Moskova

Moskova

2 Haziran 2016 Perşembe

Rus güzeli bir seçki


ONUR CAYMAZ


O zaman “Kimin çevirisinden okumak gerekir ustayı” diye soruyorum sahaf Gürsel’e. “Nihal Yalaza Taluy” diye tutturuyor. 

Beyoğlu’ndayım, erken üniversiteli, 1994’ün kışı. O kış nedense durmadan yağmur yağdı; derslere girmemiş, kantin camlarının arkasında demli çaylar içip Varlık Yayınları’ndan çok zor bulunan Taluy çevirisi Budala’yı yutarak bitirmiş, okumadığım zamanlarda bile ortada bırakarak solcu arkadaşlarıma hava atmış, Dostoyevski’yi bunca geç keşfedişime yanmıştım. 18 yaşındaydım.

Taluy, 1943’te bir yazısında klasik eserlerin çevirisinde ciddiyeti ele almış: “Çünkü onları okuyacak olanlar yalnız yolculuk esnasında trende ve vapurda vakit öldürmek veya bir şey okumuş olmak için alınan 25 kuruşluk kitap serilerinin dalgın ve müsamahakâr karii değil, dünya edebiyatını öğrenmek isteyenlerdir. Bunlar arasında bilhassa da genç nesil vardır. Onlara, her şeyin en iyisini, en temizini ve en doğrusunu vermek borcumuzdur.”

1974 doğumlu çevirmen Engin Toprak da, Türkçeye kazandırılan Çağdaş Rus Öyküsü Antolojisi’nde, eski insanların bu gönül borcu duygusunun izinden gitmiş. Yoksa neden önsözde “Bu mütevazı seçki bütün iddialardan uzak bir gönül işidir” diye yazsın. Toprak’ı Varlık ve Ç.N.’deki çevirilerinden hatırlayanlar olacaktır.

18 yıldır Rus toplumu içinde yaşayan Toprak, kitabın sunuş yazısında çeviriye dair çok önemli bir detaydan da bahsediyor, birebir alıntılamak istiyorum: “Bir kerecik olsun bir Rus düğününde doya doya oynamamış, bir kerecik olsun yaşadıklarına, üzüntülerine, kötü kaderine bir Rus ağzıyla okkalı bir küfür savurmamış bir çevirmen, sözcüklerin kuytusuna sığınmış aşkları, ihtirasları, hüznü, sevinci, iyi okuyabilir ve onlardan gerekli anlamları çıkarabilir mi? “

Bu mantık dizgesi üzerinden, bir metin, yazarının kendi orijinal dilinden ilk değil, başka bir çeviri üzerinden yeniden ve yeniden çevriliyorsa karşımıza daha uzak, daha soğuk bir şey çıkacaktır. Hele ki çevirmen anlattığı kültüre uzaksa.

Edebiyat biraz da kazı çalışması değil midir? Engin Toprak, Çağdaş Rus Öyküsü Antolojisi için yazar seçerken bunu düşünmüş olmalı ki benim tespit edebildiğim kadarıyla ya ilk kez çevrilen ya da daha önce çevrilmiş ama sonradan basımı yapılmamış yazarlar üzerinden kotarmış seçkisini.

Bunlardan birisi hiç tanımadığımız Karamzin. Okuma yazma bilmeyenlere evlenmeyi yasak eden I. Petro’nun 1700’lerde başlattığı büyük değişim hareketinden sonra Rus coğrafyasında Batılı anlamda ilk uzun öyküsü bir gazetede tefrika edilen, aynı zamanda tarihçiliğiyle bilinen bir sanatçı Karamzin. Tüm dünyanın Türk olduğunu düşünen çevrelerce Rus tarihini yazan Türk, Kara Mirzalardan gelen Karamzin olarak tanınıyor.

Bunun yanı sıra daha önce payitaht İstanbul’u da gezmeye gelmiş, gördüklerini de bazı eserlerine yansıtmış Bunin var. Bunin daha önce Taluy tarafından özenle Türkçeye çevrilmiş ancak sadece sahaf meraklılarının bulabileceği bir yazar olarak zamanla unutulmuştu. Seçkideki öyküsünü okursanız bunun aslında çok iyi bildiğiniz bir fıkra olduğunu hatırlarsınız. Bir metin, toprağından kopup geliyor ve başka dili konuşan bir halkın ağzında çokça bilinen bir fıkraya dönüşüyor. Kültür, insanla eğleniyor. Ayrıca Bunin, Nobel alan ilk Rus yazar.

Bulgakov var bir de. Kitaptaki hikâyesi, Aziz Nesin’in yazdıklarına nasıl da benziyor, ilginçtir. Stalin yüzünden çok sıkıntı çekmiş bir yazar Bulgakov. Yine Leskov, edebiyat tarihçisinin Çehov ile eşdeğer bulduğu ama nedense dünyaca tanınamamış bir yazar. Kahramanı Herasim’in ayak bastığı toprağın, Yunus’un ya da Hacı Bektaş-ı Veli’nin toprağıyla aynı olduğunu göreceksiniz.

ÇAĞDAŞ RUS ÖYKÜSÜ ANTOLOJİSİ
Derleyen: Engin Toprak
İkaros Yayınevi
2009
359 sayfa, 15 TL.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder