Elimde
Tolstoy’un, ilk öykülerinden oluşan bir kitap var.
Kitabın
adı “Tipi”. Kitapta yer alan üç öyküden ilkinin ismi verilmiş. Helikopter
Yayınevi’nin bir kitabı.
Kapağı
son derece sade.
İşin
kolayına kaçıp, kapağa örneğin İlya repin’in muhteşem resimlerinden biri ya da
Woody Allen’in “Anna Karenina’yı okudum, olay Rusya’da geçiyordu,” demesi
tadında bir desen ilave edilebilirdi.
Özenilmemiş,
desen konulmamış bir kapak olarak düşünebilirsiniz, ancak Tolstoy gibi bir
yazarın anlatımını fiyakalı bir kapak yaparak desteklemenin onu yazım zenginliğini
küçümsemek olacağını da düşünmek lazım.
Okurun
dikkatini kapağa çekmek, kafasını çelmek yerine hikayeyi anlatmayı Tolstoy
Dayıya bırakmak daha doğru kuşkusuz. Helikopter de bunu yapmış zaten.
Kitabı
keyifle okudum, ancak kitap beni bırakmıyor. Kütüphanemin raflarında kendisine
ayırdığım yerde ikametini sürdürmeye adeta direniyor. Sanırım hep başucumda
olmak istiyor.
Belki
de ben öyle istiyorum, kabahati ona atıyorum.
Bu
kitapta yer alan üç hikâye de 1856’da yazılmış. Yani Tolstoy’un gençlik
yıllarında. Tolstoy, bu sırada 28 yaşında.
İlk
hikâye olan “Tipi,” Tolstoy’un en dikkat çekici hikâyelerinden. Okurken dondum
kaldım. Karakterlerin olağanüstü bir canlılıkla çizilmiş olması bir yana, sıradan
bir doğa olayını öylesine dramatik resmeder ki, okur kendini onun içinde bulur,
hatta neredeyse üşüdüğünü hisseder.
İkinci
hikâye, “Tenzil-i Rütbe”de Tolstoy’un derin insan sevgisi, hem de son
derece itici bir Guskov karakteriyle ortaya serilir. Hikâyenin dramatik
finaline kadar okur, Guskov’a belli bir sempatiyle yaklaşır, zavallılığına
rağmen onun bir alçak olmadığını düşünür.
Son
hikâye, “Toprak Ağasının Sabahı,” yazarının kişisel deneyimlerini yansıtır.
Romanın baş karakteri Nehlyudov, belli ki Tolstoy’un kendisidir: hayatını
köylülerine, iyiliğe ve erdeme hasretme düşüncesi ve eylemi Tolstoy’a
aittir.
Rusçadan
Türkçeye Hazal Yalın çevirmiş. Başarılı bir çeviri.
Rusçadan
yapılan çeviriler Rusya’da yaşayan biri olarak beni özellikle ilgilendiriyor.
Rus edebiyatının klasiklerini Türkçeden okuyan edebiyatseverlere senelerce
haksızlık edildiğini düşünüyorum. Okurlar senelerce bu eserlerin İngilizce,
Fransızca çevirilerinden yapılan çevirileri okudular. Yani tam anlamıyla
“tavşanın suyunun suyu”.
Teşekkürler,verdiginiz faydalı bilgiler için.Emeğinize sağlık.
YanıtlaSil