Moskova

Moskova

22 Nisan 2018 Pazar

'Usta ve Margarita'ya 'orjinal' çeviri




Yıllarca Rus klasiklerini genelde İngilizce ya da Fransızca çevirileri ile okumak zorunda kalan Türkiye'deki okurlar, bir dev esere daha Rusça orijinalinden yapılan çeviri ile kavuştu. Üstelik bu kez, edebiyat otoritelerinin "tüm zamanların en iyi on romanı" arasında kabul ettikleri Mihail Bulgakov'un "Usta ve Margarita"sı dilimize Rusçadan yeni bir çeviri ile kazandırıldı. Bu zorlu romanı, Kompas-Pusula dergisine, TürkRus.Com'a da yazıları ve çevirileri ile katkıda bulunan Mustafa Kemal Yılmaz, bir kez daha çevirdi. 

İş Bankası Kültür Yayınları tarafından basılan kitap satışa sunuldu. Bu büyük eserin yayını vesilesiyle Mustafa Kemal Yılmaz sorularımızı yanıtladı:

- Bu önemli romanı çevirme fikri nereden nasıl çıktı?

YILMAZ: On dokuzuncu yüzyılda yazılmış en büyük Rus romanı hangisi, diye sorsanız, alacağınız cevap sayısı az olmaz. Kimisi "Anna Karenina" diyecektir, kimisi "Savaş ve Barış", kimi okur da tercihini "Suç ve Ceza"dan ya da "Karamazov Kardeşler"den yana kullanacaktır. Hatta "Ölü Canlar" ve hatta "Yevgeni Onegin" diyenler de çıkacaktır. Ama soruyu yirminci yüzyılda yazılmış en büyük Rus romanı hangisi, şeklinde değiştirirseniz ezici bir çoğunluk "Usta ve Margarita" diyecektir. Boşuna değil bu. Hakikaten "Usta ve Margarita" benim de Rusya'ya geldikten sonra Rusça okuduğum ilk kitaptı. İlk satırından son satırına büyük bir edebiyat yapıtı karşımızdaki. Modern Rusya tarihine, kültürüne ve Sovyet geçmişine ilgi duyan bütün çevirmenler de bu yapıtı kendi diline çevirmeyi ister. Olağanüstü keyifli ve son derece heyecanlı bir iş. 

- Daha önce hangi kitapları Rusçadan çevirmiştiniz?

YILMAZ: Hacı Murat (Tolstoy), İlk Aşk (Turgenyev), Leninname (Arkadi Averçenko), Köpek Kalbi (Bulgakov) ve 3 Zuckerbrin için aşk (Viktor Pelevin).

- Dünya edebiyatının şaheserleri arasında sayılan "Usta ve Margarita"yı çevirirken nerelerde zorlandınız?

YILMAZ: En büyük zorluk kitabın hacmi oldu. Çevirmek iki yılımı aldı. Bir de şu var tabii: Usta ve Margarita'da olayların büyük bir bölümü Moskova'da geçiyor. Moskova'da yaşadığım dönemde adı geçen yerlerin bir kısmını görme şansım olmuştu. Ama şimdi Türkiye'de yaşıyorum, çeviriyi de Türkiye'de yaptım. Moskova'da olup bu yerleri bir kere de çevirmen gözüyle gezmek isterdim doğrusu.

- Yeni çeviri projeleri var mı?

YILMAZ: Bizde kıymeti az bilinen yazarlardan Leonid Andreyev'in bir yapıtı üzerinde çalışıyorum şu sıralar. Bir de Rusya'dan ayrıldıktan sonra bir süre İstanbul'da yaşayan Arkadi Averçenko'nun İstanbul'a dair mizahi izlenimlerini bir araya getirdiği bir kitabını çevirmiştim. Şimdilerde o yayına hazırlanıyor.

- Biraz da kendinizden ve ailenizden bahseder misiniz?

YILMAZ: 1980'de Mersin-Mut'da doğdum. 2007'de Gazi Üniversitesi Bilgisayar Eğitimi bölümünü bitirdim. 2008-2010 arası Moskova Devlet Pedagoji Üniversitesi Rus edebiyatı kürsüsünde yüksek lisans eğitimi aldım. 2015'te de aynı kürsünün doktora programından mezun oldum. 2016'dan bu  yana Mut'ta yaşıyorum.9 yıl Moskova'da yaşadım. Yüksek lisans ve doktora eğitimimi bu kentte aldım. Burada evlendim. Kızım burada doğdu. Uçak krizinden sonra pek çok aile gibi biz de ayrılmak zorunda kaldık. Belki bir gün tekrar döneriz, kimbilir.

- Kitabı okuyacak okurlara neler tavsiye edersiniz?

YILMAZ: Özellikle Moskova'da yaşayan TürkRus.Com okurlarına kitabı bir nevi Moskova rehberi niyetine okuyabileceklerini hatırlatmak isterim. Sadovaya üzerindeki 302 numaralı bina, Griboyedov evi, Woland'ın Moskova'ya son kez baktığı taş bina ve diğerleri gerçekten de bugün Moskova'da görülebilecek, ziyaret edilebilecek hakiki mekanlar. Ayrıca Patriarşiye Prudı, Vorobyovıye Gorı, İvan'ın önündeki nehirde yüzdüğü Hram Hrista Spasitelya adeta kitap elde gezilebilecek yerlerden. Moskova'da yaşayan edebiyatseverlere bu fırsatı değerlendirmelerini tavsiye ederim.

Yayınevinin kitaba ve yazarına dair tanıtım yazısı:

Usta ve Margarita

1930'lu yıllarda Moskova'da sıcak bir bahar günü... Günbatımına yakın saatlerde Şeytan, iyi giyimli ve yabancı  görünümlü bir beyefendi kılığında şehre iner ve kendini kara büyü uzmanı Profesör Woland olarak tanıtır. Onun garip maiyetiyle birlikte gelişini, Sovyet başkentini kasıp kavuran bir dizi esrarengiz ve tekinsiz olay izler. Bulgakov 20. yüzyıl Rus edebiyatında çığır açan romanında, biri 1930'ların Moskova'sında, diğeri eski Kudüs'te geçen iki ayrı hikâye arasında baş döndürücü zikzaklar çizerek sürdürür anlatısını. Stalin rejiminin en karanlık günlerinde yazılan Usta ve Margarita, Sovyet yaşam tarzına yönelik keskin bir hiciv, dinsel bir alegori, komik bir fantezi olduğu kadar, dokunaklı bir aşk öyküsüdür de aynı zamanda.
Bulgakov'un yaşamının son günlerine dek üzerinde çalıştığı roman, uzun süre yasaklanmış, yazarın ölümünden yıllar sonra, üstelik sansürlenmiş haliyle 1966'da yayımlanabilmiştir ancak.

MİHAİL AFANASYEVİÇ BULGAKOV (1891-1940):

Mizah yeteneği ve keskin yergileriyle tanınan Rus yazar Kiev'de dünyaya geldi. Kiev Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden 1916'da mezun oldu. Çeşitli öykülerinden sonra 1924'te Gogolvari bir bürokrasi yergisi olan Şeytanname adlı yapıtı yayımlandı. 1925'te kaleme aldığı siyasi bir hiciv niteliğindeki Köpek Kalbi adlı öyküsü ise aynı şansı bulamadı. İç Savaş sırasında bir grup Beyaz Ordu subayının  başından geçenleri anlatan ve 1925'te tefrika olarak yayımlanan Beyaz Muhafız adlı romanı, resmi çevrelerden büyük tepki gördü. Bulgakov bu romanını Turbin Günleri adıyla oyunlaştırdı. 1926'da sahnelenen oyun çok geçmeden  yasaklandı. Ancak Stalin'in bu oyuna olan sevgisi hem eserin yeniden sahnelenmesini hem de Bulgakov'un SSCB'de hayata tutunmasını sağladı. Buna rağmen Sovyet yaşam tarzına yönelik sert eleştirilerinin yetkililerin kabul  edemeyeceği bir noktaya varmasıyla, 1930'a doğru yapıtlarının yayımlanması fiilen yasaklandı. Ölümüne dek edebiyat çevrelerince dışlanmasına karşın, başyapıt niteliğinde ürünler verdi. Moskova Sanat Tiyatrosu'nun perdearkasını acımasızca yeren Bir Ölünün Notları: Teatral Bir Roman (1965) ile Usta ve Margarita (1966-67) bu  başyapıtlar arasındadır.

Kitap İş Bankası Kültür Yayınları tarafından basıldı. Şu anda satışta.

(TürkRus.Com)

16 Nisan 2018 Pazartesi

Hürrem Sultan'ın kökeniyle ilgili tartışmalar neden anlamsız?





Slav ve Avrupa edebiyatında Roksolana adıyla tanınan, Osmanlı İmparatorluğu'nun onuncu padişahı ve 89. İslam Halifesi I. Süleyman'ın nikâhlı eşi Hürrem Sultan, 460 yıl önce 52 yaşında öldü.

Sonraki birkaç yüzyıl içinde Hürrem Sultan’la ilgili çok sayıda efsane çıktı, Rus, Ukraynalı ve Polonyalı tarihçilerin arasında Roksolana’nın kökeni ile ilgili tartışmalar hala sürüyor. Russia Today (RT), Roksolana’nın kökeni ve Osmanlı İmparatorluğu’nun politikalarına etkisi ile ilgili yaptığı araştırmayı okurlarına sundu.

Hürrem Sultan’ın 15 Nisan 1558’de öldüğü kabul ediliyor. Ölümünün nedeni kimi tarihçiler tarafından zehirlenme, kimileri tarafındansa ciddi bir hastalık olarak gösteriliyor. Doğumuyla ilgili bilinenlerse daha da az.

SULTANIN EN GÖZDE KADINI

Roksolana’dan ilk kez 1517-1520 döneminde bahsediliyor. Doğduğu kabul edilen Doğu Avrupa’dan 14 yaşındayken Tatar akıncılar tarafından kaçırıldığı, Kırım Hanı'nın himayesine girip daha sonra Osmanlı sarayına satıldığı tahmin ediliyor. 15 yaşındayken Osmanlı topraklara gelen Roksolana, İslam’ı kabul etti ve adı Hürrem (Güler yüzlü, neşeli) olarak değişti.

KISKANÇLIK OKLARI

Hürrem Sultan, sarayda özel bir eğitim gördü. Zekâsı ve becerisi ile padişahın dikkatini çekmeyi bildi. Harem kadınları ve saray ileri gelenleri arasında kendine yer edindi, fakat Kanuni’nin o zamanki eşi Mahidevran Sultan’ın kıskançlık oklarını üzerine çekti.

İki kadın arasındaki rekabet kavgayla bitti, Mahidevran Hürrem’in yüzünü tırnakladı. Bu sahne Venedik Elçisi Bernardo Navagero’nun raporlarında yer alıyor. O olayda Kanuni, Hürrem’den yana oldu ve zamanla Hürrem Sultan her bakımdan Mahidevran Sultan'ın önüne geçti. Bu olaydan sonra gözden düşen Mahidevran Sultan, 1533'te Manisa Valiliği'ne atanan oğlu veliaht Şehzade Mustafa'nın yanına gönderildi ve Hürrem Sultan, onun yerini aldı.

İBRAHİM PAŞA'YI HÜRREM Mİ BOĞDURDU?

Sadrazam Pargalı Damat İbrahim Paşa, Hürrem Sultan'ın şehzadelerinden birisi yerine Şehzade Mustafa'yı hükümdarlığa aday gösterenlerin arasındaydı. İbrahim Paşa'nın Irakeyn Seferi'nden dönüşte saraya davet edilip 14 Mart 1536 gecesi dairesinde uyurken boğdurulması, Hürrem Sultan için önemli bir engelin ortadan kaldırılmasını sağladı. Çocukluğundan beri Kanuni'nin yakın arkadaşı ve danışmanı olan İbrahim Paşa'nın gözden düşürülüp boğdurulmasında Hürrem Sultan'ın rolü olduğu söylenir.

Kanuni’nin annesinin ölümünden sonra Hürrem sarayın en ileri gelen kadını oldu. 1530’lu yılların ortalarında Hürrem Sultan, sultanların köle kızlarla evlenmesine izin vermeyen geleneklere aykırı bir şekilde Süleyman'ın resmi eşi oldu ve Osmanlı hükümdarlarının en sevdiği eşleri ve cariyelerine verdiği Haseki soyluluk unvanına sahip oldu.

DİPLOMATLARI KABUL EDİP YABANCI HÜKÜMDARLARLA YAZIŞMA İŞLERİNİ YÜRÜTEN HÜRREM SULTAN

Politika da dâhil olmak üzere Hürrem’in nasihatlarına her zaman kulak veren Kanuni Sultan Süleyman’ın zamanının çoğunu seferlerde geçirirken, Hürrem Sultan diplomatları kabul edip yabancı hükümdarlarla yazışma işlerini yürütüyordu.

Kanuni'den sonra veliaht Şehzade Mustafa'nın tahta çıkacağından korkan Hürrem Sultan, Şehzade Mustafa'yı babasının gözünden düşürmek için kızı ve damadı Rüstem Paşa yardımı ile komplo kurdu. 1553’te Rüstem Paşa Şehzade Mustafa'yı gizlice Kanuni’nin yanına çağırdı, Sultan Süleyman’a ise oğlunun kendisini öldürüp yerini almak için geldiğini söyledi. Sonuçta Şehzade Mustafa ve 7 yaşındaki oğlu Mehmet, Kanuni’nin emriyle idam edildi.

HÜRREM SULTAN'IN ÇOCUKLARININ AKIBETİ

Hürrem Sultan’ın çocuklarının tahta giden yolu artık serbestti. Fakat Hürrem’in en büyük oğlu Mehmed Şehzade tahta çıkamadan öldü. Şehzade Cihangir Sultan, Şehzade Mustafa Sultan'ın boğduruluşuna olan üzüntüsünden kalp krizinden öldü. Şehzade Beyazıd Kanuni Sultan Süleyman'a olan isyanından sonra İran'a sığındı ve İran Şah'ı kendisini zindana attırdı, zindanda öldürüldü.

Hürrem Sultan, son Şehzade 2. Selim’in de tahta çıkmasını görmeden, sonuna kadar aydınlanamayan koşullarda 1558’de öldü. Şaraba olan düşkünlüğü nedeniyle ‘Sarhoş’ lakabı takılan Şehzade 2. Selim, 1556’da tahta geçti.

ROKSOLANA RUS KÖKENLİ Mİ?

Bugün edebiyat ve sinema eserlerinde Hürrem Sultan’ın nereli olduğu konusunda birçok hikâye var. Örneğin Kievli tarihçiler, Roksolana’nın Ukraynalı olduğunu savunuyor. Ancak bu bakış açısını kesinlikle güvenilir olarak adlandırmak mümkün değil. RT’ye konuşan Saint Petersburg Devlet Üniversitesi’nden tarih uzmanı Aleksandra Jeveleva, “Hürrem’in kökeni ile ilgili tartışmalar hala sürüyor. Bundan kesin bir sonucun çıkmasını beklemek yanlış olur. Roksolana’nın gençliği hakkındaki hikâyelerin tümü kurgu” ifadelerini kullandı.

Jeveleva, modern bilimsel tartışmalarda doğum yeri ve kökeni hakkında güvenilir kaynak olmadığı için Hürrem’in kâh Rus, kâh Ukraynalı kâh Polonyalı olarak gösterildiğine dikkat çekti. Hürrem’in çağdaşları ise, özellikle de Pietro Bragadin ve Bernardo Navagero, kendisinin Rus olduğunu söylüyordu. Roksolana ismini ilk olarak, Hürrem’in Ortaçağ Avrupası’nda doğu Slav kökenli milletlerin yaşadığı Roksolanya topraklarından geldiğini söyleyerek Flemenk diplomat Ogier Ghislain de Busbecq kullandı.

19. yüzyılda Polonyalı şair Maurycy Goslawski, Hürrem’in Ukrayna'nın güneybatı ve orta batısını kapsayan tarihi bölge Podolya’nın Chemeritsy kasabasında doğduğunu ileri sürdü. Edebiyatçılara dayanarak Polonyalılar Hürrem’e Aleksandra, Ukraynalılar ise Anastasiya Lisovskaya adını koydu, ancak bu tezlerin hiçbirinin bilimsel kanıtı bulunmuyor.

Roksolana’yı Ukraynalı olarak tanıtan çağdaş Ukraynalı milliyetçiler de hataya düşüyor, zira Avrupalı diplomatların Hürrem’den söz ettiği 16.-17. yüzyıllarda Ukrayna halkı henüz var olmamıştı.

HÜRREM’İN TARİHTEKİ ROLÜ

Türkoloji uzmanı Yevgeniy Bahrevskiy, RT’ye verdiği mülakatta, “Hürrem’in Türkiye tarihinde önemli bir rolü olmadı” diye konuştu. Roksolana’nın güçlü hükümdar Kanuni Sultan Süleyman'ın eşi ve yardımcısı olduğu için sıra dışı kişiliğinden şüphe edilemeyeceğini belirten Bahrevskiy, ancak Hürrem’in bağımsız hareket eden bir devlet büyüğü olarak kabul edilemeyeceğini vurguladı. Rus uzman, “Haremlerde politika daha geç dönemlerde yapılmaya başlandı” diye konuştu.

Diğer yandan Jeveleva, Hürem'in Osmanlı İmparatorluğu'nun tarihinde, padişahların eş ve annelerinin Türkiye'de devlet işlerine etki göstermeye başladıkları zamanlara damga vurduğunu savundu. Uzmana göre Roksolana’nın adıyla bağlantılı olan tek reformsa, Kanuni’nin bir cariye ile evlenmiş olması.

'HÜRREM KENDİ KÖKENİNİ TAMAMEN REDDETTİ'

Bugünkü kurgu eserlerde Kanuni’nin ve varislerinin Hürrem Sultan’ın etkisiyle doğu Slavlara daha iyi davranmaya başladıklarına dair iddialar bulunabiliyor. Fakat uzmanlar bu tür iddialara şüpheyle yaklaşıyor. Jeveleva’ya göre Hürrem kendi kökenini tamamen reddetti.

RT’ye konuşan Rusya Halkların Dostluğu Üniversitesi Stratejik Araştırmalar ve Tahminler Enstitüsü Koordinatörü Dmitriy Yegorçenkov ise, “Hurrem'in bütün varlığı mit ve efsanelerle çevrili” ifadelerini kullandı. Şu anda o zamanlar Hürrem Sultan’ın saraya etkisinin ne derece güçlü olduğunun belirlenmesinin imkânsız olduğunu söyleyen Yegorçenkov, Roksolana ile ilgili hikâyenin, Osmanlı İmparatorluğu’nun şu anda kabul edildiğinden daha demokratik bir yapıya sahip olduğunu kanıtladığını vurguladı.

15 Nisan 2018 Pazar

Moskova'da bu sergiye akın var





Özellikle üstteki "Savaşın Yüceltilmesi" adlı tablosuyla bilinen, savaş resimleriyle ünlü Rus ressam Vasili Veresçagin'in eserlerinden oluşan sergi Moskova'da Tretyakovskaya Galerisi'nde kapılarını açtı. Uzun süredir sanatseverlerin sabırsızlıkla beklediği sergi, sanatçının çok sayıda eserini biraraya toplayan, "yılın sanat olayı" olmaya aday bir etkinlik olarak niteleniyor.

Moskova Belediye Başkanı Sergey Sobyanin, sosyal paylaşım sitesi hesabından Moskovalıları sergiye davet etti.

Sergide Veresçagin'in Türkmenistan, Balkanlar, Hindistan, Japonya ve Rusya'nın kuzeyine yaptığı gezilerde çizdiği yaklaşık 500 eser sergileniyor.

Veresçagin'in Rusya'daki ve yurt dışındaki müzelerden toplanan eserlerinden oluşan sergi 15 Temmuz 2018 tarihine kadar görülebilecek.

Adres: Moskova, Krımski Val, 10


VERASÇAGİN KİMDİR?

Vasili Veresçagin

Doğumu, 26 Ekim 1842, Cherepovets, Novgorod Guberniyası, Rus İmparatorluğu
Ölümü, 13 Nisan 1904 (61 yaşında), Port Arthur, Mançurya

Vasili Vasilyeviç Veresçagin (Rusça: Васи́лий Васи́льевич Вереща́гин, 26 Ekim 1842 – 13 Nisan 1904), Rus savaş sanatçı ve yurt dışında yaygın olarak tanınan ilk Rus sanatçılarından biridir. Gerçekçi sahnelerinin grafik niteliği, birçoğunun hiçbir zaman basmamasına ya da sergilenmemesine neden oldu.

Veresçagin, Cherepovets, Novgorod Guberniyası, Rus İmparatorluğu'nda, 1842 yılında, üç erkek kardeşin ortancası olarak doğdu. Annesi Tatar kökenli iken babası asil doğumlu bir toprak sahibiydi. Sekiz yaşındayken, Tsarskoye Selo'ya gönderilerek Alexander Cadet müfreze'sine girdi. Üç yıl sonra St Petersburg'da Deniz Cadet Kolordu'na girerek 1858'de ilk seferini yaptı. Danimarka, Fransa ve Mısır'a doğru yola çıkan Fırkateyn Kamçatka'da görev yaptı.

Veresçagin, denis okul listesinde birincilikle mezun oldu, ancak derhal resim çalışmasına başlamak için görevden hemen ayrıldı. İki yıl sonra, 1863 yılında St Petersburg Akademisi'nden Aşık Ulysses'in Katli resmiyle bir madalya kazandı. 1864'te Jean-Léon Gérôme yanında çalışmak için Paris'e geçmesine rağmen ustasının yöntemlerinden çokça ters düşmüştür.

1866'daki Paris Salonu'nda, Mezmurlarda dua eden Dukhoborlar resmini sergiledi. Ertesi yıl, Türkistan'a yaptığı seferde General Konstantin Kaufman'a eşlik etmeye davet edildi. Ona asteğmen rütbesi verildi. 2-8 Haziran 1868 tarihleri arasındaki Semerkand kuşatmasındaki kahramanlığı için St George Haçı'yla (4. sınıf) ödüllendirildi. Yorulmak bilmez bir seyyahtı, 1868 yılı sonunda St Petersburg'a, 1869'da Paris'e, aynı yılın sonlarında St Petersburg'a ve sonra 1869'un sonunda Sibirya üzerinden Türkistan'a geri döndü.

1871'de Münih'te bir atölye kurdu. 1873'te Londra, Crystal Palace'da yaptığı eserler üzerine kişisel bir sergi açtı. 1874 yılında St Petersburg'da yaptığı eserleri için başka bir sergi düzenlendi, bu sergide iki eseri, diğer deyişle "Geçmiş, şimdiki ve gelecekteki tüm fatihlere," adanmış Savaşın Yüceltilmesi, ve arkadaşları tarafından terk edilmiş ölmüş askerlerin resmi Arkada Kalanlar Rus ordusunu fakir bir ışık altında tasvir ettiği gerekçesiyle gösterilmesi reddedildi. 1874 yılının sonlarında Himalaya Dağları, Hindistan ve Tibet'e kapsamlı bir geziye çıkarak iki yıl boyunca seyahat etti. 1876 sonlarında Paris'e döndü.

93 Harbi'nin başlamasıyla (1877-1878), Veresçagin Paris'ten ayrıldı ve İmparatorluk Rus Ordusu'nda aktif hizmete döndü. Şıpka Geçidi Muharebelerinde ve kardeşinin öldüğü Plevna kuşatmasında bulundu. Rusçuk yakınlarında Tuna nehrini geçişine hazırlanırken ağır şekilde yaralandı. Savaşın bitiminde Ayastefanos'ta General Mihail Skobelev'in sekreterliğini yaptı.

Savaştan sonra, Veresçagin, savaş resimlerini o kadar çabucak üretirken yardımcılarını serbestçe istihdam etmekle suçlandığı Münih'e yerleşti. Resimlerindeki sansasyonel konular ve onların didaktik amacı yani savaşın dehşetini göstererk barışın geliştirilmesi, 1881 Paris'te ve daha sonra Londra, Berlin, Dresden, Viyana ve diğer şehirlerde, resim sergilerine genellikle sanatla ilgilenmeyen büyük bir kesimin ilgisini çekti.

Veresçagin, İngiliz Hindistan'da birçok imparatorluk sahneleri resmetti. Onun 1876'da Jaipur'da giden Galler Prens'inin Devlet Töreni epik tasviri dünyanın üçüncü büyük resmi olduğu iddia edilir.[6] 1882-1883 yılları arasında tekrar Hindistan'a gitti. Üç resim serisiyle çok sayıda tartışmayı uyandırdı: Birincisi, Roma'da bir infaz (Romalılar tarafından Çarmıha Gerilme (1887)); İkincisi, "İngilizlerin Hint Ayaklanmasını Bastırması", Sepoyların tarafından ateşlenen toplar; ve üçüncüsü, St Petersburg'da Nihilistlerin infazı. İngilizlerin Hint Ayaklanmasını Bastırması" resmi kurbanlarını silah fıçılarıyla bağlayarak gerçekleştirilen infazları tasvir eder. Veresçagin'i eleştirenler bu tür infazların ancak 1857 Hint Ayaklanması'nda meydana geldiğini savunur, 1880'lerin modern askerlerini tasvir edip ve uygulamanın o zaman geçerli olduğunu ima eder. Fotoğraf stili nedeniyle, tablo gerçek bir olayın tarafsız bir kaydı olarak kendini gösterir. Amerikan Sanat Federasyonu'nun dergisinin Aralık 1887 sayısında, Veresçagin, başka bir isyan olursa İngilizlerin bu yöntemi tekrar kullanacağını söyleyerek kendini savundu.

19. yüzyılın sonlarına doğru, Veresçagin sadece Rusya'da değil, aynı zamanda yurtdışında popülerlik kazanmıştı ve adı Avrupalı ve Amerikan basının sayfalarından asla kaybolmadı. Savaşın bir tür tören olarak savaşı tasvir eden çağdaş savaş parçalarının çoğunun aksine, Veresçagin, ilk eserlerinden savaşın dehşetlerini grafiksel olarak tasvir etti. Veresçagin, "Hayatım boyunca güneşi sevdim ve güneşi boyamak istedim ... Savaşı görüp ne düşündüğümü söyleyince, bir kez daha güneşe kendimi adayacağımdan dolayı memnun oldum. Fakat savaşın öfkesi Beni takip etmeye devam etti," diye yazmıştır. Bir gün, 1882'de Berlin'deki Veresçagin'in sergisi, Alman Deniz Mareşali Helmuth Karl Bernhard von Moltke tarafından ziyaret edildi. Veresçagin Moltke'yi Savaşın Yüceltilmesi adlı tablosunun önüne getirdi. Resim, Mareşal da bir tür kafa karışıklığı yarattı. Moltke sergiye yaptığı ziyaretten sonra Alman askerlerini ziyaret etmesini yasakladı. Avusturya savaş bakanı da aynı şeyi yaptı. Ayrıca sanatçının Avusturyalı subayların, Viyana'daki 1881 sergisinde resimlerini ücretsiz görmelerine izin verme teklifini reddetti.

Rusya, Veresçagin'in eserlerinin sergilenmesini yasaklanması ve aynı zamanda kitaplarının ve süreli yayınlarının çoğunun Rus ordusuna iftira etmek suçlamalarıyla çoğaltılmasını yasakladı. Sanatçı bu haksız suçlamaları fena bir şekilde üstüne aldı ve resimlerinden üçünü yaktı; Unutulmuş Asker, Kuşatılmışlar, Kovalayıp ve İçeri Girenler.

1884 yılında Suriye ve Filistin'e yapılan bir yolculuk, ona Yeni Ahit'ten eşit derecede tartışılan bir dizi ders veriyordu.[5] Veresçagin'in tabloları, o sırada mütevazi bir gerçekçilik olarak düşünülen Mesih figürü üzerine canlandırdığı masal hakkında tartışmalara neden oldu. İsa'nın özelliklerinin tasvirinin aşırı derecede kaba ve aşırı derecede etnik olarak Semitik olduğu düşünülüyordu.

Veresçagin'in, en sonunda yerleştiği Moskova'da 1893 yılında resmettiği ve ayrıca hakkında kitap da yazdığı Napolyon'un Rusya seferi'ni anlatan "1812" serisi, Lev Tolstoy'un Savaş ve Barış'ına ilham vermiş gibi görünmektedir.

Veresçagin, 1894-1895 tarihindeki Birinci Çin-Japon Savaşı sırasında Uzak Doğu'da idi ve 1900 Boxer Ayaklanması sırasında Mançurya'daki Rus birlikleriyle birlikte idi. 1901'de Filipinler'i, 1902'de Amerika Birleşik Devletleri ve Küba'yı, 1903'te Japonya'yı ziyaret etti. Rus-Japon Savaşı sırasında Amiral Stepan Makarov tarafından Makarov'un amiral gemisi Petropavlovsk'a katılmak üzere davet edildi, Petropavlovsk. Petropavlovsk, 13 Nisan 1904'te Port Arthur'a dönerken iki mayına çarptı ve battı, hem Amiral Makarov hem de Veresçagin dahil olmak üzere mürettebatın çoğu öldü. Veresçagin'in son çalışması, Amiral Makarov'un başkanlık ettiği bir savaş konseyin tasvir eden resmi, neredeyse hasar görmeden ele geçirildi.

Perm Krayı'nda ki Veresçagino kasabasına, 1978'de Sovyet astronom Lyudmila Zhuravlyova tarafından keşfedilen küçük bir gezegene, 3410 Veresçagin, onun adı verilmiştir.

Çek rock şarkıcısı Aleš Brichta'nın uzak bir akrabasıdır.

Savaşın Yüceltilmesi resmi, Çek heavy metal grubu Arakain'in Farao albümünün kapağında kullanılmıştır. (Wikipedia)


14 Nisan 2018 Cumartesi

Ruslar dünyanın en derin mağarasına indi!




Kaynak: Hürriyet


Abhazya’daki dünyanın en derin mağarası Krubera’ya inmeyi başardı. 

Rus speleologlar, Abhazya’da bulunan ve dünyanın en derin mağarası olarak kabul gören Krubera’ya inmeyi başardı.

2190 metre olarak bilinen mağaraya 1 haftada inen speleologlar mağaranın derinliğinin aslında 2212 metre olduğunu tespit etti.

Daha önce Amerikalılardan Avrupalılara kadar birçok speleologun inmeye çalıştığı ama tüm derinliğine ulaşamadığı mağaraya inmeyi başaran Ruslar, mağara ile ilgili bilinen tüm bilgileri değiştirecek çalışmalara imza attı.

Mağaraya 27 günde inilmesi beklenmesine karşın bu süreci 1 haftaya indiren Rus speleologlar, mağaranın uzunluğunun ise 13 bin 432 metre olduğunu keşfetti. 

Rus speleologlar Pavel Demidov ve İlya Turbanov’un ekibi yaptıkları çalışmalarla ilginç bulgulara da ulaştı.

Ekip, mağara içinde yaptıkları araştırmalarda daha önce hiç görülmeyen canlı türlerini görüntüleyip, karşılaştıkları canlılardan laboratuvarda incelenmek üzere örnek aldı. 

Rusya Federasyonu coğrafyası ve idari yapılanması




Rusya Federasyonu dediğimiz kocaman bir coğrafya. Bir ucu Kaliningrad’dan başlayıp, öbür ucu Vladivostok’ta biten dev bir ülke. Böyle bir ülkenin yönetilebilmesi ancak kolay anlaşılamayacak bir idari sistemle mümkün.

Rusya, idarî olarak birçok federal yapıya bölünmüştür.

Rusya ve bölgeleri hakkındaki bilgileri özetlemek gerekirse;


Rusya’da 85 idari bölge var. 85 federal birimden 21'i cumhuriyet, 9'u eyalet (kray), 48'i bölge (oblast), 2'si federal şehir, 1'i özerk bölge (oblast) ve 4'ü özerk okrug'dur.


Bu federal birimler 9 tane federal bölge ile idare edilir. Rusya aynı zamanda ekonomik ve istatistiksel gereksinmeler için 12 ekonomik bölgeye ayrılır.

Bunlar şöyle:

Federal vilayetler (города федерального значения) :
2 Federal Vilayet var. Bunlar Moskova Bölgesi ve St. Petersburg. Moskova, Rusya Federasyonu’nun başkenti, St. Petersburg ise 2. Büyük şehri. Bölgeler, bu iki şehrin merkezlerinin dışında geniş bir bölgeyi kapsarlar.

Cumhuriyetler (республики):
Rusya Federasyonu’nda 21 cumhuriyet vardır. Bu cumhuriyetler kısmi özerkliğe sahiptirler. Her cumhuriyet kendi anayasaları, başkanları ve meclisleri vardır. Uluslararası politikada Federal Hükümete bağlıdırlar.
Rusya Federasyonu içinde yer alan cumhuriyetler şunlardır; Adige, Altay, Başkurdistan, Buryatya, Çeçenya, Çuvaşistan, Dağıstan, Hakasya, İnguşya, Kabardin-Ballcar, Karelya, Komi, Kalmikya, Karaçay-Çerkes, Mari El, Mordovya, Kuzey Osetya-Alaniya, Saha Cumhuriyeti (Yakutistan), Tataristan, Tuva, Udmurtya’dır.

Oblastlar (области):
Rusya Federsayonu’nda 48 oblast vardır. Bir oblast bir nevi idari, coğrafi bölgedir. Kendi idari yönetimleri bulunmaktadır. Ancak cumhuriyetlere göre daha az özerkliğe sahiptirler.
Rusya içindeki oblastlar, yani yöreler ise şunlardır:

Amur, Arhangelsk, Astrahan, Belgorod, Bryansk, Çelyabinsk, Çita, Irkutsk, Ivanovo, Kaliningrad, Kaluga, Kemerovo, Kirov, Kostroma, Kurgan, Kursk, Leningrad, Lipetsk, Magadan, Moskova, Murmansk, Nijni Novgorod, Novgorod, Novosibirsk, Omsk, Orenburg, Oryol, Penza, Pskov, Rostov, Ryazan, Sahalin, Şamara, Saratov, Smolensk, Sverdlovsk, Tambov, Tomsk, Tula, Tver, Tümen, Ulyanovsk, Vladimir, Volgograd, Vologda, Voronej, Yaroslavl’dır.

Kraylar(края) :
Rusya Federasyonu’nda 9 kraylık vardır. Kray bir nevi coğrafi bölgedir. Bunlar oblastlarla aynı yasal statüye sahiptir. Kray, sözcüğünün tarihten gelen Rusya’nın sınır bölgeleri için kullanılan geleneksel bir anlamı vardır.
Bunlar; Altay Krayı, Habarovsk, Kamçatka Krayı, Krasnodar, Krasnoyarsk, Perm, Primorski, Stavropol’dur.

Otonom okruglar (автономные округа):
Rusya Federasyonu’nda 4 otonom bölge (Okrug) vardır. Bunlar özerkliğe sahiptirler. Bu özerklik düzeyinin cumhuriyetle oblastlar arasında bir yerde olduğunu söylemek mümkün. İdari hukuk yapıları oblastlarda olana yakındır.

Otonom oblast (автономная область):
Rusya Federasyonu’nda sadece bir otonom oblast vardır.

Aşağıda en büyük şehirlerin, hangi bölgelerde olduklarının ve nüfuslarının gösterildiği bir liste var:

Şehir
Bölge
Nüfus
1
Moskova
Moskova
10,126,424
2
St. Petersburg
St. Petersburg
4,661,219
3
Novosibirsk
Novosibirsk Oblastı
1,425,508
4
Nijniy Novgorod
Nijniy Novgorod Oblastı
1,311,252
5
Yekaterinburg
Sverdlovsk Oblastı
1,293,537
6
Samara
Samara Oblastı
1,157,880
7
Omsk
Omsk Oblastı
1,134,016
8
Kazan
Tataristan
1,105,289
9
Çelyabinsk
Çelyabinsk Oblastı
1,077,174
10
Rostov-on-Don
Rostov Oblastı
1,068,267
11
Ufa
Başkortostan
1,042,437
12
Volgograd
Volgograd Oblastı
1,011,417
13
Perm
Perm Krayı
1,001,653
14
Krasnoyarsk
Krasnoyarsk Krayı
909,341
15
Saratov
Saratov Oblastı
873,055
16
Voronej
Voronej Oblastı
848,752
17
Tolyatti
Samara Oblastı
702,879
18
Krasnodar
Krasnodar Krayı
646,175
19
Ulyanovsk
Ulyanovsk Oblastı
635,947
20
Izhevsk
Udmurtya

Uyarı: Nüfus bilgileri birkaç yıl öncesinin bilgileri. Örneğin bazı yeni bilgileri, örneğin Kırım’ı içermiyor.

12 Nisan 2018 Perşembe

Moskova'da fiyatlar




Samih Güven




Merak edilen konulardan biri de Moskova’nın pahalı bir yer olup olmadığı. Daha doğrusu pahalı olduğu yönünde bir kanı var ama ne kadar pahalı, bu merak ediliyor zaman zaman. Aslında bu soruya yanıt verecek yanlış kişiyim. Çünkü ekmeğin fiyatını bilmeyenlerdenim. Ev için pek alış veriş yapmadığımdan aldığım üç beş şeyin fiyatına da bakmıyorum. Bunu söyleyince arkadaşlar da çoluk çocuğa karış anlarsın ekmeğin fiyatını diye takılıyorlar.


İşin şakası bir yana, ekmeğin fiyatını bilmesem de Moskova’da neyin ne kadar pahalı olduğuna dair gözlemlerim oldu. Hatta bu gözlemlerle yetinmeyip konuyu araştırdım. Geçenlerde şehirleri fiyatlar açısından karşılaştıran bir siteye göz attım. Yüzde yüz doğru olmasa da önemli ölçüde fikir veriyor.

Moskova ile Türkiye (Ankara) arasındaki en temel fark gayrimenkul fiyatları ve kiralar açısından ortaya çıkıyor. Bu fiyatlarlar Moskova’da üç dört kat daha fazla. Genel olarak, gıda (et hariç) ürünleri ve tekstil Moskova’da daha pahalı. Benzin, internet, telefon ücreti ve elektronik ürünler ise daha ucuz. Aşağıdaki tabloda konunun ayrıntıları yer alıyor.

Fiyat karşılaştırması
Ankara
Moskova
TL
TL
Ruble
İki kişilik yemek (orta sınıf restoran)
70
167
2500
Mc donalds (combo)
15
20
300
Yerli bira (0,5 lt)
12
6
90
Su (0,33 lt)
1,12
2,43
36
Sigara (Malbora)
13
8
120
Süt (1 lt)
2,8
4,2
63
Pirinç (1 kilo)
6,08
4,5
68
Yerel peynir (1 kg)
18,29
35
530
Et (1 kilo biftek)
47,6
32
484
Muz (1 kilo)
6,9
4,2
63
Elma (1kilo)
3,5
5,6
84
Domates (1 kilo)
3,54
10,4
157
Benzin (1 lt)
5,26
2,6
39,5
İnternet (10 mbps)
64,52
28
432
Kot pantolon (levis 501)
151
379
5674
Yaz elbisesi (zara)
96,7
209
3133
Daire kirası (1 odalı-merkez)
975
3962
59304
Daire fiyatı (100 m2-merkez)
383.000
2.171.000
Kaynak:Numbeo.com- Aralık 2017