Moskova

Moskova

2 Mart 2016 Çarşamba

Sergey Yesenin ve Isadora Duncan’ın çatışmalı aşkı


Derya Önel


Modern dansın kurucularından Amerikalı Isadora Duncan ve Rus edebiyatının en önemli şairlerinden Sergey Yesenin. İkisi de kendine hayran ve kıskanç. Sergey ve Isadora’nın tutkulu aşkları yaşandığı yıllarda büyük yankı uyandırmıştı.

1921 yılının sonlarına doğru ressam Gheorgi Yakulov’un evinde verdiği partide karşılaştıklarında Isadora Duncan kırk dört yaşındaydı. Yaşamının, kariyerinin zirvesinde, yaptığı işlerden sıkılıp kendine yeni ufuklar açacak işlerin peşinde. Yaşı ilerlemiş, kendinden daha genç, güzel, yetenekli sanatçılar yerini almış. Sıradan tiyatro salonlarından bıkıp usanan Isadora katedrallerde, kiliselerde, tapınaklarda sahneye çıkıp dini cemaatin önünde dans etmek istiyormuş.

Isadora, “Ben kitleler için, sanatıma ihtiyaç duyan ve beni görmek için gereken paraya sahip olmaya çalışan insanlar için dans etmek istiyorum,  ve bunu bedava yapmak istiyorum,” der. Dansı kurumsallaştırmak için gittiği Moskova’da Rusya’nın klasik balede ulaşılabilecek en üst düzeye geldiğini fark etmiş. Dansı gerçek yaşama uzak, yabancı kimliğinden çıkarıp yaşamın içine sokmaya çalışan Isadora, küçük yaştaki çocuklar için Moskova’da dans okulu kurmuş.

Rusya’nın Ryazan köyünde çiftçi bir ailede yetişen Sergey Yesenin ise, 1918 yılında Moskova’ya taşındığında zamanının çoğunu arkadaşlarıyla geçiriyormuş. O zamana kadar çıkan fikir akımlarını reddedip, İmajinistler olarak tarihe geçmek istemişler. Silindir şapkalı, renkli kravatları, yerlere kadar uzanan atkıları, kareli ceketleri, gemici kasketleriyle İmajinistler’in arasında yer alan Sergey Yesenin, ekspresyonizm,  natüralizm, fütürizm, sürrealizm gibi akımlarla boğulan edebiyat dünyasına yeni bir soluk kazandırmayı düşünmüş. 1919 yılı başlarında İmajinistler olarak kuruluş manifestosu yayımlamışlar. Sanatta tek geçerli yasanın yaşamı resim tasvirleriyle görünür kılmak olduğunu iddia etmişler. Resim tasvirini de şiirin en önemli unsuru olarak ortaya koymuşlar.

Isadora Duncan dansı yaşamının kaynağına oturturken Sergey Yesenin devrimi Rus şiirine sokarak çağdaşları tarafından hayranlıkla karşılanmış. Dansın Kraliçesi olarak bilinen Isadora Duncan, Sergey Yesenin’le tanışana kadar evlilik kurumuna karşı durmuş, hayatına giren adamlarla yurt gezileri yapmış. Ancak Sergey Yesenin katı bir din eğitimiyle büyümüştü. Isadora Duncan ise kendinden 16 yaş küçük Sergey Yesenin gibi düşünmüyordu. Isadora, “Dans benim dinimdir”  diyordu. Ancak Sergey Yesenin’in sert tavırları Isadora’yı çok etkilemişti. Birbirleriyle vakit geçirdikçe aralarındaki yaş farkını kapatmışlar. Isadora Duncan, Sergey Yesenin’e duyduğu hayranlığı etrafındakilere şöyle anlatıyordu:

“Bu, beklediğim yegâne kişidir. Bu, yaşam mutluluğumun son dirilişini borçlu olacağım büyük aşkımdır.”

Isadora’nın Sergey’e olan aşkını, hayranlığını göstermekten çekinmeyip her fırsatta dillendirmesi Sergey’in hoşuna gitmiş. Isadora’nın rahat, uçuk tavırlarından etkilenmiş Yesenin. Ülkesindeki kadınlar gibi alçakgönüllü, dindar, yumuşak biriyle birlikte olmak isterken Isadora gibi istediğini elde etmek için bütün dişiliğini kullanan, vahşilik ve şefkat arasında gidip gelen biriyle birlikte olmaya başlamış. Arkadaşları arasında külhanbeyi olarak bilinen Sergey Yesenin’in başını döndüren aşk, zamanla yerini krizlere bırakmış. Bir sabah şiir okuyup, Isadora’ya aşkını ilan eden Sergey Yesenin, ertesi gün onu evinden kovacak kadar değişebiliyordu. Isadora, efendisinin emirlerine uymak zorunda olduğunu zevkle hissetmiş. Sergey Yesenin’in bu sert karakteri Isadora’nın hoşuna gitmiş, ilişkiler için “iki insan arasındaki tutkulu duygular bir drama dönüşmediği takdirde bir şey ifade etmez” diyormuş.

Hayatı boyunca evlilik kurumuna karşı olan Isadora Duncan Sergey Yesenin’ e karşı koyamamış. Evliliklerini Stalin’in politikalarına karşı Sergey’i Rusya’dan çıkarmak ya da Sergey’in Isadora’nın şöhretinden faydalanmak için yaptıklarını iddia etseler de, Isadora “yaşamında ilk kez yasal bir kocaya sahip” oluyordu. Sevincini, “Bize mutluluk dileyen kartlar yazın… Bize tabaklar, tencereler ve tavalar hediye edin…” diyerek paylaşmış.

Döneminin yeniliklerini izleyen modern bir kadın olan Isadora ile kadınlara karşı köy geleneklerine bağlılığını sürdürmeye çalışan Yesenin için evlilik, sahip olma arzusu, güvensizlik ve kıskançlık üçgeninde çatırdamaya başlamış. Bir zaman sonra aralarındaki kültür ve yaş farkı sorun olmuş. Sergey Yesenin’in giderek artan alkol bağımlılığı ayrılık düşüncesinin filizlenmesine neden olmuş. Isadora arkadaşına yazdığı bir mektupta derdini şöyle anlatıyordu:

“Onun için o kadar uzun saatler ağlayıp inlemiştim ki sanki içimdeki tüm insani acıma yeteneğim tükenmişti.”

İçinde hâlâ yaşam enerjisi bulunduran Isadora, alkol bağımlılığına hastalık derecesindeki şüpheciliği eklenince dayanılmaz biri olan Sergey Yesenin’e daha fazla tahammül edememiş.

1927 yılında 27 Aralık gecesi kaldığı otel odasında şiir yazmak isteyince mürekkep bulamayan Sergey Yesenin, bıçakla çizdiği kolundan akan kanla şiir yazmış. Ertesi sabah kahvaltı için otel görevlileri odaya girince Sergey Yesenin’i pencereye asılmış halde bulmuşlar. Arkadaşları odaya girince yere atılmış sigaralar, devrilmiş masa, gece lambası görmüş.

Bir gece önce kanıyla yazdığı mektubu, arkadaşı Ehrlich’in elindeydi.

Elveda dostum benim, elveda
Can dostum seninle dolu göğsüm
Çok önceden belirlenen bu ayrılık
Buluşmayı vadediyor ileride bir gün.
Elveda dostum el sıkışmadan, konuşmadan,
Üzülme ve kaşlarını eğme mutsuz.
Ölmek yeni bir şey değil dünyada,
Ama yaşamak da daha yeni değil kuşkusuz.

Isadora Duncan’ın ölümü ise, genç erkeklere olan zaafıyla birlikte gelmiş. Genç İtalyan sevgilisinin Bugatti otomobiliyle gezmeye çıktıklarında arabanın açık penceresinden rüzgârda havalanan atkısı tekerleğe dolanınca boynu kırılan Isadora Duncan yaşama veda etmiş.

Sergey Yesenin ve Isadora Duncan bir dönem tutkulu bir aşk yaşasalar da hazin yaşam öyküleriyle anılmışlar. Aşklarıyla tarihe geçmeyi reddeden Sergey Yesenin, Rus edebiyatındaki saygın yerini korurken Isadora Duncan’ın adı da dans tarihine altın harflerle yazılmış.


(Kaynak: Carola Stern, Aşklar ve Çiftler “Isadora Duncan & Sergey Yesenin”, Çeviren: Atilla Dirim, İletişim Yayınları, 2000)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder