Moskova

Moskova

15 Ocak 2023 Pazar

Türk-Rus ‘çay kavgası’



Fuad Safarov


Kaynak: https://medyagunlugu.com/

 

Rusya’da turizm yazılarıyla tanınan gazeteci Kristina Golubeva, Türk-Rus ailelerinde “çay tartışması” yaşandığını ileri sürdü.

Türk çayını çok sevdiğini belirten Golobeva, esprili bir dilde kaleme aldığı yazıda, “Aslında ben aşırı bir kahve tiryakisiyim. Fakat Türkiye’ye gidince litrelerce çay içiyorum. Çünkü Türkler çayı inanılmaz şekilde güzel demliyor” dedi

Taze demlenmiş çayın “olumsuz” yanlarının da bulunduğunu söyleyen Rus gazeteci Golubeva, “Mesela Türkiye’de uzun zaman kaldıktan sonra Rusya’ya dönünce çay içmeyi bırakıyorum. Daha doğrusu az içiyorum. Acı çektiğimi bile söyleyebilirim çünkü hiç tat almıyorum” diye yazdı.

Yeni demlenmiş çayın Türk-Rus ailelerinde büyük tartışmaya neden olduğunu ileri süren Golubeva, “Özellikle çay meselesi yeni evlenmiş çiftlerinde evinde tartışma yaratan bir konu. Neden mi? Çünkü Türkler sadece taze demlenmiş çay içmesini seviyor. İki saat önce demlenmiş olması bile onlar için berbat bir durum. Peki, bizim eski Sovyet coğrafyasında yetişmiş neredeyse bütün kızlarımız ne yapıyor? Bir gün önceden kalmış çayı getirip masaya koyuyor ya da çaydanlığa sıcak su döküyor” dedi.

Türk erkeklerin bu duruma sinirlendiğini iddia eden Rus gazeteci, “Bir Türk kocanın, karısının çay poşetini ikinci kez kullandığını görmesi olabilecek en kötü şey. Türklerle evli olan arkadaşlarımın anlattığına göre en sadık ve sessiz olan Türk kocalar bile bu durumda bağırıp çağırmaya başlıyormuş” dedi.

2 Ocak 2023 Pazartesi

Sokakların fotoğrafçısı: Aleksandr Petrosyan


Rusya’da Aleksandr Petrosyan (Петросян, Александр Сергеевич) isimli fotoğraflarına hayran olduğum bir sanatçı var.

Karşılaştırmak doğru değil mutlaka, ama Ara Güler’i de çok sevdiğim için ona Rusya’nın Ara Güler’i demek geçiyor içimden.

Ara Güler’i nasıl biliriz?

İstanbul’un en güzel fotoğraflarını çeken bir sanatçı diye değil mi?

Doğrudur. Fotoğraflarının her bir karesi ayrı bir hikaye anlatır.

Herkes bunu böyle kabul eder. Ama onun aynı zamanda iyi bir öykücü olduğunu çok kimse bilmez.

Bakın onun güzel öykülerini topladığı “Babil’den sonra yaşayacağız” isimli kitabının girişinde kendi öykücülüğüyle ilgili ne demiş usta:

“Eski öykülerdeki duygularım, ne olmuşsa olmuş, görsel bir anlatıma dönüşmüş. Daha o zamandan görsel bir dünyanın içine düşmüşüm demek. Bana öyle geliyor ki, yazıyla görselliğin ortak bir anlatımı var. Öyle olduğu kuşkusuz, yoksa sinema sanatı da olmazdı. Zaten ben de fotoğraflarıma bakarken zaman zaman tiyatro çalışmalarımdan, öyküler için düşündüklerimden esintiler buluyorum. Belki de fotoğrafımdaki 'anı yakalama ve kompozisyonu kurma' özelliğimi bütün bu eski çalışmalarıma borçluyum. Bir 'kadr' içinde kompozisyon kurmayı tiyatro çalışmaları günlerimden, anlamlı anların yakalanması ve bir anlatıma varmasını da öykücülüğümden esinlendiğimi sanıyorum. Neyse, işte böyle şeyler sonucunda, görsel malzemede bir birikim oluşuyor anlaşılan.

Görsel malzeme, tıpkı şiir gibi, yazı gibi, resim gibi, sahne sanatları gibi, bir yerlerden birikimini topluyor, yeni bir biçim kazanıyor ve görsel sanat oluyor. Zaten yazdığım bu öykülere dikkat edilirse, bunların bir tür fotoğraf olduğu görülür. Demek ki, o zamandan beri görsel dünyanın adamıymışım da haberim yokmuş ... “

İlginç bir tesadüf Aleksandr’ın babası da Ermeni. Gürcistanlı bir müzisyen ve besteci. Annesi Ukraynalı, Ukraynalı bir şarkıcı. Yani sanatçı bir ailenin çocuğu.

Her fotoğraf aslında bir öykü anlatır. Ama iyi öykülerin olabileceği gibi kötü öyküler de var. Aleksandr’ın bütün fotoğrafları çok güçlü öyküsü olan eserler. Sokaklardan manzaralar, sıradan insanların hayatlarından kesitler sunuyor bizlere. Mizah dozu yüksek.

***

Aleksandr Petrosyan, 16 Ağustos 1965 yılında Lvov’da doğmuş.

Fotoğrafa olan ilgisi 14 yaşında doğum gününde Smena-8 fotoğraf makinesi hediye edilmesiyle başlamış.

2000 yılında fotoğrafçılığı profesyonellik düzeyine atlıyor.

2003-2008 yıllarında şehrin haftalık "Benim Mahallem" gazetesinde foto muhabiri olarak çalışmış.

2010'dan beri Kommersant'ta kadrolu fotoğrafçı olarak çalışmakta.

Newsweek, National Geographic, GEO, Russian Reporter, Ogonyok, Dengi, Vlast dergilerinin yanı sıra Kommersant, Izvestia, Arguments and Facts ”, “Komsomolskaya Pravda”, “Business Petersburg” ve diğerleri için hazırlanan  illüstrasyonların yazarı.

Olga Petrosyan’la evli. 4 çocukları var.




Pek çok ödüle sahip:

2003 - Syracuse, New York, ABD'nde düzenlenen 25. Dünya Yeni Tasarım Topluluğu Yarışmasında foto muhabirliği kategorisinde Mükemmellik Ödülü.

2006, 2007 - St. Petersburg "Yılın Fotoğrafçısı" ödülü

2008 - İkinci Tüm Rusya fotoğraf yarışmasının galibi "Benim şehrim. Objektiften bir bakış”

2009 - Foto Muhabirliğini Geliştirme Fonu Grand Prix'si, ayrıca "gündelik yaşam" adaylıklarında 1.lik; "doğa ve çevre", 3.lük "kültür ve sanat".

2009 - ilk açık ulusal ödül "en iyi fotoğrafçı" - "mimari" adaylığında 1.lik

2011 - ilk açık ulusal ödül "en iyi fotoğrafçı" - "tür" kategorisinde 1.

2017, 2020 - "Altın Kalem"de "Yılın Fotoğrafı" adaylığında zafer.

2021 - Altın Kalem Grand Prix'si.

Daha fazla fotoğraflarını görmek için bir web sayfası: https://petrosphotos.livejournal.com/

***



Ona sokakların fotoğrafçısı demek sanırım yanlış olmaz.

Hikayesi olan fotoğrafların sanatçısı Aleksandr Petrosyan’ın eserleri ve tarzı konusunda biraz daha yazmak istiyorum.

Bazen bir yağlıboya tablonun önünde takılır kalırsınız. Resim sizi alır, hikayesinin içine çeker.

Fotoğraf da öyledir.

Anı gösterir, ancak bir fotoğraf sizi alıp, kadraja girmemiş noktalara çeker. Arkasındaki hikayeyi merak edersiniz.

Fotoğraf öykü ise, sinema romandır desek mecazda fazla mı ileri gitmiş oluruz.

Kadraja giren, ister doğa, ister insan fotoğrafı olsun içinde öyküsünü de taşıyorsa daha çok seviliyor.

Biri görsel, diğeriyse yazınsal olsa da öykünün bence fotoğrafla anı anlatması bakımından kardeşliği var.

Sanatçılar, toplum içinde farkındalık yaratan, yaşama anlam katan bireyler. İyi ki varlar.

"Dünya mükemmel olmadığı için sanat vardır," demiş Andrey Tarkovski…