Moskova

Moskova

30 Ağustos 2015 Pazar

DON-VOLGA KANAL PROJESİ


Ayşe Hür / Radikal

Osmanlı döneminde, Karadeniz’i Marmara’ya bağlamak için ilk girişim, Kanuni Sultan Süleyman döneminde (1520-1566) yapılmış, padişah bu iş için Mimar Sinan’ı görevlendirmişti. Amaç, konut ve gemi yapımı için Eskişehir, Bolu ve Kocaeli’nden getirilen kerestenin İstanbul’un şehir düzenini bozmadan başkente ulaştırılmasıydı. Ancak fikir kâğıt üzerinde kaldı.

Kanuni döneminin bir başka projesi, Karadeniz’le Hazar Denizi’ni birbirine bağlayacak Don-Volga Kanal Projesi idi. Kanalı padişaha öneren 1568 yılında Kanuni’nin son sadrazamı Sokollu Mehmet Paşa idi, ama fikir ilk kez 1563’te bir önceki sadrazam Semiz Ali Paşa’nın aklına gelmişti. Amaç, Don ve Volga nehirlerini bir kanalla birleştirerek Rusların güneye doğru inmesini engelleyecek bir set çekmekti.

Bu sayede Altın Orda devletinin yıkılmasından sonra ortaya çıkan Astrahan Hanlığı’nı Osmanlı egemenliğine alarak hem Volga boyundaki hanlıkları hem de Orta Asya’ya giden ticaret yollarını kontrol etmek mümkün olacaktı. Bu kontrol, Gürcistan, Azerbaycan ve Şirvan üzerindeki Rusya-İran-Osmanlı rekabeti açısından hayati öneme sahipti. İkincil amaçlar arasında, İpek Yolu ticaretini canlandırma, İran ile yapılan savaşlarda donanmadan yararlanma ve Orta Asya’daki Türk hanlıklarıyla irtibat sağlamak da vardı. Sokollu düşmanları padişahı projenin faydasız ve masraflı olduğu yolunda iknaya çalışmışlardı ama esas engel Kanuni’nin 1566 yılındaki Zigetvar Seferi’nde vefat etmesi oldu.

Yerini alan oğlu II. Selim, babasının yadigari Sokollu’nun projesiyle ilgilendi. Halil İnalcık’tan öğrendiğimize göre, Sokollu, Kefe Beylerbeyliği’ne Çerkez Kasım Paşa’yı tayin etti. Paşa kanal kazılacak yeri tespit etti. Burası Perevolok (bugünkü Stalingrad) mevkiindeki altı deniz millik bölgeydi. Osmanlı vak’anüvisleri kanal açılan bölgede Ejderhan adında “camiler, hamamlar ve medreselerinin izleri meydanda olan ve içinde hiçbir insan bulunmayan eski bir İslam şehri olduğunu” düşünüyorlardı. Halil İnalcık’a göre bunu düşündüren Volga civarındaki harap şehir Yeni-Saray olabilirdi. Yeni-Saray Altınordu devletinin başkentiydi ve yeri 1940’larda Rus arkeologlar tarafından tespit edilmişti. Astrahan Hanlığı’nın orijinal adı Ejderhan Hanlığı idi ve Astrahan denmesi Rusların işiydi.

KANAL SEFERBERLİĞİ

1569 yılında hazırlıkların son aşamaya geldiğini gören Kırım Hanı Devlet Giray, Osmanlı Devleti'nin kendisine olan ihtiyacının azalacağı, hatta özerkliğini kaybedileceği endişesiyle ikili bir oyuna kalktı. Bir yandan Rus Çarı IV. (Korkunç) İvan’a ‘Osmanlı Astrahan’ı zaptederek beni buranın hanı ilan edecek, en iyisi siz savaşa hacet kalmadan Astrahan’ı bana teslim edin” diyordu. Bir yandan Osmanlı sultanına, ‘Çar Astrahan’a büyük bir ordu gönderecek, siz susuzluk, kıtlık, soğuk yüzünden bu orduyla başedemezsiniz, Azak Denizi sığdır, fırtınalıdır, gemilerinizi buraya sokamazsınız, yapacağınız kanal da en çok Moskof’un işine yarar, en iyisi ikimiz güçlerimizi birleştirip Moskof’a sefer edelim’ diyordu. İki taraf da bu oyuna gelmedi. 1569 yılının ilkbaharında donanma Osmanlı ordusu (kaynaklarda sayı birkaç binden 200 bine kadar değişir ki, Halil İnalcık sayıyı 13-14 bin sipahi ve yeniçeri olarak tahmin ediyor) Kefe sahillerine çıktı. Bunlara Kırım Hanı ordusuyla (50 bin civarındaydı) katıldı. Ameleler, silah, mühimmat ve erzak Perevolok mevkine taşındı ve kanalın kazılmasına başlandı. Bu faaliyet neticesinde üç ay içinde iki nehir arasındaki mesafenin üçte biri kazıldı.

EJDERHEN SEFERİ VE HEZİMETİ

Ancak konunun böyle dallanıp budaklanması, İran ve Rusya’nın Osmanlı’ya karşı ittifak kuracağı endişesi, Kırım Hanı’nın ikircikli tavrı, Tatar ordusundaki huzursuzluklar ve en çok da mevsimin kışa dönmesi, sert şimal rüzgarları, bataklıkların zorlaması kanal kazımını iyice yavaşlattı. (Rivayete göre Kırım Hanı, askerlerine kanal setlerini yıktırtmıştı.) Sonunda Kırım Hanı, Kasım Paşa’nın kanal işini bırakıp doğrudan Astrahan üzerine yürümesi konusunda II. Selim’i ikna etti. Böylece kanal projesi çöktü. Ancak Ejderhan Seferi de başarılı olmadı. İddialara göre mevcudu 60-70 civarında olan Osmanlı-Kırım ordusuyla 130 bin mevcutlu Moskof ordusu arasında ciddi bir çarpışma olmadığı halde, Kasım Paşa’nın ordusu gerilemeye başladı. Bir ay süren ricat sırasında, ordunun yarısı (resmi tarihe göre Tatar kılavuzların yanlış yönlendirmesiyle girilen) çöllerde ve bataklıklarda telef oldu. Öyle ki tarihçi Hammer’e göre İstanbul’a ancak 7 bin kişi dönebilmişti. Bu arada mühimmat ve erzak depolanan Azak kalesi isyancı Yeniçeriler tarafından barut deposunun patlatılmasıyla yerle yeksan edildi. Kısacası tam bir bozgun yaşanıyordu. Padişah bütün bunlardan elbette Sokollu’yu sorumlu tuttu ancak onu herkesin önünde azarlamaktan daha ileri gitmedi. Eğer teselli edecekse söyleyelim, Korkunç İvan, Kırım Hanı’nın korkusundan Astrahan’da oturmadı, onun yerine Volga’nın ortasındaki bir adaya Yeni Astrahan’ı kurdu. Ardından Osmanlı-Rus ilişkileri (1587’ye kadar) duruldu.

Osmanlı dikkatini Kıbrıs’ın fethine verirken, Rusya ile mücadele Kırım Hanlığı’na kaldı. (Don-Volga Kanalı’nı açmak, o da 16 yıl süren çabalardan sonra, ancak 1953 yılında, Stalin’in SSCB’sine nasip oldu.)

Özet Kaynakça: 

Beş Asırlık Sakarya-Sapanca-Marmara Kanal Projeleri, Hazırlayan: Ömer Faruk Yılmaz, Çamlıca Basım Yayın, 2010;

Halil İnalcık, "Osmanlı-Rus Rekabetinin Menşei ve Don-Volga Kanalı Teşebbüsü (1569)", Belleten, 1948, C.12, s. 349-402. (İnternette:http://www.inalcik.com/images/pdfs/48778970OSMANLIRUSREKABETiDONVOLGAKANALITESEBBUSU.pdf ).


Osmanlı’nın Don-Volga Kanalı Girişimi (1569)

Kaynak: http://sonnurozcan.blogspot.ru/ 

Osmanlı’nın parlak bir zeka ve çağını aşan bir görüş kabiliyetine sahip olduğu anlaşılan sadrazamı Sokullu Mehmet Paşa, güneyde Portekizlilere karşı hayata geçirmek istediği Süveyş kanalı projesinin uygulamaya sokulmamasından yılgınlığa düşmediği görülüyor. Nitekim Sokullu’yu yaklaşık bir yıl sonra  Don-Volga kanalı projesinin başında buluyoruz.

17. yüzyıl Osmanlı tarihçisi Peçevî’ye göre Osmanlı’nın İran seferleri sebebiyle ortaya çıkmıştı. Ordunun karadan İran’a ulaşması zahmetli ve masraflıydı. Karadeniz’den Hazar Denizi’ne uzanan bir nehir taşımacılığı, bu önemli sorunu çözebilirdi. Bu amaçla, genç Pâdişâh II.Selim (1566-1574) adına devlet işlerini yürüten Sadrazâm Sokullu (Uzun) Mehmet Paşa, Sarayda II. defterdarken Kefe sancakbeyliğine atadığı Çerkez Kasım Paşa’ya bir araştırma raporu hazırlattı. Rapor kanalın Şirvan, Gürcistan ve Karabağ üzerinde hâkimiyet kurarak kuzeyden İran’a ulaşmayı kolaylaştıracağını söylüyordu. Kasım Paşa’nın istihbarat, keşif ve ölçümlere dayalı kanal raporunda, kazılacak mesafe 6 deniz mili (yaklaşık 11 km) olarak bildirilmişti.

Günümüz tarihçilerinden Profesör Halil İnalcık’ın yaptığı etraflı araştırmalar ise kanal projesinin geçmişinin Kanunî Sultan Süleyman devrine kadar gittiğini ve İran sorunu dışında, yepyeni bir tehlike olarak kuzeyde beliren Ruslarla baş etme amacı güttüğünü de ortaya koyuyor. Moskova Prensliğinin güçlenerek birer Osmanlı vassalı konumunda olan Kırım ve Astrahan hanlıklarını ele geçirmesi (1552 ve 1556), Rusların Osmanlı egemenliğindeki Karadeniz’i tehdit etmesine sebep olmuştu. Ayrıca, Orta Asya ve Kuzey Kafkasya halklarının hacca gitme ya da Kırım ticaret yolu için Astrahan’dan geçmesi Rus Çarı tarafından engellenmekteydi. Tüm bunlar, Kanunî’yi harekete geçmek zorunda bırakıyordu. Böylece Osmanlı Devleti için, batıda Avrupa, doğuda İran ve güneyde ve Hint Okyanusu’nda Portekiz tehlikesine ek olarak bir de kuzeyde Rus meselesi baş göstermiş oluyordu.   

Kanunî 1562’de Avusturya ile barış imzaladıktan sonra Astrahan’a bir sefer planına girişti. İşte Don-Volga kanal projesinin ilk olarak zikredilmesi bu sefer bağlamında oldu. İnalcık, Karadeniz’in kuzeyinde Osmanlı’ya bağlı tek ülke konumundaki Kırım hanlığının başındaki Devlet Giray’ın, seferin başarılı olması halinde, kısmî bağımsızlığını yitirip Kefe ve Azak gibi bir Osmanlı eyaletine dönüşeceğinden korkarak  bu sefer planını engellediği yönündeki ayrıntılı bilgileri  ortaya koyuyor. Öte yandan Devlet Giray’ın sonraki yıllarda Ruslara karşı Kanunî’den istediği yardım Padişahın diğer cephelerdeki mücadeleleri nedeniyle ertelenmiş; Zigetvar seferi öncesi Kazan ve Astrahan seferi planlanmışsa da Orta Avrupa hedefi daha ivedi bulunmuştu.

Başa dönersek, Kanunî döneminde Astrahan ve çevresinde Müslüman halklara yapılan baskılar II.Selim döneminde artarak devam etmekteydi. Hac ve ticaret yolları için Hint Okyanusu’nda Portekizlilerle savaşmaya devam eden Osmanlı Devleti, Sokullu Mehmet Paşa idaresinde Avrupa ülkeleri ve İran’la barış imzaladıktan sonra 1568 başlarında kuzeye dönüp Astrahan seferine niyetlendi. Böylece, Karadeniz’e dökülen Don ile Hazar Denizi’ne dökülen Volga (İtil) nehirleri arasında bir kanal açma projesi yeniden gündeme gelmişti. 

Sokullu Mehmet Paşa tarihte geçen adıyla “Ejderhan (Astrahan) seferi” için hazırlıkları başlattı: Kefe’ye mühendisler ve ustalar gönderilip yeni bir donanma inşa edildi. Kefe kadısından asker için yaklaşık 28 ton kadar peksimet hazırlatması; çevre halklardan kesimlik sığır satın aldırması istendi. Balkanlar ve Anadolu’dan 10.000 civarında asker toplandı. Kefe’ye gemilerle toplar ve kazı aletleri getirildi. Kefe ve komşu bölgelerden de on binlerce paralı işçi tutuldu. 

Kış boyunca süren hazırlıklardan sonra 1569 yılının Ağustosunda, Astrahan’ın biraz kuzeyinde tespit edilen bölgeye gelindi. Burası eski Yunanlılar tarafından Don ve Volga, iki ayrı denize dökülmeden önce üzerinden geçtiği en sığ toprak olarak tespit edilmişti. Eski Yunanlılar, Volga ve Hazar kıyısındaki insanlarla olan ticarî ilişkilerinde bu yolu kullanıyordu. Öyle anlaşılıyor ki Çerkez Kasım Paşa bölgede araştırma yaparken antik döneme ilişkin bu bilgiyi de edinmişti.

Don nehrinin bir kolu olan Ilovlya çayı ile Volga’nın kolu Kamsyshinka çayı arasındaki (şimdiki adıyla) Petrow Val kasabasının bulunduğu alanda kanal  kazılmaya başlandı. Üç ay boyunca aralıksız kanal kazıldı. Kanalın üçte biri açılmıştı. Kanal kazımında çalışmak üzere 30.000 Nogay Tatarı tutulmuştu. Peçevî, güvenlik, iaşe ve araç-gereç bakımından hiçbir eksik yokken, Tatarların asker arasında, bölgenin kışının üç ay erken geldiği ve dayanılmaz soğuklarda çalışmanın mümkün olmayacağı yönünde bir dedikodu yaydığını ve bunun sonucunda askerlerin memleketlerine döndüğünü söylüyor. Tarihçiye göre bu dedikoduyu organize edenin Kırım Hanı olduğu yönünde bir kanaat vardır. Çünkü o, Osmanlı ordusunun karadan ve denizden Kıpçak Bozkırı ve Şirvan  taraflarına gidip gelmesinin Tatarları gözden düşürüp hanlığını tehlikeye atacağına inanıyordu. 

Profesör İnalcık’ın değişik kaynaklara göre verdiği bilgiler, ordudaki isteksizlik üzerine Astrahan ileri gelenlerinin Kasım Paşa’yı kanal kazımından vaz geçirdiği ve onun yerine doğrudan Astrahan’a yürümeye ikna ettiğini söylüyor. Ancak bu harekât başarısız olmuştur. Arkasından Paşa, Astrahan önlerinde bir kale yaptırıp burada kışlamak ve baharda kanal kazımına devam etmeyi planladı; ama bu kez de orduda yeni bir dedikodu başlamıştı: Sözde, İran-Moskova ittifakıyla kurulan bir ordu üstlerine geliyordu. 

Tüm bu olumsuz rüzgarlar üzerine ordu dağılmaya başlayınca, 20 Eylül 1569’da Kasım Paşa geri çekilmeye başladı. Taşınamayacak malzemeler çukurlara gömüldü. Yolda Padişah II.Selimin Astrahan’da ordunun kışlaması fermanı ulaştıysa da çekilme devam etti. Sıkı bir planlama, masraf ve çabayla, kanalın üçte birinin kazılmasının ardından gelen bir ay süren zorlu çekilme sürecinde  askerin yarısı telef olmuştu. Böylece Süveyş Kanalı projesinin iptal edilmesinin ardından Sokullu’nun Don-Volga Kanalı teşebbüsü de sonlanmış oluyordu.  


Don-Volga Kanalı Sovyetler Birliği’nce Osmanlı’dan farklı iki noktadan yürütülen 5 yıllık kazı çalışmasının ardından, 1952 yılında kullanıma açıldı.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder