Kaynak:
https://tarih-siyaset-ekonomi.blogspot.com/
Gün Benderli’nin [*] bugüne dek hak ettiği ilgiyi
görmediğini düşündüğüm Sofralar ve Anılar başlıklı eseri, bildik anı
kitabı kalıplarının dışına çıkan, en azından benim şimdiye dek benzerine
rastlamadığım, çok özgün bir anlatım tekniğine sahip. Kitapta Benderli’nin
tanıklıkları, dönemin ruhu, duyguları, dostlukları ve politik çatışmaları; kurulan
sofralar ve yemek tarifleriyle harmanlanarak aktarılıyor. Bu alışılmadık kurgu
içinde sofralar ve tarifler yalnızca bir dekor değil; belleği diri tutan,
ilişkileri şekillendiren, çoğu zaman da söylenemeyeni ima eden unsurlar olarak
öne çıkıyor. Gerçekten ilginç ve okunmaya değer bir kitap.
Benderli, kitabında Sovyet otomotiv sektörünün ve genel
olarak Stalinist bürokratik planlamanın zaaflarını gözler önüne seren
semptomatik bir anekdota yer veriyor. Aktardığı bu bir tür modern “Potemkin
Köyü öyküsü” [**], 15 Temmuz 2025’te yayımladığım Bir Renault
yöneticisinin gözünden Sovyet otomotiv sanayii başlıklı kısa yazıda
Anatoliy Çernyayev’in 1972 yılı günlüğüne düştüğü bir nottan yola çıkarak dile
getirdiğim tespitlerle büyük ölçüde örtüşüyor.
Lafı fazla uzatmadan sözü Benderli’ye bırakayım:
Yetmişli yılların hemen başındaydı. O sıralarda artık uzun
zamandır İtalya’da yaşayan Bianca hiç beklemediğim bir akşam kapımızı çaldı.
Moskova’dan İtalya’ya dönerken Budapeşte’de gecelemek zorunda kalınca vaktin
geç olmasına rağmen bizi görebilmek için otelinden çıkıp gelmiş. Oldukça
huzursuz ve sinirliydi. O gece yolculuğunun bizi hayretten hayrete düşüren ve
bir devlet sırrı gibi gizli tutulan nedenini anlattı.
Bir zamanlar Sovyetler Birliği’nde, İtalyan Komünist
Partisi’nin gelmiş geçmiş en ünlü yöneticilerinden biri olan Palmiro
Togliatti’nin adını taşıyan bir otomobil fabrikası olduğunu belki bilenler
vardır. İtalyan FIAT işletmeleriyle ortaklaşa olarak Sovyetler Birliği’nde
Togliatti İşletmeleri adıyla kurulan bu fabrikada FIAT modeli araba imalatı
yapılacaktı. Bunu biliyorduk ve bir araba satın alabilmek için senelerce sıra
beklemek gereken Macaristan’da yaşayanlar için bu çok sevindirici bir haberdi.
Fabrikada üretimin başladığı söyleniyordu, hatta Doğu Avrupa pazarlarına JİGULİ
Batı Avrupa’ya ise LADA adıyla sürülecek olan arabaların ilkinin fabrikadan
hangi tarihte çıkacağı bile ilan edilmiş, Sovyetler Birliği’nde bu münasebetle
yoğun bir başarı propagandası başlamıştı. O sıralarda bu türden başarılara
büyük önem veriliyor, temeldeki olumsuzlukların araştırılması şöyle dursun
bunlardan söz bile edilmiyor yapay birtakım başarılarla rejimin üstünlüğü
efsanesi sürdürülüyordu. Hoş bugün de meselenin köküne inildiği söylenemez ya,
konumuz bu değil şimdi. Biz kalalım FIAT tipi LADA arabalarda. Bir taraftan
başarı propagandası almış başını giderken bakıyorlar ki arabalar, ilan edilen
tarihte fabrikadan çıkmayacak, imalat o tarihe yetişmeyecek. Birilerinin
etekleri tutuşuyor, ne yapsınlar şimdi? Durumu ve nedenlerini açıkça anlatmak
yerine alışılmış metoda, yani hileye, aldatmacaya başvuruyorlar. Sovyet
tarafının girişimi üzerine İtalya’daki FIAT işletmesiyle Sovyetler
Birliği’ndeki Togliatti işletmeleri yöneticileri arasında yapılan temaslar
sonucunda, İtalya’dan birkaç FIAT marka arabanın Sovyetler Birliği’ne
götürülmesine ve üzerlerine "LADA" markası vurularak, ilan edilen
tarihte Togliatti İşletmelerinden orada imal edilmiş gibi çıkmasına karar
veriyorlar.
İşte o akşam kapımızı çalan Bianca, arabaları Sovyetler
Birliği’ne götüren FIAT sorumlularından birinin tercümanıymış, yollarda türlü
maceralardan geçmişler, dönüşleri Budapeşte yoluyla olunca bize uğramadan
yapamamış.” (Gün Benderli, Sofralar ve Anılar, Sözcükler Yayınları,
İstanbul, 2012, s. 201-2).
Anlatılan, Stalinist rejimin kâğıt üzerindeki “başarı”ya
yüklediği bürokratik ve simgesel anlamın somutlaştığı bir tür modern Potemkin
Köyü hikâyesidir. Otomobilin –yani “üretimin”, yani “başarının”– kâğıt
üzerindeki varlığının, onun gerçekten üretilip üretilmediğinden daha önemli
olduğu; plana sadık kalındığı izlenimini vermenin fiilî üretimin önüne geçtiği;
bir başka deyişle, planın gerçekliğinin, gerçeğin planla uyuşmasından çok daha
değerli olduğu, tirajı-komik bir Potemkin arabalar hikâyesi.
[*] Gün Benderli (d. 1930, İstanbul): 1940’lı yılların
sonlarında Türkiye Komünist Partisi’ne ve Nâzım Hikmet’in tahliyesine yönelik
faaliyetlere destek veren Benderli, politik baskılar nedeniyle 1950’de Paris’e,
ardından Budapeşte’ye göç etti. Sorbonne’da sürdürdüğü hukuk eğitimini yarıda
bırakıp Budapeşte Radyosu’nda Türkçe yayıncılık yapmaya başladı. Bu görevini,
bazı kesintilerle birlikte, Macaristan’daki rejim değişikliğinden sonra Türkçe
yayınlar kapatılana kadar sürdürdü. Macar edebiyatının önde gelen isimlerini
Türkçeye kazandıran önemli çeviriler yaptı. Anı türünde ise dört eseri
bulunuyor: Su Başında Durmuşuz (2003), Sofralar ve Anılar (2012), Giderayak
– Anılarımdaki Nâzım Hikmet (2020) ve Yazı Kalır – Anılarımdaki Budapeşte
Radyosu (2024). Ayrıca, Türkçe–Macarca sözlük hazırlayan dört kişilik
ekibin bir üyesidir. Halen Macaristan’da yaşamakta ve üretmeye devam
etmektedir.
[**] Potemkin Köyü: Aslen 18. yüzyılda, Çariçe II.
Katerina’nın Kırım’a yaptığı seyahat sırasında, bölge valisi Grigori
Potemkin’in, gerçekte var olmayan bir refah görüntüsü sunmak amacıyla sahte
köyler inşa ettirdiği rivayetine dayanır. Zamanla “Potemkin Köyü”, gerçeği
gizlemek ya da çarpıtmak amacıyla oluşturulan yapay başarı ve ilerleme
vitrinlerini tanımlayan bir metafora dönüşmüştür.
Aynı zamanda bkz.:
Anatoliy Çernyayev'in 1972 günlüğünden (1): Bürokratik
planlamanın sefaleti
Anatoliy Çernyayev'in 1972 günlüğünden (2): Sibirya’yı
emperyalist güçlere satmak
Magnitogorsk Demir Çelik Üretim Kompleksi: Sovyet sanayiinin
yapısal sorunlarının bir mikrokozmosu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder