Moskova

Moskova

2 Haziran 2016 Perşembe

Rus ve Türk edebiyatının ‘Lüzumsuz Adam’ları


İPEK ÖZBEY

Dostoyevski’den Sabahattin Ali’ye Rusça ve Türkçe roman geleneğinin başlangıcında yer alan eserleri inceleyen 'Step ve Bozkır', edebiyat meraklıları için iyi bir başucu kaynağı.

Murat Belge, ‘Step ve Bozkır’da müthiş bir edebi incelemenin içine girmiş. Daha en başında, “Bir kitap olarak planlayıp yazmadım, çeşitli zamanlarda çeşitli konular üstüne düşündüğüm, bazen yazdığım, bazen yazmayıp aklımda tuttuğum şeyler bir vesileyle bir araya gelmeye başladı” diyor. Zaten tüm kitabı ‘Murat Hoca’nın sesinden okuyorsunuz ki, bu işi daha keyifli hale getiriyor. Onunla sohbet ediyor,
Dostoyevski’yi, Sabahattin Ali’yi, Tolstoy’u ve daha nicelerini ondan dinliyorsunuz. Elbette kıymetli bir çerçevesi var kitabın. ‘Step ve Bozkır’, Rusça ve Türkçe roman geleneğinin kuruluşlarında yer alan edebi eserlerin eleştirel bir değerlendirmesini yapıyor. Bunu yaparken de Batılılaşma karşısında alınan tavırları, bunun etrafında kümelenen sorunları ve bütün bu çerçevenin roman geleneklerini nasıl etkilediğini ortaya koyuyor.
Kitapta en etkilendiğim bilgiler, Rusça edebiyatta ‘Lişnii Çelovek’  yani ‘Lüzumsuz Adam’ tipinin nasıl biçimlendiğinin, farklı zamanlar ve yazarlar tarafından nasıl resmedildiğinin anlatıldığı bölümler.
Belge, “Benim bildiğim yalnız Rusya’da değil, bütün dünya edebiyatında, toplumsal sorunları olan kahramanlar çoğunluktadır. Yani dünya edebiyatı ‘lüzumsuz adamlar’la doludur” diyor. Ve Dostoyevski’den, ‘lüzumsuz adamlar reyonu’ olarak bahsediyor. Unutmayalım; ‘Yeraltından Notlar’, “Ben hasta bir adamım” diye başlar... Hastalığın kafada olduğu ikinci cümlede anlaşılır.
Üç romanıyla tanıdığımız Gonçarov’un dünya klasiği ‘Oblomov’u 1859’da yayımlanıyor. Türkiye’deyse ‘Lüzumsuz Adam’ sözünü kullanan Sait Faik. 1948’de yayımlanan bir kitabının ve oradaki ilk hikâyenin adı. Uzunca, ama tipik bir Sait Faik hikâyesi. Ancak kitaptan bir şey öğreniyoruz ki, Cevdet Kudret bu kavramı Sabahattin Ali’nin Sait Faik’ten önce düşündüğünü ama bir nedenle kullanmaktan vazgeçtiğini anlatıyor. ‘İçimizdeki Şeytan’a önce bu adı koyacakmış, ‘lüzumsuz’un ‘s’ ve ‘z’ konsonlarının ‘kakışım’ yaptığını düşünerek bu şatafatli adda karar kıldığını söylüyor.
Türk edebiyatının Oblomovlarına uzun uzun giriyor Belge. Yusuf Atılgan ilk romanında Lüzumsuz Adam yerine ona yakın çağrışımları olan ‘Aylak Adam’ı kullanıyor örneğin. ‘Anayurt Oteli’nin Zebercet’i de yeterince lüzumsuz. Lüzumsuzluk Oğuz Atay’da ‘tutunamamak’ biçimini alıyor.

Batılılaşma, eleştiri ve çeviri

Kitap Batılılaşma kavramı üzerine konuşmaya başladığında ‘aydın’ üstüne de düşünmeye çağırıyor. Elbette Türkiye ve Rusya’da aydınların rolü üzerine de... Osmanlı’nın ilk Batılılaşmış entelijansiyası tercümanlar ve ‘terceme odaları’ altı çizilerek okunması gereken bölümler. Çünkü Türk aydını, 1821’de kurulan bu ‘Terceme Odaları’nda doğuyor.
Rus romanının başlangıcından beri Rus taşrasıyla yakın ilişkisi olmuş. Türk edebiyatıysa bunun tersine ‘taşra’ konularına girmekte epey gecikmiş. Belge’nin bu konuda en başarılı bulduğu yazar Reşat Nuri.
Murat Belge’ye göre 19’uncu yüzyıl Rus aydın ve eleştirmenlerine Türkiye’de en fazla benzeyen kişi Nurullah Ataç. Düşünün Nurullah Ataç, Belinski’den 80 yıl sonra doğdu.

Radikal Kitap’ı elinizde tutuyorsanız ve bu yazıyı sonuna kadar okuduysanız edebiyatla zaten ilgileniyorsunuz demektir! Öyleyse bu kitabı alın ve başucu kitaplarınızın arasına koyun.

STEP VE BOZKIR
Rusça ve Türkçe Edebiyatta Doğu-Batı Sorunu ve Kültür
Murat Belge
İletişim Yayınları, 2016
356 sayfa

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder