Kaynak:
https://turkrus.com/
Rusya’nın önde gelen politikacıları ve ekonomistleri, 1990’lı yılların başında yapılan ekonomik reformların yanlışlıklarını ve bu deneyimlerden çıkarılması gereken dersleri tartışmaya açtı.
RBC ve Moskova
Devlet Üniversitesi Ekonomi Fakültesi’nin ortak projesi kapsamında düzenlenen
"Ekonomi Üzerine Diyaloglar" başlıklı toplantıda, hızlı fiyat
liberalizasyonu, özelleştirme, vergi sistemi ve "kriminal"
özelleştirme gibi konular masaya yatırıldı. Katılımcılar, 1990’lı yılların
hatalarının bugünkü Rusya’nın ekonomik ve siyasi yapısına olan etkilerini
değerlendirdi.
Politikacı ve ekonomist Grigoriy Yavlinskiy, 1990’lı yıllarda uygulanan reformların başarısız olduğunu, bu nedenle Rusya’nın bugün karşı karşıya olduğu sorunların temelinin o yıllara dayandığını vurguladı.
Yavlinskiy, önerdiği "500 gün" programının küçük ve orta ölçekli
özelleştirmeyle başlayarak halkın birikimlerini değerlendirmesini öngördüğünü
belirtti. Ancak Boris Yeltsin’in fiyatları bir gecede serbest bırakarak, bu
süreci plansız şekilde yönettiğini ve sonucunda 1991 Aralık’ta %14 olan
enflasyonun bir yıl sonra %2600’e yükseldiğini söyledi. Ayrıca, Uluslararası
Para Fonu’nun (IMF) kredi desteği karşılığında Yeltsin’i farklı bir yol
izlemeye teşvik ettiğini ifade etti.
Ekonomist Aleksandr Auzan ise, fiyatların ani şekilde serbest bırakılmasının ardında ciddi ekonomik baskılar olduğunu, örneğin 1991 sonunda birçok şehirde sadece birkaç günlük gıda stoğu kaldığını ve askeri müdahale olasılığının tartışıldığını belirtti.
Auzan, halkın taleplerine
karşılık vermek için farklı çözümler üretilebileceğini, ancak bu süreçte hızlı
bir dönüşümün neredeyse kaçınılmaz olduğunu kaydetti. Ona göre, ani geçişin
zararı büyük olsa da, o dönemde zaman baskısı altında farklı bir yol bulmak zor
olurdu.
Bloomberg Economics’ten Aleksandr Isakov, 1990’lı yıllardan çıkarılacak en önemli dersin, büyük ekonomik şoklara karşı sağlam döviz ve mali rezervlere sahip olmanın zorunluluğu olduğunu vurguladı.
Isakov, o dönemde
Rusya’nın yeterli rezerv biriktirememesinin ekonomik kırılganlığı artırdığını
ve bu durumun, enflasyon ve finansal krizlerle birleşerek toplumda uzun süreli
güvensizlik yarattığını ifade etti.
"Alfa-Bank" Başkanı Oleg Sysuyev, o dönemde Rusya’nın rezervlerinin neredeyse sıfıra yakın olduğunu ve kriz anlarında merkezi otoritenin dahi ihtiyaçlara yanıt veremediğini belirtti.
Sysuyev, 1991
sonunda Samara’ya vali olarak atandığında şehirde iki günlük gıda stoğu
bulunduğunu ve yolları temizleyecek yakıtın dahi olmadığını, bu yüzden
Yeltsin’in kredi arayışına mecbur kaldığını söyledi.
Ayrıca, Yavlinskiy ve Auzan, "tramvay hırsızı"
olarak adlandırdıkları "dolaylı" vergi sisteminin, halkın vergileri
doğrudan görmemesi ve ödememesi nedeniyle siyasi sorumluluk mekanizmasını
zayıflattığını savundu. Bu sistemin, siyasi popülizmin yükselmesine, büyük
şirketlerin ve çıkar gruplarının siyaseti etkilemesine ve demokratik süreçlerin
erozyona uğramasına zemin hazırladığı ifade edildi.
Son olarak, hem Yavlinskiy hem de Auzan, 1990’lı yılların ekonomik yapısının, Rusya’nın ranta dayalı ekonomik modeline geçişine zemin hazırladığını, bu durumun ise ülkenin uzun vadeli kalkınmasını engellediğini belirtti.
Yavlinskiy, Rusya’nın artık sadece enerji ve doğal kaynaklara
dayanarak ilerleyemeyeceğini, kendi otomobillerini, bilgisayarlarını ve teknolojilerini
üretmesi gerektiğini söyledi. Auzan ise, Rusya’nın sahip olduğu beşeri
sermayeyi değerlendirmesi ve bağımsız bir ekonomik kalkınma stratejisi
oluşturması gerektiğini vurguladı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder