Kaynak:
https://turkrus.com/
Bugün yaklaşık 800 köprüsüyle tanınan St. Petersburg,
kurucusu I. Petro’nun (Büyük Petro) ilk dönemlerinde köprüsüz bir şehir olarak
tasarlanmıştı. Çarın amacı, kenti Avrupa’nın en büyük limanı haline getirmek ve
halkını Amsterdam’daki gibi tekneyle seyahat etmeye alıştırmaktı. Kış aylarında
donmuş Neva üzerinde kızaklarla geçiş yapılırken, ilk olarak saray soytarısı
buz üstüne çıkar, davul çalar ve ardından iplerle güvenlik sağlanarak karşı
kıyıya yürünürdü. Baharda ise üç top atışıyla seyrüsefer açılır, Petro bizzat
kayıkla nehirden geçerek törene öncülük ederdi.
O dönemde kentte yalnızca iki tahta köprü bulunuyordu:
Berezovıy ile Zayaçiy adalarını bağlayan Ioannovsky ve inşaat malzemeleri için
kullanılan Aniçkov köprüsü. Petro’nun köprü yasağının birkaç nedeni vardı.
Neva’nın her yıl taşan suları köprüleri sürükleyip götürüyordu; ticaret
gemilerinin geçişini engelleyebilecek sabit yapılar da istenmiyordu. Ayrıca
nehir geçişlerinden elde edilen gelir hazinenin önemli kaynaklarından biriydi.
Çarın, büyük bir fırtına sonrası sarayında 50 santimetreye varan su seviyesini
kayda geçirdiği mektubu, o dönemin zorluklarını gözler önüne seriyor.
Çar’ın ölümünden iki yıl sonra, 1727’de ilk yüzer köprü,
İsaakiyevski Most (St. Isaac Köprüsü) inşa edildi. 26 düz kayığın üzerine
kurulan bu geçitten Vasilievskiy Adası’na ulaşım sağlanıyordu ve 1754’e kadar
geçiş ücretliydi: kişi başı bir kopek, araba başına beş kopeyk. Nihayet 1850’de
Admiralteystvo ile Vasilievskiy adalarını bağlayan ilk kalıcı köprü,
Blagoveşenskiy Köprüsü hizmete açıldı. Böylece Petro’nun köprüye mesafeli
vizyonundan, St. Petersburg’un köprüler şehri kimliğine uzanan yolculuk
tamamlanmış oldu.
(Anna
Popova'nın RBTH'daki yazısından)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder