Vikipedi,
özgür ansiklopedi
Sovyetler
Birliği'nin dağılması, 25 Aralık 1991 tarihinde, Sovyetler Birliği Devlet
Başkanı Mihail Gorbaçov'un istifa etmesinin ardından Sovyetler Birliği'ni
teşkil eden cumhuriyetlerin bağımsızlığını kazanmalarıyla 26 Aralık
1991'de Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin dağıldığı olaydır.
Sovyetler
Birliği'nin dağılması
1980'li yılların sonuna gelindiğinde Sovyetler
Birliği'nin Batı Bloğu ile girdiği silahlanma yarışından yorgun
düştüğü açıktı.
Öyle ki bu amansız yarış Sovyetler'in ekonomisinde tamiri
imkânsız büyük yaralar açmış, birliğin parçalanmasındaki en önemli unsuru
oluşturmuştur.
Durdurulamayan bu parçalanma süreci, 1985 yılında Mihail
Gorbaçov'un birliğin başkanı olmasıyla bu süreci durdurmak için yeni önlem
paketleri ortaya atılmasına yol açmıştı.
Glasnost ve Perestroyka
Temelde Glasnost (açıklık) ve Perestroyka (yeniden
yapılandırma) olarak kendini gösteren bu politikalar bazı ekonomik, sosyal ve
siyasal hakların verilmesi ve bu konularda daha esnek bir yönetim anlayışının
benimsenmesi prensibini içeriyordu.
Ancak bu politikalar zaten parçalanmakta olan birliği bir
arada tutmaya yetmedi.
Aksine, süreci hızlandırıcı etki yaptı.
Glasnost ve Perestroyka'nın sağladığı özgürlük ortamından
yararlanan tüm bastırılmış görüşler daha rahat çalışabilecekleri göreceli
olarak liberal ortama kavuştular.
Bu durumdan rahatsız olan ve Sovyetler'in eskisi gibi
yönetilmesini savunan bazı generaller ve politbüro üyeleri Mihail Gorbaçov'a
karşı darbe girişiminde bulundu.
Boris Yeltsin tarafından engellendiği ileri sürülen bu
darbe, birliğin birkaç ay içinde parçalanmasına yol açtı.
Bağımsız
Devletler Topluluğu
Aralık 1991 yılında bir araya gelen Belarus, Ukrayna ve Rusya başkanları Sovyetler
Birliği'ni feshettiklerini ve bunun yerine Bağımsız Devletler Topluluğu'nun
kurulduğunu karara bağladılar.
Böylelikle bu tarihten itibaren Avrupa ve Asya'nın
siyasi haritası değişmiştir.
1917'de temelleri atılan ve 1922'de kurulan Sovyetler
Birliği'nin dağılması ve yerini Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT)'na
bırakması dönemin en önemli olaylarındandır.
Leninizm'den çıkış
1990 yılının ilk aylarında Sovyetler Birliği'nde Stalinizm'den çıkışın
ötesinde, Leninizm'den çıkışın somut adımları atıldı.
1990 Şubat ayının kitlesel demokrasi yürüyüşleri, Gorbaçov'un
bir yıl önce iddia ettiğinin tam tersini savunarak, SBKP'nin anayasa
güvencesi altındaki öncü rolünü ve iktidar tekelini kaldırmaya girişmesi, Doğu
Avrupa'da komünist partilerin hızla iktidardan uzaklaşmaları ve Doğu
Almanya'nın Batı Almanya'yla birleşmesi, Sovyet tipi sosyalizmin hızla sonuna
yaklaştığına işaret ediyordu.
"İkinci
Şubat Devrimi"
1990'da "İkinci Şubat Devrimi" olarak
adlandırılan gelişmeler sonunda, Gorbaçov parti sosyalizminden devlet
sosyalizmine geçebilmek için SBKP'nin seçme ve yasama yetkilerini seçilmiş
kurullara ve referanduma devretme girişimini sürdürdü.
Şubat ayı Moskova ve Leningrad'da reform
taraftarlarının büyük sokak gösterilerine şahit oldu.
SBKP'den bağımsız partiler, işçi dernekleri ve cepheler
hızla ortaya çıktılar.
SBKP içinde de farklı kanatlar açıkça örgütlenmeye
başladılar.
Bu ortamda Gorbaçov, gerçek iktidarı SBKP'den devlet
aygıtına devredebilecek bir başkanlık sistemi önerdi.
Bu öneri, bir kişinin elinde aşırı yetki toplanmasının
sonuçlarından ürken "demokratlar" ve özerklik ya da bağımsızlık
arzulayan ulusal federasyonların tepkisiyle karşılaştı.
1990 Şubat'ından itibaren, Perestroyka ve Glasnost'un
tutarsızlıklarını sık sık eleştirmekle beraber, Ligaçev'in önderliğini yaptığı
muhafazakâr kanada karşı kendisini desteklemekten de geri durmayan
reformistlerle Gorbaçov'un ilişkileri hızla bozuldu.
17 Mart'ta yapılan birlik referandumu esas desteğini
kasaba, köyler ve Müslüman çoğunluklu cumhuriyetlerde buluyordu.
İkinci
Gorbaçov dönemi
Bunun ardından ikinci Gorbaçov dönemi olarak da
adlandırılan, Şevardnadze, Şatalin, Abalkin, Afanasiev, Moskova Belediye
Başkanı Yeltsin ve radikal-demokrat aydınların büyük bölümüyle
ilişkileri koparıp, bir merkez partisi oluşturmak çabaları ağırlık kazandı.
1990 yaz aylarında açıkça ortaya çıkan bu kopuşun doruk
noktası, Dışişleri Bakanı Şevardnadze'nin 1990 Aralık ayında "darbe
tehlikesinin" altını çizerek istifa etmesi oldu.
"500
günlük plan"
İktisadi planda reform konusunda çıkan anlaşmazlıklar ve
özellikle "500 günlük plan" adıyla kabul edilip, birkaç ay içinde
rafa kaldırılan Abalkin'in hızla serbest fiyat sistemine geçilmesini öngören
reform planı ayrı bir anlaşmazlık konusuydu.
İktisadi yaşamın hızla felce uğraması karşısında prestij ve
popülaritesini büyük ölçüde yitiren Gorbaçov, böyle bir planın yaratacağı halk
tepkisinden ürküyordu.
Bu dönemde Gorbaçov'un en büyük destekçileri ABD ve Batı
Avrupa ülkeleri yöneticileri ve kamuoyu ve uluslararası finans çevreleri oldu.
Bu çevreler için Gorbaçov, Sovyetler Birliği'nin
çökmesiyle ortaya çıkacak olan kaosu engelleyebilecek tek güç olarak
algılanıyordu.
Aynı zamanda nükleer ve konvansiyonel silahların
azaltılması konusunda da somut adımlar atılmaya devam edildi. 1990 yılları
başında İkinci Dünya Savaşı sonrasında oluşan NATO-Varşova Paktı çatışması
fiilen sona eriyordu.
1990 yaz aylarından itibaren Gorbaçov'un yakın çevresini,
devlet teknokrasisi olarak adlandırılan ve askeri sanayi sektöründe (VPK)
yetişmiş teknokratlar almaya başladı.
Sovyet devlet iktidarının sancağı olan Ordu-KGB-SBKP üçlüsü
arasında köprü görevi gören VPK teknokratlarının önde gelen isimlerinden Pavlov
başbakanlığa geldi.
Planlı ekonomiyi tedricen terk edip, güdümlü ekonomiye
geçmeye çalışan bu kesimin temel kaygıları ulusal özerklik ve bağımsızlık
arzularının hızla genişlediği Sovyetler Birliği'ni kurtarmak ve aynı
zamanda devleti elde tutmaktı.
1991 yılı başından itibaren ordu ve KGB'nin bundan sonra
SBKP'den değil, sadece hükûmet ve devletten emir alması ilkesi benimsendi.
Riga'da yer alan özgürlük anıtı Letonya'nın SSCB'den
bağımsızlığını ilan etmesini sembolize ediyor.
Ordu ve SBKP içinde Gorbaçov'u devreden çıkarıp
otoriter, muhafazakâr bir yönetim oluşturmayı savunanlar, bunu ilk kez Sovyet
ordusunun Vilnius'a yaptığı kanlı müdahale ile ifade ettiler.
Bunun ardından Baltık Cumhuriyetlerindeki ayrılıkçı eğilimler
daha da güçlendi ve üç cumhuriyetin parlamentoları birbirleri ardından
bağımsızlıklarını ilan ettiler.
Siyasal planda Çernobil olarak değerlendirilen Vilnius'a
müdahale, Birliğin sonunu hızlandırdı.
Birliği
kurtarma çabaları
Gorbaçov 1990 yılının sonlarında Sovyetler Birliği'nin
tüm cumhuriyetlerine yenilenmiş birlik federasyonu için referandum çağrısında
bulundu.
Sovyet liderinin bu çağrısına 9 cumhuriyet olumlu yanıt
verdi.
17 Mart 1991'de Rusya SFSC, Belarus SSC, Ukrayna
SSC, Kazakistan SSC, Kırgızistan SSC, Tacikistan SSC, Türkmenistan
SSC, Özbekistan SSC ve Azerbaycan SSC'nde Sovyetler Birliği'nin
korunması konusunda referandum (Sovyetler Birliği Referandumu 1991) düzenlendi.
%80 katılımın olduğu referandumda halkın %77'si Sovyetler
Birliği'nin korunması yönünde oy kullandı.
Diğer altı cumhuriyette ise merkezi hükûmetler oylamayı
reddetmesine rağmen, yerel Sovyet konseyleri seçim sandıkları kurdu.
Estonya SSC, Letonya SSC, Litvanya SSC, Moldova
SSC, Gürcistan SSC ve Ermenistan SSC hükûmetleri halklarına
referandumu boykot etmeleri çağrısında bulundu.
Ermenistan ve Gürcistan'da katılım düşük olurken diğer
cumhuriyetlerde geçerli sayılabilecek bir katılım oldu.
Bu ülkelerde de birlik lehine sonuç çıktı.
Ancak bağımsızlık yanlısı hükûmetler bu referandumu meşru
kabul etmediler.
1991 Nisan ayında on beş cumhuriyetten sadece dokuzunun
imzaladığı yeni "Egemen Devletler Birliği" antlaşmasının ömrü birkaç
ay sürdü.
Üye devletlerin istedikleri zaman federasyonu terk
edebilecekleri belirtilen yeni birlik şartnamesiyle beraber, merkezi hükûmet
aldığı bir dizi kararla, pazar ekonomisine doğru gidişi frenleyip, yeniden sıkı
bir merkezi denetim sistemi getirmeye çalıştı.
Bu ise üretim ve özellikle dağıtım sisteminin daha da fazla
felç olmasına yol açtı.
Üretimin azalmasının yanında, fiyatlar ve dış borç hızla
arttı.
Buna tepki olarak Rusya federasyonunun başkanlığına seçilen
Yeltsin ve Leningrad Belediye Başkanı Sobçak, merkezi otoritenin yetkilerini
sınırlayıcı bir dizi önlem aldılar.
Gorbaçov'un
meşruiyet temeli giderek yok olmaya başladı
SSCB'nin temel direğini oluşturan Rusya federasyonu üzerindeki
idari denetimini kısmen kaybeden merkezi hükûmetin ve onunla beraber
Gorbaçov'un meşruiyet temeli giderek yok olmaya başladı.
Gorbaçov yaz aylarında yeniden liberal kanada yakınlaşmaya
çalıştı ve "9+1" olarak adlandırılan Yeni Birlik Anlaşması'nın 20
Ağustos'ta imzalanması için çaba gösterdi.
1991 yılında Sovyetler Birliği Komünist Partisi'nin
yönetici rolü kaldırıldı.
Haziran 1991'de ilk çok partili seçim yapıldı.
Ancak Ağustos 1991'de KGB başkanı, bazı Politbüro üyeleri
ve generaller ülkenin çökmekte olduğunu fark ederek darbe girişiminde bulundular.
Darbeciler amaçlarından hemen vazgeçseler de bu girişim
diğer cumhuriyetlerde tedirginlik yarattı ve ayrılıklarını ilan etmelerine
sebep oldu.
1991
Sovyet darbe girişimi
Sovyetler Birliği'nin ve onun temsil ettiği tüm idari ve
ideolojik özelliklerin sonu, Sovyet ordusu, KGB ve SBKP'nin üst
yöneticilerinden bir kısmının, "9+1" anlaşmasının imzalanmasından bir
gün önce, 19 Ağustos 1991'de bir hükûmet darbesiyle yönetime el koymaya
teşebbüs etmeleriyle geldi.
"Kamu Selamet Komitesi" adı altında, merkezini
Kruçkov, Yazov ve Pugo, yani Ordu, KGB ve İçişleri Bakanlığı üçlüsünün
oluşturduğu cunta, Gorbaçov'un direnişiyle karşılaştı.
Ordu ve KGB içinde umdukları desteği bulamayan darbeciler,
iki gün içinde tüm yönetimi kaybettiler.
Askerî birliklerin bir kısmı Moskova ve Leningrad'da sokağa
dökülen halkın yanında yer aldı.
Saray duvarı üzerindeki SSCB yazısı Sovyetler Birliği'nin
çöküşünün ardından kaldırıldı.
Rusya federasyonunun meclis binasında darbeye karşı
direndiğini açıklayan ve genel oyla seçilmiş Rusya federasyonu Cumhurbaşkanı Yeltsin,
tüm idari ve askeri yetkilerin Rusya federasyonunda geçici olarak toplandığını
ilan etti.
Darbecilerin Kırım'da yazlık evinde kalmaya mecbur
ettikleri Gorbaçov'un Moskova'ya dönmesini sağladı.
Darbeci önderler tutuklanırken, Gorbaçov, SBKP Genel Sekreterliği'nden
istifa etti.
Ortaya çıkan iktidar boşluğunu hızla kendi şahsiyeti
etrafında toplayan Yeltsin, SBKP'nin yasaklandığını ve partinin tüm
malvarlığına el konduğunu ilân etti.
Sovyetler
Birliği, 26 Aralık 1991'de Sovyetler Birliği Yüksek Sovyeti'nin üst
meclisi Milletler Sovyeti'nin aldığı karar ile resmen dağıldı.
Dağılma
Darbeyi izleyen birkaç ay içinde 1917 Ekim Devrimi'yle
açılan tarih sayfası hızla son buldu.
Sovyet önderlerinin isimlerini taşıyan kentler, Çarlık
Rusyası sırasında taşıdıkları isimlere döndüler.
Rusya orak-çekiçli bayrağı bırakıp beyaz-mavi-
kırmızılı eski bayrağı benimsedi.
Ardından Rusya Federasyonu başta olmak üzere Sovyetler
Birliği'ni oluşturan federasyonlar bağımsızlıklarını ilan ettiler.
Gorbaçov'un 1985'te iş başına gelmesiyle başlayan süreç
1991 yılında Sovyetler Birliği'nin tarihe karışmasıyla son buldu.
Onun yerini Bağımsız Devletler Topluluğu adı
altında geçici olarak birleşen, hem kendi aralarında hem kendi içlerinde
ulusal-etnik çatışmaların hızla büyüdüğü büyük ölçüde bağımsız cumhuriyetler
aldı.
Sonuçları
Rus erkeklerinin yaşam süresinde 1980'lerin sonlarından
itibaren Glasnost ile birlikte gerçekleşen ekonomik liberalizasyonla eş zamanlı
olarak başlayan düşüş, 1991'de Sovyetler Birliği'nin dağılması ile daha da
kötüleşmiştir.
Sovyetler Birliği'nin dağılmasının sonuçları ve bu
sonuçların bir bütün olarak negatif mi yoksa pozitif mi olduğu, Sovyet tarih
yazımının en çok tartışılan alanlarından biri ve kapitalizm ile serbest
piyasa ekonomisi eleştirisinin önemli bir parçasıdır.
Ekonomik bağların dağılmayı izleyen kopması, Eski
Sovyet ülkeleri ve eski Doğu Bloku’nda Büyük Buhran'dan bile
daha şiddetli bir ekonomik kriz ve yaşam standartlarında "daha
önce görülmemiş" bir düşüşe sebep oldu.
Yoksulluk ve ekonomik eşitsizlik 1988
yılından itibaren artmaya başlamıştı ve 1991'de büyük bir ivme kazandı, tüm
eski Sosyalist ülkelerdeki Gini oranı ortalama 9 puan yükseldi.
Eski Sovyet ülkelerinin neredeyse hepsi birliğin dağılması
ile hala önüne geçilememiş bir şekilde "geri kaldı"; öyle ki, bu
ülkelerin bazılarının dağılmadan önceki durumlarına yetişmesinin 50 yıldan
fazla süreceği tahmin edilmektedir.
Sina Akşin'e göre, Rusya'nın sosyalizmden kapitalizme
geçişi "tam bir felaket oldu."
1991'den 1998'e değin Rus ekonomisi her yıl daha da
geriledi.
Ürünler toplanamadığı ya da dağıtılamadığı için açlık
çekildi.
Sağlık hizmetlerindeki aksamalar da eklenince, Rusların
ömürleri kısaldı.
1990'da orta ve büyük boyutta 30.000 fabrika varken bu
sayının 5.000'e düşmesinin etkisiyle işsizlik çok kısa sürede drastik bir artış
gösterdi ve aniden işsiz kalan milyonlarca insanın izlediği yollar daha büyük
ayrı sorunları da türetti; eski KGB ve polis memurları ve Kızıl Ordu
askerlerinin istikrarlı bir iş arayışı içerisinde mafyanın saflarını doldurması
ile suç oranları Rus tarihinde görülmemiş bir artış gösterdi, stabil bir
gelecek için umutlarını kaybeden çok sayıda üniversite mezunu kız aracılığıyla
aynısı fuhuş oranları için de gerçekleşti.
Evsizlik drastik bir şekilde yükseldi, öyle ki, 1993'te her
on çocuktan birisi sokakta yatıyordu.
Dağılmadan önce Rusya'da 10.700 hastane vardı, bu sayı kısa
süre içerisinde 5.400'e düştü.
Verem ve bebek ölümleri "üçüncü dünya düzeylerine
ulaştı", 1990 ve 1998 yılları arasında 3,4 milyon bebek ölümü
gerçekleşti.
1991'de Sovyetler Birliği'nde 2.000 difteri vakası meydana
gelmişti; 1991 ve 1998 arasında ise Bağımsız Devletler Topluluğu'nda 200.000
kadar vaka bildirildi ve yaklaşık 5.000 kişi öldü.
Hastanelere benzer bir şekilde okulların sayısı da yaklaşık
70.000 iken 42.600'e kadar geriledi.
Dağılmanın hemen ardından Rusya'nın gayri safi yurt
içi hasılası yarı yarıya düştü.
Bunalım 1998'de zirve yaptı.
Rus rublesinin değeri hızla düştü ve Rusya dış borcunu
ödeyemez hale geldi.
Rus menkul kıymetler borsası dibe vurdu.
Hükûmet rublenin uluslararası piyasada satışını durdurdu.
Bu noktada Rusya halkının %90'ı yoksulluk sınırının altında
yaşıyordu.
Yeltsin'in görevinden istifa etmesi ve yerine 26 Mart
1999'da Vladimir Putin'in gelmesi ile bu negatif etkiler geri çevrilmeye
başladı.
Rus ekonomisi yaklaşık 10 yıldır ilk kez büyüme
gördü, Komünist Parti'yle de işbirliği yapılarak yerel, bölgesel
makamların, oligarkların güçleri sınırlandı ve yolsuzlukları
kovuşturuldu.
Rusya bir karma ekonomi modeli izleyerek yeniden
gelişmeye ve büyümeye başladı, G7'lere katılması ile topluluk G8 adını
aldı.
Bunlara rağmen, özellikle fakirlik ve suç başta
olmak üzere dağılmanın sebep olduğu sorunlar günümüzde Rusya'da, ilk yıllara
göre daha küçük ancak hala büyük bir ölçüde devam etmektedir, 2014'te Rusya'ya
karşı başlatılan ekonomik yaptırımlar da bu sorunların büyümesi için
yeni bir tetikleyici olmuştur.
Eski
Sovyet ülkelerinde Sovyetler Birliği nostaljisi
Eski Sovyet ülkelerinde dağılma ve etkilerine yönelik
kamuoyu değişiklik göstermektedir.
Ermenistan halkının %12'si dağılmanın hayatları üzerinde
olumlu bir etkisi olduğunu söylerken, %66'sı olumsuz bir etkisi olduğunu
söylemiştir.
Kırgızistan'da, %16 olumlu etkiye, %61 ise olumsuz etkiye
sahip olduğunu söylemiştir.
Tacikistan'da ise aynı oranlar sırasıyla %27 ve %52'dir.
Ukrayna halkının %72'si dağılmadan beri hayatın dağılma
öncesine göre kötüleştiğini düşünmektedir.
Levada Merkezi tarafından 1991'den beri her yıl
gerçekleştirilen anketlerin her birinde Rusların büyük çoğunluğu birliğin
dağılmasından pişmanlık duyduğunu belirtmiştir.
2019'da bu oran %66'ya kadar yükselmiştir.
2019 tarihli bir ankete göre Rusların %59'u Sovyet
hükûmetinin "sıradan insanlarla da ilgilendiğine", 2020 tarihli
bir başka ankete göre ise Rusların %75'i, Sovyet döneminin ülkelerinin
tarihinin "en iyi zamanı" olduğuna inanmaktadır.
Bir bütün olarak, eski Sovyet ülkelerinin vatandaşlarının
%25'i dağılmanın ülkelerini olumlu, %51'i ise olumsuz etkilediğini söylemektedir.
Ek olarak, Sovyet dönemini yaşamış olan daha yaşlı nesiller
genellikle kapitalizme yönelik daha negatif ve Sovyetler Birliği'ne yönelik
daha pozitif görüşler sergilemeye meyillidirler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder