Moskova

Moskova

11 Ekim 2015 Pazar

Sahalin yolu


Nazan Bekiroğlu / Zaman

Anton Pavloviç Çehov, Sahalin adasına gitmeye karar verdiğinde edebi çevrenin dedikodularından, pırıltılı yaşamın aldatıcılığından bıkacak kadar şöhret kazanmıştı.

Üstelik kendisi de bir doktor olan Çehov, meselâ Tolstoy gibi sağlıklı biri değil, verem hastasıydı. Seyahate düşkün olmasına rağmen Asya'nın öbür ucunda, Pasifik Okyanusu'nda Rusya'nın bir sürgün kolonisi ve hapishane adası olan Sahalin'e yolculuk etmek ondan beklenecek son şeydi.

Henri Troyat, Mektupların Söylediği: Çehov isimli ayrıntılı biyografide bu seyahatin sebeplerini anlamaya çalışır. Ona göre Çehov “günlük yaşamının değişmezliğinden kopmak, başkalarından kaçarken kendinden kaçmak, büyük bir sarsıntıyla canlanmak gereğini duyuyordu. İçinde bulunduğu bezginlik ve her şeyi küçümseme aşamasında, ona bir şok tedavisi gerekti.” Çehov bu şoku Sahalin adasında yaşamayı umdu. Henri Troyat'ın ifadesiyle “Rus gerçeğini bütün korkunçluğu içinde görme gereğini” hissetti. Yanmak. Ve yeniden başlamak.

Döndükten bir süre sonra Sahalin Adası'nı yayınladı Çehov. (Eserleri arasında görece az şöhret kazanan bu eseri daha sonra ele alacağım.) Yolculuğun ada kısmı Çehov'un kitabında asıl ilgi ve araştırma alanını oluşturur. Fakat daha az hacimde olmakla birlikte yolculuğu anlattığı kısımlarda Çehov –bence- hikâyeci kişiliği, asıl kalemiyle çıkar karşımıza.

21 Nisan 1890'da başlayan yolculuk, Asya kıtasını bir baştan öbür başa kat edecek bir haritaya sahipti. Transsibirya demiryolunun henüz olmadığı o yıllarda günlerce süren seyahat boyunca defalarca tren, vapur, dört teker atlı araba değişti Çehov. Soğuk yüzünü kesti, üşümemek için üst üste iki pantolon giydi. Her sarsıntıyı göğsünde hissetti. Sırtı öyle ağrıdı ki, mola yerlerinde ne dik durabildi ne uzanabildi. Rusya'nın her türlü yüzünü gördü. Dilencilerin kafatasını parçalayan, bir kadının etekliğini almak için onu boğazlayan haydutlarla karşılaştı. Arabası kaza geçirdi. Yara almadan kurtuldu. İri damlalı yağmurlar, bardaktan boşanırcasına yağdı üzerine defalarca. “Uğuldamıyor ve gürlemiyor, sanki dibindeki tabutlara çarpıyor” dediği İrtiş ırmağının taşkınıyla yolu sular altında kaldı. Arabacıyla birlikte çamur deryaları arasında atları çekeledi. Konakladıkları köylerde Sibirya'nın sakinlerini tanıdı. Tatarlar, Polonyalılar, cezalarını çektikten sonra köylü statüsü kazanmış Yahudiler; bunların ırk farklılığına rağmen bir arada yaşayabildiğine dikkat etti. Kimi pisti bunların kimi temiz ve nazik. Yine de yiyecekler çoğu kez, müşkülpesent olmayan Çehov'un bile tadamayacağı kadar kötüydü. Bavulu delindi. Kiralık arabadan usanarak bir araba satın aldı. Tekerleklerin kendini kurtaramadığı çamurlu yollardan devam etti. İnsanın acizliğini uyaran rüzgârın ortasında arabanın onarılmasını beklediği de oldu, konaklama yerine yaya devam ettiği de. Arabanın girdiği her ormanda, bir tepe aşınca biteceğini zannetse de yeni bir orman çıktı yoluna. Yağmur ve soğuk olmadığında bu kez kendisini boğan bir toz ve rüzgârla karşılaştı. Manzarası karşısında büyülendiği Baykal kıyısında vapurun gelmesini üç gün tahtakuruları ve hamamböcekleri arasında bekledi. Saman yığınları üzerine uzanarak paltosunu başının altına koydu, ceketini üzerine çekti. Sibirya'nın şiirinin asıl Baykal'dan sonra başladığını, Amur ırmağına tutkun olduğunu yazdı mektuplarında. Volga'nın ateşli hayranlarına rağmen Yenisey gibi görkemli bir nehir görmemişti.

Her şey çok uzun sürdü. Hiç bitmeyecekmiş gibi. Yine de Çehov “Gri, amaçsız hayatı” aklına gelince hâlâ geri dönmeyi istemedi. Bütün bu sıkıntılardan garip bir hazla bahsetti. Yaşadığını hissetti. Sağlıklı insanların bile dayanamayacağı zorlu tabiat şartlarında son derece meşakkatli bir yolculuktu bu. Fakat kaderin garip cilvesiyle Çehov'un hastalıklarına açılan parantez ona bu seyahati tamamlaması için izin vermişti.


Sahalin adasını önce dayandığı küpeşteden gördü Çehov. Ardından da çalışmaya giden ya da oradan dönen mahkûmların zincir şakırtıları arasında ada toprağına ayak bastı. Cehennemin kapısındaydı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder