Moskova

Moskova

1 Mayıs 2020 Cuma

SSCB’de ‘konut sorunu’




Metin Uçar



Yeni Sovyet devleti kurulurken yaşanan, çarlık düzeni ve komünizm başlığı altındaki iki farklı dünya görüşünün çarpıştığı iç savaşın sona ermesi ile acil çözüm bekleyen sorunlar da birer birer kendini belli etmeye başlar. Bunlardan birisi de ‘konut sorunu’dur. Lenin’in de dediği gibi genç Sovyet devletinde bu sorunun çözümü için zamana ihtiyaç vardı. Böylece hızlı bir şekilde, herkese yetecek kadar konutun inşa edilmesi için geçecek süre içinde geçici bir tedbir olarak ‘komünalka’ usulü ortak yaşam başlamıştır. Komünalka destanını daha önceki yazımda ele aldığım için sadece odalarında ayrı ailelerin yaşadığı, mutfak, banyo ve tuvaletin ortak olduğu daireler olduğunu hatırlatarak devam edeceğim.

Devlet elinden geldiği kadar hızlı tempolarla konut inşa etmekteydi, ancak bu yeterli olmuyordu. Dolayısı ile yıllar süren bir kuyrukta bekleme olayı yaşanıyordu. Her Sovyet vatandaşının ücretsiz konut hakkı vardı. Bu şekilde milyonlarca Sovyet vatandaşı konut sahibi olmuştur. Ancak bazıları yıllarca kuyrukta beklemeden konutunu almanın yollarını aramaktaydı. Bu mümkün idi, ancak yeterli para kaynaklarına sahip olmak gerekiyordu. Böylece kendiliğinden ‘kanun dışı ve gizli’ bir piyasa oluşur. SSCB’de özel mülkiyet olmadığı için insanların hak olarak aldıkları daireleri satmaları da mümkün değildi. Diğer yandan insanlar daha uygun konut şartlarına sahip olmak için değiş tokuş yöntemine başvurmaya başlarlar. Bu kanunen yasaklanan bir işlem değildi. Yani şartları size cazip gelen birinin dairesini kendinizinki ile değiştirebilirdiniz. Bu çok yapılan bir işlemdi ve bu işe bakan resmi kurum 1946’da açılmıştır. Birçok insan bu kurumun önünde yıllar süren kuyruk çilesi çekmiştir. Çünkü değiş tokuş yapacak birini bulmak hiç de kolay değildi. İşte bu ortamda, arama işini kolaylaştıran ‘gizli’ bir sektör ortaya çıkıverir: ‘Makler’ yani emlakçı. Emlakçılar resmi değiş tokuş kurumunun önünde dolanır ve kendine müşteri ararlardı. Aslında bu tür emlakçılık 3 yıl hapis gerektiren bir suçtu. Bu yüzden o dönemin emlakçıları devlete yakayı kaptırmamak için tıpkı bir casus gibi çalışırdı. Bu insanlar uygun daire sahiplerini bulur, aralarını yapardı. Yüzeyde yapılan işlem değiş tokuş olsa da dairelerini değiştiren insanlar arasında alım satımdan kaynaklanan para hareketi olurdu. Tabii bir de emlakçının hizmetinin karşılığının verilmesi gerekirdi. 70’li yıllarda ‘gizli’ emlakçı, değiş tokuş işlemi başına 800 ila 1000 Ruble arasında ücret alırdı. Bunun o dönem için astronomik rakamlar olduğunu belirtmek gerekir. Ortalama iyi bir maaş 150-200 Ruble arasında değişirdi çünkü. Sonuçta yıllar süren bir daire değiş tokuş trajedisi yaşanır olmuştu. Bu süre içinde boşanan çiftler başka bir daire bulamadıkları için aynı dairede yaşamaya devam ederler, hatta kendilerine yeni bir eş bulduktan sonra kurulan iki ayrı aile aynı çatı altında yaşamaya devam ederdi.

Değiş tokuşa konu olan dairede eğer telefon varsa fiyatı da artardı. Çünkü telefon o dönemde ‘lüks’ bir araçtı. Komünalka dairede bulunan telefon orada kalanların ortak malıydı. Bu telefonun asılı olduğu duvarın her yanı telefon numaraları ile doluydu. Daireye telefon bağlatmak isterseniz 10-15 yıl beklemeniz gerekirdi. Dairenizi değiştirdiğinizde telefondan vazgeçmek zorunda kalabilirdiniz. Çünkü telefon dairenin taşınmazı sayılırdı.

50’li yıllara gelindiğinde konut inşaatlarının istenen hızda olmadığı anlaşılır. Hruşşov’un liderliği döneminde beş katlı tek tip konut inşaatlarına başlanır, ve ‘azıcık’ şahsi mülkiyete izin verilir. 1958’de çıkarılan bir kanun ile Konut İnşaat Kooperatifleri kurulmaya başlanır. Sonuçta memlekette aynı meslekten insanların kurduğu kooperatifler ortaya çıkar. Müzisyenler, şoförler, bilim insanları kooperatifleri vb. Kooperatiften daire almak ise herkesin harcı değildi. Bu çok prestijli ve pahallı bir şeydi. Diğer yandan devlet bu şekilde inşa edilen dairelerin %70 bedelini karşıladığını belirtmemiz lazım. Daire sahipleri bunu 20 yıl içinde, faizsiz bir şekilde devlete geri öderdi. Yine de insanlar paylarına düşen kısmı karşılamak için çok çaba harcalardı. O dönemde ‘uzun Ruble’nin peşinden kuzeye gidiş’ diye bir deyim ortaya çıkar. O dönemde kuzeyde yapılan inşaatlara giden insanların tek bir amacı vardı diyebiliriz. Kuzey farkını da alarak kooperatife girmek için para biriktirmek. Yeni evlilere ebeveynlerin vereceği en değerli hediye olarak kooperatif katılım harcı kabul edilirdi. Kooperatif ile inşa edilen konutların diğerlerinden daha iyi şartlara sahip olduğunu söylemek gerekir. Diğer yandan devletin bu konuda kontrolü elden bıraktığını söyleyemeyiz. Çünkü eğer devletten aldığın bir dairen varsa, kooperatife girme hakkın olmazdı.

O dönemin dairelerinde iç düzenin oldukça demokratik olduğunu görüyoruz. İki kapaklı bir dolap, odanın ortasında duran yuvarlak bir masa, kap-kacak için camekanlı bir büfe ve demir yaylı bir yatak mutlaka olması gereken eşyalar arasındaydı. SSCB’de seri olarak üretilen ilk televizyon 1949’da ortaya çıkan KVN-49 idi. Bu dairenin belki de en değerli eşyasıydı ve üzeri hem güzellik hem de toz olmasın diye dantel işlemeli örtü ile örtülürdü. Bazıları bunu emniyet için yaptığını iddia ederdi. Çünkü ortalıkta bir dedikodu dolaşmaktaydı: ‘KGB televizyon kapalı olsa bile sizi ekran aracılığı ile gözetliyor olabilir!’ O sıralar pek az kişi bu teknoloji harikasının nasıl kullanılacağını bilirdi. Halk arasında bir şaka dolaşırdı: ‘KVN’i aldın, fişini taktın ve çalışmıyor!’

1962’de Mobilya Proje-Konstrüksiyon ve Teknoloji Enstitüsü kurulur. Bu enstitünün amacı dairelerde kullanılacak tek tip mobilyaların dizayn edilmesi ve üretimidir. Ancak yapılan mobilyalar batıdaki örnekleri yanında oldukça düşük kalitede idi. O dönemde Romanya’dan gelen mobilyalar çok popüler idi. Çünkü bunlar SSCB’de olmayan bir kalite seviyesine sahipti.

Sovyet dairesinin ayrılmaz bir diğer eşyası halıdır. Halı genelde odanın en güzel duvarına asılırdı. İnsanlar böyle bir halıya sahip olmak için aylarca sıra beklerlerdi. Entellektüel bir ailenin dairesinde mutlaka duvara dayalı bir piyano ve içi tonlarca kitap dolu raflar bulunurdu. Camlı büfe içinde Çek kristalinden bardaklar sergilenir, dairenin tavanında yine Çek kristalinden avize asılırdı.
70’li yıllarda Sovyet dairelerine açılır kapanır büyük kanapeler, mutfak dolapları ve ‘stenka’ denilen duvar dolapları girer. Stenka bir sovyet klasiği idi. İlk çıktığında oldukça pahallı olan stenka, odanın bir duvarını hemen hemen kapatacak şekilde dururdu. Adı da zaten buradan gelmektedir: Stenka – duvarcık. Stenkanın yabancı olanları çok rağbet görürdü ve birkaç nesile bırakılan miras kabul edilirdi. Mesela 70’li 80’li yıllarda dairesinde Yugoslavya malı stenka olan birisinin hali vakti yerinde denirdi.

71-91 yılları arasında 200 konut kompleksi inşa edilir. Bunların özelliği gençler için, gençler tarafından inşa edilmiş olmalarıydı. Bu tür bir konuta sahip olmak isteyen komsomol gençleri hafta sonlarında ya da iş çıkışında daha sonra daire sahibi olacakları konutların inşaatında çalışırlardı. Bu şekilde konut sahibi olan insan sayısı 4 milyondan fazladır. Bu konut kompleksleri içinde kreş, çamaşırhane, süpermarket, okul gibi sosyal tesisler de bulunurdu.

Sovyet dairesinin en önemli yeri neresiydi acaba? Tabii ki mutfak! Mutfak sadece yemek yenilen bir yer değil, misafirlerin ağırlandığı, uzun sohbetlerin yapıldığı bugünün kafe ya da restoranlarının yerini alan sosyal anlamı derin bir mekandır.

4 Temmuz 1991 yılında yeni bir kanun kabul edilir. Konutların özelleştirilmesi’dir bu kanunun adı. Dünya’da bir eşi daha olmayan bu kanuna göre halkın %87’si dairelerinin mülkiyetini devletten alırlar. Kalanlar bunun olabileceğine inanmayan insanlardı ve bir süre daha devlete ait dairelerde yaşamaya devam etmişlerdir. O günden sonra daire sorununun Rusya dönemi başlar. Ancak o başka bir yazının konusu olsun!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder