M. Hakkı Yazıcı
Kaynak: https://medyagunlugu.com/
Vladimir İvanoviç bir kitabı gösterip, “Bu kitabı okudun
mu?” diye sordu.
Elime alıp, baktım. Kitabın adı: “Ensiklopediya Logiçeskih
Aşibok” (Энциклопедия логических ошибок), yani “Mantıksal yanılgılar
ansiklopedisi”.
Yazarı,İmmanuil Tolstoyevskiy (Иммануил Толстоевский).
Tuğla gibi bir kitap.
Daha yeni, bu yılın başında, 2025 Ocak ayında Rusya’da yayımlanmış.
İmmanuel ismine Immanuel Kant, Immanuel
Wallerstein gibi pek çok aynı isimli düşünür nedeniyle aşinayım, ancak yazarın
soyadı bana tuhaf geldi.
Bir şaka mı var bu isimde diye düşündüm.
Meğer böyle bir yazar varmış.
Malum Rus edebiyatının iki büyük yazarı, Tolstoy ve
Dostoyevski hep birbiriyle karşılaştırılır.
Klasik Rus romanının iki büyük devini kıyaslamak da artık
neredeyse klasikleşmiştir. Bu, dünyadaki bütün Rus edebiyatı hayranlarının
zihnini meşgul eden tükenmez bir konudur.
Ancak her ikisi de hayranlarına okuma süreçlerinin içinden
bambaşka bir insan olarak çıkacakları yolculuk sunar.
Sanat söz konusu olduğunda anket yapmak çok saçma, ama yine
de Rus edebiyatını sevenler, sıkı okurlar “Tolstoy mu yoksa Dostoyevski mi daha
iyi?” diye ikiye ayrılırlar.
Halbuki bu iki usta, fikirlerini somutlaştırma biçimleri
bakımından birbirinin zıddıdır.
Birbirinin zıddı olan bu iki yazarın soyadlarının bir araya
getirilmesiyle yeni bir soyadının türetilmesi haliyle ilginç geliyor insana.
Önce yazar İmmanuil Tolstoyevskiy’nin muhtemelen entelektüel
anne-babasının çocuklarına yaratıcı bir isim koymuş olduğunu düşünmüştüm, ama
değilmiş.
Sonra biraz daha araştırınca olayı anladım. Yazar, mahlas
kullanmıştı.
Sonradan biraz araştırıp yazarın Türk olduğunu görünce
şaşkınlığım iyice arttı.
İsminden anlaşılmıyor, ama Türkiye doğumlu, Rus edebiyatı
sevdalısı, Alman felsefesi meraklısıymış. İlk önemli tartışmasını ailesine
karşı kazanarak ABD’ye elektronik mühendisliği okumaya gitmiş.
Yaşı uzun bir süredir 25-45 arasındaymış. Bu da bir espri
konusu.
“Safsatalar Ansiklopedisi” ve “Fularsız Felsefe”
kitaplarının yazarı.
Rusçada da yayımlanan 512 sayfalık “Safsatalar
Ansiklopedisi” isimli bu kitabın ilk baskı yılı, 2020.
Rusçaya çeviren Anastasiya Semina. Maalesef sayısı iki elin
parmaklarından fazla olmayan tanıdığım Türkçeden Rusçaya çeviri yapanlar
arasında değil.
Yazar İmmanuel Tolstoyevskiy, aynı zamanda pratik felsefeye
adanmış “Fularsız Entellik” podcast’lerinin de yazarı ve sunucusu
Şimdiye kadar bilmemiş olmak benim kusurum tabii ki.
Öğrendikten sonra videolarının çoğunu izledim.
Kesinlikle değerli.
Ancak esprili bulmakla beraber mahlas kullanmasını ve
videolarını sevimli bir maske ile çekmiş olmasını hala çok anlamış değilim.
Bu arada yanlış anlaşılmamak için bir daha vurgulayayım, yazar
olarak kullanılan ismi esprili bulmam kitabın akademik değerine gölge düşürmem,
küçümsemem anlamına gelmiyor.
***
Bu kısa kitap tanıtımı benim hep yapılan klasik Rus
edebiyatının iki büyük yazar arasındaki karşılaştırmayı hatırlamama vesile
oldu.
Tolstoy ve Dostoyevski hep karşılaştırılır. Ve hep sorulur
“hangisini daha çok severek okudun?” diye.
Küçük bir çocuğa “anneni mi daha çok seviyorsun, yoksa
babanı mı?” diye sormak gibi.
Küçük çocuklar genellikle bu tür sorulara çok tepki
vermezler, alışmışlardır; sadece “böyle saçma soru mu olur?” ifadesiyle
bakarlar.
Ama örneğin bir edebiyatseverin “Tolstoy babam, Dostoyevski
annem,” diye bir cevap vermesi de mümkün.
Bu tuzağa bazı Türk yazarları da düşmüşler, bazılarıysa
ustaca cevaplamışlar.
Sputnik için yazdığı bir yazıda Süheyla Demir, yazarlara
“Tolstoy mu Dostoyevski mi?” diye sormuş.
Örneğin, Gündüz Vassaf, şöyle cevap vermiş:
“Bu, ilk düşündüğümde, ‘Aşklarından hangisini seçersin?'
sorusu gibi veyahut da bir gözümü, öbür gözüme tercih etmem gibi. İkisi de
hayata farklı dokunuş noktaları, onun için birini öbürüne tercih etmem mümkün
değil. Tolstoy'a da aynı soruyu sormuşlar, ‘Ben böyle bir mukayese yapamam'
demiş. Ama bu soru, kaç ülkede tartışıldı, hala da tartışılıyor yazarlar
arasında. Bu soru hakkında kitaplar var. Ne mutlu ki Rusya'ya, böyle iki yazar
anadillerinden onlara seslenmiş. Başka hangi ülke var ki dünyada, iki yazarını
böyle tartışabiliyoruz.”
Doğru, aslında ayrım yapmak çok anlamlı değil.
Resim sanatıyla ilgili bir sanatsevere “Picasso mu, yoksa
Van Gogh mu?” diye sorulur mu?
Aytekin Yılmaz, “Rus klasikleri büyük bir edebiyat denizi
ise, Puşkin, Gogol, Dostoyevski, Çernişevski, Turgenyev bu
denizi oluşturan damlalardan bazılarıdır. Her yazarın bu edebiyat denizine
kattığı ayrı bir özgünlük vardır,” diyor.
“Tolstoy mu Dostoyevskiy mi” kitabının yazarı George
Steiner ise edebiyat kuramı alanında bir klasik haline gelmiş tartışmayı bu iki
dev iki romancının eserlerini epik ve dramatik yazın gelenekleri bağlamında
değerlendirmiş. “Ütopik inançları ve insanlığa duyduğu güvenle Tolstoy bir
iyimserdir ve bile isteye kendisini Homeros ile ilişkilendirecek epik bir tarz
yaratmıştır. En kasvetli, trajik metafizikçilerden olan Dostoyevski ise kökleri
Kral Oidipus'a ve Kral Lear'a uzanan drama geleneğinin devamcısıdır,” diye
yazmış.
***
Tolstoy 1828-1910, Dostoyevski ise 1821-1881 yılları
arasında yaşamış. Tolstoy’dan yedi yaş büyük olan Dostoyevski, ondan otuz sene
önce ölmüş.
İkisi de en önemli eserlerini aynı dönemde –1840 ile 1880
yılları arasında– vermiş.
Rusya’nın geçirdiği değişimde belirleyici olan ve haklı
nedenlerle Rus edebiyatının altın çağı olarak telakki edilen dönemde yaşamışlar.
Aynı dönemde ve aynı mekanlarda yaşamışlar, aynı sosyal
çevreyi paylaşmışlar, ancak birbirlerinden haberdar olmalarına rağmen hiç
şahsen tanışmamış, yüz yüze görüşmemiş olmaları da ilginç.
Hiç yazışmamışlar bile.
Aslında ikisi çok önemli yazarlar olmalarına rağmen iki zıt
kişilik.
Hiç karşılaşmamış ve görünüşe göre her açıdan birbirinin
zıddı olan, her biri aynı Rusya’nın farklı bir yüzünü temsil etmekle kalmayıp
sanatla ve hayatla da hepten farklı ilişki kuran iki adam.
Ancak birbirlerinin eserlerini yakından takip ettikleri ve
ilgisiz olmadıkları da biliniyor.
Bazı yazılarında birbirlerine övgüler yazdıkları da olmuş.
Birbirlerinin sanatlarına hakkaniyetle yaklaşmışlar.
Dostoyevski daha önce ölmüştü, Tolstoy onun ölümü hakkında
Nikolay Strahov'a yazdığı mektupta şunları yazmıştı:
“Keşke Dostoyevski hakkında hissettiklerimi tam olarak
söyleyebilseydim. <…> Bu adamı daha önce hiç görmemiştim ve kendisiyle
doğrudan bir ilişkim olmamıştı ve aniden, öldüğünde, onun benim için en yakın,
en sevgili, en gerekli kişi olduğunu fark ettim. Ben bir yazardım ve yazarların
hepsi kendini beğenmiş ve kıskançtır, en azından ben öyle bir yazarım. Ve
kendimi onunla kıyaslamak hiç aklıma gelmedi - asla. Yaptığı her şey (iyi,
gerçek şeyler) benim için ne kadar çok yaparsa o kadar iyi olacaktı. Sanat beni
kıskandırıyor, zekâ da öyle, ama yüreğin işi yalnızca mutluluk getiriyor.”
***
“Tolstoy ve Dostoyevski aynı dönemde ve aynı mekanlarda
yaşamış olmalarına rağmen şahsen hiç tanışmamışlar. Bu bana çok ilginç
geliyor,” diyorum.
Vladimir İvanoviç, “Evet, öyle. Tolstoy, en önemli
romanlarından “Savaş ve Barış”ın yazarı. Dostoyevski de “Budala”nın. Tolstoy
ve Dostoyevski tanışsalardı ve birlikte bir roman yazsalardı adı belki "Savaş
ve Budalalar" olurdu, herhalde,” diyor.
***
Bu iki büyük Rus yazarının isimleri üzerinden yapılan
ilginçlikler tükenmiyor.
“Tostoyevski” ismini kullanan bir fast-food zinciri bile
var şimdi İstanbul’da.
Menünün başına “Roman gibi tost” yazmışlar.
Üstelik menüde yiyeceklere (eserlerimiz diye yazmışlar) de
Dostoyevsky’nin kitaplarının ismi verilmiş.
“Tostumuzu yemelisiniz, işte o zaman içtenliğinize
inanacağım.” İmza: Tostoyevski diye yazmışlar.
Ne diyelim!
Reklamın kötüsü olmaz mı?
İş bazen çok ileri boyutlara evrilebiliyor.
Seneler önce İzmir Kitap Fuarı’nda yaşanan bir olay basına
yansımıştı.
Tolstoy ve Dostoyevski taraftarları arasında taşlı, sopalı
bir kavga olmuştu.
Güya, siyah elbiseli bir adam, Tolstoy’un anasına sövmüş, “Dostoyevski
adamdır” demiş, ondan çıkmış kavga.
Özel Güvenlik, araya girip biber gazı kullanmış falan.
Gülünç!
Bir olay çıktığı doğru olabilir, ancak kavga sebebinin
asparagas bir haber olduğu belli.
***
İşte böyle!
“Ne yazık ki ‘Tolstoy mu yoksa Dostoyevski mi daha iyi?’ tartışması
çok anlamlı olmamasının ötesinde bazen iş ‘Ronaldo mu, Messi mi?’ tartışması
düzeyine kadar indirgenebiliyor,” diyorum.
Vladimir İvanoviç, “çok haklısın” anlamında kafasını
sallıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder