Selçuk
Erez / Cumhuriyet
08
Ekim 2015 Perşembe
Uluslararası Ceza Mahkemesi hakaret davalarına bakmıyor.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ise bakıyor ama çok şanslıyız başkalarına
hakaret sayılabilecek sözlerin, devlet büyüklerine yani kamuya mal olmuş
kişilere yönelik kullanılmasını olağan sayıyor. “Çünkü” diyor, “bu
kimseler herkesten fazla hoşgörülü olmalıdırlar!” Aksi geçerli olsaydı bugüne
kadar pek çok kez mahkûm olur, Rusya’ya binlerce dolar öderdik. Çünkü Rusya’nın
geri kalmışlıktan sıyrılıp gelişmiş bir Avrupa ülkesi olmasını sağlayan bir
devlet büyüğüne biz “deli” deyip duruyoruz. Rusların ikide bir de
tepemizden savaş uçakları geçirmesinin nedeni aslında budur!
Petro’nun “deli” olup olmadığını anlamak için
1678’de tahta geçişinden 1724 yılında ölümüne kadar neler yaptığına bakalım:
Gençliğinde Avrupa ülkelerinin nasıl geliştiklerini anlamak için İngiltere’ye,
Hollanda’ya ve İtalya’ya gitti, oralarda uzunca süreler kaldı ve marangozluk,
gemi yapımcılığı, tıp gibi konularda bilgisini geliştirdi, belgeler, kitaplar
topladı, bunları ülkesine getirdi.
Petro’dan önce Rusya, ikinci, belki de üçüncü sınıf bir
Avrupa ülkesiydi. Petro, fabrikalar açarak ülkesinin ticaretini 7 kat arttırdı,
Neva Irmağı’nın deltasında adıyla anılan modern bir kent oluşturdu, başkenti
buraya taşıdı. Rus Bilim ve Sanat Akademisi’ni kurdu. Batı dillerinde yazılmış
birçok kitabı Rusçaya çevirtti. Eğitimi laikleştirdi, sadece soylu çocuklarının
değil, halk çocuklarının da eğitilmesini sağladı. Birçok genci Avrupa’ya
eğitime yolladı. Kiliseyi devletin denetimine aldı.
Ülkesini bu kadar çok alanda ilerletmiş olan bu adama deli
deme hakkını bize kim verdi? Ne delisi? Şimdikilerle karşılaştırın bakın
bunların yanında Petro, zırakıllı kalır!
Petro’nun ülkesinde çok sayıldığını, ona deli filan değil “Büyük” dendiğini bilmiyor muyuz? Putin’in çalışma masasının arkasında bu adamın resminin bulunduğunu oralara gidip gelenlerden hiçbiri mi söylemedi?
Petro’nun ülkesinde çok sayıldığını, ona deli filan değil “Büyük” dendiğini bilmiyor muyuz? Putin’in çalışma masasının arkasında bu adamın resminin bulunduğunu oralara gidip gelenlerden hiçbiri mi söylemedi?
Petro’ya bu nedenlerle “deli” dememeliyiz. Onlar
bizim cumhurbaşkanımıza “deli” deseler çok mu hoşumuza gider?
Aslında başka bir ülkenin devlet başkanına “deli” demek
doğru bir şey değildir. Çünkü kimse, bir yabancı devlet büyüğü konusunda onun
vatandaşları kadar çok şey bilmez. Bu nedenle, bir ülkenin halkı sadece kendi
başkanları konusunda böyle bir şey söyleyebilir, başka ülkelerin başkanları
konusunda böyle konuşmamalıdır. Biz de başkasının değil sadece kendi
padişahlarımıza, başkanlarımıza “deli” diyebiliriz. Rahmetli padişahımız İbrahim’e
dediğimiz gibi. Böyle davrandığımızda da bizi ne kimse eleştirir ne de kimse
bizi gidip şuraya buraya şikâyet eder!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder