Moskova

Moskova

23 Nisan 2020 Perşembe

Kızıl Kahkaha




Mustafa Kemal Yılmaz




Dokuzuncu çevirim Kızıl Kahkaha geçtiğimiz hafta kitaplaştı. Bu çeviride yine Korhan Korbek ve Gamze Varım’la birlikte çalıştık. Her zamanki gibi, oldukça keyifli ve verimli bir çalışma ortamı temin ettiler, sağ olsunlar var olsunlar.

Lafı fazla uzatmadan iki not düşmek istiyorum. İlki Kızıl Kahkaha‘nın kendi, ikincisi yazarı Leonid Andreyev ile ilgili.

Andreyev Kızıl Kahkaha‘yı 20’nci yüzyılın ilk büyük kan banyosu Rus-Japon Savaşı’nın yarattığı apokaliptik dehşet atmosferinde yazdı. Ancak kitaba da adını veren kızıl kahkaha metaforu bize daha yakın bir yerden.

O dönem oldukça yakın bir arkadaşlık ilişkisi içinde olduğu Maksim Gorki’ye Kırım’dan 6 Ağustos 1904 tarihli mektubunda şunları yazıyor Andreyev:

“Bu akşam daçamızın yakınlarında bir patlama oldu ve iki Türk yaralandı. Birinin yarası sanırım ölümcüldü, zira gözü çıkmıştı (…) Sonra bir tanesini nasıl taşıdıklarını gördüm, paçavraya dönmüştü, yüzü kan içindeydi ve tuhaf bir gülümseme ile gülüyordu, aklı başından gitmişti. Muhtemelen kasları katılıp kalınca bu menhus kırmızı gülümseme meydana gelmişti.”

Doğrusu, bu patlama neden olmuştu, bir kaza mıydı, ya da bir eylem miydi, kızıl kahkahalı Türkler kimdi, yoksa Andreyev Tatarlarla Türkleri mi karıştırmıştı, öğrenebilmeyi çok isterdim.

Kızıl Kahkaha, ruh halleri uç sınırlarda gezinen karakterleri gotik bir dekorun önünde, adeta çizgi romana has kontur, renk ve taramalarla resmeden bir anlatı. Tıpkı Yahuda İskariot gibi, tıpkı Leonid Andreyev’in pek çok diğer eseri gibi.

Andreyev’in eserlerindeki plastik derinliği ülkemizde ilk fark eden isim Muhsin Ertuğrul olmuştu. Büyük tiyatro insanımız yazarın bir oyununu bizzat kendisi Almancadan çevirip sahnelemiş, bir diğer oyununun çevirisini de Suat Derviş’e ısmarlamıştı.
Ertuğrul’un çevirisi eski harflerle kitap olarak basıldı, ama bildiğim kadarıyla Suat Derviş’in çevirisi hala kayıp.

O günlerden beri Andreyev’in eserlerinin Türkçe kitap okuruyla ve tiyatro seyircisiyle buluşması oldukça rastlantısal seyrediyor.

1940’larda Türkçenin en ilginç Rusça çevirmenlerinden Gaffar Güney’in bir çevirisi (Ömrümüzün Günleri), 1960’larda Fransa üzerinden sirayet eden bir tiyatro oyunu ve 1970’lerde Deniz Gezmişlerin idamından sonra dönemin haleti ruhiyesi içinde Güneş Bozkaya’nın çevirdiği Yedi Asılmışların Hikayesi dışında, “sürekli” diyebileceğimiz bir ilişkimiz olmamış Andreyev’in eserleriyle.

Ne mutlu ki, bugün durum çok başka. Farklı farklı yayınevleri ve farklı farklı çevirmenler yazarın yapıtlarını okurla buluşturmak için ter döküyor, dirsek çürütüyor.
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’yla Kızıl Kahkaha için sözleşme imzaladığım sırada kitabın Türkçede çıkmış bir çevirisi yoktu, ki bu benim için her zaman ekstra bir motivasyon kaynağıdır. Ancak bizim çeviri sürecimiz devam ederken Everest Yayınları, elini biraz daha çabuk tutup kitabı Kayhan Yükseler’in çevirisiyle okurlarla buluşturdu.

Yani Rusların deyimiyle “birincilik palmiyesini” onlara kaptırdık. Kendilerini tebrik ediyorum. Erdem Erinç hocanın çevirisiyle Daniil Harms’ın hikayelerini bastıktan sonra Rus edebiyatına ilgilerinin hiç de yüzeysel olmadığı bir kere daha göstermiş oldular.

Her zamanki gibi, çevirimin keyifle okunmasını diliyorum. İletişim kurmak, görüşlerini paylaşmak isteyenler için mail adresim: mustafayilmaz@outlook.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder