Moskova

Moskova

4 Şubat 2019 Pazartesi

Rusya Alaska’yı ABD’ye Neden Sattı?


Georgy Manaev




“Amerika bu buz kütlesi ve kahvaltıda balık yağı içen elli bin Eskimo’yla ne yapacak?”

Rusya, 1867 yılında Alaska’yı 7,2 milyon dolara ABD’ye sattı. Bu satışın üstünden geçen elli yılda Amerikalılar ödedikleri miktarın yüz katını geri kazandı. Peki büyük bir imparatorluk bu satışa nasıl karar verdi?

Beyaz Saray’ın internet sitesinde yayınlanan ve Rusya’nın Alaska’yı topraklarına katması üstüne olan dilekçe otuz beş binden fazla imza topladı ama sonradan iptal edildi. Günümüzde birçok insan hâlâ ABD’nin Alaska’yı çaldığını ya da bir süreliğine kiralayıp geri vermediğini düşünüyor. Yaygın inanışların aksine iki ülke arasındaki anlaşma yasal bir anlaşmaydı ve iki tarafın da son derece geçerli sebepleri vardı.

Satıştan önce Alaska

On dokuzuncu yüzyılda Rusya Alaskası uluslararası ticaretin merkeziydi. Başkent Novoarkhangelsk’te (bugünkü Sitka), tüccarlar Çin kumaşları, çay ve hatta buz ticareti yaparlardı. O zamanlar buzdolabı icat edilmediği için ABD’de buz ihtiyacı olurdu. Bu şehirde gemiler yapılır, fabrikalar inşa edilir kömür çıkarılırdı. Bölgedeki altın madenleri de herkes tarafından bilinirdi. Yani o zamanlar böyle bir toprak parçasını satmak delilikti.

Rus tüccarlar mors dişi ve su samuru derisi için Alaska’ya yönelmişti. Mors dişi, fil dişi kadar pahalıydı. Bu iki değerli ürün bölgedeki yerel insanlarla yapılan takas sonucu elde edilirdi. Bu ticaret de Rus-Amerikan Şirketi (RAC) tarafından gerçekleştirildi. Şirket Alaska’nın tüm madenlerini ve minerallerini kontrol eder, diğer ülkelerle ticari anlaşmalar yapardı. Hatta kendilerine özgü bayrakları ve para birimleri vardı.

Şirketin sahip olduğu bu öncelikler imparatorluğun hükümeti tarafından sağlanırdı. Hükümet de şirketten hem vergi toplardı hem de hissesine ortaktı. Rus çarı ve aile üyeleri RAC’ın hissedarları arasındaydı.

Rus Pizarro

Amerika’daki Rus yerleşkelerinin yöneticisi yetenekli tüccar Alexander Baranov’du. Baranov okullar, fabrikalar açtı, yerli halka rutabaga ve patates yetiştirmeyi öğretti. Kaleler ve tersaneler inşa etti, su samuru ticaretini genişletti. Baranov kendisine “Rus Pizarro”” derdi. Alaska’yı sadece kendi kazancı için değil, yürekten severdi. Aleut liderinin kızıyla evliydi.

Baranov yönetimindeki RAC büyük hasılatlar elde etti, yüzde bin kâra ulaştı. Yaşı ilerleyen Baranov işlerini devredince yerine deniz yüzbaşısı Hagemeister geldi. Yeni yönetici beraberinde yeni çalışanları ve asker hissedarları da getirdi. Fakat bu yeni yöneticilerin adımları şirketi çöküşe uğrattı.

Kara para

Yeni yöneticiler kendileri için uçuk maaşlar belirlediler. Sıradan çalışanlar senelik bin beş yüz ruble kazanırken (bu, bakanların ve senatörlerinkine yakın bir maaştı), yöneticilerin yıllık kazancı ise bin beş yüz rubleydi. Yerel halktan yarı fiyatına kürk alırlardı. Nihayetinde Eskimolar ve Aleutlar yirmi yıl içinde neredeyse tüm su samurlarını katletmişlerdi. Yerel halk Rusya’nın kıyı köyleri basıp ateşe vermelerinden dolayı da zor durumdaydılar.

Bu gibi caydırıcı olaylar sonucunda tüccarlar farklı gelir kaynaklarına yöneldiler. Buz ve çay ticareti zaten yapılmaktaydı ama kötü kaderli iş adamları bunu tam olarak organize edemiyorlardı. Akla gelen çözümlerden olan maaşları azaltma fikri ise kesinlikle tercih etmedikleri bir yoldu. Şirket en sonunda devlet yardımlarını kullandı (yıllık iki yüz bin ruble), fakat bu bile onları kurtarmaya yetmedi.

Kısa bir süre sonra Kırım Savaşı başladı. İngiltere, Fransa ve Türkiye Rusya’ya karşı birlik oldu. Rusya’nın Alaska’yı destekleyemeyeceği ya da savunamayacağı açıktı. Tüm deniz rotaları, hatta altın madenleri bile karşı tarafın gemileri tarafından kontrol ediliyordu. İngiltere’nin Alaska’yı alıkoyacağından korkan Rusya eğer bu olursa elindeki her şeyi kaybedeceğini biliyordu.

Moskova ve Londra arasında gerilim gittikçe büyüyordu. Rusya-Amerika ilişkileri ise hiç olmadığı kadar iyiydi. İki tarafın aklına gelen ortak fikir Alaska’nın el değiştirmesi oldu. Rusya’nın Washington’daki elçisi Baron Eduard de Stoeckl, Çar’ın adına ABD Dışişleri Bakanı William Seward’la görüşmelere başladı.

Rus bayrağının indirilmesi

Bürokratlar görüşmelere devam ederken, iki ülke kamuoyu bu anlaşmayı istemiyordu. Rus gazeteleri, “Bir ülke bu kadar kısa bir zamanda, bu kadar değerli bir toprak parçasından nasıl kolayca vazgeçebilir?” diye yazıyordu. Amerikan gazeteleri ise “Amerika bu buz kütlesi ve kahvaltıda balık yağı içen elli bin Eskimo’yla ne yapacak?” diye soruyordu.

Basın bu düşüncelerinde yalnız değildi. Millet Meclisi de bu satışı onaylamıyordu. 30 Mart 1867’de Washington’da taraflar 1,5 milyon hektarlık Rus toprağının 7,2 milyon dolara satılması konusunda anlaşma imzaladı. Yani 4047 m2’si 2 sent’e denk geliyordu. Fakat durumun son derece kritik olması sebebiyle Rusya’nın pazarlık yapma şansı yoktu.

Bölgenin resmi olarak devredilmesi başkent Novoarkhangelsk’te gerçekleşti. Amerikan ve Rus askerleri bayrak direğinin iki tarafında hizaya geçti ve bayrak indirilmeye başladı. Fakat bayrak direğin tepesine takılmıştı ve inmiyordu. Askerin biri direğe tırmandı ve indirdi. Ardından şehrin adı Sitka olarak değiştirildi. Amerikan vatandaşlığına geçmek istemeyen yüzlerce Rus askerleri ticaret gemilerine binip Alaska’dan ayrıldı.

Çeviren: Deniz Saldıran
(Russia Beyond)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder