de işaret ediliyor kanımca.

Arkadaşları ile yurtta kalan ve bir fabrikada işçi olarak çalışan Katerina akrabasının tatile gitmesi üzerine bir süreliğine Moskova’daki evlerine yerleşiyor. Ona eşlik eden Lüdmila fırsat olarak görüyor durumu. Akademi ve sanat çevrelerinden erkeklerle tanışma ve belki de bir evlilik devşirme hayali kuruyor. Katerina buna karşı çıksa da oyuna ortak oluyor neticede. Evde partiler vermeye başlıyorlar.

Katerina kameraman olarak çalışan bir erkekle yakınlaşıyor ve birlikte oluyorlar. Fakat çok geçmeden evin sahibi profesörün kızları olmadıkları anlaşılıyor. Buna rağmen Lüdmila hedefine ulaşıyor. Ancak Katerina için zor günler başlıyor. Hamile kalan Katerina’yı erkek arkadaşı ve ailesi kaderine ve yalnızlığa terk ediyor. Katerina’nın zorlu hayat mücadelesi de başlamış oluyor böylece. 

Filmdeki ilginç noktalardan biri, bir gece ağlayarak yatağa giren ve saati kuran Katerina’nın uyandığında aradan yirmi yıl geçmiş olması. Katerina için anlamlı, güzel bir yol çizmiş oluyor zaman.

Filmin verdiği mesaj ise bana kalırsa şu: Hayatını, evlilik ve mutluluk arayışını hesaplara, aldatmacaya ve yalan üzerine kurmak yerine her zaman yalansız ve kendi özgün mücadelesi ile hareket etmesi halinde insanın gerçek mutluluğa daha yakın olacağı.

Filmin adı ise diyaloglardaki bir cümleye dayanıyor. Devasa şehirlerin insanların hayallerine ve zor yaşam yolculuğuna nasıl kayıtsız kalabildiğine dair evrensel bir çıkarımı gündeme getiriyor. Hayattaki en önemli destek noktaları insanın kendi mücadelesi, ailesi ve dostları oluyor neticede.


İzlenmesi gereken güzel bir film. 

SSCB’ye nostalji turu: Sovyet yapımı efsane otomobillerin göz alıcı reklamları





Endüstri alanındaki gücü ve yetkinliğiyle bilinen Sovyetler Birliği, otomobil üretimi konusunda da oldukça iddialıydı. Güçlü sanayi hamleleriyle dünyanın en büyük ülkesi olma hedefine sahip olan Sovyetler’in otomotiv endüstrisinin tarihi 1929-1991 yılları arasını kapsıyor.

Büyük fabrikaların kuruluşu ve 1930’ların başında Moskova’daki AMO Fabrikası’nın yeniden yapılanmasıyla başlayan proje, 1991 yılında Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla sonlandı. Bu süre içinde SSCB, yılda 2.1-2.3 milyon parça üreterek döneminin 6. en büyük otomotiv üreticisi oldu.

Sputnik, 1950-1980 yıllarında SSCB otomobilleri için hazırlanmış reklam görsellerini derledi.

İşte bunlardan bir kaçı:





Rus kadınları neden bu kadar ‘güçlü'?



Kaynak: Sputnik


Alman Eurasisches Mаgazin dergisinin editör yazısında Rus kadınların sürdürdüğü sağlıklı yaşam tarzı, hedeflere ulaşmada gösterdikleri kararlılık ve güçlü karaktere sahip olmalarının kendilerinin erkeklerden daha güçlü olduğu kanaatine varılmasını sağladığı vurgulandı.

Yazıda Rusya'da kadınların güçlü olmak zorunda olduklarına dikkat çekilerek, Rus erkekler morali bozulduğunda teselliyi içkide sigarada ararken kadınların ise muradına ermek için mücadele verdikleri kaydedildi. Rus kadınların sürdürdüğü sağlıklı yaşam tarzının ise kendilerine güçlü olma imkanını tanıdığının altı çizildi.

Bunun yanısıra Rusya'da yaşayan kadınların kariyeri ile ev işlerini başarılı bir şekilde aynı anda yürütmeyi başardıklarına dikkat çeken haberde ayrıca geleneklere saygı gösterip aile değerlerine önem vermeleri ve hakları ile ailesi için önemli olanlar uğruna kararlılıkla mücadele sürdürmeleri Rus kadınları güçlü kılan faktörler olarak sıralandı.

Yazının sonunda Rus kadınlar her zaman zorlukların üstesinden gelemese bile başarıya ulaşmasını engelleyen sorunları ortadan kaldırmak için bütün çabalarını sarf ettikleri sonucuna yer verildi.

Daha önce İsveçli gazeteci Elen Yonsson, SVT Yayın Kurumu için kaleme aldığı yazıda Rus erkekleri ‘zayıf' olarak nitelendirerek ülkenin tarihinden ‘ciddi darbe almış olan' Rus erkeklerin kadınlar yapsa asla affedilmeyeceği hatalarının birçoğuna göz yumulduğu ifadesine yer vermişti.

17 Kasım 2018 Cumartesi

Bolşoy’un perdeleri



Samih Güven



Sanatın hayatı anlamak, anlamlandırmak, insanları eğitmek ve zevk vermek gibi bir işlevi var. Başarılı toplumlarda sanat, ekonomik altyapı unsurlarıyla at başı gidiyor ve okulları, insan kaynağı ve gösteri mekanlarıyla belli bir derinliğe de sahip oluyor.

Bir sahne performansı sırasında açılan perdelerse yalnızca o gösteri için yapılan sahne hazırlığını, oyuncuları ve kostümlerini göstermiyor aslında, yüzyıllarının birikim ve çabalarını da gündeme getiriyor.

Perdeler her an yanı başımızda, olağan hayatın sıradan bir parçası gibi görülüyor bazen. Oysa ayıran ve birleştiren, saklayan ve açığa çıkarandır onlar. Kalın bir otel perdesi olmak da vardır, saten bir tül perde de. Ama örneğin Bolşoy gibi tarihi bir tiyatronun ana sahnesinde boy göstermenin farklı bir anlamı, ağır bir sorumluluğu olmalı.

Çünkü büyük ve tarihi tiyatroların her zaman özel perdeleri bulunuyor. Sahne hazırlıklarını seyircilere hissettirmeyen yalıtımda, desen ve tasarımlarıyla göz alan ve dönemlerin hakim anlayış ve kültürünü görkemli şekilde gündeme getiren misyonları oluyor.

Bolşoy Tiyatrosu Moskova’nın ve aslında bütün Rusya’nın en önemli kültürel sembollerinden biri. Hatta Dimitri Medvedev’in 2011’deki yeniden açılış töreninde söylediği gibi Rusya’nın ulusal hazinesi. Tarihi, misyonu, mimarisi, akustik özellikleri, opera, bale, tiyatro ve diğer sahne sanatlarına yaptığı katkılar açısından dünya çapında bir mekan.

Tiyatro’nun internet sayfasındaki misyon bölümünde şunlar yazıyor: “Rusya’nın Bolşoy Tiyatrosu devletimizin ve onun kültürünün en önemli sembollerinden biri oldu ve olmaya devam edecek. O; ana ulusal tiyatromuz, Rus müzik kültürü geleneklerinin taşıyıcısı, dünya müzik kültürü açısından bir merkez ve ülkenin sahne sanatlarının gelişmesi için bir mızrak başıdır.”

Bu önemli mekanın arkasındaki isimse Büyük Petro’dan sonra Rusya’da eğitim ve sanat konularına en çok kafa yoran çarlardan Büyük Katherina’dır. Yaşamı ve icraatlarıyla Rus tarihine damga vuran Katherina 1776 yılında Prens Pyotr Urusov’a Moskova’da tiyatro gösterileri, bale ve diğer sahne sanatlarının icra edilebileceği bir mekan oluşturulması konusunda imtiyaz veriyor. Tiyatro farklı mekanlarda varlık göstermeye başlıyor ilk zamanlar.

Mimar Joseph Bove tarafından tasarlanan asıl tiyatronun açılışı ise 20 Ekim 1856 tarihinde Çar II. Aleksander’ın taç giyme töreni sırasında yapılıyor.

Yangınlar, bombalamalar geçiyor başından. Örneğin 22 Ekim 1941 yılında bir bomba düşüyor ve özellikle lobi bölümü önemli ölçüde zarar görüyor. Savaş zamanının sıkıntıları ve kış nedeniyle restorasyona geç başlanabiliyor ve tiyatro 1943 sonbaharında yeniden açılıyor.

Son ve önemli restorasyon ise 2005 yılında başlıyor ve Tiyatro 28 Ekim 2011 tarihinde yeniden hizmete giriyor. Resmi rakamlara göre 21 milyar Ruble (yani yaklaşık 688 milyon $) harcama yapılıyor.

Yeniden perde meselesine gelince, imparatorluk dönemi, Bolşevik devrim ve Sovyet Rusya dönemi ve komünizm sonrasında hakim siyasi anlayışa göre sürekli değişime uğruyor Bolşoy’un perdeleri. Zaman içindeki farklı tasarım ve sembollerden sonra 90’lı yıllarla asıl özelliklerine geri dönüyor.

1917 devriminden sonra imparatorluk perdeleri kaldırılıyor ve 1920'de bronz renkli kanvas yeni bir perde asılıyor. 1935 yılında Fyodor Fyodorovsky tarafından doğal ipek ve metalik iplik karışımı yeni bir perde tasarlanıyor. Çok ince bir altın tabaka ile kaplanıyor. Bir tondan fazla ağırlığında ve 500 metrekare yüzölçümüne sahip oluyor perde. Üzerinde Kiril alfabesiyle SSCB ve üç önemli tarih yazıyor: 1871 - Paris komünü, 1905 - İlk Rus devrimi, 1917-Ekim devrimi.

Fyodor Fyodorovsky tarafından tasarlanan ve 1955’den 90’lı yıllara kadar geçerli olacak altın renkli yeni bir Sovyet perdesi söz konusu oluyor. Perde  Sovyet ikonografisinin tipik unsurlarını içeriyor: buğday kulaklar, orak ve çekiç, beş köşeli yıldız ve Kril alfabesiyle SSCB.

1990’ların sonunda ise perde tekrar yenileniyor ve aslına geri dönüyor. Bu defa, ana unsurlar olarak çift başlı imparatorluk kartalı, Saint George ve ejderha kullanılıyor ve SSCB yerine Rusya yazılıyor.

2005 yılından itibaren ilk ve asıl özellikleri dikkate alınarak yapılan son yenileme sırasında perde kumaşının yaratılışı, dünyanın en iyi üç dekoratif kumaş üreticisinden biri olan Rubelli'ye emanet ediliyor. Kumaş doğal ve modern malzemeden yangına dayanacak şekilde yapılıyor. Her iplik altın kaplamalı bir metal folyoya bağlanıyor. 

Rusya’nın ulusal hazinesi olarak görülen Bolşoy Tiyatrosu’nun perdeleri 162 yıldır açılıp kapanmaya devam ediyor. İpliği, tasarımı, desenleri değişse de Rus sahne sanatlarına yılmaksızın  katkı sağlıyor.

2011 yılında yeniden açılışı sırasında 85 yaşındaki Natalya Tiyistina şunları söylüyor: “Bolşoy, Bolşoy olarak duruyor işte, o bizim mucizemiz.”

14 Kasım 2018 Çarşamba

Rusya'da polislerin danslı video sürprizi!





Rusya'da resmi kurumlardan sosyal medyaya yansıyan yaratıcı, sıradışı ama "ölçülü" klipler, abartılı eleştiriler yerine takdir ve alkış topluyor.

Bunun son örneği, federayona bağlı Yakutistan Cumhuryeti'nden geldi. 

Amginski bölgesi polis karakolunun, 10 Kasım’daki Rusya Polis Günü konserine halkı davet etmek için çektiği bir video, profesyonellere taş çıkartan dansları ile izleyenleri mest etti. Klipte anonslar da Yakutça yapıldı. 

Rusya İçişleri Bakanlığı’nın da bu yaratıcı emeğin hakkını vererek resmi Twitter hesabından yayınladığı video 100 bine yakın izleyici topladı. Bu sayede konser biletlerinin tamamı satıldı. Polislerin bu güzel klip sonrası, "müstaik konser" vermeye davet edildikleri bildiriliyor. 

İşte o klip: 



Putin'in Sovyet nostaljisi



Fuad Seferov, Moskova



Moskova'da geçenlerde Rus askeri istihbarat örgütünün 100. kuruluş yılı vesilesiyle düzenlenen bir tören vardı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin törendeki konuşmasında, "Baş İstihbarat Müdürlüğü'nün 100. yılı vesilesiyle Rusya Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanlığını tebrik ediyorum ama GRU adının ortadan kalkmasının nedeni belli değil. GRU'nun dönmesi gerekiyor" dedi.

1917 Bolşevik Devrimi lideri Vladimir Lenin'in talimatıyla Kızıl Ordu'ya bağlı olarak 1918'de kurulan GRU, 2010 yılında kapatılarak Rus Genelkurmay Başkanlığı istihbarat servisi ile birleştirilmişti.

Rusya liderin GRU adının dönmesinden yana olduğunu söylemesi ister istemez Sovyet değerlerine dönüş arzusu olarak yorumlanıyor. Kaldı ki, Putin'in Sovyet sisteminin bazı yönlerine yeniden hayat veren uygulamaları olduğu biliniyor.

Örneğin, 2003 yılıda Putin'in talimatıyla Federal Sınır Birliği ve Devlet Başkanlığı'na bağlı İletişim ve Enformasyon Federal Ajanslığı (FAPSİ), Federal Güvenlik Servisi'ne (FSB) bağlandı. Bu da Sovyet gizli servisi KGB'yi hatırlatıyordu. Putin ülkede terörizme karşı ciddi mücadele için güvenlik çalışmalarında KGB uygulamalarını örnek aldı. 

Ayrıca, 2001 yılında Putin'in talimatıyla Sovyet ulusal marşı tekrar kabul edildi. Suvorov ve Nahimov gibi askeri okullarda Sovyet askeri disiplini yeniden getirildi, Rusya Bilimler Akademisi çalışmalarında da eski Sovyet denetim ve disiplin sistemi benimsendi.

Putin Sovyet sisteminin ve KGB'nin yetiştirdiği bir siyasetçi; kendisi bununla onur duyduğunu saklamıyor. 

Gençken izlediği Sovyet istihbarat filmleri Putin üzerinde büyük bir etki yaratmıştı. 2014 yılındaki bir konuşmasında KGB'de "terbiye aldığını" vurgulayarak, "Bu terbiyenin özü şudur: Vatana ve millete kesinlikle sadık olmak" demişti.

Putin, 2010 yılındaki bir konuşmasında, "Sovyetlerin yıkılmasına üzülmeyenlerin kalbi de yoktur" diye konuşmuştu.

Bu yılın Mart ayında yaptığı bir konuşmada Putin, "Elimde olsaydı Sovyetler'in dağılmasını önlemek isterdim" ifadelsini kullamıştı.2013 yılında da Sovyetler'i yıkmak yerine ciddi reformların yapılması ve toprak bütünlüğünün korunması gerektiğini savunmuştu. 

2017 yılında Putin, SSCB'nin yıkılmasının kendi hayatını ciddi şekilde etkilediğini itiraf etmiş ve Sovyetler'in dağılmasını "20. yüzyılın büyük jeopolitik facialarından biri" olarak nitelendirmişti. 

Bu yılın Mayıs ayında Rusya Başkanı, Sovyetler'in yıkılmasında rolü olduğu gerekçesiyle Sovyet Komünist Partisi'ni eleştirmişti.

2017 yılındaki bir toplantıda ise senatör Yelena Mizulina'nın Sovyet yönetiminin aile geleneklerini yıktığını iddia etmesi üzerine Putin tepki göstermiş ve Sovyet yönetiminin aile politikasını olumlu bulduğunu belirtmişti.

Rusya'da çekilen ayı ve yavrusunun görüntüleri internette viral oldu





Rusya'nın Magadan bölgesinde drone yardımıyla çekilen yavru ayı ve annesinin görüntüleri tüm dünyada viral oldu.

Görüntülerde, karlı bir dağda uçurum kenarında annesinin arkasında yürüyen yavru ayının tutunamayarak aşağı doğru düşmesi, tekrar tekrar tırmanmaya çalışması ancak başaramayışı görülüyor.

Geçtiğimiz hafta internette paylaşılmaya başlanan görüntülerin aslında 19 Temmuz'da çekildiği açıklandı.



Videonun 1. dakika 10. saniyesinden itibaren yavru ayının annesine çok yaklaştığı ancak ulaşamaması ise en beğenilen anlar oldu.

Ancak milyonlarca kişi tarafından izlenen görüntüler izleyenleri de ayrıştırdı. Bazı kullanıcıları görüntüleri 'sevimli' buldu ancak bazıları yavru ayının drone yüzünden ürktüğünü ve bu yüzden annesine ulaşmakta zorlandığını savundu.

Görüntüleri kayda alan drone operatörü Dmitriy Kedrov ise böyle bir drone ile hayvanların korkmayacağını, görüntülerin çok uzaktan çekildiğini ancak videonun 4K kalitesinde olduğu için dijital yakınlaştırma yapılabildiğini söyledi.

11 Kasım 2018 Pazar

BBC'nin 'en iyi 100' listesinde 7 Sovyet filmi






BBC'nin 43 ülkeden 209 film eleştirmeninin katılımıyla hazırladığı İngilizce harici bir dilde çekilmiş en iyi 100 film listesinde 7 Sovyet yapımı yer aldı. 

Japon yönetmen Akira Kurosawa'nın Yedi Samuray filminin ilk sırada yer aldığı listeye girme başarısını gösteren Sovyet filmleri ve sıralamadaki yerleri şu şekilde:

Zerkalo (Ayna, 1974).

Ünlü şair Arseniy Tarkovski'nin sinemacı oğlu Andrey Tarkovski'nin babasının şiirlerinden parçalarla bezediği bu başyapıt listenin 20. sırasında kendine yer buldu.

Bronenosets Potyomkin (Potemkin Zırhlısı, 1925).

Sinemanın kurucu ustalarından Sergey Eyzenşteyn'in meşhur başyapıtı Potemkin Zırhlısı da listenin 24. sırasında.

Andrey Rublyov (1966).

Andrey Tarkovski'nin ünlü Rus ikon yapımcısı Andrey Rublyov'un hayat hikayesi üzerinden iktidar ve sanatçı ilişkisine eğildiği film listenin 40. sırasında.

Stalker (1979).

Yine Tarkovski'nin bilimkurgu yazarları Strugatski Kardeşlerin sevilen romanından uyarladığı ve bilim-kurgu ile felsefenin iç içe geçtiği filmi Stalker de 49. sıradan listeye girmeyi başardı.

Solaris (1972).

Tarkovski'nin bu kez Polonyalı bilim-kurgu yazarı Stanislav Lem'den uyarladığı yapıtı 57. sırada.

İdi i smotri (Gel de gör, 1985).

Sinemaya Hoş Geldiniz ya da Girmek Yasar (Dobro pojalovat ili postoronnim vhod vopreşon) gibi bir Sovyet klasiğiyle adımını atan Elem Klimov'un olgunluk dönemi çalışması olan ve kimi eleştirmenlere göre, savaş üzerine çekilmiş en etkili film niteliğindeki Gel De Gör listenin 59. sırasında. 

Çelovek s kinoapparatom (Kameralı Adam, 1929).

Sinemanın bir diğer kurucu ustası Ciga Vertov'un çığır açan deneysel çalışması Kameralı Adam listede 73. sırada.

Türkiye’den listeye sadece Nuri Bilge Ceylan’ın ‘Bir Zamanlar Anadolu’da’sı girebildi.

36 ülkeden 177 eleştirmenin seçimlerine göre yapılan listenin ilk sırasında David Lynch’in sürrealist başyapıtı ‘Mulholland Drive’ yer aldı. Lynch’i sırasıyla Wong Kar-wai’den ‘In the Mood for Love’, Paul Thomas Anderson’dan ‘There Will Be Blood’, Hayao Miyazaki’den ‘Spirited Away’ ve Richard Linklater’dan ‘Boyhood’ takip etti.

Türkiye’den listeye senaryosunu Ercan Kesal, Ebru Ceylan ve Nuri Bilgi Ceylan’ın kaleme aldığı ve yönetmen koltuğunda Nuri Bilge Ceylan’ın oturduğu ‘Bir Zamanlar Anadolu’da’ girebildi. Ceylan’ın ‘en hareketli’ yapıtı olarak kabul edilen film, 53’üncü sırada yer aldı.

Liste, eleştirmenlerin yolladığı sıralamaya göre puanlandığından, kimi filmler listede aynı sırada yer aldı.

BBC’nin seçtiği 21’inci yüzyılın en iyi 100 filmi

1 Mulholland Drive (David Lynch, 2001)

2 In the Mood for Love (Wong Kar-wai, 2000)

3 There Will Be Blood (Paul Thomas Anderson, 2007)

4 Spirited Away (Hayao Miyazaki, 2001)

5 Boyhood (Richard Linklater, 2014)

6 Eternal Sunshine of the Spotless Mind (Michel Gondry, 2004)

7 The Tree of Life (Terrence Malick, 2011)

8 Yi Yi: A One and a Two (Edward Yang, 2000)

9 A Separation (Asghar Farhadi, 2011)

10 Inside Llewyn Davis (Joel and Ethan Coen, 2013)

10 No Country For Old Men (Joel and Ethan Coen, 2007)

12 Children of Men (Alfonso Cuarón, 2006)

12 Zodiac (David Fincher, 2007)

14 The Act of Killing (Joshua Oppenheimer, 2012)

15 4 Months, 3 Weeks & 2 Days (Cristian Mungiu, 2007)

16 Holy Motors (Leos Carax, 2012)

17 Pan’s Labyrinth (Guillermo Del Toro, 2006)

18 The White Ribbon (Michael Haneke, 2009)

19 Mad Max: Fury Road (George Miller, 2015)

20 Synecdoche, New York (Charlie Kaufman, 2008)

21 The Grand Budapest Hotel (Wes Anderson, 2014)

22 Caché (Michael Haneke, 2005)

22 Lost in Translation (Sofia Coppola, 2003)

24 The Master (Paul Thomas Anderson, 2012)

25 Memento (Christopher Nolan, 2001)

26 25th Hour (Spike Lee, 2002)

27 The Social Network (David Fincher, 2010)

28 Talk to Her (Pedro Almodóvar, 2002)

29 WALL-E (Andrew Stanton, 2008)

30 Oldboy (Park Chan-wook, 2003)

31 Margaret (Kenneth Lonergan, 2011)

32 The Lives of Others (Florian Henckel von Donnersmarck, 2006)

33 Son of Saul (László Nemes, 2015)

33 The Dark Knight (Christopher Nolan, 2008)

35 Crouching Tiger, Hidden Dragon (Ang Lee, 2000)

36 Timbuktu (Abderrahmane Sissako, 2014)

37 Uncle Boonmee Who Can Recall His Past Lives (Apichatpong Weerasethakul, 2010)

38 City of God (Fernando Meirelles and Kátia Lund, 2002)

39 The New World (Terrence Malick, 2005)

39 Brokeback Mountain (Ang Lee, 2005)

41 Inside Out (Pete Docter and Ronnie Del Carmen, 2015)

42 12 Years a Slave (Steve McQueen, 2013)

42 Amour (Michael Haneke, 2012)

42 Melancholia (Lars von Trier, 2011)

45 Blue Is the Warmest Color (Abdellatif Kechiche, 2013)

45 Certified Copy (Abbas Kiarostami, 2010)

45 Leviathan (Andrey Zvyagintsev, 2014)

48 Brooklyn (John Crowley, 2015)

49 Goodbye to Language (Jean-Luc Godard, 2014)

49 Inception (Christopher Nolan, 2010)

49 The Assassin (Hou Hsiao-hsien, 2015)

52 Tropical Malady (Apichatpong Weerasethakul, 2004)

53 Ida (Pawel Pawlikowski, 2013)

53 Moulin Rouge! (Baz Luhrmann, 2001)

53 Once Upon a Time in Anatolia (Nuri Bilge Ceylan, 2011)

56 Werckmeister Harmonies (Bela Tarr and Ágnes Hranitzky, 2000)

56 Zero Dark Thirty (Kathryn Bigelow, 2012)

58 A History of Violence (David Cronenberg, 2005)

58 Inglourious Basterds (Quentin Tarantino and Eli Roth, 2009)

58 Moolaadé (Ousmane Sembene, 2004)

58 Syndromes and a Century (Apichatpong Weerasethakul, 2006)

58 Under the Skin (Jonathan Glazer, 2013)

63 Fish Tank (Andrea Arnold, 2009)

63 The Great Beauty (Paolo Sorrentino, 2013)

63 The Turin Horse (Bela Tarr and Ágnes Hranitzky, 2011)

66 Spring, Summer, Fall, Winter…and Spring (Kim Ki-duk, 2003)

66 The Hurt Locker (Kathryn Bigelow, 2008)

68 Carol (Todd Haynes, 2015)

68 The Royal Tenenbaums (Wes Anderson, 2001)

70 Stories We Tell (Sarah Polley, 2012)

70 Tabu (Miguel Gomes, 2012)

72 Before Sunset (Richard Linklater, 2004)

72 Only Lovers Left Alive (Jim Jarmusch, 2013)

74 Spring Breakers (Harmony Korine, 2012)

75 Dogville (Lars von Trier, 2003)

75 Inherent Vice (Paul Thomas Anderson, 2014)

75 The Diving Bell and the Butterfly (Julian Schnabel, 2007)

78 Almost Famous (Cameron Crowe, 2000)

78 The Return (Andrey Zvyagintsev, 2003)

78 The Wolf of Wall Street (Martin Scorsese, 2013)

81 A Prophet (Jacques Audiard, 2009)

81 A Serious Man (Joel and Ethan Coen, 2009)

81 A.I. Artificial Intelligence (Steven Spielberg, 2001)

81 Her (Spike Jonze, 2013)

81 Shame (Steve McQueen, 2011)

86 Amélie (Jean-Pierre Jeunet, 2001)

86 Far From Heaven (Todd Haynes, 2002)

88 Spotlight (Tom McCarthy, 2015)

89 The Headless Woman (Lucrecia Martel, 2008)

90 Finding Nemo (Andrew Stanton, 2003)

90 Let the Right One In (Tomas Alfredson, 2008)

90 Moonrise Kingdom (Wes Anderson, 2012)

90 Ratatouille (Brad Bird and Jan Pinkava, 2007)

90 The Assassination of Jesse James by the Coward Robert Ford (Andrew Dominik, 2007)

90 The Pianist (Roman Polanski, 2002)

90 The Secret in Their Eyes (Juan José Campanella, 2009)

97 Ten (Abbas Kiarostami, 2002)

97 The Gleaners and I (Agnès Varda, 2000)

97 White Material (Claire Denis, 2009)

100 Carlos (Olivier Assayas, 2010)

100 Requiem for a Dream (Darren Aronofsky, 2000)

100 Toni Erdmann (Maren Ade, 2016)