Moskova

Moskova

29 Haziran 2018 Cuma

Nazım’ın son şiiri



Samih Güven




Bir Haziran günü. Sokol metrosundan sonra yaklaşık yirmi dakika yürüyorum. Nazım’ın “2.Pesçanaya Caddesi No:6 Giriş 3” adresindeki evinin karşısındayım artık.  O küçük parkta oturup soluklanıyorum bir süre. 

Ne acıdır ki, şiirlerindeki gücün, yalınlığın, metaforların, imgelerin, sıcaklığın, duygunun, matematiğin ve müziğin çekimine yoğun olarak girdiğim yıllarda Onun hayatının ayrıntılarından haberim yokmuş yeterince. Oysa şimdi hayatını bütün olarak göz önüne alıp, bazı şiirlerini arkasındaki ayrıntılarla düşünmek sarsıcı oluyor gerçekten. 

Herkesin korkuyu sevgiyle karıştırdığı Stalin yıllarında “Hayır onu güneşe benzetemeyeceğim, kusura bakmasınlar”  dediği andan, Vera için Galina ile yaşadığı evden pijama ve terlikle kaçmasına; Varna kıyısında acıyla elini Türkiye tarafına uzatıp Memet!.. diye inlediği andan, Mısır’da Asya Afrika Yazarlar Birliği seçimlerinde “Türk pasaportu yok, oy kullanamaz” diyen delegeye karşı “Halkının dilinde yazan şair elbette temsil hakkına sahiptir” dediği ana kadar, Onu bir insan olarak kalbimizde yücelten yüzlerce önemli detay söz konusu. Hakkı verilmiş, acı çekilmiş, ama kendi deyimiyle  ciddiye alınmış bir yaşam Onun ki.

Şimdi evinin karşısındaki parkta otururken Vera’yla olan yıllar, her ikisinin bu ilişki için verdiği mücadele, yaşadıkları zorluklar ve “o son şiir” kafama takılıyor en çok.

Novodemiçiy’de 3 Haziran 2018 tarihinde yapılan törende konuşmasını zorlukla tamamlayan Vera’nın kızı Anna Stepanova’nın “Onlar…” ifadesi öylesine dokunaklı gelmişti ki, aşk için her şeyi göze alan, herkesin kolaylıkla anlamayacağı zorlukları yaşayan ve şimdi Novodemiçiy’de birlikte uyuyan “Onlar” iki özgür ve masum kuş gibi canlanmıştı kafamda.

Nazım ve Vera aşkı kolay bir aşk değildi. Büyük seçimler olmuştu. Nazım daha fazla yaşamak yerine doktorların uyarılarına rağmen aşkı seçmişti. Vera ise evli ve çocuklu bir kadın olarak zorlansa da Nazım’a gitmeye cesaret etmiş ve sonrasında çok sevmişti Onu.

Ve evinin avlusuna doğru yürürken son şiiri diye adlandırılan o şiiri düşünüyorum artık. Gerçekten tarih olarak en son yazdığı şiir mi emin değilim. Örneğin ölümü iyice düşündüğü günlerde yazdığı “Cenaze Merasimim” adlı şiir Nisan 1963’te kaleme alınmış. 

Ama o son şiir ölümünü hızlandıran, karşı konulamaz bir aşkı ve kendi sonunun kısa hikayesini anlatması, ayrıca ortaya çıkışı bakımından bir son söz, son bir şiir gibi gerçekten.

Nazım o sabah altı buçuk sularında gazeteleri almak için kapıya yönelir, o sırada fenalaşır ve duvara tutunur, ayakta direnir ölüme bir süre, yavaşça yere oturur ve hayata veda eder. 

O sabah ölüm raporu tutulacakken kimliği istenir Nazım’ın. Vera üzgün ve sapsarı olmuş yüzüyle ceketinin cebine elini atar ve cüzdanının arasından kimliğini çıkarır. İşte o sırada 1957 yılında değiştirdikleri kendi fotoğrafını görür. Ve arkasındaki şiiri tabi:

Gelsene dedi bana
Kalsana dedi bana
Gülsene dedi bana
Ölsene dedi bana

Geldim
Kaldım
Güldüm
Öldüm.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder