Moskova

Moskova

11 Mayıs 2025 Pazar

Mihail Zoşçenko: Acı kahkahaya dönüştüğünde


Denis Andrianov

Kaynak: https://dzen.ru/

 

Sovyet edebiyatı denildiğinde akla ilk gelen isimlerden biri Mihail Zoşçenko'dur. O, sadece bir klasik değil, aynı zamanda döneminin gerçekliğini açıkça ve cesurca yansıtan hicvin de yüzü oldu. Lelya ve Minka'nın hikâyeleri, birçok kişinin çocukluğundan beri aşina olduğu, okuyucuyu çocuksu bir dinginliğe götüren hikâyelerdir. Daha sonra yetişkinler için yazdığı eserler, hayatın sıkıcılığından ve üzüntüsünden şifa veren, ruhlara gerçek bir merhem olur. Ama Zoşçenko'ya baktığınızda, depresyondan bitkin düşmüş bu adamın bu kadar ışıltılı ve komik hikayeler yaratabileceğini söyleyemezsiniz. Ama en başa dönelim.

İlk Yıllar: Yaratıcılığın Gücü

Zoşçenko, 1895 yılında St. Petersburg'da, servetiyle övünemeyen bir ailede doğdu. Yetenekli bir sanatçı olan babası ve gençliğinde amatör tiyatroyla uğraşan annesi, geleceğin yazarının zevklerinin oluşmasında etkili olmuştur. Zoşçenko lisede ilk edebi adımlarını attı, ancak akademik başarısı pek de arzulanan düzeyde değildi: Düşük notları nedeniyle defalarca azarlandı ve final sınavında yazdığı denemeden "Saçmalık" olarak işaretlenen başarısız bir not aldı. 

Yetişkinliğe Giden Yol

1913 yılında St. Petersburg Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne girdi, ancak ödeme yapmadığı için kısa süre sonra okuldan atıldı. Babasının ölümünden ve yapıcı bir yoksulluk döneminden sonra, Mikhail bir demiryolu müfettişi olarak çalışmaya başlar ve sonunda I. Dünya Savaşı'nda cephede yer alır. Cesurca savaşır ve dört madalya da dahil olmak üzere birçok ödül alır. Şubat 1917'de toplumdaki değişimlere tepki olarak kendini yedek kuvvetlerde bulur ve postane komutanlığından tavşan yetiştirme eğitmenliğine kadar çeşitli mesleklerde ustalaşmaya başlar.

Edebi uyanış

Zoşçenko, 1919 yılında suç soruşturma memuru olarak görev yaptığı sırada edebiyat dünyasıyla tanıştı. İlk başlarda hikâyelerini göstermekten çekiniyordu ama bunu yapmaya karar verdiğinde coşkuyla karşılandı. Edebiyat stüdyosunun yöneticilerinden Korney Çukovski, onda apaçık bir yetenek gördü. İki yıl sonra "Serapion Kardeşler" edebiyat derneğine üye oldu ve mizahi eserleri çeşitli yayın organlarında aktif olarak yayınlanmaya başladı.

1930'ların ortalarına doğru popülaritesi zirveye ulaşmıştı. Ancak dışsal başarının ardında hastalıkla zorlu bir mücadele vardı.

Depresyonun Anti-Kahramanı

Zoşçenko'yu yaşamı boyunca hiç değişmeyen bir melankoli rahatsız etti. Bu hastalık nedeniyle ilk eşinden ayrılmış ve teselli arayışında aşk ilişkilerine dalmış ya da tam tersine odasına kapanıp insanlardan uzak durmuştur. Depresyonunun mekanizmasını keşfettikten sonra, kendi kendine düşünmeye başladı ve durumuna yol açabilecek tüm koşulları analiz etti. Bu süreç onun kurtuluşu oldu.

Gücünü toplayıp hayata dönen Mihail, otobiyografik bir roman yazmaya karar verdi. Ancak II. Dünya Savaşı'nın patlak vermesi ve sonrasında yazılarının eleştirilmesi onun zayıflığını ortaya koydu ve 1946'da Yazarlar Birliği'nden ihraç edildi.

Talih Düşüşü ve Tersine Dönmesi

Bütün bunların sonuçları yıkıcı oldu. Zoşçenko bir kez daha depresyona girdi, yazma isteğini yitirdi, 1958'de geçirdiği felç de iletişim yeteneğini elinden aldı. Yaşamla ölümün eşiğinde, zihninin berraklığına kavuştu, karısına sarıldı ve şöyle dedi: "Ne tuhaf, Verochka... Ne kadar saçma yaşadım." Kısa bir süre sonra vefat etti ve okuyucularına içgörü dolu, komik, bir o kadar da kişisel hikayeler bıraktı. 

Mihail Zoşçenko, hem komik hem de hüzünlü olanın ebedi sembolü olmaya devam ediyor. Çağının aydınlığını ve karanlığını harmanlayan, gülmenin sadece bir eğlence değil, aynı zamanda hayatın zorluklarıyla başa çıkmanın bir yolu olduğunu gösteren olağanüstü bir ses.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder