Moskova

Moskova

5 Mayıs 2016 Perşembe

Günümüz Rus Yazını


Antal Szerb
( Dünya Yazın Tarihi isimli kitabından)

GELECEKÇİLİK

Daha sonra, bir süre için Sovyet Cumhuriyeti'nin resmi şiiri olan Rus gelecekçi (fütürizm) hareketi, tıpkı Batılı izmcilikleri gibi, Dünya Savaşı'nın patlamasından önce yola koyulmuştur. Mayakovski, Hlebnikov ve arkadaşları manifestolarını 1912 Aralık'ında yayımladılar; bunun adlarından biri de Kamuoyunun Tokatlanışı idi ve bir yığın başka konunun yanı sıra şunu söylemektedirler: Geçmiş dardır. Akademi ve Puşkin bir hiyeroglif gibi anlaşılmazdırlar. Puşkin'i, Dostoyevski'yi, Tolstoy'u vb. güncelliğin gemisinden atmak gerekir... Ve de eğer satırlarımız arasında şimdilik mantıklı us ve sağlıklı beğeninin kimi pis izleri kalsa da, artık Üzerlerine Yeni Güzelliğin ilk ışınları düşmektedir... "

GÖÇMENLER, SMELYOV, BERDYAYEV

1917 Devrimi Rus yazınını iki bölüme ayırdı. Kentsoylu yazarların büyük bölümü, örneğin, Mereskovski, Bunyin, Andreyev, Artsübaşev yurtdışına kaçtılar ve çalışmalarını burada sürdürdüler. Rus göçmenlerinin önemli bir yazını vardır. Mereskovski ve Bunyin'in yanı sıra Rusya'yı ancak 1922'de terk eden İvan Smelyov (1873-1950) göze çarpar. Simgeci, lirik bir ses tonuna sahip romanlarında (Ölülerin Aydınlığı, 1927; Çotukların Yanında, 1929) devrimin yarattığı yıkıntıları yazar, derken, sıcak çocukluk çağı anılarıyla eski Moskova'yı canlandırır. Nikolay Berdyayev (1874-1948) Solovyov'un öğrencisidir; modern bunalım yazınının ve kötü kehanetlerde bulunan tarih felsefesinin geliştiricisidir. Yeni Ortaçağ (1924) adlı romanında halklar göçü çağının barbar yıllarının geri geleceği kehanetinde bulunur, Avrupa' da bilek gücü egemen olacak, silahlı çeteler birbirinin yerini alacaktır; ta ki sonunda yıkıntılar üzerinde yeni bir Hıristiyanlığın, yenilenmiş Katolik Kilisesi'nin egemenliği ele geçireceği güne dek.

OZANLAR

Yurt içinde, Rusya' da, 1917'den 1919'a dek süren kanlı dönemde yazın hiç yoktur. Yeni dünyada, yine de, yavaş yavaş yazınsal yaşam yola koyulur; önceleri kitap basımını düşünmek bile olanaksız olduğu için ozanlar kahvehanelerde toplanırlar ve birbirlerine ve ilgilenen kişilere şiirlerini okurlar. Sovyet yazınının bu ilk döneminde yalnızca lirik ozanları vardır: Onikiler'in ozanı Blok, gelecekçi Gumilyov ve başyapıtlarını savaştan önce yazmış bulunan ve Sanat Birliklerine'yi ve ünlü Günlük Buyruk'unu yazan Mayakovski: "Piyanoları sokağa çıkarın ... " Ve en başta da Sergey Yesenin (1895-1925).

YESENİN

Yesenin gelecekçi değildi, devrim de onu pek esinlememişti; halk kökenli bir "atasal yetenek" tir, şaşılası, baştan aşağı duyguyla dolu görüntü imgelemidir onu ozan yapan, Attila Jozsefi anımsatır. Tuttuğu yola görünümlerin zenginliği yüzünden imgecilik adı verilir. Kent proleteri değil, köy ozanıdır, şiirlerinde sonsuzluğa dek yitirilmiş idile ağıt yakar. 1920 ve 22 arasında Moskova'da devrimci ve bohem sanatçıların prensi odur. Daha sonra, ünlü dansçı Isadora Duncan ile evlenir, onunla Avrupa'yı dolaşır, sürekli olarak içer ve kendisini çok talihsiz bulur, ta ki 1925'te intihar edinceye dek. Dört büyük devrimci lirik ozanın yazgısı çok hüzünlüdür: Blok 1919'da açlıktan ölmüştür, Gumilyov 192l'de bir karşı-devrimci olarak idam edildi, Yesenin intihar etti ve ölü Y esenin'i intihar gibi eski bir burjuva ve romantik tavrı seçtiği için ağır bir biçimde yargılayan Mayakovski'nin kendisi de 1930'da intihar etti; üstüne üstlük en kentsoylu, en köhne türden bir romantik nedenden dolayı: Sevda acısından. Öğrencisi olan katı proleter Bezimenski, Mayakovski'nin ölümü üzerine yazdığı şirinde şöyle haykırır: "Ama senin içinde de, Mayakovski, senin içinde de bir Dante vardı, seni gidi orospu çocuğu!"

PROLETER SANAT!

Proletkult örgütü proleter topluma uyan proleter sanatı oluşturmak için 1920'de oluştu. Bu sıralar yararının kendisine göre kuramsal tartışmalar çok daha fazladır ve Sovyet yazınının daha sonra iyice keskinleşecek olan temel sorunu bu sıralarda iyice oluşur; bu yüzden, eğer burada sözünü edecek olursak, yerinde bir iş yapmış oluruz. Sorun tüm basitliği içinde şudur: Proleter diktatoryasında yazın ve politika arasındaki ilişki nasıl olsun? Ta başlangıçtan beri iki akım birbiriyle savaşım içindedir ve iktidarda birbirini izler. Takınılan tutumlardan biri proleter sanatçılar adı verilen sanatçılarınkidir, Marksçı öğretilerin yazına tutarlı bir biçimde uygulanmasıdır: Yazın tam anlamıyla toplumun bir parçası olduğu için proleter toplumun sanatı da yalnızca proleter sanat olabilir, yani proleterlerin proleterler için yazması biçiminde olabilir. Bu yazının konusu devrimin güncelliğini korumak ve çalışmayla geçirilen yaşamdır. Alabildiğine aktivist, tezlidir: Amacı okuyucuyu katman savaşı ve kolektif çalışma konusunda eğitmektir. Bireyden söz edemez, her zaman için yalnızca topluluktan söz edebilir. Yazındaki özgürlü­ğe bir son vermek gerekmektedir, saygın devlette üretimin tüm öteki dalları gibi yukarıdan gelecek buyruklara uymalıdır. Kentsoylu ve soylu geçmişin geleneklerinden tümüyle kopması gerekir; yeni yazın için tarih yoktur. Bu, "aşırıların" takındığı tutumdur.

YOL ARKADAŞLAR!

Öteki tutum Troçki'nin de temsil ettiği "ılımlılar"ınkidir; eski yazının ve kültürün değerlerini kurtarmak ve proleter toplumunda özümsemek gerektiğini savunur. Sanatçı kişiliğinden cayamaz ve özgürlük olmaksızın yaşayamaz; amacı anlatmak ve betimlemektir; tezlilik değil de güzellik ve doğruluktur en önemli olan. Yazın yalnızca proletaryanın malı değildir, içinde intellectueller ve köylü halk da dile gelebilir. Kendileri proleter olmayan, ama yine de yeni devlet düzeninden yana olan bu yazarlara "yol arkadaşları" adı verilir.

SERAPİON KARDEŞLER

Öyleyse, gördüğümüz gibi, kentsoylu uygarlığının sanatla ilgili iki tutumu, aktivist ve estet tutum Sovyet yazınında da hiç deği§meksizin yer alıyor. Yol arkadaşları ilkin Serapion Kardeşler adı altında örgütleniyorlar (bu ad E. T. A. Hoffmann'ın bir öyküsü­ ne göndermede bulunuyor), Gorki koruyucularıdır, ilk manifestolarını 1922'de yayımlıyorlar ve pek çok şeyin yanı sıra şunları söylüyorlar: "Sanat yaşam gibi bir gerçekliktir. Ve yaşam gibi onun da amacı ya da anlamı yoktur: Varlığının nedeni olmamayı bilmemesidir."

LEF

Aşırı proleter yazarların örgütü LEF, Mayakovski'nin yönetimindeki gelecekçilerden 1923'te oluşur. Paradoksları ilk kamu ozanı Whitman'ınkiyle aynıdır: Kamusal bildiriyi kamunun anlayamayacağı karmaşık bir modem biçimle açıklarlar. İşte, LEF manifestosunun Mayakovski'nin şiirini nasıl belirlediğine bir örnek: "Yoğun bir biçimde toplumsal bakı§ açısına dayalı şiirde çok sesli tartım girişimi"; Pastemak'ınki ise "devrimci sorunlar için dinamik bir düzenleme uyarlamasıdır".

KONULAR

Roman ve oyun yazımı da yavaş yavaş yola koyulur. Yeni Rus anlatısının ve oyununun iki temel konusu vardır: Bunlardan biri dramatik açıdan korkunç zengin tarihine bir göz atış, öteki ise geleceğe göz atı§tır, sanayinin gelişmesini, sosyalist üretimin utkusunu göstermektir. Sovyet düzyazısının ilk dönemine bilerek uygulanan çiğ, devrimci bir ses tonu egemendir; karakterleri atalardan kalma tutkular devindirir, canlı, izlenimci biçem, gücü, yenilmez yaşama sevincini anlatmaya çabalar.

İVANOV

Bu akımın en karakteristik temsilcisi Vsevolod İvanov' dur ( 1895-1963) . Öykülerinde ve oyunlarında (Zırhlı Tren) Sibirya'daki devrimde edindiği izlenimleri anlatır. Bunun yanı sıra, belli bir tezli gerçekçilik de gelişir; kolektif çalışmayı övmek üzere stereotip karakterlerle, örneğin erkeksi, çelik gibi kasları olan parti üyesine ve özgür seviden yana ve içgüdülerin yaşanmasını engelleyen kentsoylu önyargılan değersiz bulan cesur kadın yoldaşa vb. yer veren romanlar yazılır. Bu yapıt türünün en karakteristik romanı Fyodor Gladkov'un (1883-1958) Çimento'sudur.

İKİNCİ DÖNEM

Yirmili yıllar boyunca Sovyet anlayışının başlangıçtaki katı Püritenliği bir parça yumuşar. 1922'de Yeni Ekonomik Program NEP yürürlüğe konur; bu program bireysel girişime yeniden izin verir ve belli bir ölçüde kapitalist üretim ve tüketim biçimlerine geri döner. Kimileri paraya kavuşur ve iyi yaşamaya başlarlar, yaşam genel olarak daha aydınlık ve katlanılır olur. Bu dönüşüm yazında da görülebilir, 1925'te Komünist Partisi'nin merkez kurulu proleterlere karşılık yol arkadaşlarından, estetlerden yana karar alır. "Yazının," der bu karar, "geçmişin kültürel mirasına ve yazının uzmanlarına karşı düşüncesizce ve küçümsercesine tutum sergilemesi doğru değildir. Yapay bir bi­ çimde, limonlukta proleter yazını üretmek isteyenlerin bu çabalarıyla savaşmaları da gerekir." Estetler yeni bir güç edinmiş olurlar, yeni bir romantik akım baş gösterir ve Sovyet yazınının en ilginç yaratılan bu sırada ortaya çıkar, yeni yazarların kişiliği bu sırada oluşur.

ZAMYATİN

Serapion Kardeşlerin önderi Yevgeni Zamyatin' dir (1884-1937) . Başyapıtı Rusya' da yayımlanmamıştır; çünkü XXIII. yüzyılın kolektif toplumundan söz etmekte ve bu şeffaf ütopya Rus sistemini sert bir biçimde eleştirmektedir; kitap uzun süre anti-bolşevik basının elinde büyük bir gerekçe olmuştur. Zamyatin 1932'de Rusya'yı terk etti ve Paris'e sığındı.

PİLNYAK

Boris Pilnyak (1894-1987, kentsoylu ailedendir) Remizov ve Beliy'in karmaşık, halkçı-romantik biçeminin sürdürücüsüdür. Batılı insana bu ses tonu sel gibi boşanan lirizmiyle ve şaşırtıcı ara tümceleriyle hoş bir biçimde Stern'i ve Jean Paul'ü, romantizmi anımsatır. Pilnyak yeni Ruslar arasında her durumda en özgün yetenektir. Lidiya Seyfullina (1889-1954, köylü ve Tatar bir aileden gelmektedir) 1921 'de yayımladığı ve Rus toplumunun büyük bir sorunuyla, küme halinde dolaşan yabanıllaşmış çocuklarla ilgili öyküleriyle büyük bir başarı kazandı.

BABEL

İsaak Babel'in (1894-1941, Yahudi bir tüccar ailenin çocuğudur) Atlı Ordu adlı kitabı (1927) Bugyonniy'in ordusu üzerine iyiliğin ve sevginin birden ortaya çıkan ışınlarını evrensel suç ve pislik üzerinde Gorki'ce yansıtarak romantik bir tablo sunar.  

PASTERNAK

Boris Pasternak (1890-1956) seçkin bir aileden gelmektedir ve seçkin bir kültüre sahiptir. İnatçı bireyselliği dolayısıyla pek çok saldırıya uğramıştır, ama 1934'teki Yazarlar Kongresi'nde resmen Sovyetlerin yaşayan en büyük yazarı seçilir.

YERGİ

Yeni romantiklerin yanı sıra bu dönemin en ilginç yazınsal çizgisi satiradır. Rusların kendini suçlama ve sergileme eğilimini, geçen yüzyılın yazınının büyük geleneğini diktatörlük de yok edemedi. Günümüz yaşamının itici olgularıyla çok eğlenceli ve yaygın bir yazın ilgilenmektedir.

ROMANOV

Yazarlar alay silahını en başta yeni yaşama uyum sağlayamayanlara, kentsoylu geleneklerden bir türlü kurtulamayanlara yöneltiyorlar; Pantyeleymon Romanov'un (1885- 1938) romanları ve öyküleri bunlardan söz eder. Bunlardan Üç Çift İpek Çorap Macarca'ya da çevrildi; Batılı okuyucu bu romandan insanların ve kadınların Moskova'da da Peşte' deki gibi oldukları sonucunu çıkarır. Romanov seviye ilişkin anlayışın değişmesi ve onun ruhsal etkileri üzerine çok eğlenceli öyküler yazmıştır.

İLF VE PETROV

İlya İlf (1897-1937) ve Yevgeni Petrov (1903-1942) benzeri biçimde eski dünyanın kalıntılarıyla, özellikle de hiç bitmeyen ve yok edilemeyen kalıntılarıyla, bencillikle ve açgözlülükle alay eder, her yapıtı birlikte yazmaktadırlar. Macarca'ya da çevrilmiş olan romanları 12 Sandalye'nin (1927) kahramanı üçkağıtçı Ostap Bender Rusya' da o denli büyük bir güncellik kazanmıştır ki romanın sonunda ölmüş olan Bender'i hemen bir sonraki romanlarında yeniden canlandırmışlardır.

KATAYEV

Valentin Katayev'in ( 1897-1986, yol arkadaşıdır) Zimmetçiler adlı romanı artık yeni yaşamın yozluklarına cephe alır. Kitaptan anlaşıldığına göre, Sovyetler Birliği'nde de namuslu yollarla elde edilmemiş olan büyük paralarla pek güzel, tümüyle bir beyefendi gibi ve tümüyle budalaca yaşanabilir. Öyle görünüyor ki, yeni Rus yazınının mizahçıları, sol kanadın beklentisinin tersine, yazınsal geleneklerden pek kopmamışlardır, hatta büyük usta Gogol'ün her birinin üzerindeki olumlu etkisi pek güçlü bir biçimde duyumsanmaktadır: Alaycıdırlar ve aynı zamanda dünyanın insanın yüreğine korku salan yanını görünce dehşete kapılmaktadırlar.

EHRENBURG

İlya Ehrenburg'u da (1891-1967) her ne denli Sovyet yazınıyla bağlantısı öteki yazarlara göre daha gevşek olsa da mizahçılar arasında anabiliriz onu; bolşevizmden yana tutum almaya pek geç karar vermiştir, yaşamının büyük bölümünü yurtdışında geçirir ve büyük başarıyı Rus değil de Yahudileri konu alan Lasik Roitschwantz ile kazanmıştır; ama Mihail Likov adlı romanı Rusya'nın yaşamı üzerine çok ilginç ve önyargısız bir görüntü çizer.

YENİ GERÇEKÇİLİK

Sovyet Rusya'sı her ne denli ayrı, Avrupa dışı bir dünya olsa da, her ne denli Avrupa'ya kapalı olsa da, gizemli bir kılcal damar sistemi yasası geçerlidir ve tüm Rus yazınında da Ortak Avrupa yazınındaki değişimler gerçekleşmektedir. Yirmili yılların en başında Rusya' da daizmcilikler önde gelmektedir, yirmili yılların ortasında güçlenen yeni romantizm ve yergici eğilim Avrupa'nın neofrivolizminin karşılığıdır; derken, Rusya' da da tepki çıkar ortaya, geçen yüzyılın roman biçemine geri dönülür. Yirmili yılların sonunda ortaya çıkan yeni romancılar Tolstoy'a yönelirler: Geniş, nesnel bir gerçekliği betimlerler, bu akıma sosyalist gerçekçilik adını verirler - gerçekçiliğin yanındaki "sosyalist" sıfatı tıpkı Batı'nın parolası "yeni nesnellik"teki "yeni" sözcüğü gibi gereksizdir.

FADEYEV VE ŞOLOHOV

Asya bozkırlarının yazarı Aleksandr Fadeyev (1901-1956) ve şimdiye değin yazılmış en iyi Sovyet romanı olan Ve Durgun Akardı Don'un (1929) yazarı Mihail Şolohov (1905- 1984) bu tip yeni gerçekçilerdendir. Yazar, besbelli, bu kitapla Sav ve Barış'ın modem bir çeşitlemesini yazmak istemiştir. Kahramanı tüm Kazaklardır; savaştan önceki barışçı doğalarını tanıtır, savaştaki savaşımlarını ve devrimcilerle karşı-devrimciler arasındaki işkence dolu kıvranışlarını betimler; Tolstoy'ca bir zevkle yine de güzel olan yaşamın tadına varışlarını anlatır ... Bu romanı okurken sanki geçen yüzyılın altın çağının yazarlarından birinin romanıni okuduğumuz duygusuna kapılırız; yalnızca betimlediği dünya her türlü imgelemin üzerinde bir biçimde dehşetle ve acımasızlıkla doludur.

BEŞ YILLIK PLAN

Gerçekçi akımı siyasal olaylar da destekledi. Sovyet egemenliği 1928'de yeniden katılaştı. NEP başarısızlıkla sonuçlandı ve onun yerini imparatorluğu sarsan ekonomik bunalımdan çıkış yolunu ülke ölçüsünde gerçekleştirilecek bir çalışmanın itici gücünde arayan Beş Yıllık Plan aldı. Her büyük siyasal dönüşümde olduğu gibi, baskı altında olduklarını duyumsayan yeteneksiz ozanlar şimdi de söz sahibidirler: Yazında yeteneğe geçerlilik sağlayan anarşiye bir son verilmesi ve yazın için de bir Beş Yıllık Plan hazırlanması isteminde bulundular. Hükümet bu düşünceyi sempatiyle karşıladı ve RAP'ın, Proleter Yazarlar Birliği'nin başkanı Averbach'ı yazınsal beş yıllık planı yönlendirmekle görevlendirdiler. Bununla aktivistler estetleri yine yenmiş oldular, proleter yazarlar yol arkadaşlarını, tez yandaşları Güzellik ve Doğruluk yandaşlarını yenmiş oldular.

AKTİVİZM

"Sovyet yazınının tek amacının Beş Yıllık Plan ve bu çerçevede süren katman sava­ şının betimi" olduğunu ilan ettiler. Yazının Magnyitogorsk'unu, yani dev boyutlu sanayi merkezini yaratmak gerekiyordu. Yazarın yalnızca güncel olaylar üzerine yazma özgürlüğü vardı. Bir yayınevi bir romanın elyazmasını, üzgün olduğunu, yayımlayamayacağını, çünkü romanın üç yıl önce geçtiğini belirterek geri göndermişti. Yazarları sanayi yerleşmelerine, kolhozlara (kolektif çiftliklere) ve orduya dağıttılar, buralarda Beş Yıllık Plan'ın utkuyla ilerleyişi üzerine yazacaklardı; örneğin, aşağı Don kıyısı madenlerindeki üretim artışı üzerine. Yazarlar belli bir sürede, örneğin, iki ay içinde romanı yazmayı üstleniyorlardı ve sanayide ulaşılan başarılardan söz eden gazeteler aynı zamanda okuyucuları romanların nasıl gittiğinden de haberdar ediyorlardı. Yazına da "sosyalist yarışma" ilkesini getirmek, en hızlı ve en etkin romanı ödüllendirmek istiyorlardı. Aynca, on bin kişiden oluşan bir yazınsal terör birliği kurmayı da planlamışlardı. .. Ve de yazarlar yazıyorlardı, başka ne yapabilirlerdi ki? İyi yazarlar iyi şeyler yazdılar; Pilnyak en iyi kitabı olan Volga Hazar Denizi'ne Dökülür adlı romanı, Katayev Macarca'ya da çevrilmiş olan Hurra'yı, Şolohov ise kolhozların çalışmalarından söz eden Uyandırılmış Toprak adlı romanı yazdı: Tarım işçileri ulusal kongresi bunları iki gün boyunca tartıştı; çünkü Ruslar yazını tıpkı eskiden olduğu gibi günümüzde de çok ciddiye almaktadırlar. Ama kötü yazarlar yine de salt çoğunluktaydılar. Ve en iyilerin ses tonunda da zorlama bir §ey, sahte bir çınlayış vardı. Buyruk üzerine yazmak güç iştir, içtenlikli bir inancımız söz konusu olsa bile. Ve de ozanın dünyanın tüm ozanlarının savaştığı bir şeyi övmesi güçtür: Makinenin insana üstün gelmesini. Başka koşullar altında bir Giono ya da Tamasi benzeri büyük bir lirik ve halkçı öykücü olabilecek Boris Pilnyak şunları söylemek zorundadır: "Ve anlatmaya gücüm yok, sözcüklere dökmek olanaksız ki, burada toplarımış bulunanların atalarının doğduğu ve öldüğü topraklarda ( ... ) her şeyin yüreğinin bir parçası durumuna geldiği, koyunların otladığı, artık beş yüz yıllık olan salın onları ırmağın karşı kıyısına taşıdığı bu topraklarda, burada bir uçak yatıyor - insanı göğe çıkaran insan iradesi." Sistem geçerlilik kazanmadı. Yazarların ellerinde kronometreyle yazacak halleri yoktu - ve bundan da büyük sorun ise okuyucuların böyle yazılmış bir kitabı okumaya gönlü yoktu. Sistem üç yıl sürdü. İşte, ondan sonra, Gorki'nin araya girmesiyle parti 1932'de liberalizm açısından 1925'tekinden daha ileri giden bir karar aldı. "Yol arkadaşlarının" resmen Rus yazınının en iyi temsilcileri olduğu benimsendi, RAP dağıtıldı ve Rusya' da bu gibi zamanlarda adet olduğu üzere, Averbach ve sesi en çok çıkan yandaşları sürgü­ne gönderildi. Bundan böyle yazarın yalnızca bir tek ilkeyi göz önünde bulundurması gerektiği ilan edildi: Yazdığı şeyin iyi bir şey olmasını. Otuzlu yılların bundan sonraki gelişmeleri üzerine pek az bilgimiz var. Tehditkar savaş tehlikesinin etkisiyle bu tarihe dek uluslararası ilkeler ilan etmeye çabalayan yazında "Sovyet anayurt" kavramına daha geniş bir yer verilmesine izin verildi ve bununla bağlantılı olarak Rus geçmişine karşı ilgi güçlendi. Tarihsel romanlar moda oldu, Rus yazınının büyükleri ise, örneğin, ölümünün yüzüncü yılında Lermontov devasa baskı sayısıyla okuyuculara ulaştırıldı. Bir zamanlar aforoz edilmiş olan Dostoyevski yeniden Rusya'nın ulusal yazan oldu.

SAHNE

Tiyatroyu da anımsamamız gerekiyor. Sahne sanatı Çarlık Rusya' sının son zamanlarında da dünyada birinciydi. Sovyet egemenliği sırasında son barış yıllarının eğilimleri yaşamını sürdürür; yöneticileri de çoğunlukla onlardır: Stanislavski doğalcı akımı temsil etmektedir, Meyerhold gözüpek bir yenilikçidir, Tairov bu ikisi arasında bir orta yol arayışı içindedir. Meyerhold'un ve Tirov'un ilkesi sahnenin sahneye ait olması gerektiğidir: Yazına tercüman olmak gibi bir görevi yoktur - tiyatro oyuncusunun konuşması, davranışı, sahneye çıkması, ayrıca dekorlar ve eşlik eden müzik metinle aynı önemdedir. Doğalcı sahnenin ayrıntılara düşkün, pek önemli olmayan sanatına karşılık, ayrıntılara pek önem vermeyen bir soyutluk ardındadırlar. Yirmili yıllarda Meyerhold'un akımı utkuya ulaştı, ta ki otuzlu yıllarda burada da gerçekçi tepki baş gösterinceye dek; 1937'de Meyerhold büyük devlet tiyatrosunun yönetiminden alındı ve küçük bir deneme sahnesi ona bırakıldı.

KLASİKLER

Bir zamanlar tezli olarak yeniden yazılmış olan klasik oyun Sovyet sahnesinin ilginç bir özelliğiydi; örneğin, Schiller'in uygun bir biçimde değiştirilmiş Don Carlos'u. Hamlet'i içindeki tüm kentsoylu ve eskimiş öğeyi çıkararak oynadılar, örneğin, ruh çıkarıldı; Hamlet'in kendisi bir ruh kılığına girer ve öç alma planlarına öbürlerini bu yolla katar. Ophelia ise çıldırmaz, böyle olsa pek romantik olacaktır, kendisini içkiye verir ve sarhoş bir durumdayken suda boğulur. Yeni nesnelliğin ruhuna uygun olarak daha sonraları Shakespeare de tam ve değişiklik yapılmaksızın oynanmaya başladı.

DRAM YAZARLAR!


Programa hizmet edenler çoğunlukla daha önce şiir ve roman yazarı olarak karşılaştığımız kişilerdi: Gorki, Vsevolod, İvanov, Katayev vb. Yeni Rus tiyatro oyunu yazarları arasında Afinogenov, Korku adlı oyunuyla belirgin bir yere sahiptir; kahramanı Sovyetlerin karşı-devrimci kanılarına karşın çalışmalarında desteklediği bilgin Pavlov'dur; bir de Pogodyin'in ünlü oyunu Aristokratlar göze çarpar; bunlar kontlar değil de yeraltı aristokratlarıdır; kolektif sorumluluk bilincinin büyük bir bunalım sırasında onurlu insanlara dönüştürdüğü tutuklulardır. Sovyetler Birliği, egemenliği altındaki yarı barbar azınlıkların bağımsız sanatını geliştirmeye de çabalamış ve bu halklar da ilginç ve kendine özgü bir tiyatro kültürü yaratmışlardır; Buryat Moğollarının halkçı oyunları özellikle övülür.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder