Moskova

Moskova

30 Haziran 2015 Salı

Arsenyev'in Yaşamı ve öyküler [Ivan Bunin]


Kaynak: http://shutterbug-iconium.blogspot.ru/

Gruşenko, Aksiyonov, Ribakov, Makanin ve Kurkov gibi birçok Rus yazar henüz Türkçe ’ye kazandırılmamışken, Bunin gibi Türkçe’ye sınırlı olarak çevrilmiş Rus yazarlarının kitaplarının ‘satış-dışı’ olup sadece seçkin sahaflarda bulunabiliyor olması ne acıdır.

Türk okurunun ilgisizliğinden midir yoksa yayınevlerinin işgüzarlığından mıdır bilmem, ama Bunin gibi kitaplarını aradığınızda rahatlıkla bulamayacağınız birçok yazar var.

Elimdeki kitap Cem Yayınevi tarafından 1991 yılında basılmış. (Emin değilim, kitap üzerinde kesin olarak belirtilmemiş, internetten edindiğim bilgi). Kitabın arka kapağındaki fiyat etiketinde ‘KDV dâhil 40000 lira’ yazıyor. Kitabı  Nadirkitap’ta Bitap Sahaf’ın dükkânından satın aldım.

Kitabın adı ‘Arsenyev’in Yaşamı’. Başlıkta ‘öyküler’ gibi ifade yok, ama kitabın içinde Bunin’in meşhur öykülerinden birkaçı yer alıyor: ‘Mitya’nın Aşkı, Sevgi ve Anılar, Sanfransiskolu Adam, Paris’te, Gençlik ve Yaşlılık, Üç Ruble ve Prensesler Presi’ adlı öyküler.

Arsenyev’in Yaşamı aslında bir roman. Yayınevinin daha fazla öyküye yer vererek, öyküleri neden ayrı bir kitapta toplamadığına bir anlam veremedim. Sözgelimi Bunin’in Güneş Çarpması, Köy ve Meçhul Dost gibi öyküleri de eklenip bir öykü seçkisi hazırlanabilirdi. Zira çevirmen Uğur Büke’nin önsözünde bahsettiği eserlerin daha fazlasını kitapta görmemek bir hayal kırıklığı oldu benim için. Düşünsenize siz bir yazarın kitabını okumadan onu az da olsa tanımak için bir önsöz okuyorsunuz ve eserin çevirmeni Türkçe’ye çevrilmemiş bir öyküden kesitler sunuyor size.

Bunin hakkında okuduklarımda onun zaman zaman ağdalı da olsa sağlam ve akıcı bir dile sahip Rusçadan çevrilmesi en zor yazarlardan biri olduğu söyleniyordu. Hatta İngilizce bir makalede öykülerinden yapılan çevrilerde en sık yapılan hatalardan kesitler okudum. Profesyonel bir çevirmen değilim. Yazar hiç değilim ama Bunin’in kullandığı varsıl dili, ilginç sentaksı ve şiirsel anlatımını İngilizce ’ye çevrilen hikâyelerinde daha iyi hissettim diyebilirim. Rusça bilmediğim için Uğur Büke’nin bu öyküleri ne ölçüde iyi çevirdiğini bilemem ve ama kitapta yer alan ‘Gençlik ve Yaşlılık’ öyküsünde bir yer dikkatimi çekti. Uğur Büke ‘Tam anlamıyla ciddi bir halk olan Kürtler sabahtan akşama kadar uyuyorlardı’ derken Mehmet Atay’ın seslendirdiği Engin Toprak çevirisinde ise “Kürtler oldukça yabani bir millet... Sabahtan akşama kadar tüm günlerini nerdeyse uyuyarak geçiriyorlardı…” diye geçiyor. O hikâyenin Rusça aslını internetten buldum ve Google çeviricide kabaca çevirttim ve Google o kısmı İngilizce’ye ‘very wild people’ diye çevirdi. Engin Toprak çevirisi daha doğru olduğu gibi, öykünün geri kalanında kullandığı dilde çok daha akıcı.
Kitaba gelince Arsenyev’in Yaşamı adlı roman kısmını iki defa denememe rağmen sonunu getiremedim. Konuları keskin çizgilerle belli olmayan yazarın tarzı romanda beni bir türlü açmadı. Yazarın kendi yaşamını yazdığı bu kesitte hiç de ilgimi çekmeyen şeylerden bahsetmesi, daldan dala atması, son derece basit şeyleri betimlemeye gark etmesi beni itti açıkçası.

Bunin, Bolşevikler iktidara gelince ülkesini terk etmek zorunda kalan, sürgündeyken yolu Türkiye’den de geçen bir yazar. Bolşevikleri desteklemese de sürgünde yazdığı öykülerinde ezilmişlerden yana olması, köylüleri anlatması, kendi ince üslubuyla kapitalist burjuvaziyle dalga geçmesi oldukça ilginç geldi bana.

Sanfransiskolu Adam, Gençlik ve Yaşlılık ve Mitya’nın Aşkı öykülerinden özellikle keyif aldığımı söylemeliyim. Hikâyelerindeki karakterlerin aşkı zaman zaman ölüme ve bayağılığa indirgemesi ve karakterlerinin kısa süreli fiziksel birlikteliklerin bile kendileri üzerinde daimi, derinden etkiler bırakmasını ise sıra dışı buldum.

Sanfransiskolu Adam öyküsündeki zengin yaşlı adamın yıllarca çalışıp didinip yeterince varsıl olduğunu inandıktan sonra kendini ödüllendirmek için çıktığı İtalya tatilinde gördüğü İtalya ve yaşam savaşımını sürdüren İtalyan köylüleri karşısında duyduğu hayal kırıklığını ve kendini aynada seyrederken parmaklarının ucundan pörsümüş gerdanına kadar kendini inceledikten sonra ‘Of, Korkunç bir şey’  deyişi ise bir okur olarak unutulmazlarım arasına girdi…

Üç Ruble, Paris’de ve Mitya’nın Aşkı öykülerinde ise karakterlerin ağzından dökülen enfes kadın bedeni betimlemeleri ve okurun düşlem gücüne bırakılmış cinsel birleşmelerden sonra aşk çatışmalarının aceleyle kotarılmış ölümlerle sonuçlanışı ise birer düşbozumuydu açıkçası. Fırsat bulduğumda Bunin’den daha fazla öykü okumak istiyorum.

İkaros Yayınları’ndan çıkan Çağdaş Rus Öyküsü Antolojisi (Çeviri: Engin Toprak) adlı kitapta beni mest eden  ‘Meçhul Dost’ adlı öyküsünü bulabilirsiniz.

Dilerseniz Mehmet Atay’ın olağanüstü sesinden aşağıdaki bağlantıdan da dinleyebilirsiniz

Bir diğer Bunin öyküsü ‘Güneş Çarpması’nın ise İngilizce ve Türkçe çevirilerini aşağıdaki sayfalarda bulabilirsiniz.

Bunin ile ilgili pek bilinmeyen ve bir yerde ısrarla önerildiğini okuduğum bir film ise

“Bahçenizdeki kulübe var ya...İşte oraya gelirim.Yalnız beni aldatmaya kalkmayın bedavaya olmaz. Alyonka gülümseyen gözleriyle Mitya'ya bakarak: Burası Moskova değil, diye ekledi.Orda kadınlar üste para veriyorlarmış... (Mitya'nın Aşkı öyküsünden)”

“Yalınayaktı,eteğinin içine soktuğu yarım kollu gömleğini giymişti.Gömleğin altından dipdiri memeleri belli oluyordu.Geniş kesilmiş yakasından omuzları ve boynu görünüyordu.Sarı eşarpla bağlı başından, hem çocuksu hem de kadınsı çıplak ayaklarına kadar herşeyi öyle güzeldi ki onu şimdiye kadar hep süslenmiş gören Mitya bu yalın güzellik karşısında hayranlık duymaktan kendini alamadı.(Mitya'nın Aşkı Öyküsünden)”

“Kürtler oldukça yabani bir millet...Sabahtan akşama kadar tüm günlerini nerdeyse uyuyarak geçiriyorlardı. Gürcüler ise ya türkü söylüyor ya da arkaya doğru kolayca savrulan geniş kollu elbiseleriyle hoplayarak zıplayarak dans ediyor elleriyle tempo tutarak kalabalığın içinde süzülüyor,birbirlerine kur yapıyorlardı.( Gençlik ve Yaşlılık öyküsünden)” 
“Ve yine her zamanki gibi,ince,çevik kiralık sevgililer alevlerin parıltısı,ipekler,elmaslar ve açık kadın omuzları arasında kıvrılıyor ve dans ediyordu.(San Fransiskolu Adam adlı öyküden)”

Of! Korkunç bir şey,diye söylendi kel kafasını eğerek. Korkunç olanın ne olduğunu ne anlamaya çalıştı ne de üstünde düşündü.Sonra alışkanlıkla ve dikkatle eklem yerleri damla hastalığından bozulmuş kısa parmaklarına ve badem pembesi iri,çıkıntılı turnaklarına baktı ve emin olarak "korkunç" diye yineledi. (Sanfransiskolu Adam adlı öyküsünden)

“Kadınlarda bulunan güzellik,zerafet,anlaşılmazlık,olağanüsütülük, her şey herşey bu fotoğrafta vardı.Ve saf,kışkırırtıcı bakışlar...Bu yakın olduğu kadar uzak,yaşamın sonsuz mutluluğunu tattırdıktan ssonra kendini çeken ve belki de kendini şimdi utanmazsa aldatan varlığın bakışı bitmek bilmez bir gülümseyişle parlıyordu. (Mitya'nın Aşkı Öyküsünden)” 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder