Moskova

Moskova

10 Eylül 2017 Pazar

Bir devir kapanırken: "Hruşçovka"larımızı özleyecek miyiz, nedir?..



M. Hakki Yazici


Geçenlerde bir hafta sonu bizim komşuları avluda toplaşmış gördüm. Durur muyum? Ben de hemen alelacele giyinip, sokağa fırlayıp aralarına karıştım.

Vladimir İvanoviç, karısı Olga teyze, Azeri Hüseyin, onun eşi Elena İvanovna, Nikolay Vladimiroviç, Pavel Viktoroviç,  ihtiyar Kolya Dayı, bizim katta yan dairede oturan babuşka İrina; tanıdığınız, tanımadığınız hemen herkes oradaydı.

Aralarında hararetli bir tartışma vardı.

Konu: Hruşçovkaların yıkılıp, yerine yeni binaların yapılması.

Biliyorsunuz Rusya’da Devlet Başkanı Vladimir Putin, Moskova'da Sovyet döneminden kalma beş katlı konutların tamamının yıkılarak yerlerine modern apartmanların inşa edilmesi projesini resmen onaylamıştı. Tasarı, Putin’in destek vermesinin ardından 14 Haziran’da Duma’da, 28 Haziran’da da Federasyon Konseyi’nde kabul edilmişti. 

Yasa, Rusya başkentinde 1957-1968 yılları arasında inşa edilen ve bugün artık güvenli olmayan konutların yıkılmasına izin veriyor.
Putin, Sovyet lideri Nikita Hruşçov zamanında inşa edilen ve o dönem milyonlarca aile için umut olan Hruşçovka apartmanlarının yıkımının tamamlanması için Moskova Belediye Başkanı Sergey Sabyanin'i görevlendirdi.

Sabyanin, Putin'le gerçekleştirdiği toplantıda, 'rahatsız ve kırık dökük' olarak nitelendirdiği Hruscovka'ların yıkımının yılsonuna kadar tamamlanacağı sözünü verdi.

Böylece yaklaşık 1,6 milyon kişinin yaşadığı evlerin yıkılmasının önü açıldı.  

Konu gerçekten konuşulup, tartışılmayı gerektirecek önemde. Başlarını sokacakları bir eve sahip milyonlarca insanı ilgilendiriyor-ki gerçekten bu insanların pek çoğunun yaşamındaki en önemli şeylerden biri bu evler. Yolda, Metroda, değişik ortamlarda kulak kabartırsanız “kvartira”, “maşina”, “daça”, yani ev, araba, yazlık sözcüklerinin Rusların günlük konuşmalarında ne kadar sık kullandıklarını görürsünüz. Tabii evler eski olunca “remont”, yani tamir, tadilat sözcüğü de bunlara ekleniyor.

Moskova’da konut sahibi olma sorunu yeni sayılmaz. Örneğin, Bulgakov’un “Usta ve Margarita” adlı eserinden Rusların günlük dil dağarcığına geçen “Kvartira (apartman dairesi) konusu, Moskovalıları bozdu,” gibisinden bir söz vardır.

Ancak hiç küçümsememek lazım, milyonlarca insanı üst düzey siyasi meselelerden çok daha fazla ilgilendiren, düşündüren bir şey bu... Konuyu sadece mal, mülk meselesine indirgemek haksızlık olur.

Evini sevme, bağlanma, alışkanlıklar, anılar da var işin içinde.

Arkadaşım Mustafa Öztürk, bir ara “Moskova’nın "nazım planında" bulanık sokaklar var... O sokaklarda aşkları var... O sokakların sakinleri değişmiş, ama bir önceki sakinlerinin hikayelerini bilenler daha yaşıyorlar...” demişti.

Komşularımın yüzlerine tek tek bakınca ne kadar haklı olduğunu anlıyorum.
Bizimkileri bir düşüncedir almıştı. Beni de kuşkusuz. Tam olarak ne zaman gerçekleşeceğini bilmiyorduk, ama proje hayata geçtiğinde belki yeniden komşu olamayacaktık.

Bu mesele kuşkusuz yaşam derdindeki bütün Ruslar için önemli, ama benimkisi komşularımı yitirmek korkusu… -Ki sanırım onlar için de bu komşularını yitirmek konusu önemli meselelerden biri.

***
Komşulardan birisi ağır havayı dağıtmak için araya bir anekdot sokuşturdu:

“Rivayete göre Moskova Belediye Başkanı Sabyanin bir yerlerden eski başkan Lujkov’un şehrin bilinmeyen bir semtinde yerin altına çok büyük hazine sakladığını duymuş.

Bunun üzerine bütün kaldırımlar sökülür, altlarına bakılır; sonra yenileri döşenir.

Bu arada özellikle Metro istasyonlarının çevresindeki palatkalar, derme çatma küçük satış kioskları yıkılır. Amaç yine aynıdır.

Bu sürekli inşaat halinden bütün Moskova’lılar gibi rahatsız olan Putin’e konu açıldığında Sabyanin durumu izah eder.

Putin, o hepimizin bildiği biraz da dalga geçen yüz ifadesiyle Hruşçovkaların altına baktınız mı?” diye sorar.

Komşular çok güldüler, ancak Vladimir İvanoviç’in bu anekdottan pek hoşlanmadığını yüzünden anlıyorum. Zira aziz komşum, soğuk savaşı da, soğuk savaş uydurması fıkraları da benim gibi sevmez.

***
Moskova’da şu sıralar gezinenler bilir kaldırım değiştirme çalışmaları halen devam etmekte. Ortalık savaş alanına dönmüş durumda. Trafik sıkışıklığı had safhada. Eylül başında okullar da açıldı, bakalım halimiz nice olacak?

Moskova’nın merkezinde bulunan Tverskoy, Strastnoy, Petrovskiy ve Sretenskiy bulvarlarında ‘Maya Ulitsa’ programı çerçevesinde yapılan tamirat çalışmalarının sona erdiği belirtildi, ama daha çok is var.

Moskova Belediyesi resmi internet sayfasından yapılan açıklamada 2017 yılının Haziran ayında başlatılan çalışmalar sırasında 0,5-2,5 metreye genişletilen kaldırımların beton yerine daha dayanaklı olan granit ile kaplandığı kaydedildi.

Ancak Bulvarnoye Kaltso’da devam eden çalışmaların yılın sonundan önce bitmesi beklenmiyor.

Bütün bu toz dumanın içinde Sabyanin’in yaptığı iyi ve başarılı şeylerin olduğunu hakkını yememek için söylemem gerekir.

Örneğin merkezde, Kızıl Meydan’a yakın pek çok sokak araç trafiğine kapatılarak, güzel bir tasarım ve düzenlemeyle tamamen yayaların kullanımına açıldı.  Tverskaya’da seneler önce köklenen ağaçların yerine yenileri dikildi.

Benim favori gezme mekanım Park Muzeon artık çok güzel bir yer. Gorki Park da eskiden olduğu gibi insanların gitmeye korktuğu serkeş yatağı değil.

Vladimir İvanoviç’in “Bizim memlekette şöyle, böyle” diye kafasını şişirdiğim araç park sistemi, resmi plakalı taksi sorunu hızla ve bizi kıskandıracak şekilde çözüldü. Sokaklarda adım başı bisiklet kiralama istasyonları var.

Gorki’nin heykeli Park Muzeon’daki sürgünden sonra Belaruskaya Meydan’ındaki yerine geri döndü. Dzerjinskiy’nin heykelinin de Lubyanka Meydanı’ndaki yerine dönmesini bekliyorum.
Bu arada benim her gün keyifle kullandığım konforlu yeni yerüstü metro halkası MTSK’yı da unutmamak lazım.

***
Neyse bunlar başka konu.

Yazının başından beri bahsettiğim Hruşçovkaların anlamını bilmeyenler vardır mutlaka. Bilenler bilmeyenlere anlatsın demeyelim, bilenlerden izin isteyip biraz anlatalım.
Hruşçovka, düşük maliyetli, beton paneller veya tuğla ile Sovyetler Birliğinin 1960’lı yıllarında yapılan evlerin gayrı resmi adıdır.

Bu binalar, Sovyetler döneminde İkinci Dünya Savaşı sonrası yaşanan konut sorununun giderilmesi için 1950 ve 1960'larda toplu hâlde inşa edilmiş, bir süre sonra da planı ortaya atan SSCB lideri Nikita Hruşçov devrinde yapıldıkları için onun ismiyle “Hruşçovka” (хрущёвка) olarak anılmaya, adlandırılmaya başlamışlardır.

Maliyeti düşük ve yapımı kolay, beş katlı, hepsi ayni, standart plana sahip, çok fazla lüksü olmayan küçük apartman dairelerinden oluşan basit, ucuz evler olan bu apartmanlardaki daireler, bir ya da iki oda, mutfak ve banyodan oluşuyor.

​Apartmanlar asansöre gerek olmaması için genellikle 5 katlı olarak inşa edilmiştir.
Tipik bir K-7 serisinden Hruşçovka`da toplam 30 m2’lik, tek odalı daireler, 44 m2’lik iki odalı daireler ve 60 m2’lik üç odalı daireler bulunur.

Hruşçovka'lar milyonlarca kişi için, Sovyetler'in önceki dönemlerinde yapılan, her bir ailenin evin bir odasını kullandığı, mutfak, banyo ve telefonunsa ortak olduğu komünal apartmanlarla (kommünalka) karşılaştırıldığında lüks olarak görülüyordu.

Bu küçük daireler kuskusuz başlangıçta küçük aileler için tasarlanmıştı, ancak belki de üç kuşaktır iki odalı dairelerde bir arada yasayan aileler var su anda.

Bizim gibi Türkiye`de üç oda, salon, salomanje evlerde yasayanlara garip gelebilir, ama böyle. Şaşıranlara şöyle söyleyeyim, biraz daha şaşırsınlar; Rusya`da bizim 60`li, 70`li yıllarda tanıştığımız türden “gecekondu”lar ve yolu, kanalizasyonu olmayan yoksul gecekondu mahalleleri yok.

Sonuçta Rusya’da o dönemde milyonlarca insan lüks olmasa bile başlarını sokacak eve kavuşmuşlardı.

İlber Ortaylı, bir yazısında, “Kruşçev sadece siyasetle ayakta kalmadı. Bir apartman dairesi, bir arabacık ve bir sayfiye kulübesi insanların hayalini süsledi ve büyük ölçüde de verildi. İnsanlar tek odada iki aile yaşamaktan ve komünal binada 20 daire bir tuvaleti kullanmaktan bıkmıştı. 30 metrekarelik, tek oda, aralık ve müstakil banyo evler onların yüzünü güldürdü. Otomobilcikleri ile daçalarına gidip patates, soğan yetiştirdiler. Hiç değilse bu gıdalar için uzun kuyrukta dikilmekten kurtulmuşlardı,…zevksiz, kalitesiz, her tarafta ortaya çıkan çirkin yapılar insanların küçük ev özlemini sona erdirmişti. Kruşçev alay edilirken bile gülümsenerek anılıyor. Kruşçev apartmanları olmasa daha 50 yıl sürecek bir konut problemi söz konusuydu,” demişti.

Yineleyelim; gerçekten de sanayileşme döneminde büyük şehirlerde yoğunlaşan insanlar derme çatma, düşük kaliteli, küçük de olsa başlarını sokacakları bir eve sahip olmuşlardı.

Hruşçovka'lar, 'rahatsız ve kırık dökük' olarak nitelendirilse dahi, milyonlarca kişinin barınma ihtiyacını karşılamıştı.

Evler, zamanla Sovyet kültürünün kalıcı bir parçası hâline de geldi

Bu binalar, aslında konut azlığına çare olması için geçici olacağı düşünülerek bütün Sovyet coğrafyasında yapılan evlerdi. Sadece birkaç on yıl boyunca kullanılmaları için tasarlanmıştı. Zira Sovyet liderleri 'gerçek Komünizmin' gelmesi hâlinde bu apartmanların değiştirileceğine inanıyordu. Konut sıkıntısının olmayacağı komünizmin daha ileri bir evresi için daha lüks konutlar planlanıyordu.

Hruşçov`a gore, yirmi yıl içinde, 1980’lerin başında bu evreye ulaşılacaktı. Daha sonra Brejnev, her ailenin her ferdinin müstakil bir odasının ve bir ekstra odanın olduğu apartman daireleri sözünü vermişti.

Ama malum; olmadı iste.

Konumuz da bu zaten; başlangıçta 25 yıl ömürlerinin olması öngörülen bu evlerde hala pek çok insan yaşıyor.

Sabyanin'in verdiği bilgiye göre, 1.6 milyon Moskovalı, yani şehir nüfusunun yaklaşık yüzde 10’u hâlâ bu apartmanlarda yaşıyor.

***
Bizim oturduğumuz Hruşçovka 1958 yılında yapılmış bir bina.

Avluda bizim evin dışında Hruşçov’un ilk iktidar döneminde yapılmış, ancak Stalin dönemi karakteristiğinde iki bina ve daha sonraki dönemde yapılmış bir başka bina var. Ve avlunun ortasında, bütün bu binaların arasında küçük, sevimli bir park…

Nazım Hikmet, bize on beş dakikalık yürüme mesafesinde komşumuzmuş. Yaşamını kaybettiği 2. Pesçanaya Caddesi’ndeki evi 1950 yılında yapılmış bir Stalin dönemi binası.
Bilmeyenlere ilginç gelebilir; Rusya’da ve hatta eski Sovyet coğrafyasındaki başka ülkelere, başka şehirlere gittiğinizde o şehre, semte yabancı olsanız bile gördüğünüz binaların hangi döneme ait olduğunu anlayabilirsiniz. Çarlık Döneminde mi, Devrimden sonra mı; Stalin, Hruşçov veya yaşlı liderler Leonid Brejnev, Yuri Andropov ya da Konstantin Çernenko döneminde mi yapılmış olduklarını hemen anlarsınız.

***
Gerçi bu yeni binalar için söz konusu değil, ama Rusya`da eskiden kalan, henüz tam olarak değişmeyen değişik bir mülkiyet işleyişi var. Siz oturduğunuz apartmandaki dairenizin sahibi olabiliyorsunuz, ancak toprağın sahibi olamıyorsunuz. Yani mesela bizdeki gibi daire malikleri, kentsel dönüşüm projeleri kapsamında veya bir şekilde ev eskidiği ya da daha karlı seçenekler olduğu için bir müteahhitle anlaşıp, binayı yıktırıp yeni bir apartman yaptıramıyor.

Bütün apartman bakım, temizlik hizmetleri merkezi olarak, bizim muhtarlık gibi diyebileceğimiz merkezi devlet birimleri tarafından yerine getiriliyor. Daha önce de bahsetmiştim ısınma zaten merkezi olarak hallediliyor.

Kapıcı Mehmet Efendiniz olmuyor yani.

Vladimir İvanoviç’e bu yenilenme işlerinin Türkiye’de nasıl yapıldığını anlatıyorum. Müteahhitlerle kat karşılığında yapılan anlaşma yapılarak inşa edilen yeni apartmanlardan, kentsel dönüşüm projelerinden söz ediyorum.

Yüzüme gülümseyerek bakıyor, “Anlatırken gözlerin ‘dolar dolar’ bakıyor, farkında mısın?” diyor.

Utanıyorum, yemin billah öyle olmadığını anlatmaya çalışıyorum. Ama bir yandan da böyle büyük bir projenin Rusya’da zaten güçlü ve kendini kanıtlamış Türk inşaat firmaları için yeni bir iş alanı yaratmasının mümkün olup olamayacağını düşünüyorum.

***
Toplam 25 milyon metrekarelik alandaki eski apartmanların yıkılmasının ve yerine yenilerinin yapılmasının kent bütçesine 2,5-3 trilyon rubleye mal olması bekleniyor.

İlk hesaplamalara göre 8 bin bina yıkılacak ve projenin yerine getirilmesi 20 yıl sürecek.
Yıkılacak binaların çoğu Dejneva, Profsoyuznaya, Rusakovskaya, Narodnogo Opolçeniya, Yabloçkova, Koçtoyantsa, Pavlova, Yartsevskaya, Generala Karbışeva sokaklarında ve Jukova ve Leninskiy Caddelerinde bulunuyor. Yıkılmış binalara dair bilgileri de içeren yıkılacak binaların ayrıntılı listesi Moskova Belediyesi resmi sayfasında yayımlandı.
Evleri yıkılacak kişilere yeni konut tahsis edileceği veya tazminat ödeneceği açıklandı.

Yani çok büyük ve maliyetli bir proje.

Peki, herkes bu gelişmelerden mutlu oldu mu?

Hayır, bazıları olmadı.

Moskova’da Sovyet döneminden kalma beş katlı konutların tamamının yıkılması kararını protesto etmek için binlerce kişi sokağa döküldü. Geniş katılımlı protesto gösterileri düzenlendi.

Konut sahiplerine, “inşaat lobisine” karşı evlerini koruma çağrısı yapan göstericiler, Belediye Başkanı Sergey Sabyanin’in de istifasını istedi.

Bu arada haberler üzerine bitpazarına nur yağdı, konut piyasasındaki hareketlenmeler sonrasında bu eski konutlara talepte patlama yaşandı.

RBK’nın Inkom Nedvijimost şirketinin verilerine dayanan haberine göre, ikinci el konut pazarında Hruşçovkalara olan talepte yüzde 25’lik bir artış kaydedildi. Verilere göre, Moskova’da bugün beş katlı eski Sovyet apartmanlarındaki dairelerin ortalama metrekare fiyatı 158 bin ila 171 bin ruble arasında değişiyor.

Vladimir İvanoviç’e “Umarım bu büyük projenin kazananı pusuda bekleyen rantçılar olmaz,” diyorum.

***
Moskova’nın yazını çok sevdiğimi hep söylerim. Parkları, ormanları, nehri, göletleri, fıskiyeleriyle muhteşem bir şehir… Şehirciliğinin de dikkate değer olduğunu söylemek gerek.
Bu güzelliği bozmamak gerek. Tam tersine bu güzelliğe güzellik katmak gerek.

Moskova bunu hak ediyor.

Vladimir İvanoviç, “Niye tarih okuyoruz?” diye lafa başlıyor.

Sözü nereye getireceğini merakla bekliyorum.

“Sadece geçmişi öğrenmek merakımız yüzünden değil tabii ki. Bir nedeni de geçmişte yaşanan olumsuz olaylardan ders çıkarmak için,” diyor.

Benim o zaman kadar bilmediğim bir olayı anlatıyor.

“Dünyanın güzel şehirlerinden bahis açılınca ilk akla gelenlerden biri kuşkusuz Paris’tir. Peki, Paris’in güzelliğinin korunmasının direkten döndüğünü kaç kişi bilir?”

Evet, böyle bir hikaye varmış. O güzelim Paris’in 1925 yılında betondan, demirden, camdan binalar yığınından oluşan bir kent haline gelmesinin kıyısından dönülmüş meğer.

“Le Corbusier ismindeki çağdaş olma iddiasında bir mimar, bir tür yeni Haussmann’lığa niyetlenmiş, Paris’in en eski tarihi bölgelerinden Marais’ye buldozerlerle girmeyi planlamış. İki bin yıldan fazla tarihi geçmişi olan bu mahalleyle birlikte Seine nehrinin kuzeyinde kalan şehir merkezini dümdüz ederek altmışar katlı, haç biçimli dikdörtgenler dikmeyi kafasına koymuş.  Aralara da doğallık sosu olsun diye biraz çim serpiştirilecekmiş.

Le Corbusier olarak tanınan Charles-Edouard Jeanneret  İşviçre asıllı Fransız mimar, modernizme ve uluslararası tarza yaptığı katkılarla tanınıyor. Mimarlık tarihinde önemli bir isim. Modern şehir planlaması ve özellikle de sosyal konut planlaması denince de akla gelen ilk isimlerden biri. Dikey şehirleşmenin kuramcılarından…

Le Corbusier, geleneksel, süslemeci mimarlık anlayışının tersine, yalın ve işlevsel yapıları savunmuş, toplu konut anlayışına yeni bir boyut getirmiş.”

Ben, öyle iri, uzun binalardan oluşan semtleri pek sevmem, ama konut sorunun başka türlü nasıl çözülebileceğini de hep düşünürüm.

Vladimir İvanoviç, anlatmaya devam ediyor.

“Yaşayan hücre” olarak nitelediği ilk ev modelinde hücre adını verdiği birimler bir araya getirildiğinde bir blok oluşturuluyordu. Bin, iki bin kişiyi barındıracak en az 18 katlı bu yapıların içinde, rafa dizilen şişeler gibi yerleştirilmiş, apartman dairelerinin yanı sıra, anaokulu, tiyatro, alışveriş merkezi, spor salonu gibi ortaklaşa kullanılacak hizmet birimleri bulunuyordu.

Uzun süren kariyeri uzun boyunca Avrupa'da, Hindistan'da ve Rusya'ya başlıca olmak üzere oldukça bilinen binalar inşa etmiş.

Corbusier, 1928 yılında Moskova'ya gelmiş, büyük bir heyecanla karşılanmış. Ünlü mimarın gelişi devletin resmi yayın organı niteliğindeki Pravda'nın baş sayfasından müjdelenmiş. 1932'ye gelindiğinde ise aynı Pravda, mimarın "Palace of Soviets" binası için Stalin'in isteğiyle açılan mimari yarışmaya gönderdiği tasarımı "kongre hangarı" şeklinde niteleyerek alaya alır.

Le Corbusier'nin Sovyetler Birliği ile flörtü hayal kırıklığı ile sona erer. Corbusier'nin 1931 yılında "Palace of Soviets" için açılan yarışmaya katıldığı modernist tasarımı, Stalin'in yarışma tamamlandıktan hemen sonra fikrini değiştirip, sosyalist gerçekçiliği yansıtan bir tasarım istemesi nedeniyle rağbet görmez.

Mimar,1928-1932 yılları arasında Rusya'da hayata geçirilmiş tek tasarımı olan Soyuz Center  (Tsentrosoyuz) projesi için üç kez Rusya'ya gelir.

Ancak, Corbusier'nin Rus mimarisi üzerindeki etkisi uzun dönemde devam eder. Stalin'in ölümünden sonra Corbusier'nin biçim ve kent planlamasına dair fikirleri dönemin pek çok projesinde tekrar hayat bulur. Cohen, "Corbusier'nin biçim anlayışı özellikle 60'lı ve 70'lı yılların Rus mimarisinde son derece açık bir şekilde görülür" diyerek bu duruma işaret etmekte.

Vladimir İvanoviç, bunları anlatırken, ben de kafamda Sovyetler Birliği Dönemindeki büyük bloklardan oluşan yapılanmayı kafamda anlamlandırıyorum.

Le Corbusier’nin “Bir şey, bir ihtiyaca cevap veriyorsa güzeldir” felsefesi, işlevselcilik akımının da temelini oluşturuyor. 19. yüzyıl endüstri kentlerinde yaşam koşulları son derece kötüdür. Özellikle, işçi mahalleleri ve kent merkezlerinde artan nüfus yoğunluğu, yaşam koşullarını bir hayli ağırlaştırmıştır. Le Corbusier, özellikle 2. Dünya Savaşı sonrası ortaya çıkan ve giderek ağırlaşan yaşamsal sorunların ancak yepyeni bir mimarlık anlayışı ile mümkün olabileceğine inanıyordu. 

Kanaatim pekişiyor. Bana kalırsa Hruşçov sonrası yapılan devasa blokların mimarisinde ondan etkilenme var.

Aslında bu mimar, önemli bir isme sahip, ancak ruhsuz ve estetikten uzak basit yapı anlayışı sonraları çokça eleştirilmiş. Daha sonra eleştirmenler tarafından mimarlık biçimi-stili ruhsuz monolitler olarak (yekpare dikmeler) olarak değerlendirilmiş.

Adamın dediğine göre, örneğin 2.700 kişi tek bir kapıyı kullanabilirmiş. Ne gerek varsa?

Ev, yalnızca içinde yaşanacak bir makineymiş. Ya ruhu?

Otoyol kafalı mimara göre, karmaşık sokaklar “eşek patikası”ymış, insana yakışan ise dümdüz bir yolmuş. Ne yoluysa?

Mimarın hevesi kursağında kalmış. Le Corbusier, Paris’te planlarını gönlünün istediği gibi hayata geçirememiş, ama dünyanın birçok yerinde onun ardılları benzer işler yapmışlar.
İlhamını Corbusier’den alan bu ve benzeri eğilimler, bütün güzel şehirler gibi Moskova’nın geleceği için de tehdit oluşturuyor. Hassas olmak gerek.

Vladimir İvanoviç, devamla; “Paris’i katletme planını gerçekleştiremese de, başka yerlerde bu bakış açısını hayata geçirmeyi başardı. Daha da kötüsü, bu akım pek çok başka mimara da ilham verdi. Ancak işi çok da kolay değildi, örneğin o günlerde geleneksel yapıyı yok sayan bakış açısından rahatsız olan Bordeaux belediyesi, Le Corbusier’in şantiyesini su şebekesine bağlamayı reddetti ve işçileri susuz bıraktı.

Plan Voisin Paris’teki politikacılar ve endüstri devrimi yanlıları tarafından bile kabul edilemez bulundu ve tozlu raflara kalktı. Ama etkisi dünyanın en güzel kentlerini beton gölgesine mahkum etti,” diyor.

Ben de “Bizim memleketteki beton satış ofislerinde de kendisinin portresini gururla asabilirler,” diye mırıldanıyorum.

***
Putin, baştan beri anlattığım konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “Moskovalıların beklentisi, bu apartmanların yıkılıp yerlerine yeni binaların inşa edilmesi. Ben de bunun en doğru karar olduğunu düşünüyorum. Tek konu başkentin bütçe imkanları. Gelin bunu yapalım. Ancak, tamamen halkın yararına olacak bir organizasyon bekliyorum” demişti. 

Umarım şehrin yeşil dokusunun gözetildiği, mimari estetiğin de dikkate alındığı güzel binalar yapılır.

Ne diyelim?


Dileğimiz Moskova ve Moskovalılar için her şeyin iyi olması. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder