Moskova

Moskova

10 Şubat 2018 Cumartesi

Bir kenti hayata döndüren müzik


Bir kenti hayata döndüren müzik: Leningrad Senfonisi

Cüneyt Bender



II. Dünya Savaşı’nın en ağır kuşatmalarından Leningrad Kuşatması, kentin son kara bağlantısının da kesilmesiyle 8 Eylül 1941’de başladı.

Şimdiki adı St. Petersburg olan Leningrad’ın düşürülmesi, Hitler’in Sovyetler Birliği’ni istila etme planındaki üç stratejik hedeften biriydi. Kentin politik, askeri ve endüstriyel önemi Nazilerin Sovyetler Birliği’nde ilk olarak buraya göz dikmesine neden olmuştu.

Naziler, kente ve çevre yerleşimlerine ulaşan ikmal hatlarını kesmişti. Fakat sert Sovyet direnci nedeniyle taarruzlarından sonuç alamıyorlardı.

Kızıl Ordu için Leningrad hayati düzeyde önem taşıyordu. Kentteki yaşamı ve savunmayı sürdürebilmek için Sovyetlerin kullanabildiği tek ikmal ve tahliye yolu Ladoga Gölü’nün üzerinden geçiyordu. İkmal malzemeleri kış aylarında donmuş gölün üzerinde kara taşıtlarıyla sağlanıyordu.

Geçen bir yılın sonunda kentin sakinleri tam anlamıyla açlıktan kırılıyordu.

Hitler’in gözü kuşatma sırasında kentin akarsu kaynaklarına zehir karıştıracak, akaryakıt ve yiyecek depolarını bombalatacak kadar dönmüştü. Kışın sıcaklıklar -35 dereceye kadar düştüğünde, Leningrad’da kalan insanlar kaynatılmış deri kayışlardan yapılmış çorbaların yanı sıra atlar, kediler, köpekler, hatta sokakta donmuş cesetlerden alınan insan etiyle beslenmeye çalışıyordu.

9 Ağustos 1942 akşamı, Leningrad’ın cephe hattına alelacele yerleştirilmiş hoparlörlerden bir müzik sesi duyuldu.

Kenti ağır topçu silahlarıyla aralıksız bombalayan ve bir yıldır kuşatma altında tutan Nazi kuvvetleri, Sovyet yaylım ateşiyle geçici olarak susturulmuştu. Amaç, Almanların olası engellemelerinin önüne geçmek ve müziğin sesinin duyulması için sessizlik sağlamaktı. Ayrıca cephedeki askerler yayınlanacak konseri radyodan dinlemeleri konusunda teşvik edilmişti.



Konser, Şostakoviç’e ait 7. Senfoni’nin Leningrad prömiyeriydi ve açlıktan neredeyse ölmek üzere müzisyenlerden oluşan bir orkestra tarafından icra ediliyordu.

Konser, orkestra şefi Karl Eliasberg’in önceden kaydedilmiş bir anonsuyla başladı:

Yoldaşlar! Şehrimizin kültürel tarihinde yer alacak büyük bir olay gerçekleşmek üzeredir. Birkaç dakika içinde, harikulade vatandaşımız Dmitri Şostakoviç’in ‘Yedinci Senfoni’sini duyacaksınız. Kendisi bu müthiş besteyi düşman Leningrad’a delicesine saldırdığı esnada yapmıştır… Faşist domuzların bütün Avrupa’yı bombaladığı ve Avrupa’nın da Leningrad’ın sonunun geldiğini düşündüğü esnada. Ama bu performans ruhumuzun, cesaretimizin ve savaşa hazır olduğumuzun şahididir. Dinleyiniz, yoldaşlar!

Dünya tarihinin en olağanüstü konseri için o günün seçilmesinin nedeni Hitler’in bu tarihte Leningrad’ı ele geçireceğini ilan etmiş olmasıydı. Prömiyer daha gerçekleşmeden orkestranın üç üyesi açlıktan hayatını kaybetmişti. Şef Eliasberg şehirde kalan orkestra üyelerinin evlerini tek tek gezerek bir araya toplamıştı. Bir görgü tanığı, bir deri bir kemik müzisyenleri yırtık pırtık konser kıyafetleriyle gören izleyicilerin gözlerinin dolduğunu hatırlıyordu.

Şostakoviç, senfonisiyle Leningrad’ın acısını notalara dökmüş ve tüm Sovyet halkına dayanma gücü vermişti.

Hitler’in askerlerinin kenti ablukaya aldığı ve kent nüfusunu açlığa mahkum etme niyetinde olduğu düşünülürse, 7. Senfoni’nin Leningrad prömiyeri olağanüstü bir meydan okuma eylemiydi. Daha önce hiçbir müzik parçası psikolojik savaşın böylesine etkili bir aygıtı olmamıştı. Konser, yorgunluk ve açlıktan bayılan müzisyenlere bağırarak destek çıkan seyircilerin gözyaşları ve alkışlarıyla sona erdi. Yarattığı muazzam propaganda etkisinin yanı sıra Leningrad halkının morali üzerinde de olumlu bir etki bıraktı. Senfoni, işgale karşı başlatılan büyük ulusal direnişin en güçlü sembollerinden biri oldu.
Kuşatmadan önce “müzelerin anası” diye anılan Hermitage Müzesi’ndeki eserlerin bir bölümü Ural Dağları’na götürülmüş, Leningrad’da yaşayan bilim insanlarının ve sanatçıların da tahliye edilmesine karar verilmişti. Besteci Dmitri Şostakoviç kenti terk etmeyi reddedenler arasındaydı. Önce Kızıl Ordu’ya katılmak istemiş ancak sağlık durumu nedeniyle kabul edilmemişti. Leningrad Senfonisi’ni yazmaya ise itfaiyede yangın gözcülüğü yaparken karar vermişti.

Kanlı kuşatma tam bir yıl daha sürecek ve yaklaşık bir milyon sivil hayatını kaybedecekti.

Tam 872 gün süren kuşatma, Nazilerin defedilmesiyle 27 Ocak 1944’te sona erdi. Leningrad’daki yıkım atom bombalarının atıldığı Hiroşima ve Nagasaki’deki yıkımın üzerindeydi. Sovyetler, 20 milyondan fazla askeri ve sivili kaybetmelerine rağmen, kuşatmadan bir yıl sonra Berlin’e kadar ilerleyip Nazileri alaşağı edeceklerdi.


Konsere ait hiçbir film, fotoğraf veya kayıt maalesef günümüze ulaşmadı. Ancak savaştan sonra, esir alınan Alman subayları senfoniyi duyduklarında kenti asla düşüremeyeceklerini anladıklarını itiraf etmişti. Bir Alman askeri ise konsere ilişkin “Kahramanların senfonisini dinler gibiydik,” demişti.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder