Evlerin, sokakların, parkların, parklardaki ağaçların da insanlar gibi kaderleri var.
Bazen mutlu, bazen hüzünlü hikayeler bunlar.
Hani şu bir zamanlar Troçki’nin İstanbul’da Büyükada’da
geçici olarak kaldığı evin hikayesi gibi.
Bugünlerde ilana çıkılmış. Satılacakmış.
Büyükada’da, harabeye dönen, Bolşevik Devrimi’nin
önderlerinden Lev Troçki’nin kaldığı ev 2.5 milyon dolara satışa çıkarılmış.
Evi, arsasıyla birlikte satılığa çıkaran Hanifi ailesi,
alacak kişilerden burada Troçki adını yaşatmalarını istiyormuş.
Troçki’nin kıyısından denize girdiği evin harabe görüntüsü,
turistleri de üzüyor. Turistler, Troçki’nin sürgünde Belçika’da kaldığı evin
devlet tarafından müze haline getirildiğini ve büyük ilgi gördüğünü söylüyor.
Üç katlı evin bahçesiyle birlikte toplam kullanım alanı 3
bin 550 metrekare. Kıyıda Troçki’nin yaptırdığı doğal ıstakoz havuzu da hâlâ duruyor.
Burada manzara seyredip balık tutmuştu.
Peki, Ekim Devrimini yöneten 3 kişiden biri olan Lev
Davidoviç Troçki’nin Büyükada’da ne işi vardı?
Bu da ayrı bir hikaye. Aslında tüm devrimlerin bir özeti
gibi.
1917-1924 arası Kızıl Ordu komutanlığı yapan Troçki,
Lenin’in ölümünden sonra Stalin’le girdiği iktidar mücadelesini kaybeder ve ilk
olarak 1929 da İstanbul’a sürgüne yollanır. Troçki, en güvenilir yer olarak
gözlerden ırak Prinkipo’yu (Büyükada) mesken tutar ve tam 4,5 yıl Büyükada’da
kalır.
Troçki, Büyükada’daki bu evde, ikinci eşi Natalia, torunu
Sieva ve koruma görevini de üstlenen üç erkek sekreteriyle birlikte yaşadı.
Troçki’nin en büyük zevkleri, balkondan manzarayı seyretmek
ve Haralambos isimli Rum balıkçıyla balığa çıkmaktı.
Büyükada’da kiralanan Arap İzzet Paşa köşkü hem karadan hem
denizden korunaklı bir yerdedir.
Troçki teorik olarak en verimli yıllarını İstanbul’da
geçirir. İhanete Uğrayan Devrim, Hayatım, Sürekli Devrim, Sanat ve Edebiyat
gibi başyapıtlarını İstanbul’da yazar. Ayrıca Rusya’daki taraftarlarıyla
bağlantısını asla koparmaz. Stalin’in ajanlarına rağmen pes etmez ve
mücadelesini sürdürür.
Bu faaliyetlerinden rahatsız olan Sovyet ve Türk
hükümetleri onu yeniden sürgüne zorlar.
1933 yılında ayrıldığı Büyükada’dan sonra kısa sürelerle
İsveç ve Fransa’da ikamet eder. Ancak Stalin peşindedir. Bu mücadele adamı
orada da boş durmaz ve küresel bazda örgütlenme çalışmalarını sürdürür. Ta ki
1940 yılında bir ajan tarafından baltayla öldürülünceye kadar.
Troçki’nin Büyükada’da yaşamının 4.5 yılını (1929-1933) geçirdiği
bu ev harap halde yeni geleceğini ararken bugün Meksika’daki evi dünyanın dört
bir yanından ziyaretçi akınına uğrayan bir müzeye dönüşmüştür.
2010 yılında İrlanda’dan kalkıp gelen fotoğraf sanatçısı
James Hughes, merak edip köşke girmiş ve köşkün içini fotoğraflayarak
belgelemişti. Bu fotoğraflardan oluşan sergi “Troçki’nin Hayaletleri”
başlığıyla Moda’da küçük bir galeride sergilendi fakat çok da fazla ses
getirmedi. Ancak fotoğraflarda büyük olasılıkla Troçki’ye ait kütüphane ve
kitapların varlığı seçilebiliyordu.
İlhan Nebioğlu ise başka şeyler anlatıyor:
“Bu Troçki'nin esas oturduğu ev değildir, burada geçici
kalmıştır.
Troçki'nin Rusya’dan gelip de Marsilya'ya kaçtığı ev Arap
İzzet Paşa Köşkü, Çankaya Caddesi 52, Kaymakamlık Binasından iki bahçe sonra
deniz kenarında bir tarihi Köşktü.
Bir İtalyan mimar tarafından yapılan bu nadir bulunabilecek
"Palladio", maalesef 1974-1975 yılında Karadenizli bir müteahhit
tarafından satın alınıp yerle bir edildi.
O yılın Şubat ayında Babamla adaya gidip Çelik Gülersoy’u
da yanımıza alıp durdurmaya çalıştık, gözyaşlarımla tavandaki resimlerin
sökülüp çöpe atıldığını, Mısır mermerinden yapılmış muhteşem şöminelerin işçiler
tarafından parçalandığını dün gibi hatırlıyorum, çok ağlamıştım.
Ardından o zamanın Bel. Bşk.ını arayarak o hain Müteahhide
binanın aynısını tekrar yaptırma cezası çıkarttırdık,( neye yarar?) ve bugün
binada "Troçki burada yaşamıştır" yazısı bulunmaktadır !!! Yalan! İki
katli Palladiodan dört katli apartman ortaya çıktı.
Türklerin tarihi mimari aşkı!
Güzelim o yemyeşil ağaçların, havuzların, heykellerin
olduğu denize kadar uzanan o bahçeye de apartmanlar dikildi, galiba bugün orada
yirmi otuz adet daire bulunmakta.....1950'lerden yıkımına kadar yirmi yıla
yakın o Köşkte kiracı olarak kalmıştık. Bu müddet zarfında zaman zaman Avrupa’dan,
Rusya’dan yazarlar, araştırmacılar gelir hayranlıkla resimler çekerlerdi......Türkler
ise bugün ancak uyanıp olmayanı keşfettiler, yerinde ne Troçki var, ne de
Köşkü...geçici kalmıştır.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder