İlber
Ortaylı
Kaynak:
http://www.hurriyet.com.tr/
BUGÜNÜN
tarihiyle 7 Kasım, Rusya İhtilali’nin başlayışıdır. 7 Kasım’da Petrograd
Sovyeti bazı bakanlıklara el koymaya başlamıştır. (Bu tarih, eski takvimde ekim
ayının sonlarına rastgeldiği için ‘Ekim İhtilali’ olarak anılır.)
Rusya ihtilali bir bakıma o senenin şubat ayında
başlamıştır. Baskılar üzerine Çar 2. Nikola, tahttan kardeşi Grandük Mihail
lehine çekilmiş, Mihail tahtı kabul etmeyince, hem Çarlık dönemi hem de
Romanovlar hanedanı son bulmuştur. Bu da tarihe ‘Şubat Devrimi’ olarak
geçer.
CEPLERİNDE
AYÇEKİRDEĞİ
Sorumlu görünen Çar tahtan indiği zaman, kurulan geçici
hükümette Prens Lvov gibi eski Rurikler hanedanına mensup saygın bir politikacı
başbakan oldu. Ne var ki Lvov’la, yine geçici hükümetin en önemli
siyasetçilerinden, Lenin gibi Simbirsk’ten çıkan bir başka devrimci olan
Kerensky anlaşamadı. En güçlü parti görünen SR (Sosyal Devrimciler) konumlarını
ve görüşlerini etkili biçimde geniş kitlelere anlatamadılar. Daha sonra geçici
hükümetin başbakanlığına yükselen Kerensky, Bolşeviklere karşı bir başka önemli
figür General Kornilov’un yardımından da ürktü. Ekim Devrimi’ne giden yol böyle
örüldü. Kerensky zayıf ve kararsız bir politikacılık gösterdi. Hiçbir
taviz vermiyordu ve Rus halkının istekleri hilafına, savaştan çekilme
cesaretini de gösteremedi. Kendisiyle 1960’ta mülteci olarak bulunduğu Münih
civarında görüşen Rusya halklarının temsilcilerine karşı irad ettiği nutuk bu
manasız inatçılığı gösterir. “Bolşevizm yıkılınca bize ne gibi imkânlar ve
haklar vereceksin” diye soran gayri-Rus milletlerin temsilcilerine “Mukaddes
Rusya bölünmez” diye cevap veriyordu. Hiddetlenen takımın sözcüleri ona
“İhtilali zaten Komünistler değil Çar ve senin budalaca politikanız
gerçekleştirdi. Kızılordu’nun, Troçki’nin ateşli nutuklarından başka silahı ve
yiyecek olarak da ceplerindeki ayçekirdeğinden başka yiyecekleri yoktu”
diyeceklerdi. Sonuçta Petrograd’da (yani bugünkü St. Petersburg) başlayan
devrim, Bolşeviklerin SR’ler ve diğer demokrat güçlere karşı çoğunluğu
sağlayamadıkları büyük meclisi, bakanlıkları, karakolları ve nihayet
kışlık sarayı işgalleriyle başladı.
KABİLİYETSİZ
NİKOLA
Çar, Çariçe, çocukları, doktorları, yakın hizmetkârları
Ekim Devrimi’nin ardından Yekaterinburg’da kurşuna dizildi. Devrilen tahtlar ve
taçlar içerisinde en hazin son Rusya hükümdarlık ailesini buldu. Şurası da bir
gerçek ki Romanovlar ve kabiliyetsiz bir yönetici olan 2. Nikola, harp eden
milletler içinde en otokrat yönetimin başındaydılar. Ne Avusturya-Macaristan’da
ne her şeye karışan bir hükümdarın bulunduğu Alman İmparatorluğu’nda hele hele
ne de Osmanlı’da millet harbin sıkıntılarından dolayı hükümdarlara karşı düşman
olmuştu. Çünkü bunların tümünde hükümdarlar arka plana çekilmişlerdi. Rusya’da
ise ordunun komutasına bile bu işlerden anlamayan Çar karışıyordu.
Rusya iddialı ama hazırlıksız olduğu bir harbe girmişti.
İngiltere, harbin en kalabalık ordusu olan Alman İmparatorluğu’na karşı
(Almanya’nın 10 milyona aşkın askeri donatacak kadar imkânı vardı) Rusya’yı
yanına almıştı. Rusya da Britanya sayesinde Boğazlar’ı ve İstanbul’u daha kolay
ele geçireceği ümidine kapılmıştı. Bu ümitler boşa gitti. Birkaç ayda
bitireceklerini zannettikleri savaş çok uzadı. Rusya halkının, ağır
şartlarda yaşamaya çalışan milyonlarca köylüsü ve çok ağır bir sömürüyle
çalıştırılan işçi sınıfıyla uzun savaş yıllarına tahammül edecek hali
kalmamıştı. Savaşın yarattığı yoksulluk ve kırım dayanılmaz safhadaydı.
‘İSTİKLAL’İN
MÜTTEFİKİ
Devrimin ardından Rusya yeni bir döneme girdi ve peşinden
de dünyayı yeni bir döneme götürmeye niyetlendi. Bu gerçekleşmedi. Macaristan
ve Almanya’daki Sovyet iktidarı kurma denemeleri mevcut orduların tepkisi ve bu
rejimleri yok etmesiyle sonuçlandı. Tek ülkede sosyalizm, her şeye rağmen dış
dünyadaki politikaları yönlendirecek etkiler yaptı.
21’inci yüzyılda dünya, Rusya İmparatorluğu gibi yeryüzünün
en geniş topraklarının ve en kalabalık kavimler halitasının nasıl bir değişim
geçirdiğini halen tartışıyor. Olumlu mu olumsuz mu? Kazançlar ne kadar gerçek,
kayıplar ne kadar derin? Rusya medeniyeti nasıl bir değişim geçirdi ve hassaten
bu imparatorluğun Slavlar dışındaki en kalabalık unsuru Müslüman Türk gruplar
nasıl bir tarih yaşamak zorunda kaldılar? Bunlar hep tartışılır. Ama bir gerçek
var: Türk İstiklal Savaşı yeni Rusya’da kendine bir müttefik buldu: Rusya.
Türkiye tarihi için bu çok önemli bir safhadır. Halen bu ittifak nasıl devam
ediyor, ne olacak, onun endişe ve merakı içindeyiz.
ONUN
GÖZÜYLE EKİM İHTİLALİ
NÂZIM Hikmet’in tasviriyle “Ağır çelik kara toplarıyla
Avrora: ‘Bugün!’ diyordu.” Lenin de “Dün ihtilal için erkendi. Yarın çok geç
kalacağız. Bugün her şeyi ele geçirmeliyiz” demişti. Hiç şüphesiz ki payitahtı
ve önemli şehirleri ele geçiren Bolşeviklerin anında sulh için Almanya ve
Osmanlı İmparatorluğu’yla masaya oturması sadece müttefikler Fransa ve
İngiltere’yi değil verilen tavizler dolayısıyla Çar ordularının bir kısmı ve
onun komutanlarını da karşı savaşa sürükledi.
Rusya daha dört yıl kadar korkunç bir savaşın içine girdi.
Kızıllara karşı ‘Beyaz Ordu’ denen savaşçılar da bir komuta birliği altında
değillerdi. Denikin, Aleksandr Kolçak ve nihayet yenilince Türkiye’ye sığınan
Pyotr Vrangel’in orduları birbiriyle her zaman irtibat halinde olmamış
kuvvetlerdi. Uzun iç harp boyunca köyler ve küçük şehirler iki kuvvet arasında
kaldı ve bazı halde zavallı köylüler iki kuvvetin zulmüne ve hışmına uğradı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder