Sean
McMeekin I. Dünya Savaşı’nda Rusya’nın Rolü adlı kitabında, Sovyet arşivlerine
de dayanarak Rusya’nın savaşın çıkışındaki rolünü anlatıyor.
ÜMİT KURT
Kaynak:
http://kitap.radikal.com.tr/
Dünya tarihinin en önemli dönüm noktalarından biri olan I.
Dünya Savaşı’na katılan devletlerin ilişkilerini çıkar birliği ve çatışmalarını
analiz eden dört başı mamur çalışmaların sayısı azdır. Bilhassa savaşa katılan
aktörlerin bu olaydaki rolü üzerine ve dönemin tarihsel dokusunu ve bağlamını
anlamak adına yapılmış çalışmalardan yoksunuz.
The Berlin-Baghdad Express gibi son derece çarpıcı bir
çalışmaya imza atan, Sean McMeekin bu bakir alanı doldurmak adına önemli bir
eserle karşımızda. I. Dünya Savaşı’nda Rusya’nın Rolü başlıklı çalışma,
tarihçilerin yeterince üzerinde durmadıkları bir olguyu, Çarlık Rusya’sının
emperyalist emellerinin bu savaşın ortaya çıkışındaki rolünü yorumluyor. Bunu
Türk, Fransız, Alman, Avusturya, İngiliz ve bugüne kadar ciddi anlamda ihmal
edilen Rus arşiv belgelerine dayanarak yapıyor.
Çalışmanın önemi Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünden ve
buna bağlı olarak Ortadoğu’da yaşanan emperyal paylaşım süreçlerinden Bolşevik
Devrimi ile birlikte komünizmin yükselişine kadar olan tarihsel dönemi Sovyet
arşivleri üzerinden yeniden yazması. Yazarın söz konusu hikâyeyi Rusya’nın
bakış açısından anlattığını belirtelim. Bu bağlamda, McMeekin’in Petrograd’daki
politikacı ve diplomatların düşünce tarzı hakkında bize kayda değer bir zihin
haritası çıkarttığını da söylemek mümkün.
McMeekin, esas itibariyle I. Dünya Savaşı’na ilişkin
Almanya’nın çatışmadaki sorumluluğuna vurgu yapan anaakım tarihyazımının
tersine Rusya’nın aktif rolü üzerine odaklanıyor. Bu anlamda hâlâ cari olan bu
anlayışa da ciddi bir eleştiri getiriyor. Şurası muhakkak ki Osmanlı Devleti’nin
bilhassa 18. yüzyıldan başlayarak kadim düşmanı olan Rusya’nın rolüne
değinmeksizin Osmanlı İmparatorluğu’nu yıkıma götüren süreci anlamak kabil
değildir.
Temmuz 1914’te Arşidük Ferdinand’ın Saraybosna’da
katledilmesiyle fitili ateşlenen seferberlik dramına, Alman Schlieffen
Planı’nın sürreal kronolojisine ve batı cephesinin bir siper savaşına saplanıp
kalmasına, devasa ölçüde can kaybına neden olan Gelibolu trajedisine, 1915’teki
Ermeni soykırımına, 1916 Sykes-Picot Antlaşması’na ve sonrasında Osmanlı
topraklarının emperyal güçler arasında paylaşılmasına, 1917 Ekim Devrimi’ne
kadar uzanmak üzere, savaşın bu dönüm noktaları ve seyrini değiştiren büyük
olaylar silsilesi Rus dış politikasıyla yakından ilintiliydi.
Boğazlar üzerinde denetim
McMeekin’nin ustalıkla tanımladığı üzere Rusların Temmuz 1914’te savaşa
tutuşması Sırbistan için değil, İstanbul ve Boğazlar üzerinde denetim sağlamak
içindi. Saraybosna suikastının tesadüfi özellikleri bir yana bırakılırsa,
1908-1909 Bosna krizinde, 1912-13 Balkan Savaşları’nda, 1913-14 kışındaki Liman
Von Sanders’in Osmanlı Orduları’nın Komuta kademesinin başına geçirilmesi
meselesinde, Nisan-Haziran 1914’te Osmanlı’nın İngiltere’den ısmarladığı
dretnotlarıyla ilgili diplomatik krizde, Ağustos-Kasım 1914’te Türklerin
savaşta gireceği safa ilişkin diplomatik muharebelerde, 1915 kışı ve
ilkbaharındaki Çanakkale ve Gelibolu çıkarmalarında, 1916 ilkbaharındaki
Sykes-Picot dramında ve hatta 1917 Şubat Devrimi’nden sonra Boğazlar’ın
denetimi Rusya’nın birincil stratejik önceliğiydi. Harb’in gidişatını
etkileyen bütün bu parametreler ve tarihsel gelişmeler Rusya’nın rolü
irdelenmeden anlaşılamaz.
Kitabın en önemli bölümlerinden biri de, Rusya’nın bilhassa
Doğu Cephesi’ndeki faaliyetleri ve Osmanlı III. Ordusu ile girdiği çatışmalar
sonucunda Ermenilerin önce Doğu Anadolu’dan daha sonra da Anadolu’dan topyekûn
sürülerek yok edilmesi sürecindeki rolü ve sorumluluğuna ilişkin. Yazarın da
belirttiği gibi, Rusya’nın liderlik ettiği İttihat ve Terakki hükümetine
yönelik “Ermeni reformları” baskısı, Ermenileri hükümetin gözünde “düşmanla
işbirliği yapan hainler” derekesine indirmişti.
Ancak burada yine de Ruslar’ın rolünü fazla abartmamak
gerekir. Zira, her ne olursa olsun, İttihatçılar tarafından Ermenilere yönelik
uygulanan politikalar, bu toplumun imhası üzerine şekillenmiş ve aynı zamanda
Anadolu’da Türk-Müslüman homojen bir etnik unsur inşa etmek üzerinden kuvveden
fiile çıkmıştır.
McMeekin I. Dünya Savaşı’na ilişkin mevcut anlayış
birliğinin ciddi irdeleme karşısında ayakta kalamayacağını ileri sürüyor.
Nitekim bu savaşı Almanya’nın savaşından ziyade Rusya’nın savaşı olarak
okuyarak; savaşın çıkış nedenlerine ilişkin farklı bir perspektif
getirmektedir.
I.
DÜNYA SAVAŞI'NDA RUSYA'NIN ROLÜ
Sean McMeekin
Çeviren: Nurettin Elhüseyni
Yapı Kredi Yayınları
2013, 310 sayfa, 26 TL.
Sean McMeekin
Çeviren: Nurettin Elhüseyni
Yapı Kredi Yayınları
2013, 310 sayfa, 26 TL.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder