Moskova

Moskova

4 Ocak 2016 Pazartesi

İronik kader: Biz, bu filmi daha önce görmüştük/ M. Hakkı Yazıcı



Kaynak: TurkRus.com 

Vladimir İvanoviç, “Bir programın var mı, yeni yılı nasıl kutlayacaksın?” diye sordu.

Ne programım olacak; bir yerlere gidip eğlenmekten ve hatta sokaklarda dolaşmaktan bile çekinir olduk. Türkiye’ye gidip gelmek; pasaport kontrolü heyecanını bütün evraklarım tamam olsa bile bir daha yaşamak istemiyorum. Pek çok arkadaşımdan trafik polisine yakalanmak korkusuyla araba kullanmaktan kaçındığını duyuyorum.

“Programın yoksa bize gel, muhabbet eder, kendi aramızda mütevazi bir kutlama yaparız,” dedi.

Karısı kardeşine gitmişti, yalnızdı. Aklıma yattı, marketten bir şeyler alıp, birlikte onlara gittik.

Mutfaktaki masanın etrafına oturduk, televizyonu açtık.

***

Yeni yılı kutluyoruz, ama keşke beynimin içini kemiren düşüncelerden kurtulabilsem; içinde bulunduğum dost ortamının keyfini çıkarabilsem.

Takvimlerdeki rakamların değişmesiyle bütün dertlerin geride kalacağını, iyi bir yıl yaşayacağımızı umuyoruz safça. Ya da inanmaya çalışıyoruz.

Bunun bir anlam taşımadığını aslında hepimiz biliyoruz. Kendimizi avutuyoruz. Gerçekleri biliyoruz, ama yine de iyi dileklerde bulunuyoruz.

Geçtiğimiz yılbaşındaki dileklerimiz tutmadı. Ülkemizde neredeyse herşey başımıza yıkıldı! Yetmiyormuş gibi burada da ummadığımız dertler çıktı. 

Yazık oluyor bize, halkımıza, ülkemize... Yazık oluyor iki kere biz Rusya’da yaşayanlara… Bizim gibi hayatının yarısı ülkemizde, yarısı Rusya’da geçenlerin dertleri ne yazık ki dayanma sınırında.

Kötümser olmayı sevmiyorum; ancak bu yazı kötümser bir yazı mıdır, yoksa iyimser midir ona bile karar veremiyorum. Bardağın yarısı boş mu, yoksa dolu mu?

Niye oldu bütün bunlar?

Tavuk mu yumurtadan çıktı, yoksa yumurta mı tavuktan?

Gel de çık çıkabilirsen işin içinden.

Yaşamak mı zor, yoksa Rusça mı!?

***

Erken saatlerde oturup, atıştırmaya başlamıştık.

Televizyonda her yıl yeniden yeniden gösterilen, Sovyet döneminden kalma, 1975 yılında çekilen kült bir film var: “Ирония судьбы или с лёгким паром (İroniya Sudbı ili s löhkim param-Kaderin Cilvesi veya Sıhhatler Olsun)”.

Hoş, matrak bir komedi filmi… Kafa dağıtmak için iyi bir bahane.

Vladimir İvanoviç’e bu filmi Rusya’ya geldiğimden beri en az üç kere izledim,” diyorum; o, “Ben belki otuz kere izledim,” diyor.

Garip bir keyif mi alıyoruz, yoksa aynı filmi tekrar tekrar izlemek bize hep dayatılıyor mu?

Aslında filmin konusu farklı, hatta dediğim gibi sevimli bir komedi filmi; ama ismi bana memleket hallerini hatırlatıyor.

Filmin isminin doğru çevirisinde olduğu gibi durumumuz bir “İronik Kader” mi?

Biz, bu filmi daha önce kaç kere görmüştük, yeter artık diye haykırıp, isyan etmek istiyorum.

***

Tepkim kuşkusuz filme değil.

Rus Sinemasının önemli filmlerinden İroniya Sudbı filmlerinin birincisi olan İroniya Sudbı ili S Löhkim Parom (Kaderin Cilvesi ya da Sıhhatler Olsun) adıyla 1975 yılında gösterime girmişti.

Filmde yakında evlenecek olan genç Jenya’nın yılbaşı gecesi sauna sonrası aldığı fazla alkolün etkisiyle ve bir karışıklık  sonucunda farkında olmadan Moskova yerine Saint Petersburg’da kendi evinin aynı adresindeki bir başka eve gitmesi sonrası güzel Nadya ile karşılaşması ve başlarından geçen komik olaylar, duygusal bir yakınlığın başlaması konu alınıyor.

Bu filmde ayrıca Sovyet döneminin tek tip şehirleşmesi, tek tip mimari, binalar, hatta eşyalar ve yaşamın tekdüzeliğine de ince ince dokundurmalar var.

İroniya Sudbı, yediden yetmişe bütün Ruslar- bu arada benim gibi Rusya’da yaşayan Türkler tarafından bilinen, sevilen ve yılbaşı döneminin vazgeçilmez geleneği haline gelmiş, uzun süresine rağmen sıkmayan, eğlenceli ve sımsıcak bir romantik komedi filmi.

***

Kapı çalınıyor.

Kısa süreliğine bizim yan padiyezdden, diğer apartman girişimizden komşumuz Azeri Hüseyin gelmiş.

Girince bütün neşesini içeri salıyor: En sevimli haliyle yeni yılımızı kutluyor:

“Yeni iliniz mübarək!”diyor.

Seviyorum bu adamı da.

Tatlı tatlı konuşuyoruz. Ancak düşüncelerim yine beni rahat bırakmıyor.

Hüseyin’in yüzüne bakıyorum. İçimden düşünüyorum. Aşağı yukarı aynı yaşlardayız. Aynı zamanlarda askerlik yapmış olmamız kuvvetle muhtemel. O Sovyet ordusunda, ben Türk ordusunda…

Hani savaşın sıcağını da, soğuğunu da günahım kadar sevmem ya; “O zamanlar maazallah savaş falan olsaydı bu adamla karşı karşıya savaşacak mıydık yoksa!?” diye düşünüyorum.

Ne büyük saçmalık…

***

Saatler hızla geçiyor. Daldan dala atlayıp konuşuyoruz. Konuştuklarımız genellikle son zamanlarda yaşadıklarımız. Temennilerimiz hep herşeyin eskisi gibi iyi olması üzerine.

Eski yılı lanetle ite kaka kovalarken, saat gece yarısı on ikiye bir iki dakika kalmışken, geleneksel olarak her sene olduğu gibi Başkan Putin ekranlarda yeni yıl konuşmasını yapıyor.

Kısa bir konuşma.

"Sayın Rusya vatandaşları! Sayın dostlar! Birkaç dakika sonra yeni, 2016 yılını karşılamış olacağız. Geçmiş ile gelecek arasında olan bu mucizevi anın yaklaşması, çocukluktan tanıdık olan bir duygu. Onu sevinç, umut ve heyecanla bekliyor; en iyi ve aydınlık geleceğe inanıyoruz,” diye başlıyor.

Dikkat kesiliyorum. “Lütfen biraz ümit, bir iki tatlı söze çok ihtiyacımız var, lütfen!” diyorum içimden. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder