Derya
Önel
Kaynak: http://www.notosoloji.com/
Modern dansın kurucularından Amerikalı Isadora Duncan ve
Rus edebiyatının en önemli şairlerinden Sergey Yesenin. İkisi de kendine hayran
ve kıskanç. Sergey ve Isadora’nın tutkulu aşkları yaşandığı yıllarda büyük
yankı uyandırmıştı.
1921 yılının sonlarına doğru ressam Gheorgi Yakulov’un
evinde verdiği partide karşılaştıklarında Isadora Duncan kırk dört yaşındaydı.
Yaşamının, kariyerinin zirvesinde, yaptığı işlerden sıkılıp kendine yeni
ufuklar açacak işlerin peşinde. Yaşı ilerlemiş, kendinden daha genç, güzel,
yetenekli sanatçılar yerini almış. Sıradan tiyatro salonlarından bıkıp usanan
Isadora katedrallerde, kiliselerde, tapınaklarda sahneye çıkıp dini cemaatin
önünde dans etmek istiyormuş.
Isadora, “Ben kitleler için, sanatıma ihtiyaç duyan ve beni
görmek için gereken paraya sahip olmaya çalışan insanlar için dans etmek
istiyorum, ve bunu bedava yapmak istiyorum,” der. Dansı kurumsallaştırmak
için gittiği Moskova’da Rusya’nın klasik balede ulaşılabilecek en üst düzeye
geldiğini fark etmiş. Dansı gerçek yaşama uzak, yabancı kimliğinden çıkarıp
yaşamın içine sokmaya çalışan Isadora, küçük yaştaki çocuklar için Moskova’da
dans okulu kurmuş.
Rusya’nın Ryazan köyünde çiftçi bir ailede yetişen Sergey
Yesenin ise, 1918 yılında Moskova’ya taşındığında zamanının çoğunu
arkadaşlarıyla geçiriyormuş. O zamana kadar çıkan fikir akımlarını reddedip,
İmajinistler olarak tarihe geçmek istemişler. Silindir şapkalı, renkli
kravatları, yerlere kadar uzanan atkıları, kareli ceketleri, gemici
kasketleriyle İmajinistler’in arasında yer alan Sergey Yesenin, ekspresyonizm,
natüralizm, fütürizm, sürrealizm gibi akımlarla boğulan edebiyat
dünyasına yeni bir soluk kazandırmayı düşünmüş. 1919 yılı başlarında
İmajinistler olarak kuruluş manifestosu yayımlamışlar. Sanatta tek geçerli yasanın
yaşamı resim tasvirleriyle görünür kılmak olduğunu iddia etmişler. Resim
tasvirini de şiirin en önemli unsuru olarak ortaya koymuşlar.
Isadora Duncan dansı yaşamının kaynağına oturturken Sergey
Yesenin devrimi Rus şiirine sokarak çağdaşları tarafından hayranlıkla
karşılanmış. Dansın Kraliçesi olarak bilinen Isadora Duncan, Sergey Yesenin’le
tanışana kadar evlilik kurumuna karşı durmuş, hayatına giren adamlarla yurt
gezileri yapmış. Ancak Sergey Yesenin katı bir din eğitimiyle büyümüştü.
Isadora Duncan ise kendinden 16 yaş küçük Sergey Yesenin gibi düşünmüyordu.
Isadora, “Dans benim dinimdir” diyordu. Ancak Sergey Yesenin’in sert
tavırları Isadora’yı çok etkilemişti. Birbirleriyle vakit geçirdikçe
aralarındaki yaş farkını kapatmışlar. Isadora Duncan, Sergey Yesenin’e duyduğu
hayranlığı etrafındakilere şöyle anlatıyordu:
“Bu, beklediğim yegâne kişidir. Bu, yaşam mutluluğumun son
dirilişini borçlu olacağım büyük aşkımdır.”
Isadora’nın Sergey’e olan aşkını, hayranlığını göstermekten
çekinmeyip her fırsatta dillendirmesi Sergey’in hoşuna gitmiş. Isadora’nın
rahat, uçuk tavırlarından etkilenmiş Yesenin. Ülkesindeki kadınlar gibi
alçakgönüllü, dindar, yumuşak biriyle birlikte olmak isterken Isadora gibi
istediğini elde etmek için bütün dişiliğini kullanan, vahşilik ve şefkat
arasında gidip gelen biriyle birlikte olmaya başlamış. Arkadaşları arasında
külhanbeyi olarak bilinen Sergey Yesenin’in başını döndüren aşk, zamanla yerini
krizlere bırakmış. Bir sabah şiir okuyup, Isadora’ya aşkını ilan eden Sergey
Yesenin, ertesi gün onu evinden kovacak kadar değişebiliyordu. Isadora,
efendisinin emirlerine uymak zorunda olduğunu zevkle hissetmiş. Sergey
Yesenin’in bu sert karakteri Isadora’nın hoşuna gitmiş, ilişkiler için “iki
insan arasındaki tutkulu duygular bir drama dönüşmediği takdirde bir şey ifade
etmez” diyormuş.
Hayatı boyunca evlilik kurumuna karşı olan Isadora Duncan
Sergey Yesenin’ e karşı koyamamış. Evliliklerini Stalin’in politikalarına karşı
Sergey’i Rusya’dan çıkarmak ya da Sergey’in Isadora’nın şöhretinden faydalanmak
için yaptıklarını iddia etseler de, Isadora “yaşamında ilk kez yasal bir kocaya
sahip” oluyordu. Sevincini, “Bize mutluluk dileyen kartlar yazın… Bize
tabaklar, tencereler ve tavalar hediye edin…” diyerek paylaşmış.
Döneminin yeniliklerini izleyen modern bir kadın olan
Isadora ile kadınlara karşı köy geleneklerine bağlılığını sürdürmeye çalışan
Yesenin için evlilik, sahip olma arzusu, güvensizlik ve kıskançlık üçgeninde
çatırdamaya başlamış. Bir zaman sonra aralarındaki kültür ve yaş farkı sorun
olmuş. Sergey Yesenin’in giderek artan alkol bağımlılığı ayrılık düşüncesinin
filizlenmesine neden olmuş. Isadora arkadaşına yazdığı bir mektupta derdini
şöyle anlatıyordu:
“Onun için o kadar uzun saatler ağlayıp inlemiştim ki sanki
içimdeki tüm insani acıma yeteneğim tükenmişti.”
İçinde hâlâ yaşam enerjisi bulunduran Isadora, alkol
bağımlılığına hastalık derecesindeki şüpheciliği eklenince dayanılmaz biri olan
Sergey Yesenin’e daha fazla tahammül edememiş.
1927 yılında 27 Aralık gecesi kaldığı otel odasında şiir
yazmak isteyince mürekkep bulamayan Sergey Yesenin, bıçakla çizdiği kolundan
akan kanla şiir yazmış. Ertesi sabah kahvaltı için otel görevlileri odaya
girince Sergey Yesenin’i pencereye asılmış halde bulmuşlar. Arkadaşları odaya
girince yere atılmış sigaralar, devrilmiş masa, gece lambası görmüş.
Bir gece önce kanıyla yazdığı mektubu, arkadaşı Ehrlich’in
elindeydi.
Elveda dostum benim, elveda
Can dostum seninle dolu göğsüm
Çok önceden belirlenen bu ayrılık
Buluşmayı vadediyor ileride bir gün.
Elveda dostum el sıkışmadan, konuşmadan,
Üzülme ve kaşlarını eğme mutsuz.
Ölmek yeni bir şey değil dünyada,
Ama yaşamak da daha yeni değil kuşkusuz.
Can dostum seninle dolu göğsüm
Çok önceden belirlenen bu ayrılık
Buluşmayı vadediyor ileride bir gün.
Elveda dostum el sıkışmadan, konuşmadan,
Üzülme ve kaşlarını eğme mutsuz.
Ölmek yeni bir şey değil dünyada,
Ama yaşamak da daha yeni değil kuşkusuz.
Isadora Duncan’ın ölümü ise, genç erkeklere olan zaafıyla
birlikte gelmiş. Genç İtalyan sevgilisinin Bugatti otomobiliyle gezmeye
çıktıklarında arabanın açık penceresinden rüzgârda havalanan atkısı tekerleğe
dolanınca boynu kırılan Isadora Duncan yaşama veda etmiş.
Sergey Yesenin ve Isadora Duncan bir dönem tutkulu bir aşk
yaşasalar da hazin yaşam öyküleriyle anılmışlar. Aşklarıyla tarihe geçmeyi
reddeden Sergey Yesenin, Rus edebiyatındaki saygın yerini korurken Isadora
Duncan’ın adı da dans tarihine altın harflerle yazılmış.
(Kaynak: Carola Stern, Aşklar ve Çiftler “Isadora Duncan
& Sergey Yesenin”, Çeviren: Atilla Dirim, İletişim Yayınları, 2000)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder