Moskova

Moskova

21 Şubat 2017 Salı

Çağdaş Rus yazını ne yapıyor?


CEM AKAŞ – Radikal

Klasik Rus yazarlarını özgün dillerinden okuyamadığı için ciddi olarak hayıflanan arkadaşlarım var. Çoğu Fransız okullarından mezun, o yüzden o kadar da yakınmaya hakları yok gibi geliyor bana: Rus yazını Fransızcada oldukça iyi temsil ediliyor gördüğüm kadarıyla. Aynı şeyi Türkçe için söylemek elbette mümkün değil, ama İngilizceye çevrilmiş çağdaş Rus yazarların sayısı bile görece az. Tuhaf bir durum: böylesine dev başyapıtlar üretmiş, böylesine köklü bir yazın geleneğine sahip bir dilde bugün neler olup bittiğini nasıl merak etmez insan?

Bu durumun yalnızca merak eksikliğinden kaynaklandığını söylemek güç, öte yandan: Rusça bugün bir ‘getto-dil’ durumunda sayılır, ‘merkez’de değil ‘çevre’de yer alıyor Soğuk Savaş döneminden beri; Putin’in Rusya’yı yeniden bir süper güç haline getirme çabası, bu dilin popülerliğini değiştirecek mi, bilinmez. Türkiye’de de doğrudan Rusçadan çeviri yapabilen çevirmenlerin sayısı üç, bilemediniz dört, dolayısıyla bırakın birinci elden okumayı, aslından yapılmış çevirileri bile zor buluyor Türk okuru. İşin ilginç yanı, çağdaş Rus yazının ne yaptığını yalnız ben değil, çağdaş Rus yazarları da merak ediyor. Batıda Vladimir Putin’in baskıcı bir rejim kurmuş olduğu düşünülüyor; öldürülen gazeteciler bunun bir göstergesi olarak kabul ediliyorsa, bir diğeri de yazarların sesinin pek çıkmaması. Oysa Rusya’da bir Soljenitsin geleneği yok mudur: “yazar dediğin, toplumsal olayları sessizce izlemez, ikinci bir devlet gibi müdahil olur” geleneği? Eski postmodern yazarlardan Victor Erofeyev’in (‘Bir Salakla Yaşamak’ adlı öykü derlemesi İngilizce olarak 2004’te Penguin tarafından yayımlandı) bu konuda bir teorisi var: 1990’da yazdığı ‘Rus Yazını: Bir Ölünün Anısına’ adlı makalesinde, bugün çok sayıda Rus yazarı olduğunu, ama bir Rus yazınının kalmadığını söylüyordu Erofeyev. Ona göre Rus yazınının geleneğinde, Turgenyev’ci bir çizgi vardı ve insanın temelde iyi, toplumsal koşulların kötü olduğunu söylüyordu, dolayısıyla bu koşulların düzeltilmesi için uğraşıyordu. Bunun karşısındaki bakış açısıysa bir hayalkırıklığı üstüne inşa edilmişti: İnsan bu kadar iyiyse toplum neden bu kadar kötü? Kötülük insanın içindeyse, koşulları düzeltmekle niye uğraşılsın? Erofeyev’e göre bu iki görüş arasındaki iç savaş, Rus yazınını bir kaosa sürüklemiş durumda.

Dışarıdan bakıldığında bunu görmek kolay olmayabiliyor, özellikle de ‘diaspora’ Rus yazarları söz konusu olduğunda. Nabokov’dan bu yana çok sayıda Rus yazar, ülkesinin dışında yaşayıp yazmanın yanı sıra, anadili dışında bir dilde yazmayı da benimsemiş durumda. Son on beş yılda Avrupa’da, Amerika’da, Kanada’da öne çıkan Rus yazarların sayısındaki artış, bir kaostan çok bir rönesansı çağrıştırabiliyor. Çoğu yine Rusya hakkında, Sovyetler Birliği sonrasındaki durum hakkında, göçmen olma durumu hakkında yazıyor; yeni ülkelerindeki kitap dünyasına entegre olmuşlarsa da, duygu dünyaları hâlâ sılada belli ki.

38 yaşındaki Vladimir Kaminer, Berlin’in en ünlü yazarlarından biri şu aralar. Almanya’da 750 bin satan Askeri Müzik’in yazarı Kaminer’in çeşitli dillere çevrilmiş dokuz kitabı var; Kaminer artık Almanca yazdığı için bunlar Rusçaya da çevriliyor. Paris’in yıldızıysa Andrei Makine. 1988’de Fransa’ya sığınan Makine, o kadar iyi Fransızca yazıyormuş ki ilk romanını verdiği yayınevleri, bunun bir Rus göçmen tarafından yazıldığına inanmamış. O zamandan bu yana Makine Fransa’nın en prestijli ödüllerinden Goncourt ve Medicis’yi kazandı. Makine’nin Türkçeye çevrilen tek kitabı Son Söz.


Amerika ve Kanada’daki Rus yazarların başarısı da küçümsenecek gibi değil. New York’ta yaşayan Lara Vapnyar’ın Evimde Yaşayan Yahudiler adlı kitabı çok beğenildi ve Türkçeye de çevrildi. Yedi yaşında Leningrad’dan kaçmak zorunda kalan ve şimdi New York’ta yaşayan Gary Shteyngart’ın Absürdistan adlı romanı da eski Sovyetler Birliği’ne bağlı hayali bir bölgede geçiyor. Kitap ilk çıktığında New York Times’ın kitap ekine kapak oldu. Kanada’da yaşayan Kazak yazar Bakhyt Kenjeev, 1970’lerin Rusyasında geçen bir romanla ünlendi. Yine Kanada’da yaşayan ve İngilizce yazan Bezmozgis ise Nataşa ve Diğer Öyküler’de Rusya’dan Kanada’ya göç eden Yahudileri anlatıyor. Yeni ve eski kuşaktan Viktor Pelevin, Vladimir Sorokin, Vasily Aksyonov ve Vladimir Makanin gibi yazarlara sahip günümüz Rus yazını, bugün bir kaos içindeyse bile, bunun gayet verimli, doyurucu ve dostlar başına’ bir kaos olduğunu teslim etmek gerek.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder