Moskova

Moskova

28 Mayıs 2019 Salı

"Nâzım'dan etkilendim" diyen Nobel ödüllü Rus şair: İosif Brodski


 



Mustafa Kemal Yılmaz'ın kaleminden:  8 Nisan 2017 tarihli bu video kaydından Nâzım Hikmet araştırmacısı, sevgili Melih Güneş sayesinde haberdar oldum. Kayıt Nâzım Hikmet’in 115. doğum günü ve İvan İvanoviç var mıydı yok muydu piyesinin 60. yılı anısına Valentin Pluçek’in müze-evinde düzenlenen etkinlikte gerçekleştirilmiş. Pluçek 1950’lerin ikinci yarısında Nâzım Hikmet’in İvan İvanoviç var mıydı yok muydu, Demoklesin Kılıcı ve Enayi piyeslerini sahneleyen yönetmen.

Etkinlikteki davetlilerden biri de Rus canlandırma ustası Yuri Norşteyn, kendisinden ve Nâzım Hikmet’in sanatına duyduğu ilgiden söz etmiştim. Norşteyn etkinlikte bir konuşma yapıyor. Söylediklerinin çoğu daha önce de bildiğim, hatta Moskova’da ve Suzdal’da bizzat kendisinden dinleme şansı bulduğum şeyler.

Ama bu konuşmada benim için yeni olan yönler de var: Norşteyn, Rusların son büyük şairi ve 1987 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi İosif Brodski’nin (1940-1996) Nâzım Hikmet’ten etkilendiği iddiasında. Norşteyn gibi dikkatli bir gözlemci böyle bir iddiada bulunuyorsa bize kulak kabartmak düşer.

Hikmet ve Brodski siyasi yelpazenin zıt kutuplarında duran şairler olsa da hayat hikayelerindeki ortak noktalar gerçekten de az değil. İlki “Sovyet olduğu için” Türkiye’den kaçmak zorunda kalırken, ikincisi “Sovyet olmadığı için” Rusya’yı terk etmeye mecbur ediliyor. İkisi de ağır kalp rahatsızlığından mustarip, ikisi de sürgün ve en nihayetinde ikisi de kendi memleketlerinde vatandaşlıktan çıkartılıyor.

Norşteyn kıyas için önce Nâzım Hikmet’in Otobiyografi şiirinin Rusça çevirisini, sonra da Brodski’nin “Ya vhodil vmesto dikogo zverya v kletku” şiirini okuyor. Otobiyografi‘yi iyi bildiğimiz için burada tekrarlamaya gerek görmüyorum. Ama hafızasını tazelemek isteyen varsa şu bağlantıyı takip edebilir.

Brodski’nin hayat hikayesinden, Sovyetler Birliği’nde uğradığı kovuşturmalardan, aldığı cezalardan, önce ülke içine, sonra da dışına sürülmesinden ve kalp hastalığından izler taşıyan şiirinin çevirisi ise şöyle:

Vahşi bir hayvan gibi oturmuşluğum da var kafeste,
kazımışlığım lakabımla cezamı barakada çiviyle,
deniz kenarında yaşayıp oynamışlığım da rulette,
ve frak giyip yemek yemişliğim şeytan bilir kiminle.
Dünyanın yarısına baktım bir buzulun üstüyle,
üç kere boğulayazdım, bıçak altına yattım iki kere.
Bıraktım memleketi beşikten beri beslendiğim sütüyle.
Toplansa şehir kurar beni unutanlar bir yere.
Bozkırları dolaştım, hatırlayan Hun naralarını,
şimdi yeniden moda oluyor hala giydiklerim,
çavdar ekip katran kapladım tahıl ambarlarını,
içmediğin ne kaldı derlerse, sade “Sek su” derim.
Gardiyanın gözleri girdi rüyama, olmadım müdahil,
sürgün ekmeği yuttum, ağzımda ne türkü, ne şarkı.
Çıkmayan ses kalmadı gırtlağımdan, çığlık dahil;
Şimdiyse fısıldıyorum: geçiyor işte yaşım kırkı.
Ne diyebilirim ki hayata dair? Uzun çıktı şansıma.
Sadece acıyla dayanıştım bugüne kadar.
Ama kilit vurulmadığı sürece ağzıma,
içinden sadece ve sadece minnet çıkar.

(1980)

Norşteyn’in de işaret ettiği gibi, bu şiirin Otobiyografi ile pek çok kesişim noktası olduğu açık. Peki İosif Brodski, Nâzım Hikmet şiirlerini okumuş mu?

Hiç kuşku yok. En büyük kanıt, kendi şiirleri. Örneğin 1960 tarihli Kniga (Kitap) şiirine şöyle başlıyor:

“Bana mutlu sonla biten bir kitap yollayın…”

Nâzım Hikmet

Sonra da “mutlu sonla biten” bu kitabı tarife koyuluyor.

Brodski’nin yakın arkadaşı, yazar ve şair Yevgeni Reyn‘le 1990 yılında yapılan bir söyleşide, Reyn tanıştıkları dönemde Brodski’nin İnostrannaya Literatura (Yabancı Edebiyat) dergisinde çıkan çeviri şiirleri, Nâzım Hikmet ve Yannis Ritsos’u okuduğunu aktarıyor. Reyn bir başka söyleşide Nâzım Hikmet’in adını bu kez Pablo Neruda ile birlikte anarak Brodski’nin o dönem bu şairleri okuduğunu, hatta bu yüzden tartıştıklarını söylüyor. Reyn’in sözlerinden o yıllarda Brodski’nin Rus geleneğinin peşinden gitmek yerine “a la latin amerikan” şiirler yazdığı anlaşılıyor. Üçüncü bir söyleşide ise bu defa açık açık Brodski’nin “Neruda ve Hikmet’e öykündüğünü” söylüyor.

Peki tüm bu hikaye önemli mi?


ŞAİRİN PORTRESİ - Wikipedia'dan

1940 yılında doğan Brodsky yazmaya henüz 18 yaşında başlamıştır. 1964 yılı Mart ayında Arkhangelsk'e çalışmaları anti-Sovyet bulunduğu için 5 yıllığına sürgüne gönderilmiştir ancak kasım 1965 yılına kadar burada kalmıştır. 1972 yılında sınır dışı edilip, kısa bir süre Viyana ve Londra'da kaldıktan sonra ABD'ye yerleşmiş ve 1977 yılında Amerikan vatandaşı olmuştur. 1987 yılında Nobel Edebiyat Ödülü kazanmıştır. 1996 yılında 55 yaşında ölmüştür.

Brodsky günümüz St. Petersburg şehrinde dünyaya gelmiştir. Annesi çevirmenlik babası ise Sovyet donanmasında fotografçılık yapmaktaydı. Leningrad kuşatması Brodsky çocukken meydana gelmiş, kuşatmanın zorlu koşullarından kaynaklı ileriki yaşlarında çeşitli şağlık problemleri çekmiştir. 15 yaşında okulu bırakmış ve denizaltı akademisine girmeye çalışmış fakat başarısız olmuştur. Bu başarısız denemesinden sonra hekim olmaya karar vermiş bir süre bir morgta ve çeşitli görevlerle bir hastanede çalışmıştır. Eş zamanlı kendini eğitmeye başlamış, İngilizce ve Lehçe öğrenmiştir. Şiirlerine olan ilgisinden dolayı daha sonra arkadaş olacağı Czesław Miłosz'un şiirlerini çevirmiş, yine aynı dönemde klasik felsefe, din, mitoloji ve anglo-amerikan şiirine ilgi göstermiştir.1960'ların başlarında Sovyet karşıtı Leningradlı nostaljik yazarlar bir altkültür oluşturmuşlardı. Brodsky de bu düşünsel gruplara katılmıştır. Daha sonra Brodsky hakkında Sovyetler Birliği karşıtı olduğuna dair Leningrad gazetelerinde suçlayıcı yazılar yazılmıştır. Sonrasında 1963 yılında aynı şuçlamayla hakkında mahkeme açılmıştır.

1963 yılında Brodsky 23 yaşındayken hakkında açılan dava özellikle gazeteci ve insan hakları savunucusu Frida Vigdorova'nın çabaları sayesinde Batı'da büyük yankı uyandırmıştır. Brodsky'yi desteklemek amacıyla Rusya'da ve Batı'da kampanyalar düzenlenmiştir. Dönemin yazarları tarafından Brodsky hakkında açılan bu dava kişi ve devlet arasındaki mücadele olarak yorumlanmıştır. Leningrad mahkemesinin Brodsky hakkında Vatan haini olarak değil fakat Parazit (topluma katkı sağlamayan, elinden geldiği halde iş sahibi olmayan) olarak hüküm vermesiyle sonuçlanan süreç sonunda Brodsky 5 yıl süreyle ağır çalışma kampına sürülmüştür. Sürgüne gönderilmesinin öncesinde çeşitli Leningrad gazete ve dergilerine yazılar yazmakta, serbest yazar olarak çalışmaktaydı. Buna rağmen mahkemenin hakkında Parazit olarak hüküm vermesi çalışmamasından değil yazarlar sendikasından bağımsız olarak çalışmasına dolayısıyla atanmamış olmasına yorulmuştur. 1965 yılında 5 yıl olarak verilen cezanın 18 ayını tamamladıktan sonra Leningrad'a dönmesine izin verilmiştir.

1972 yılında Sovyetler Birliği'nden sınır dışı edilmiştir. Bir süre sonra ABD'ye yerleşmiştir. Önce Michigan Üniversitesi'nde daha sonra New York'ta çeşitli üniversitelerde çalışmıştır. 1977 yılında ABD vatandaşı olmuştur. Aynı dönemde şiirleri, yazıları, ve eleştirileri New Yorker ve New York Book Reviews başta olmak üzere çeşitli dergi ve gazetelerde yayınlanmıştır. 1981 yılında MacArthur Ödülü, 1986 yılında Oxford Üniversitesi'nden onursal doktora ve 1987 yılında Nobel Edebiyat Ödülü almıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder