Moskova

Moskova

23 Haziran 2015 Salı

St Petersburg, Rusya


Kaynak: http://gumuspusula.com/

Finlandiya’nın Laaperanta şehrinden oldukça konforlu bir tren içerisinde iki saatlik bir yolculuk sonrasında St Petersburg’a geçtik. Finlandiya’nın pasaport kontrolünden geçtikten sonra iki ülke arasındaki fark hemen kendini belli etmeye başlamıştı. Ana kontrolden sonra yaklaşık 4 kez daha kontrol edip, ”Acaba Türkler gerçekten Rusya’ya vize almıyor muydu?” bakışlarından sonra ve bavulumuzu mıncıklama isteklerinden sonra seyahatin tadını çıkarma fırsatını elde edebilmiştik. Rus Kültürü, üniversite yıllarımda Ataol Behramoğlu gibi değerli hocalarımızdan tarihini, edebiyatını ve dilini bolca çalışıp, hatmettiğim bir kültür olduğundan bendeki heyecanı hep bir başka olmuştur. Latin alfabesini bir kenara atıp, Kiril alfabesini okuyabilmenin verdiği keyifle çayımı bir farklı yudumlayıp arkama yaslandım. Zamanın nasıl geçtiğini anlayamadan puslu bir St. Petersburg akşamı bizi selamlayıverdi. Nasıl olsa saat mefhumu olmadığından beyaz geceleri gönlümüzce yaşayabileceğimiz dolu dolu 4 günümüz vardı.

St. Petersburg’da ”beyaz geceler” önce saat 23:00′e doğru hafif loş bir hal alıyor daha sonra saat 3:00 sularından tekrar doğuyor fakat kuzey bölgelerinde olduğu gibi 24 saat batmamazlık yapmıyor. Bu büyülü geceleri St. Petersburg gibi sanat ve tarih kokan bir şehirde geçirmek muhteşem olacaktır. Süslü dev binaların ve geniş ötesi yolların ortasında kendinizi karınca gibi hissedeceksiniz. Dünya’da sanatın en çok değer gördüğü ülkelerden biridir herhalde Rusya. Parkta veya deniz kenarında resim yapan bir sanatçı görmek şehirde olağan bir durum. Yağlıboyanın, edebiyatın ve birçok sanat dalının altın çağını yaşadığı topraklardaydık ne de olsa Sankt-Piterburg’u (Rusça telafuzuyla) altını üstüne getirmeseydik olmazdı herhalde. Gezilecek sayısız müze, bina ve saray olduğundan elimizi çabuk tutmalıydık. Dünyaca ünlü Hermitage Müzesi’nin tamamını gezmek bile bir hafta alıyorken gerisini siz düşünün. Neva Nehri’nin kıyısına konuşlanmış bu şehri, I. Peter başkent olarak kurmuştur. İsmi birçok kez değişmiş en son 1991 senesinde tekrar Leningrad’dan, St. Petersburg’a dönmüştür. Yazları kısa ılık ve nemli geçerken, kışlar bol yağışlı ve uzun geçer. St. Petersburg senenin ortalama 123 gününü karın ve buzun altında ciddi eksi rakamlar eşliğinde geçirir (-35 gibi).

Yapılacaklar, görülecekler listesi diğer şehirlere göre kesinlikle daha kabarık. Nevsky Prospekt, Petersburg’un en önemli caddesidir. II. Dünya Savaşından sonra şehirde göreceğiniz tüm yapılar gibi ciddi zararlar almış ve hepsi tekrardan restore edilerek eski hallerine döndürülmüşler. Barok ve neoklasik tarzda inşaa edilmiş olan Saviour and the Blood Kilisesi burada ilk görülmesi gereken yapıdır. Stroganov Sarayı, Kazan Kathedrali bu cadde üzerinde görülmeye değer yerler arasındadır. Hermitage Müze’si herkesin gezmesi gereken dünyanın en büyük koleksiyonlarından birine sahip ünlü bir müzedir. Burada Picasso’dan, Monet’ye, Cezanne’den, Da Vinci’ye tüm dönemlere ait tablolar ve yapıtlar bulabilmeniz mümkün. Bu müzeyi iyice gezmeden (ki 1 hafta sürebiliyor gezmek) başka müzeleri gezmeniz skor açısından size başarı sağlayacaktır ama çok değerli yapıtları görmeden ayrılmak katliam olacağından siz iyisi mi önce Hermitage’a zaman ayırın. Daha sonra Peter ve Paul Kalesi, Peterhof, Tsarkskoye Selo (Çarın Kasabası) görülmesi gereken önemli yerler arasındadır. Peterhof Sarayı ve Çarın Kasabası tartışmasız St.Peterburg’un en görülesi yerleri fakat şehirden biraz uzaktalar. Peterhof’a, Hermitage’ın hemen önünden kalkan Peterhof Express ile yarım saatte gittik. Çarın Kasabasına ise yağmurlu bir günde kendi çapımızda metro ve treni birleştirerek 1 saatte gittik. Belirli saatlerde içeri aldıklarından ve o sırada kovadan boşanırcasına yağmur yağdığından az kalsın geri dönüyorduk, neyseki kendimizi zor da olsa atacak bir mini bir krep dükkanı bulabildik (restoran bulana aşk olsun). 

Tüm bunları gördükten sonra daha zamanınız kaldıysa Gatchina, Pavlovsk ve Oranienbaum’u görebilirsiniz. Son olarak en süsü ile en bilindik metro istasyonu ”Avtova’yı” görmek isterseniz Nevsky Prospekt’teki metrolardan birine girip kırmızı hattı takip edebilirsiniz. Müzelere girişler 400-500 ruble arasında değişiyor ve bölümlere ayrı olarak bilet alınıyor. Örnek olarak Peterhof’a hızlı feribot kişi başı 500 Ruble+ içeri giriş 450 Ruble + sarayı gezmek bir 400 küsur Ruble daha geri hızlı feribot dönüş + 500 Ruble daha, bir de orada satılan fastfoodlardan yemek isterseniz ki tek şansınız bu 450 Ruble daha alın size neredeyse 2500 Ruble eder yani bir kişi Peterhof’u görmek 150 tl’ye denk gelir. Her şey para ve girişler çok pahalı. Oraya kadar gitmişken bu bahsettiğim yerlere hatırı sayılır para vermeyi gözden çıkarsanız iyi edersiniz.


Buraya uzun uzun yemekleri yazmak isterdim ama inanın o kadar zorlandık ki yemek konusunda anlatamam. Bir kere bildiğiniz tarzda restoranlar yok, onlara benzeyenler ya çok vasat ya da tamamen aristokrat Rus Restoranları. Her ne kadar denemek için uğraş verdiysek de Borş Çorbası, kestaneli yeşil mercimek çorbası, patatesli mantarlı ekmekleri ve pirogi (börek) denemenin ötesine geçemedik. Tabii ki damak tadı göreceli bir konu fakat yine de bir Türk’ün tavşan ciğerleri salata gibi bir karışımı kolay kolay sevemeyeceğini düşünüyorum. Merak edenler için denemediğim bir restoranın ismini vermek adetim olmadığından kaldığımız Puşka Inn Otelinin restoranını önerebilirim, onun haricinde yine Nevsky’de her köşede Rus Restoranları ile karşılaşabilirsiniz. Bunların haricinde krep çok tüketilen yiyeceklerden biri, muz ile veya et ile fark etmiyor Ruslar tarafından çok talep görüyor (Rusça krep=blin). Suşi restoranlarının sayısı tüm restoran sayılarını ikiye katlayacak kadar çok. Hayatımda ilk defa yurtdışında Türk restoranına gittiğimi itiraf edebilirim ve hiç pişman olmadım Galata Restoran kesinlikle lezzetli yemekleri ve memleketi hatırlatan dekoruyla başarılı bir mekan.

Kısa Kısa

Kaldığımız Puska Inn Otel hem merkeze yakınlığı, hem de dekorasyonu ile kesinlikle tavsiye edilesi bir otel.

Taksilerde mutlaka pazarlık yapın. Otelin ayarladığı 1 saatlik mesafedeki havalimanı için 1000 Ruble verdik, bu fiyata göre pazarlık yapabilirsiniz.

Rusya’nın toprakları o kadar büyük ki üzerinden 9 ayrı zaman dilimi geçiyor.

Sorduğunuzu duyar gibiyim; Evet Rusya’da neredeyse tüm kızlar düzgün hatlı ve güzel!

Sushi neredeyse Japonya’da olduğundan daha fazla Rusya’da popüler.

St.Petersburgdaki çok derinlere kazılmış olan metrolara binmeden dönmeyin.

Sarayları ve yapıları gezerken her şeyin gıcır gıcır olduğunu, Dolmabahçe sarayı ile karşılaştırdığınızda odaların o eski kokusunu ve gıcırdayan yerleri bulamadığınızı fark edeceksiniz. Bunun sebebi Nazilerin neredeyse tüm yapıları bilerek bombalamalarından kaynaklanıyor. 30-50 sene süren restorasyon çalışmaları sonucunda halka açılmış hatta çoğu yerde restorasyonlar halen devam etmektedir.

Müzelerde ve saraylarda İngilizce audio guide yok, ve ingilizce anlatan rehber de yok. 

Ziyaretçilerin büyük çoğunluğu yabancı turist yerine yerli Rus turist olduğundan onlar grup halinde dolaşırken siz tek başınıza dolaşmak zorunda kalabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder