Moskova

Moskova

21 Şubat 2014 Cuma

Babalar ve Oğullar





İsmail Boy/ Turkrus.Com

Moskova'da yaşıyorsanız veya gezmeye geldiyseniz ve Tretyakov Galerisini şimdiye kadar ziyaret etmediyseniz, çok şeyler kaçırdığınızın resmidir. Yağlı boya tablolar ile ilginiz olmayabilir, resim sanatı sizi hiç açmayabilir, bunlara saygı duyulur ama bu galeride öyle bir resim var ki, görmeden geçmek mümkün değil.

İlk Rus Çarı 4. İvan Vasiliyeviç, nam-ı diğer Korkunç İvan’ın (Ivan the Terrible) oğlu İvan İvanoviç'i öldürdüğü sahneyi yağlı boya tabloda resmeden değerli ressam İlya Repin'in ölümsüz eseri, galerinin çıkış salonunda sergileniyor.

Sırf bu resim ve Korkunç İvan'ın oğlunu öldürdükten sonraki yüzündeki o korkunç pişmanlık ifadesini görmek için defalarca gitmeğe değer.

Rusya'nın knyezlikten çarlığa geçişini sağlayan, iktidardaki 20 yılında, Moğollarla savaşta başarı kazanan ve ülkeyi genişleten ama çabuk sinirlenen kişiliği nedeniyle etrafını kırıp dökmekten çekinmeyen acımasız biriydi Korkunç İvan.

1582 yılında kendisine ihanet ettiği düşüncesi ile tartıştığı büyük oğlunu başına vurduğu sert bir cisim ile öldürmüş, ancak oğlunun başından akan kanlar ile yere yığıldığı anda yaptığı hatayı anlamış ve pişman olmuştu. Ünlü ressam İlya Repin de 1885 yılında yaptığı o meşhur tabloda Korkunç İvan'ın gözlerindeki o dehşet ifadesini mükemmele yakın bir şekilde resmedebilmiştir.

Babalar ve Oğullar, tüm insanlık tarihi boyunca günün moda deyimi ile “hayatın doğasına uygun olarak” sürekli çatışma halindedirler. Rusya tarihinde bu çatışmalar ya bir yağlıboya tabloda ya da kitaplarda yer alır. İvan Sergiyeviç Turganyev'in “Babalar ve Oğullar” adlı kitabındaki Bazarov ve Pavel Petroviç çatışması da bunun küçük bir örneğidir. Bereket versin ki Korkunç İvan'daki gibi ölümle sonuçlanmayan küçük bir yaralanma ile geçiştirilen düello iki jenerasyon arasındaki çatışmanın Rusya versiyonudur.

Osmanlıda da durum pek farklı değildi. Sarayda iktidar mücadelesindeki Padişah Babalar, kendisine ihanet edilmesin diye öz oğullarını öldürtecek kadar iktidarlarında diretiyorlardı. 
Bakınız Muhteşem Süleyman ve Sultan Mustafa'nın öldürülme sahneleri.

Muhteşem Süleyman Oğlu Mustafa Sultan'ı katlettiğinde gerçekten pişmanlık duymuş mudur? Yoksa ‘hayatın olağan akışı” olarak mı değerlendirilmiştir, bunu bize gösterecek bir yapıt elimizde olmadığı için bilemiyoruz. Ama o dönem Osmanlı evlerinde de babalar ölünceye kadar oğullarını kendi küçük iktidar dünyalarında esir etmekteydiler. Zira Osmanlıda “Baba sözünün dışına çıkmak demek, aile ocağına ihanet” anlamına geliyordu. Her dönem kendi içinde değerlendiğinde, Osmanlıda uygun görülen bu evlat cinayeti, bugün aynı toplumun devamı olduğu söylenen günümüz Türkiyesi'nde hoş karşılanmamakta ve Kanunu Sultan Süleyman suçlanmaktadır. Oysa aynı padişahın torunları olduğunu söyleyen iktidardaki hükümet ise yine iktidar hırsı ile toplumun haber alma kaynaklarına sınırlama getirmektedir.

Toplumlar evlatların, babalarından daha bilgili olması ile ilerleyebilir, babalar evlâtlarının bilgi edinme isteklerine set çektiklerinde toplumların ilerlemesine de set çekmiş olurlar,

Günümüz iletişim araçları ile bilgilenmenin çok kolay ve ucuz olduğu bir dönemdeyiz, Türkî insani olarak bir yandan bu, bilgiye erişimi engelleyenlere ses çıkartmayacaksınız ama öte yandan 16'ncı yüzyılda oğlunu öldürdüğü için bir padişaha bugün beddua edeceksiniz. 
Bunladan hangisi biziz? Anlayan beri gelsin.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder