Moskova

Moskova

28 Haziran 2014 Cumartesi

“Gelinler şehrine” yolculuk







Kaynak: http://turkish.ruvr.ru/

"Moskova’nın kuzey-doğusunda bulunan, tekstil şehri olarak da bilinen İvanovo kentinin “gelinler kenti” olduğu söylenir. Bu kentten gelen tekstil ustaları, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarında gelip Sümerbank mensucat fabrikalarını kuran eli öpülesi emekçilerdir..." 
( www.moskovalife.com/ )

Söylenilenlere göre, Rusya’nın en güzel kızları asıl İvanova’da yaşarmış.

İvanova, Rusya’da önemli bir tekstil kenti olarak ünlenmiştir. Bu kent, eskiden beri Rus tekstil endüstrisinin merkezi sayılıyor. Bu sektörde çalışanlar genellikle kadın olunca haliyle nüfusun çoğunluğu da kadın oluyor. Kaliteli İvanova basması gerek Rusya’da, gerekse Avrupa’da aranılan bir ürün.

Kent statüsüne İvanova ancak 1871 yılında kavuştu.

14.yüzyılda bu yerleşkede küçük bir köy vardı. Burada yaşayanlar, her biri birer usta olan İvanova kadınlarının elle dokudukları keten bezi için keten yetiştiriyorlardı. 19.yüzyılın ortalarına doğru İvanova Rusya’nın tekstil başkenti haline geldi: burada büyük iplik, dokuma ve konfeksiyon fabrikaları kuruldu. Kentte binlerce genç kadın çalışıyordu. Bu zaman itibariyle İvanova, “gelinler kenti” statüsünü kazandı. Yerli tekstil endüstrisinin zengin ve şanlı tarihini, 500 bin kumaş türünün teşhir edildiği İvanova basma müzesindeki ekspozisyon anlatıyor.

Müze, vaktiyle ünlü İvanovo üreticisi, hami ve koleksyoncu Dmitriy Burılin’e ait olan köşkte bulunuyor. Burılin, ömür boyunca ender şeyleri büyük coşkuyla toplamıştı. Koleksyonunda neler de neler vardı: sikkeler, kitaplar, ikonalar, tablolar, saatler, pipolar. Efsanevi İndiana Jones gibi, Burılin antika eserleri arayarak dünyanın yarısını dolaşmış odu. Koleksyonundaki en çok gönül çeken şey ise, Mısır’dan getirdiği firavun mumyası. 1912 Burılin Amerika’yı ziyaret etmeye niyetlenerek “Titanik” vapuruna bilet almıştı. Mutluluk eseri, bir buz dağına çarptıktan sonra batan gemiye geç kaldı. Koleksyon yavaşça Burılin’in köşkünü tamamen doldurmuştu. Tam bu sırada hami, kendi parasıyla İtalyan Rönesansı stilinde büyük ve güzel bir bina yaptırdıktan sonra toplamış olduğu tüm ender şeyleri burada yerleştirdi. Burılin koleksyonunun bir kesimi Paris’teki uluslararası sergide teşhir edildi. Fransızlar, antika eserleri satması için büyük para teklif etmişlerdi kendisine, fakat hami bu teklifi reddederek koleksyonun kendisine değil, Rusya’ya ait olduğunu kaydetti. Bu yıl sanayi ve sanat Müzesi, 100.kuruluş yıldönümünü kutluyor. İvanovo sakinleri, hemşerilerinin şerefine müzeye Dmitriy Burılin adını verdi.

“Gelinler şehrinde” mimarisi ilginç ve değerli bir çok yapı var. 1930’lu yılların başlarında bir grup İvanova işçisi ünlü Moskova mimarlarından birine sıra dışı istekle başvurdu: kentte dünyada hiç benzeri olmayan bir bina kurmak. Kolay bir iş değildi bu; fakat mimar, avangardın şaheseri olan harika “bir ev-gemi” inşa ederek işi becerebildi. Evin bir yanı geminin burnu şeklinde bükülmüş, geminin kıçını ise 8 katlı bir kule oluşturuyor. Camlı zemin kat ise sanki gemiyi yerden ayırıyormuş. Metal korkuluklara sahip büyük balkonlardan oluşan galeriler, güverteye benzer, küçük balkonlar ise can kurtaran sandallarını andırıyor.

Sovyet Konstrüktivizminin diğer orijinal bir şaheseri “nal ev”. Şekli verilen adı doğruluyor. 1930’lu yıllarda alışılmadık ev Sovyetler Birliği Devlet Güvenlik Servisine aitti. Alacalı bulacalı şekilde eğrilmiş binanın gerçek bir hisar olduğu iddia ediliyor. Binadan değişik taraflara uzun yeraltı galeriler uzanıyor. Katakombların büyük bir kısmı  toprakla kaplı bulunuyor. Bu yüzden onların nereye götürdüklerini ve ne gibi sırlar sakladığını kimse bilmiyor. Bugün “nal ev” sıradan bir konut bina. Sovyet gizli servisinin iyi tahkim edilen “fortundan” eser bile kalmadı.

İvanovo’da pek çok güzel ev, ilginç müze ve tarihi yer var. Bu nedenle de “gelinler şehri” aynı zamanda Rusya’nın en büyük turizm yerlerinden biri olma özelliğine sahip.
Tamamını oku: http://turkish.ruvr.ru/2014_06_16/Gelinler-shehrine-yoldjuluk/

Herkesin bir daça öyküsü vardır Rusya'da...




























Cathy Newman  / National Geographic

Daça olarak adlandırılan yazlık evler, ülke ruhunun -ve Rusya'daki kültürel uçurumun- sergilendiği yerler.  Rusya'da herkesin bir "daça" öyküsü vardır. Bu, gökyüzünde asılı kalan güneş sayesinde geç saatlere kadar top oynanan, semaver ateşi güzel koksun diye kozalak toplanan veya uzun mu uzun yemyeşil ladinlerin kuşattığı buz gibi bir gölette yüzülen çocukluk anılarında kalmış bir öykü olabilir.

Sessiz ama romantik bir öykü de olabilir. Mevsim sonunda solan ya da kök salıp evliliğe kadar uzanan bir ilk aşk mesela. Ya da dokunaklı bir öyküdür söz konusu olan, hatta kişinin kendini kurtarmasıyla sonuçlanan.

Yaşlıca bir kadın, işten eve geldiğinde kocasını en yakın arkadaşıyla yatakta bulduğu günü anlatıyor. Kocasını evden kovmuş önce. Sonra da, önünde uzanan (ve kocasız geçecek olan) emeklilik yaşamını düşündüğünde, şimdi ne yapacağım diye sormuş kendi kendine. Bu sorusuna 500 rubleye aldığı, yakınında mantar toplayabileceği bir orman, bir göl ve bir de bahçesi olan daça yanıt olmuş. "Daça benim hayatımı kurtardı," diyor.

Elinizdeki, Rusya'nın trajik tarihinden yansıyan kederle örülmüş bir öykü de olabilir. Nataliya Ivanova'nın genç yaşta iki çocukla dul kalan anneannesininki gibi. Anneannesi yeniden evlendiğinde, ikinci eşi Moskova yakınlarında bir daça satın almış. Ve eşi Stalin'in çalışma kamplarından birinde yitip gidince, o da ömrünün sonuna dek bu daçada kalmış. Asla bir şey dikmemiş. Çiçek bile. "Gitgide sıklaşan çimen hariç," diye anlatıyor Moskova'da yaşayan editör-yazar Nataliya. "Çocukluk fotoğraflarımdan birinde, çimenler boyumu aşıyor."
Acı ya da tatlı, hüzün dolu veya eğlenceli... Öykü daima yazın geçiyor. Ne de olsa daça, yazlık ev.

Boris Vişnyekov'un da daça öyküleri var. Onunkiler kaba kuvvet ve caka satmayla örülü. Bir defasında, Rusya'nın kuzeybatısında, Valday adlı kentin yakınlarındaki daça sitesinde içki içip teypten bangır bangır müzik çalan bir grup gençle kavga etmiş. "Birkaçını aldım, tuttum göle daldırıp daldırıp çıkardım. Onların anladığı tek dil bu çünkü, güç gösterisi," diyor. Bir defasında da iri yarı bir maganda, daça adabını hiçe sayıp köpeğinin gölde yüzmesine izin vermiş. "Damadım güreşçi. Onu çağırdım yanıma. Sorun halloldu."

Boris, daçasında olmadığı zamanlarda taksi şoförlüğü yapıyor. Bir gün yolda hızla giderken, büyük kentlerde yaşayan daçalıların araba kapılarını açıp çöplerini fırlatıp attıkları çukuru gösterdi bana. "Rusya'da durum işte bu hale geldi," diye homurdandı. Ama Boris'in bir planı var. Suçluları yakalamak için bir foto kapan kuracak.

Buz mavisi gözleri, basket topu yutmuş gibi kocaman bir göbeği ve insanda Moskova'dansa Hawaii'deymiş gibi bir duygu yaşatan, kısa kollu, rengârenk desenli türlü türlü gömleğiyle 63 yaşındaki bu adam, o ana dek benim için sadece taksi şoförü Boris'ti. Sonra diğer kimliğini keşfettim. O, bir yandan da Valday'da bin kadar daçadan oluşan Nyertsı sitesinin yoğun çalışan lideri, Başkan Boris.

Boris'in krallığını oluşturan daçalar diyarı, Rusya'ya özgü bir şey. Her üç Rus'tan birinin daçası var. Bir milyon kadar daçanın bulunduğu Moskova çevresinde cuma akşamları başlayan daça trafiğinde bir araba uzun saatler boyunca kıpırdamaksızın kalabiliyor.

Çar Deli Petro'nun St. Petersburg dışındaki toprakları saray erkânına dağıtmaya başlamasından itibaren daçalar, Rus kültürünün dokusuna işlemiş. ("Daça" sözcüğü Rusçada "vermek" fiilinden türemiş.) Rusya'da yazları sergilenen dramın (veya komedinin) sahnelendiği yer daça. Bu topraklarda yaz değerli ve kısa. Kışsa bitmek bilmiyor. İnsanların, St. Petersburg çevresindeki tayganın üzerinde ürün yetiştirmek için kısacık dört ayı var. (Bu süre Batı Avrupa'da sekiz ayı bulabiliyor.) Rusya topraklarının beşte biri Kuzey Kutup Dairesi'nin üzerinde. Yarıdan fazlasının altında buzu çözülmeyen toprak alt tabakası var. Özetle baharın ve ardından yazın gelişi, bu topraklarda bir tür peri masalı tadında. Toprağın buzu gibi, ruhların da buzu çözülmeye başlıyor.

National Geographic Türkiye'nin Temmuz 2012 sayısından alınmıştır. 

Fotoğraf: JONAS BENDIKSEN

Rusya'da daçan varsa, keyfin var!

Kaynak: http://www.moskovalife.com/

Daça, Rusların geleneksel "yazlığı".

VTsIOM'un dün sonuçlarını açıkladığı son ankete göre, Rusya'da şehirlerde yaşayanların yüzde 46'sı daça sahibi olduğunu söylüyor. 2013'te bu oran yüzde 48 idi. Yuvarlak bir ifadeyle, şehirli halkın yarısının daçası var. 

Anket, genel olarak sahiplerinin yüzde 29’u daçalarını "sadece yazın" kullandıklarını gösteriyor. Büyük şehirlerde bu oran yüzde 44'e çıkıyor. Yüzde 8'lik kitle, şehir dışındaki evlerini "sürekli ikamet için" kullandıklarını söylüyor. Daçada esas olan mülkiyet. Sadece yüzde 1'lik kitle daça kiralıyor.

Daça kiralayanlar genellikle çocuklu genç aileler. Moskova'da en popüler daça bölgeleri Kaşirskoye ile Novorijskoye şoselerinin arasında, batı ve güney batı bölgesinde yoğunlaşıyor.
En ucuz daça kirası Moskova civarında şu an aylık 25 bin rubleden başlıyor. "Business class" havuzlu, süper konforlu daça isterseniz rakam 150 bin rubleye kadar çıkıyor!


Rusların yüzde 76'sı daçasına "elektriçka" denen banliyö trenleri ile ulaşıyor. Daçaların yüzde 52'sinde içme suyu sistemi var. Yüzde 39'unda banyo var. Yüzde 66'lık kitle daçanın tiryakisi olduğunu ve "her fırsatta" gittiğini söylüyor.