Moskova

Moskova

4 Haziran 2020 Perşembe

Nâzım Hikmet’ten bilinmeyen bir şiir daha: Posta Güvercini




M. Melih Güneş




Henüz başka bir yayında rastlamadığım şiir, şairin memleketinde 66 yıl sonra ilk kez gün ışığına çıkıyor...

Nâzım Hikmet 1954 baharında Budapeşte'de, Tuna Nehri'nde bulunan Margit adasında kalırken, okullarınca seçilen birkaç öğrenci, 16 Nisan'da kendisini ziyaret eder. Öğrenciler ayrılırken Moskova'daki akranlarına iletmesi için yazılan mektupları şaire teslim ederler (S. Develioğlu, Nazım'ın Macar Toprağı, İletişim Yayınları, İstanbul, 2004, s.77-80).

Çocuklardan birinin, şairin oğlu Memed'e iletmesi için yazdığı mektup, bilindiği gibi

"Çocukken postacı olmak isterdim.
Muradıma, Macaristan'da erdim, ellisinde.
Çantamda bahar.
Çantamda Tuna'nın pırıltısıyla,
                                    kuş cıvıltısıyla,
taze çimen kokusuyla dolu mektuplar.
Moskova'ya Budapeşte'den,
            çocukların çocuklara mektupları."
dizeleriyle  "Postacı" şiirinin esin kaynağı olmuştur.

"Moskova'da mektupları birer birer
kendim dağıtırım adreslerine.
Yalnız Memedimin mektubunu götüremem yerine,
hattâ yollıyamam.
Nâzım'ın oğlu,
haramiler kesmiş yolu,
                                   mektubumu vermezler."
Dizeleriyle şiirini bitirerek 1954 Mayısı'na tarihler.
Peki diğer mektuplar nelerdir, kimdendir?

"Nâzım Hikmet'in Ellerinin İzinde" adlı kitabım üzerinde binden fazla kitapla haşır neşirken, Nâzım Hikmet'in Türkmenistan'da 1956 yılında yayımlanmış iki şiirlik "Posta Güvercini" adlı kitabında, biri "Postacı" olmak üzere  "Posta Güvercini" adında hiç tanıdık olmayan bir şiiriyle daha karşılaşmıştım.

Türkiye'de varlığı bilinmeyen "Posta Güvercini"nin Rusça çevirisinin Moskova'da, 1 Haziran 1954 tarihli Pionerskaya Pravda gazetesinde, Türkçe'sinin ise Bulgaristan'da, 4 Ağustos 1954 tarihli Eylûlcu Cocuk adlı dergide yayımlandığını dikkatli bir araştırma sonucunda öğrendim. Arkadaşım Fikriye Bulunmaz ve Nesrin Sipahi Kıratlı'nın özverili yardımlarıyla 1 yıl sonra şiirin Türkçesine de ulaşabildim.

Hece ölçüsüyle yazılmış, Türkçesi yirmi beş dörtlük olan şiirin yirmi altı dörtlükten oluşan Türkmence ve önemli Sovyet şairlerinden Samuel Marşak'ın yaptığı Rusça çevirilerinde, küçük de olsa önemli sayılabilecek farklılıklar bulunmakta.

Henüz başka bir yayında rastlamadığım şiir, şairin memleketinde 66 yıl sonra ilk kez gün ışığına çıkıyor (Eylûlcu Cocuk'ta, "Posta Güvercini" adlı şiirin bulunduğu aynı sayfada "En küçük okuyuculara" başlığı altında, Nâzım Hikmet'e aitliğini henüz kesinleştirmediğim "Bil Bakalım!" ve "Olur mu Bu?" adlı iki çocuk şiiri daha vardır.). Hece ölçüsüyle yazılmış, Türkçesi yirmi beş dörtlük olan "Posta Güvercini"nin yirmi altı dörtlükten oluşan Türkmence ve önemli Sovyet şairlerinden Samuel Marşak'ın yaptığı Rusça çevirilerinde, küçük de olsa önemli sayılabilecek farklılıklar bulunmakta.

Şiir ayrıca aşağıdaki linkten de dinlenebilir:



Posta Güvercini
Uçan posta güvercininin
Gagası nar çiçeği alı,
Kanatları var, kuyruğu var
Ayakları sanki kınalı. 

Eğer konarsa bu güvercin
Yol kenarında gül dalına,
Güller solup aşağı düşmez
Açarlar yine al alına. 

Şüphesiz ki Nâzım Hikmet'in
Ne kanadı, ne kuyruğu var.
Ve üstelik ufak değilim
Gül dalına konacak kadar. 

Ben değilim posta güvercini
Umudum yok uçacağımdan,
Lâkin duydum onun sevincini
Budapeşte'ye vardığım zaman. 

Margit adasında, çocuklar-
Macaristan'ın kızı, oğlu,
Size mektuplar gönderdiler
Çantam bu mektuplarla dolu. 

Elbette açmadım onları
Hakkım yoktu, yapmadım bunu,
Fakat bana her piyoner
Okudu kendi mektubunu. 

Neler yazmış piyonerlere
Kardeş memleketten piyoner?
Bunlar Sovyet çocuklarını
Elbette alâkadar eder. 

Yüzünde ciddiyet okunan
Bir piyoner Endre Sutson,
Bütün yüreğini vererek
Bakın size neler yazıyor: 

"Macar piyoneri, sizlere
Tuna'dan selam gönderiyor,
Sovyet piyoneri daima
Hepimize örnek veriyor. 

Fakat herkese örnek olmak
Hiç de kolay değil şüphesiz,
Yoldaşlar, al bayrağınızı
Kaldırın en yükseklere siz!" 

Bakın küçük Alitse Horvat
Size nasıl hitab ediyor:
"İşim çok. Sınıf, gazeteyi
Bana emanet etti, diyor.

Çocuklar, makaleyi sık sık
Değiştirmemi istiyorlar,
Yoksa duvar gazetemizde
Materyaller kötü, diyorlar. 

Hem bana bir isim taktılar:
Emsali görülmemiş haylaz!
E, makale nerede bulayım?
Lütfen, nasihat verin biraz." 

Piyoner, oku, yardım düşün
Söyle çaresini bu işin,
Biz de bir yandan okuyalım
Mektubunu Mariya Kiş'in:

"Boyunbağımız bayraktır
Yürüyoruz ileriye biz,
Nasıl mertçe yürüdülerse
Kırk sekizde dedelerimiz." 

İşte Şandor'un satırları:
"Evvelce efendiler vardı,
Ve futbol oyununu yalnız
Onların çocukları oynardı. 

Şimdi ise biz oynuyoruz
Artık halk sporu oldu futbol,
Dün bizim mektep sahasında
Tek başıma attım iki gol. 

Siz Macaristan takımının
Şanını duydunuz herhalde,
Elbet ben de oynıyacağım
Millî takımda, istikbalde. 

Ve son olarak birkaç satır
Poloni'nin de mektubundan:
"Bilmem ki ne zaman gelecek
Moskova'yı göreceğim an?

Şimdi açlık yok, kuraklık yok
Macaristan toprakları hür,
Bunlar için her şeyden çok
Sovyet Ordusuna teşekkür!" 

Yoldaşlarım! Bu mektuplardan
Verdiğim parçacıklar yeter,
Daha fazla verecek olsam
Belki beni tenkit ederler.

Halbuki benim posta çantam
Mektup dolu ağzına kadar,
Fakat bunların hepsi için
Gazetenin sayfaları dar. 

Fakat duyduğum saadeti
Mümkün değil anlatmak dilden
Çünkü onlar ve sizler için
Posta güvercini oldum ben! 

Şüphesiz ki Nâzım Hikmet'in
Ne kanadı, ne kuyruğu var,
Ve üstelik ufak değilim
Gül dalına konacak kadar. 

Lâkin uçuruverdi beni
Çelik kanatlı motor, yaman,
Bir güvercin sevinci duydum
Ak Tuna'yı geçtiğim zaman.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder