Lev Tolstoy ile Fyodor Dostoyevski arasındaki
karşılaştırmalar, tüm dünyadaki Rus edebiyatı hayranlarının zihnini meşgul eden
tükenmez bir temadır. 19. yüzyılın iki önemli ustası, bugün hâlâ üzerinde
çalıştığımız, tartıştığımız, analiz ettiğimiz şaheserlere imza attılar. Ama
birinin diğerinden daha iyi olduğunu kesin olarak söyleyebilir miyiz?
Yaratıcılıklarının iplerini çözerek, tarzlarını, yaklaşımlarını ve
felsefelerini derinlemesine inceliyor ve cevabı bulmaya çalışıyoruz.
1.
Konular: psikolojik derinlikler ve destansı tuvaller
Tolstoy ve Dostoyevski, fikirlerini somutlaştırma biçimleri
bakımından birbirinin zıttıdır:
- Fyodor Mihayloviç, insan ruhunu araştıran bir araştırmacı
gibi, kahramanlarının çırpınışlarını, iç çatışmalarını gözler önüne seriyor.
İster Suç ve Ceza, ister Karamazov Kardeşler olsun, romanları entelektüel
arenalardır. Burada iyilik, kötülük, inanç ve şüphe çarpışır. Her sayfa,
yüreğimize dokunan varoluşsal sorulara doğru atılmış bir adımdır.
-Tolstoy görkemli öykülere tutkuyla bağlıdır. Savaş ve
Barış ile Anna Karenina adlı
eserleri yalnızca bireysel kahramanların değil, aynı zamanda bütün
çağların, toplulukların ve ulusların kaderlerine ışık tutuyor. Bunlar sıradan
romanlar değil; tarihsel bağlamın, toplumsal dramların ve doğayla bağlantının
birincil rol oynadığı panoramalardır.
Dostoyevski bizi iç gözlemin uçurumuna sürüklerken, Tolstoy
tüm bir evreni kapsayan anıtsal bir şey sunar.
2.
Stil: Ayrıntılar ve Dram
-Lev Nikolayeviç gerçekliğin en küçük yönlerini ustalıkla
yeniden üretiyor. Bir kapının gıcırdamasını, bir mum ışığını bile tasvir edişi,
okuyucuyu geçmiş yüzyıllara götürebiliyor. Günlük yaşamın doğal ve pitoresk
görüntüleri bizi çağa bağlayan bir portal haline geliyor.
- Dostoyevski'nin başka bir amacı var. Detaylara dalmaktan
kaçınıyor ve doğrudan olayın derinliklerine iniyor. Onun üslubu, karakterleri
umutsuzlukla umut arasında sıkıştıran, gerilimli diyalogların ve çatışmaların
gücüyle dolu bir fikir fırtınasıdır. Eserlerinin atmosferi yoğun, karanlık ve
nüfuz edicidir.
Tolstoy gerçekçi yaşam vahaları yaratırken, Dostoyevski
bizi insan duygularının ve gerilimlerinin kaosuna fırlatır.
3.
Karakterler: Yaşayan İnsanlar ve Felsefi Semboller
-Tolstoy'un karakterleri şaşırtıcı derecede gerçeğe
yakındır. Karmaşıktırlar, çok katmanlıdırlar, yaşarlar, hata yaparlar,
değişirler. Piyer Bezuhov manevi deneyimler aracılığıyla hayatının anlamını
arar, Anna Karenina toplumun zincirlerinden kurtulmaya çalışır ama trajik bir
şekilde yenilgiye uğrar. Onlar da bizim gibiler.
-Dostoyevski’nin dünyalarında karakterler daha çok
semboliktir. Raskolnikov vicdan mücadelesinin canlı bir örneğidir. Prens Mışkin
saf erdemi temsil ediyor. Bu tür imgeler bizi günlük hayattan çok felsefi
kavramlara sürüklüyor.
Tolstoy’un kahramanları insanlığın aynasıysa,
Dostoyevski’nin kahramanları da varoluş ilkelerinin anahtarlarıdır.
4.
Fikirler: Yaşamın anlamı ile özün anlamı arasındaki fark
- Dostoyevski'nin romanları bir meydan okumadır. Bunları
okurken kendimizi Tanrı'yı, gerçeği, kurtuluşu ve günahı aramanın karanlık
labirentlerinde buluyoruz. Eserleri kesin olarak cevaplanamayan sorular ortaya
koyuyor.
-Tolstoy anlamlı yaşamayı öğretir. İnsanın toplumla,
doğayla ve kendisiyle uyumunu yansıtır. Eserleri hayatın nasıl yüce bir şeye
dönüştürülebileceğini gösteriyor.
Dostoyevski, ışığı görebilmemiz için acıyı ve karanlığı
ortaya koyarken, Tolstoy bize halihazırda var olan dünyayı takdir etmeyi
öğretir.
Ve...En
üstte kim var?
Bu soruya kesin bir cevap vermek mümkün değildir. Her şey
ne aradığınıza bağlı:
-Duygu, heyecan, felsefe ve yoğun dram mı istiyorsunuz?
Dostoyevski'nin büyüsüne kapılacaksınız.
-Destansı, geniş anlatımlı ve ayrıntılı hikayelere aç
mısınız? Tolstoy'u kesinlikle seveceksiniz.
Seçim yapmak yerine her ikisinin de dünyasına dalın. Hem
Tolstoy hem de Dostoyevski, içinden bambaşka bir insan olarak çıkacağınız bir
yolculuk sunar. Büyüklükleri, her birinin bize insan varoluşunun eşsiz bir
yönünü göstermesi gerçeğinde yatmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder