Kaynak: TurkRus.com
Vladimir İvanoviç, “Bir programın var mı, yeni yılı nasıl kutlayacaksın?” diye sordu.
Vladimir İvanoviç, “Bir programın var mı, yeni yılı nasıl kutlayacaksın?” diye sordu.
Ne
programım olacak; bir yerlere gidip eğlenmekten ve hatta sokaklarda dolaşmaktan
bile çekinir olduk. Türkiye’ye gidip gelmek; pasaport kontrolü heyecanını bütün
evraklarım tamam olsa bile bir daha yaşamak istemiyorum. Pek çok arkadaşımdan
trafik polisine yakalanmak korkusuyla araba kullanmaktan kaçındığını duyuyorum.
“Programın
yoksa bize gel, muhabbet eder, kendi aramızda mütevazi bir kutlama yaparız,”
dedi.
Karısı
kardeşine gitmişti, yalnızdı. Aklıma yattı, marketten bir şeyler alıp, birlikte
onlara gittik.
Mutfaktaki
masanın etrafına oturduk, televizyonu açtık.
***
Yeni
yılı kutluyoruz, ama keşke beynimin içini kemiren düşüncelerden kurtulabilsem;
içinde bulunduğum dost ortamının keyfini çıkarabilsem.
Takvimlerdeki
rakamların değişmesiyle bütün dertlerin geride kalacağını, iyi bir yıl yaşayacağımızı
umuyoruz safça. Ya da inanmaya çalışıyoruz.
Bunun
bir anlam taşımadığını aslında hepimiz biliyoruz. Kendimizi avutuyoruz.
Gerçekleri biliyoruz, ama yine de iyi dileklerde bulunuyoruz.
Geçtiğimiz
yılbaşındaki dileklerimiz tutmadı. Ülkemizde neredeyse herşey başımıza yıkıldı!
Yetmiyormuş gibi burada da ummadığımız dertler çıktı.
Yazık
oluyor bize, halkımıza, ülkemize... Yazık oluyor iki kere biz Rusya’da
yaşayanlara… Bizim gibi hayatının yarısı ülkemizde, yarısı Rusya’da geçenlerin
dertleri ne yazık ki dayanma sınırında.
Kötümser
olmayı sevmiyorum; ancak bu yazı kötümser bir yazı mıdır, yoksa iyimser midir
ona bile karar veremiyorum. Bardağın yarısı boş mu, yoksa dolu mu?
Niye
oldu bütün bunlar?
Tavuk
mu yumurtadan çıktı, yoksa yumurta mı tavuktan?
Gel de
çık çıkabilirsen işin içinden.
Yaşamak
mı zor, yoksa Rusça mı!?
***
Erken
saatlerde oturup, atıştırmaya başlamıştık.
Televizyonda
her yıl yeniden yeniden gösterilen, Sovyet döneminden kalma, 1975 yılında
çekilen kült bir film var: “Ирония судьбы или с лёгким паром (İroniya Sudbı ili
s löhkim param-Kaderin Cilvesi veya Sıhhatler Olsun)”.
Hoş,
matrak bir komedi filmi… Kafa dağıtmak için iyi bir bahane.
Vladimir
İvanoviç’e bu filmi Rusya’ya geldiğimden beri en az üç kere izledim,” diyorum;
o, “Ben belki otuz kere izledim,” diyor.
Garip
bir keyif mi alıyoruz, yoksa aynı filmi tekrar tekrar izlemek bize hep
dayatılıyor mu?
Aslında
filmin konusu farklı, hatta dediğim gibi sevimli bir komedi filmi; ama ismi
bana memleket hallerini hatırlatıyor.
Filmin
isminin doğru çevirisinde olduğu gibi durumumuz bir “İronik Kader” mi?
Biz,
bu filmi daha önce kaç kere görmüştük, yeter artık diye haykırıp, isyan etmek
istiyorum.
***
Tepkim
kuşkusuz filme değil.
Rus
Sinemasının önemli filmlerinden İroniya Sudbı filmlerinin birincisi olan
İroniya Sudbı ili S Löhkim Parom (Kaderin Cilvesi ya da Sıhhatler Olsun) adıyla
1975 yılında gösterime girmişti.
Filmde
yakında evlenecek olan genç Jenya’nın yılbaşı gecesi sauna sonrası aldığı fazla
alkolün etkisiyle ve bir karışıklık sonucunda farkında olmadan Moskova
yerine Saint Petersburg’da kendi evinin aynı adresindeki bir başka eve gitmesi
sonrası güzel Nadya ile karşılaşması ve başlarından geçen komik olaylar, duygusal
bir yakınlığın başlaması konu alınıyor.
Bu
filmde ayrıca Sovyet döneminin tek tip şehirleşmesi, tek tip mimari, binalar,
hatta eşyalar ve yaşamın tekdüzeliğine de ince ince dokundurmalar var.
İroniya
Sudbı, yediden yetmişe bütün Ruslar- bu arada benim gibi Rusya’da yaşayan
Türkler tarafından bilinen, sevilen ve yılbaşı döneminin vazgeçilmez geleneği
haline gelmiş, uzun süresine rağmen sıkmayan, eğlenceli ve sımsıcak bir
romantik komedi filmi.
***
Kapı
çalınıyor.
Kısa
süreliğine bizim yan padiyezdden, diğer apartman girişimizden komşumuz Azeri
Hüseyin gelmiş.
Girince
bütün neşesini içeri salıyor: En sevimli haliyle yeni yılımızı kutluyor:
“Yeni iliniz mübarək!”diyor.
Seviyorum
bu adamı da.
Tatlı
tatlı konuşuyoruz. Ancak düşüncelerim yine beni rahat bırakmıyor.
Hüseyin’in
yüzüne bakıyorum. İçimden düşünüyorum. Aşağı yukarı aynı yaşlardayız. Aynı
zamanlarda askerlik yapmış olmamız kuvvetle muhtemel. O Sovyet ordusunda, ben
Türk ordusunda…
Hani
savaşın sıcağını da, soğuğunu da günahım kadar sevmem ya; “O zamanlar maazallah
savaş falan olsaydı bu adamla karşı karşıya savaşacak mıydık yoksa!?” diye
düşünüyorum.
Ne
büyük saçmalık…
***
Saatler
hızla geçiyor. Daldan dala atlayıp konuşuyoruz. Konuştuklarımız genellikle son
zamanlarda yaşadıklarımız. Temennilerimiz hep herşeyin eskisi gibi iyi olması
üzerine.
Eski
yılı lanetle ite kaka kovalarken, saat gece yarısı on ikiye bir iki dakika
kalmışken, geleneksel olarak her sene olduğu gibi Başkan Putin ekranlarda yeni
yıl konuşmasını yapıyor.
Kısa
bir konuşma.
"Sayın Rusya vatandaşları! Sayın dostlar! Birkaç
dakika sonra yeni, 2016 yılını karşılamış olacağız. Geçmiş ile gelecek arasında
olan bu mucizevi anın yaklaşması, çocukluktan tanıdık olan bir duygu. Onu
sevinç, umut ve heyecanla bekliyor; en iyi ve aydınlık geleceğe inanıyoruz,”
diye başlıyor.
Dikkat
kesiliyorum. “Lütfen biraz ümit, bir iki tatlı söze çok ihtiyacımız var,
lütfen!” diyorum içimden.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder