Necati
Güngör
Yıllar önceydi.
İlk gençlik yıllarımızı beyaz ipekli bir gömlek gibi kayısı
dalına asıverdiğimiz Malatya'daydık... Kitap tutkunu bir avuç liseliden
biriydim.
Hikâye ve romanlarını delice bir tutkuyla okuduğum
yazarlardan biri de Maksim Gorki'ydi. Kitapçı vitrinlerinde ne zaman bir yeni
bir kitabını görsem hemen satın alırdım.
Yine o kitaplardan biriydi işte. Adı, "Aşk
Rüyası". Kitabın kapağını üstat Maksim Gorki'nin palabıyıklı resimlerinden
biri süslüyordu.
Merhum pederin dükkânında bir köşeye çekilip birbirinden
güzel hikâyeleri elimden bırakmamacasına okuyorum.
Dükkân kalfamız da okumayı seven biriydi. Ama o kitap değil
de gazete okuruydu. Eline geçen gazeteleri spordan siyasete, okuyup bitirmeden
bırakmazdı. Dolayısıyla benim kitap okumalarıma da iyi gözle bakardı.
Bana çaktırmadan elimdeki kitabın kapak resmine dikkatle
bakmış olmalı ki...
"Bu Maksim Gorki, Alevi mi?" diye sordu.
"Bu Maksim Gorki, Alevi mi?" diye sordu.
Şaşırmıştım.
"Ne ilgisi var?" dedim. "Gorki bir
Rus!"
"Ne bileyim ben?" dedi. "Baksana şu
bıyıklarına! Bunlar Alevi bıyığı."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder