Akın Evren
Kaynak:
http://bianet.org/
Bu bir
güncelleme yazısı ve kolaj denemesi. Üç yıl önce izlediğim Çehov Makinesi
oyununu yeniden izledim. Aşağıda ilk izlediğimde yazdıklarımı normal dizilimle,
ikinci izleyişimle ilgili ek izlenimlerimi de italikle yazdım.
20 Şubat 2013 Perşembe akşamında küçük bir grup mülkiyeli
dostla birlikte “Çehov Makinesi” oyununu izledik. Daha önce yine Devlet
Tiyatroları tarafından sergilenen “Yaşlı Bir Palyaço Aranıyor” oyunuyla
anımsadığımız Romanyalı oyun yazarı, şair ve gazeteci Matei Visniec’in bir
oyunu bu.
Visniec’in oyunları uzun süre ülkesinde oynanamıyor. Siyasi
sığınmacı olarak Fransa’ya göçüyor, yıllardır Paris’te yaşıyor ve Fransızca
yazmaya başlıyor. Bana göre Visniec; “Gergedan”, “Kel Şarkıcı”, “İki Kişilik
Hırgür” gibi oyunlarıyla anımsadığımız, “Absurd Tiyatro” ya da “karşıt Tiyatro”
diye adlandırılan akımın kurucularından Eugene Ionesco’nun izini sürüyor.
İzlenimci olmaktan çok “Dışavurumcu” ve abartmacı-abuklamacı bir biçemi
kullanıyor.
Bu
yazdıklarıma ek olarak bu kez oyunda Beckett’in de kokusunu aldığımı
söylemeliyim.
“Çehov Makinesi” , Visniec’in iyi bir Çehov
okuyucusu/izleyicisi ve sevdalısı olduğunu gösteriyor. Bana göre Çehov bu ilgi
ve sevgiyi fazlasıyla hak eden bir öykü ve tiyatro yazarı. Tiyatro yazdığı her
defasında “Allah kahretsin. Bu son, bir daha yazmayacağım” demesine rağmen yine
yazan ve “iyi ki de yazmış” dedirten bir büyük usta Çehov. Bizde çok oynanıp
sevilen “Vişne Bahçesi”, “Vanya Dayı”, “Üç Kızkardeş” ve “Martı”
oyunlarıyla anımsarız onu. Çehov oyunlarının temel ve ortak özellikleri,
esintileri duyumsanan büyük toplumsal değişimler ve devrim öncesi, özellikle
taşra burjuvazisinin sıkışmışlığı, şaşkınlığı, yerin ayağının altından
kaymasını inanmaz bakışlarla izlemesi ve anlamlandıramaması ve bu arada yaşanan
aşklar, acılar, düş kırıklıklarıdır. Genelde karamsar, romantik ama sapına
kadar gerçekçidir ve dürüsttür Çehov.
Çehov’un
kırılgan karakteri, onu hemen oyun yazmaktan vazgeçmeye götürse de
Stanislavski’nin dostluğu ve çabaları, onun oyun yazarlığını sürdürmesinde
önemli bir etken olmuştur.
Visniec, “Çehov Makinesi”nde pek çok Çehov oyun karakterine
bir resmigeçit yaptırarak yaratıcı-yaratık hesaplaşması içinde bir Çehov
güzellemesi yapıyor. Yazarın yaşamına ve karakter ögelerine atıfta bulunuyor.
Çehov metaforlarını da kullanarak ve fazlaca umut etmeden bir değişim ve
dönüşümün türküsünü çığırıyor.
Bu
başarıda, Henry Troyat’ın Çehov’un hayatı ve yazdıkları ile ilgili kitaplarının
Visniec’e katkısını da belirtmeli ve Troyat’ın Çehov ile ilgili çalışmalarını
saygıyla anmalıyız.
Oyun için tümüyle bir “Müge Gürman” yapıtı diyebiliriz.
Gürman, oyunun dramaturjisini, görsel tasarımını ve koreografisini da
üstlenerek yönetmiş ve üretmiş. Yazarı, daha önce sahneye koyduğu “yaşlı
Bir palyaço Aranıyor” oyunundan da tanıdığı için anlamakta ve çözümlemekte
zorluk çekmemiş. Olağanüstü bir imgelem gücüyle derinlik katmış. Kadro seçimi
ve oyun displini de çok başarılı. Oyun karakterlerini canlandıran karakterler
yaratmak için abartılı ve grotesk bir oyunculuk biçemi seçilmesine karşın takım
oyunu ve birlikte oynama disiplini tavizsiz uygulanmış.
Tekel Sahne’sinin imkansızlıklarıyla başarıyla baş edilmiş.
Sahnenin yalnızca derinliğinin kullanılmasını sağlayan tren ve istasyon
düzenlemeleri bir sahne tasarımı ödülünü hak edecek başarıda. Döner platform ve
yansıtıcı kullanarak oluşturulan çark-ı felek hem Çehov’un hem Visniec’in
zaman-uzay erimindeki insan/yazar dramasını simgelemekte ve vurgulamakta çok
başarılı ve anlamlı bir araç oluşturmuş.
Oyunun
son üç yılda aldığı ödüller bu görüşlerimi ve değerlendirmemi doğruladı. Müge
Erman, Holistik bir mekan anlayışıyla oyun metnine, yazarının bile düşlemediği
doğru bir anlam ve mesaj katmış.
Çehov’dan bu yana da Devranın değiştiğini simgeleyen,
sekizyüzü aşkın vişne ağacının kesildiği ve yerine yazlık evler yapılacağı
öyküsü ile bunu dekorda yansıtan ağaç kütükleri tüm diğer sahne düzeniyle
bütünleşerek oyunu daha da güçlendiriyor. Açılır kapanır tren ve istasyon
kapılarının ardında gördüğümüz fotograflar en az oyun kadar başarılı ve oyuna
değer katıyor. Sepya fotograflarla görüntülenen istasyon, lokomotif ve tren ve
tüm ışık düzeni tümüyle ödül adayı. Tüm bu altyapı, oyun trafiğini de
kolaylaştırıyor. Oyun su gibi akıyor.
Bir noktayı belirtmeliyim bir eleştiri olarak. Onikinci
sırada oturduğum halde, oyunun ilk başlarında bazı karakterlerin sözlerini
anlamakta güçlük çektim. Müziğin fazlaca yüksek olması ya da artikülasyon ve
ses düzeyinin yetersizliği buna yol açtı herhalde.
Bu kez
oyunu, birinci sıradan izledim ve tüm söylenenleri daha iyi duydum ancak döner
sahne ve yansılı çark-ı felek’i daha yandan görebildim. Önerim oyunu orta
sıralardan izlemeniz.
Oyunculuk açısından baktığımda herkesin Müge Gürman
oyuncusu olarak kolektif içinde kendi payına düşeni başarıyla ürettiğini
söylemeliyim. Bunun ötesinde bakıldığında Uğur Polat’ın inanılmaz bir Çehov
çizdiğini vurgulamalıyım. Doktor Çehov çıkıp bu rolü oynamak istese
muhtemelen daha seçmelerde Uğur Polat’a kaybederdi. Polat’ın ne kadar başarılı
Çehov portresi çizdiğine bir kanıt olarak Çehov’un 1898’de Osip Braz tarafından
yapılmış bir portre resmini koyuyorum.
Uğur
Polat’ın oyundan ayrılmasının ardından uzunca bir süredir, Anton Pavlovitch
Çehov rolünü Fatih Sönmez oynuyor. O da çok başarılı. Çehov’un sağlık
sorunlarından kaynaklanan sıkıntılarını ve kendi yarattıklarıyla didişmesini
ustaca aktarıyor.
Kadın oyuncuların tümü çok başarılı. Levent Öktem ve Toygun
Ateş de ismen belirtilmesi gereken oyunculardan. Işık ve dekor yapımcılarını,
video düzenleyicisini de kutlamak ve alkışlamak gerekli.
Levent
Öktem konusunda bir şey daha söylemek gerek. Levent, usta ve eski bir Çehov
oyuncusu zaten. Vanya Dayısı’nı bu oyuna da getirmiş. Tükenmez bir enerji ile
usta bir Stanislavski oyunculuğu sergiliyor. Bobik’de Hakan Vanlı çok usta,
Yolcu’da Arda Baykal ilginç makyaj ve aksesuarlarıyla çok becerikli, üç kız
kardeş Olga, Masha ve İrina’da Didem Ertan, Aslı Özsaraç ve Pınar Tuncegil hem
tek başlarına hem de o koreografik bütünlük içinde çok başarılılar. Adlarını
yazamadığım tüm diğer ekip üyelerini de kutlamak ve alkışlamak gerek.
Her şeye bir cevap bulmak yerine sadece bazı sorular
sormak, hatta sormamak, merak uyandırmak da bir yordam ve hal tarzı. Daha da
önemlisi işini iyi yapmak ve hayatın büyülü yakıcılığını sanatın gücüyle anımsatmak…
Yenilenen
yazıyı Çehov’un bir özlü sözü ile bitireyim: “Hayat seni güldürmüyorsa, espriyi
anlamadın demektir.”
Son
Not: Oyunun doktorlar sahnesi çıkartılıp Çehov’un ölüp ölüp dirilmesi
engellense oyun hem biraz kısaltılmış, hem o hekimlerin meslektaş kıskançlığı
ile söylediği abuk ve gereksiz sözler söylenmemiş olacaktır.
Ek
Kaynaklar: Konu ile daha derinden ilgilenenlere Savaş Aykılıç’ın 15 Nisan 2014
tarihli Mimesis Dergisi’ndeki oyun eleştirisini ve Fatma Işık Tuğcu’nun Yeni
Tiyatro Dergisi’ndeki “Sosyal Hayatın Diyalektiği ve Çehov” yazısını
okumalarını öneririm.
(AE/AS)
Akın
Evren
1947
doğumlu. 1965’de ODTÜ Sosyalist Fikir Kulübü’nün ilk üyelerinden. 1967’de
Türkiye İşçi Partisi, Çankaya ilçesi üyesi oldu. Ankara Üniversitesi Siyasal
Bilgiler Fakültesi (Mülkiye) mezunu. 12 Mart askeri darbesinde Türkiye
İhtilalci İşçi Köylü Partisi davasında yargılandı ve iki yıl Mamak askeri
cezaevinde kaldı. Önce, Maliye Bakanlığı’nda ve daha sonra bir çok-uluslu
bilgisayar şirketinde çalıştı ve bilişim sektöründe çeşitli kuruluşlarda
uzmanlık ve yöneticilik, bir üniversitede bilişim danışmanlığı yaptı. İki
oğul ve üç torun sahibi. Çeşitli gazete, dergi ve internet yayınlarında
kitap ve oyun eleştirileri ve görüşlerini yazıyor. Marksist ve Liberter
Sosyalist olduğuna inanıyor. İstanbul’da,Cihangir’de iki kedisi ile
birlikte yaşıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder