Moskova

Moskova

25 Ekim 2010 Pazartesi

Rus Laplandı

Lapland’ın dünyanın en temiz havasına ve en beyaz karına sahip olduğu iddia edilir.

Eski Yunan Mitolojisine göre insanoğlunun yurdu olan efsanevi Giperboreya, Rusya’nın Kolskiy yarımadasındaki kutsal göllerin bulunduğu bölgedeydi.

Buradaki tundurada gizlice faaliyet gösteren bilim adamları, yirmili yıllarda eski bilgi hazinesini bulmaya çalışıyorlardı. Eski zamanlardan beri bu bölgede yaşayan Saam halkı, kaya, göl ve tepeleri putlaştırırlar. Bu yerlerin isimleri de şamanın büyü sözlerine benzer: Çuna, Poazuayvenç, Kedıkkvırpak, Monça.

Monça, Saam dilinde güzel anlamına gelir.

Güzel Lapland kızı hakkındaysa şu efsane anlatılıyor:
Kız sevdiği oğlanı ava uğurlayıp kendisini uzun zaman beklemiş. Beklerken ormana, dağlara bakarmış, bakarken de ağlarmış. Ağladıkça Monça adı verilen göl meydana gelmiş.

80 yıl önce Kolskiy Yarımadasında Devlet Doğal Biyosfer Lapland milli parkı kuruldu. Buradaki 300 bin hektarlık alanda çok sayıda hayvan ve kuş yaşıyor. Bu parkta 30 tür memeli var, boz ayı, obur ve zerdeva gibi hayvanlara rastlanıyor. Parkta yaklaşık 200 tür de kuş yaşıyor. Bu türlerden 5’i Rusya’nın Kızıl kitabına girdi.

Dünyada, 3-10 bin yıldır yaşayan ormanların korunduğu yerler çok az. Lapland Parkının yarısı balta girmemiş ormanlardan oluşuyor. Bu ormanlar, parkın en büyük değeri.

Rus Lapland’ının bazı ağaçları yalaşık 6 yüzyıllık ömre sahip. Bu yüce ağaçların ükseklikleri 30 metreye ulaşıyor.

Milli parkın diğer bölümünde kaya, tundura, soğuk nehir, göl ve yosunlu bataklıklar bulunuyor. Yüksekliği 1200 metre olan plato zinciri, 250 milyon yıl önce oluşmuş. Parkta Barents ve Beyaz Denizleri arasından bir su bölümü çizgisi geçiyor. Bu denizlerin 8,5 bin hektarı korunan alana giriyor. Lapland tundurasını tertemiz nehir ve dereler katediyor. Bazıları bugün de ücra bölgelere ulaşmakta yol olarak kullanılıyor.

800 metre yükseklikteki tepelerde arktik çölünün sert güzelliği egemendir. Gri taşlar yemyeşil dikenlerle kaplıdır, uzakta çıplak tepeler ve ıssız taş platoları görünür.

Milli park özellikle yaz aylarında çok pitoresktir. Haziran’da ledum çiçek açar ve bayıltıcı güzel kokusu tundurayı sarar. Sonbaharlardaysa orman görünüşünü değiştirir; kırmızı titrek kavakla üvezler, yeşil çamla köknarlar arasında alev alev yanar sanki. Ovalarda kuzeyin eğri akaçlarının altın yaprakları beyaz yosunla kaplı tarlalar üzerinde yükselir. Yüksek olmayan tepeleri renkli halıyla kaplayan yaban mersini güzelliğini sergiler. Geceleri, gökte kuzey ışığı, alev alev yanar.

Bu, insanı kendisine hyran bırakan bir manzaradır. Saam halkı, kuzey ışığına tilki ateşi der. Sanki uzayla yeryüzü birleşir.

Ekim’de kar yağar. Kolskiy yarımadasındaki kış oldukça yumuşaktır, bazen donlar çözülür. Kutup gecesi, Aralık'tan Ocak'a kadar toplam 4 hafta sürer.

Parkta, Kutup Dairesi ötesindeki güzel doğayı görmek isteyenler için farklı geziler düzenlenir. Mart’tan Nisan’a kadar orman bekçileri konuklara Elyavruay deresini gösterirler, orman hayvanlarını ve ilkbaharda gelen kuşları anlatırlar.Bu, kuş bilimciler için bulunmaz bir maceradır.

Mayıs’ın ortasından Haziran’a kadar "Yazı beklerken" adlı bir gezi gerçekleştirilmektedir. Gezi sırasında uyanan ormanı, ilk mantarları görebilirsiniz. Temmuz’un başında orman hayvanları döl vermeye başlarlar. Temmuz’un ortasından sonbahara kadar ekolojik patikalardan geçen geziler yapılır. Bu gezilerde bitki kuşaklarının nasıl değiştiğini öğrenmek ve "koyun alnı" diye adlandırılan, buzulun parlattığı kaya çıkıntılarını görmek mümkündür.

Nasıl?!...Doğanın önceki bütün gezi planlarınızı altüst edecek cazibede bir çağrısı değil mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder