Kaynak: http://shutterbug-iconium.blogspot.ru/
Gruşenko, Aksiyonov, Ribakov, Makanin ve Kurkov gibi birçok
Rus yazar henüz Türkçe ’ye kazandırılmamışken, Bunin gibi Türkçe’ye sınırlı
olarak çevrilmiş Rus yazarlarının kitaplarının ‘satış-dışı’ olup sadece seçkin
sahaflarda bulunabiliyor olması ne acıdır.
Türk okurunun ilgisizliğinden midir yoksa yayınevlerinin
işgüzarlığından mıdır bilmem, ama Bunin gibi kitaplarını aradığınızda
rahatlıkla bulamayacağınız birçok yazar var.
Elimdeki kitap Cem Yayınevi tarafından 1991 yılında
basılmış. (Emin değilim, kitap üzerinde kesin olarak belirtilmemiş, internetten
edindiğim bilgi). Kitabın arka kapağındaki fiyat etiketinde ‘KDV dâhil 40000
lira’ yazıyor. Kitabı Nadirkitap’ta
Bitap Sahaf’ın dükkânından satın aldım.
Kitabın adı ‘Arsenyev’in Yaşamı’. Başlıkta ‘öyküler’ gibi
ifade yok, ama kitabın içinde Bunin’in meşhur öykülerinden birkaçı yer alıyor:
‘Mitya’nın Aşkı, Sevgi ve Anılar, Sanfransiskolu Adam, Paris’te, Gençlik ve
Yaşlılık, Üç Ruble ve Prensesler Presi’ adlı öyküler.
Arsenyev’in Yaşamı aslında bir roman. Yayınevinin daha
fazla öyküye yer vererek, öyküleri neden ayrı bir kitapta toplamadığına bir
anlam veremedim. Sözgelimi Bunin’in Güneş Çarpması, Köy ve Meçhul Dost gibi
öyküleri de eklenip bir öykü seçkisi hazırlanabilirdi. Zira çevirmen Uğur
Büke’nin önsözünde bahsettiği eserlerin daha fazlasını kitapta görmemek bir
hayal kırıklığı oldu benim için. Düşünsenize siz bir yazarın kitabını okumadan
onu az da olsa tanımak için bir önsöz okuyorsunuz ve eserin çevirmeni Türkçe’ye
çevrilmemiş bir öyküden kesitler sunuyor size.
Bunin hakkında okuduklarımda onun zaman zaman ağdalı da
olsa sağlam ve akıcı bir dile sahip Rusçadan çevrilmesi en zor yazarlardan biri
olduğu söyleniyordu. Hatta İngilizce bir makalede öykülerinden yapılan
çevrilerde en sık yapılan hatalardan kesitler okudum. Profesyonel bir çevirmen
değilim. Yazar hiç değilim ama Bunin’in kullandığı varsıl dili, ilginç sentaksı
ve şiirsel anlatımını İngilizce ’ye çevrilen hikâyelerinde daha iyi hissettim
diyebilirim. Rusça bilmediğim için Uğur Büke’nin bu öyküleri ne ölçüde iyi
çevirdiğini bilemem ve ama kitapta yer alan ‘Gençlik ve Yaşlılık’ öyküsünde bir
yer dikkatimi çekti. Uğur Büke ‘Tam anlamıyla ciddi bir halk olan Kürtler
sabahtan akşama kadar uyuyorlardı’ derken Mehmet Atay’ın seslendirdiği Engin
Toprak çevirisinde ise “Kürtler oldukça yabani bir millet... Sabahtan akşama
kadar tüm günlerini nerdeyse uyuyarak geçiriyorlardı…” diye geçiyor. O
hikâyenin Rusça aslını
internetten buldum ve Google çeviricide kabaca çevirttim ve
Google o kısmı İngilizce’ye ‘very wild people’ diye çevirdi. Engin Toprak
çevirisi daha doğru olduğu gibi, öykünün geri kalanında kullandığı dilde çok
daha akıcı.
Kitaba gelince Arsenyev’in Yaşamı adlı roman kısmını iki
defa denememe rağmen sonunu getiremedim. Konuları keskin çizgilerle belli
olmayan yazarın tarzı romanda beni bir türlü açmadı. Yazarın kendi yaşamını
yazdığı bu kesitte hiç de ilgimi çekmeyen şeylerden bahsetmesi, daldan dala
atması, son derece basit şeyleri betimlemeye gark etmesi beni itti açıkçası.
Bunin, Bolşevikler iktidara gelince ülkesini terk etmek
zorunda kalan, sürgündeyken yolu Türkiye’den de geçen bir yazar. Bolşevikleri
desteklemese de sürgünde yazdığı öykülerinde ezilmişlerden yana olması,
köylüleri anlatması, kendi ince üslubuyla kapitalist burjuvaziyle dalga geçmesi
oldukça ilginç geldi bana.
Sanfransiskolu Adam, Gençlik ve Yaşlılık ve Mitya’nın Aşkı
öykülerinden özellikle keyif aldığımı söylemeliyim. Hikâyelerindeki
karakterlerin aşkı zaman zaman ölüme ve bayağılığa indirgemesi ve
karakterlerinin kısa süreli fiziksel birlikteliklerin bile kendileri üzerinde
daimi, derinden etkiler bırakmasını ise sıra dışı buldum.
Sanfransiskolu Adam öyküsündeki zengin yaşlı adamın
yıllarca çalışıp didinip yeterince varsıl olduğunu inandıktan sonra kendini
ödüllendirmek için çıktığı İtalya tatilinde gördüğü İtalya ve yaşam savaşımını
sürdüren İtalyan köylüleri karşısında duyduğu hayal kırıklığını ve kendini
aynada seyrederken parmaklarının ucundan pörsümüş gerdanına kadar kendini
inceledikten sonra ‘Of, Korkunç bir şey’ deyişi ise bir okur olarak
unutulmazlarım arasına girdi…
Üç Ruble, Paris’de ve Mitya’nın Aşkı öykülerinde ise
karakterlerin ağzından dökülen enfes kadın bedeni betimlemeleri ve okurun
düşlem gücüne bırakılmış cinsel birleşmelerden sonra aşk çatışmalarının
aceleyle kotarılmış ölümlerle sonuçlanışı ise birer düşbozumuydu açıkçası.
Fırsat bulduğumda Bunin’den daha fazla öykü okumak istiyorum.
İkaros Yayınları’ndan çıkan Çağdaş Rus Öyküsü Antolojisi
(Çeviri: Engin Toprak) adlı kitapta beni mest eden ‘Meçhul Dost’
adlı öyküsünü bulabilirsiniz.
Dilerseniz Mehmet Atay’ın olağanüstü sesinden aşağıdaki
bağlantıdan da dinleyebilirsiniz
Bir diğer Bunin öyküsü ‘Güneş Çarpması’nın ise İngilizce ve
Türkçe çevirilerini aşağıdaki sayfalarda bulabilirsiniz.
Bunin ile ilgili pek bilinmeyen ve bir yerde ısrarla
önerildiğini okuduğum bir film ise
“Bahçenizdeki kulübe var ya...İşte oraya gelirim.Yalnız
beni aldatmaya kalkmayın bedavaya olmaz. Alyonka gülümseyen gözleriyle Mitya'ya
bakarak: Burası Moskova değil, diye ekledi.Orda kadınlar üste para
veriyorlarmış... (Mitya'nın Aşkı öyküsünden)”
“Yalınayaktı,eteğinin içine soktuğu yarım kollu gömleğini giymişti.Gömleğin altından dipdiri memeleri belli oluyordu.Geniş kesilmiş yakasından omuzları ve boynu görünüyordu.Sarı eşarpla bağlı başından, hem çocuksu hem de kadınsı çıplak ayaklarına kadar herşeyi öyle güzeldi ki onu şimdiye kadar hep süslenmiş gören Mitya bu yalın güzellik karşısında hayranlık duymaktan kendini alamadı.(Mitya'nın Aşkı Öyküsünden)”
“Kürtler oldukça yabani bir millet...Sabahtan akşama kadar tüm günlerini nerdeyse uyuyarak geçiriyorlardı. Gürcüler ise ya türkü söylüyor ya da arkaya doğru kolayca savrulan geniş kollu elbiseleriyle hoplayarak zıplayarak dans ediyor elleriyle tempo tutarak kalabalığın içinde süzülüyor,birbirlerine kur yapıyorlardı.( Gençlik ve Yaşlılık öyküsünden)”
“Yalınayaktı,eteğinin içine soktuğu yarım kollu gömleğini giymişti.Gömleğin altından dipdiri memeleri belli oluyordu.Geniş kesilmiş yakasından omuzları ve boynu görünüyordu.Sarı eşarpla bağlı başından, hem çocuksu hem de kadınsı çıplak ayaklarına kadar herşeyi öyle güzeldi ki onu şimdiye kadar hep süslenmiş gören Mitya bu yalın güzellik karşısında hayranlık duymaktan kendini alamadı.(Mitya'nın Aşkı Öyküsünden)”
“Kürtler oldukça yabani bir millet...Sabahtan akşama kadar tüm günlerini nerdeyse uyuyarak geçiriyorlardı. Gürcüler ise ya türkü söylüyor ya da arkaya doğru kolayca savrulan geniş kollu elbiseleriyle hoplayarak zıplayarak dans ediyor elleriyle tempo tutarak kalabalığın içinde süzülüyor,birbirlerine kur yapıyorlardı.( Gençlik ve Yaşlılık öyküsünden)”
“Ve yine her zamanki gibi,ince,çevik kiralık sevgililer
alevlerin parıltısı,ipekler,elmaslar ve açık kadın omuzları arasında kıvrılıyor
ve dans ediyordu.(San Fransiskolu Adam adlı öyküden)”
Of! Korkunç bir şey,diye söylendi kel kafasını eğerek. Korkunç olanın ne olduğunu ne anlamaya çalıştı ne de üstünde düşündü.Sonra alışkanlıkla ve dikkatle eklem yerleri damla hastalığından bozulmuş kısa parmaklarına ve badem pembesi iri,çıkıntılı turnaklarına baktı ve emin olarak "korkunç" diye yineledi. (Sanfransiskolu Adam adlı öyküsünden)
Of! Korkunç bir şey,diye söylendi kel kafasını eğerek. Korkunç olanın ne olduğunu ne anlamaya çalıştı ne de üstünde düşündü.Sonra alışkanlıkla ve dikkatle eklem yerleri damla hastalığından bozulmuş kısa parmaklarına ve badem pembesi iri,çıkıntılı turnaklarına baktı ve emin olarak "korkunç" diye yineledi. (Sanfransiskolu Adam adlı öyküsünden)
“Kadınlarda bulunan
güzellik,zerafet,anlaşılmazlık,olağanüsütülük, her şey herşey bu fotoğrafta
vardı.Ve saf,kışkırırtıcı bakışlar...Bu yakın olduğu kadar uzak,yaşamın sonsuz
mutluluğunu tattırdıktan ssonra kendini çeken ve belki de kendini şimdi
utanmazsa aldatan varlığın bakışı bitmek bilmez bir gülümseyişle parlıyordu.
(Mitya'nın Aşkı Öyküsünden)”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder