Moskova

Moskova

24 Nisan 2020 Cuma

Kommunalka – Komün daire





Metin Uçar


Bugün genelde SSCB ile özdeşletirilen sosyal bir olaydan bahsedeceğim. Kommunalka, ya da daha anlaşılır bir ifadeyle komün daire.

Komün kelimesinin kökeni Fransızca commun’dur. Yani ‘ortak’. Sonradan özel mülkiyetin olmadığı, sosyal eşitliği hedefleyen siyasi bir düşüncenin de temeline oturan bu kelimenin yazımızın konusu olan komün daire ifadesine de girmesi kaçınılmazdı. Çünkü komün daire, her bir odası bir aileye tahsis edilmiş, mutfağı ve banyosu, giriş golü ortak olarak kullanılan bir dairedir. Sıradan bir daireyi ve her bir odasında ayrı bir ailenin yaşadığını hayal edin. Edebilirseniz tabii!

Komün daire olayının tarihçesine baktığımızda SSCB öncesinde de varolduğunu görebiliriz. 18 yy’da para ihtiyacını karşılamak üzere dairesini bölümlere ayırarak kiraya veren insanlar vardı. Sanayi devriminin başladığı dönemde önce Avrupa’da daha sonra Rusya’da emekçilerin biraraya gelerek daire kiraldıklarını ve birkaç aile birlikte yaşadıklarını biliyoruz. N.G. Çernişevskiy 1860’da yazdığı ‘Ne yapmalı?’ adlı ünlü eserinde böyle bir komün-yurdu anlatır.

1917 Ekim Devrimi’nden sonra bugün bildiğimiz komün daire ifadesi geniş bir şekilde kullanılır olur. Ancak bunun komünist sistemin bir gereği olduğunu düşünmek yanlış olur. Bakın V.İ. Lenin bu konuda ne demiş: ‘Vatandaşlar, bu kış iki odaya sıkışınız, diğer iki odayı bodrumdaki iki ailenin kalması için hazırlayın. Geçici olrak, biz mühendislerin yardımı ile (siz, galiba mühendissiniz?) herkese yetecek kadar güzel daireler inşa edene kadar. O zamana kadar mutlaka sıkışık yaşamanız gerekiyor. Telefonunuz on aileye hizmet verecek. Bu 100 saatlik iş, tezgah arkasında sohbet vs tasarrufu sağlayacaktır. Sonra, hafif iş yapabilecek, çalışmayan, yarı emekçi, 55 yaşındaki hanım ve 14 yaşındaki vatandaş. Bunlar her gün 3’er saat nöbet tutacaklar ve 10 aile için yiyeceklerin adilane bir şekilde dağıtılmasını gözetecekler ve bununla ilgili kayıt tutacaklar.’

Devrim sonrası genç sosyalist memlekette herkese yetecek yaşam alanı olmamasıydı Lenin’e bu sözleri söyleten. Aradan yıllar geçiyordu, ancak komün daire beklendiği gibi tarihin sayfalarına geçip, unutulmak niyetinde değildi. 1957 yılında gerçekleştirilmeye başlanan konut inşaatını geliştirme programında bakın ne deniyor: ‘Komün daire, Sovyet iktidarının bir projesi değildi, sadece endüstrileşme döneminde mecburi bir tasarruf tedbiri idi.’ SSCB’de konut inşaatına ağırlık verilmişti ancak bu komün dairelerin ortadan kalkmasına yol açmayacaktı.

1990’lı yıllara gelindiğinde başlayan ‘özelleştirme’ süreci komün dairelere de yansıdı doğal olarak. Daire ortak olduğu için burada yaşayan aileler sadece sahip oldukları odanın mülkiyetini üstlerine alabiliyorlardı. Sonrasını siz tahmin edersiniz. Komşunun payını alıp iki odaya sahip olan mı dersiniz, ya da yolunu bulup tüm daireyi üstüne yaptıran ‘girişimci ruhlu’ insanlar mı dersiniz her şey vardı. Bu insanlar sahibi oldukları odaları yine kiraya vererek komün dairelerin ömrüne ömür katacaklardı.

Evet, günümüzde komün daire hala ayakta. Komünizm ülkede yenilgiye uğradıktan sonra bile! Sankt-Peterburg’un komün-dairelerin başkenti olduğu söylenir. Burada yüzbinden fazla komün dairede 600 binden fazla insan yaşar.

Şimdi biraz da komün dairede yaşamak nasıl bir şey ona bakalım. Bu konuda kendi deneyimlerimden faydalanacağım. 90’lı yıllarda birinde iki oda, diğerinde dört oda olan iki komün daireye misafir olmuşum. Bunlardan ilkinde odanın birinde eşi evi terketmiş bir anne, 14-15 yaşındaki oğluyla, diğer oda da ise ofis çalışanı iki hanım kalıyordu. Diğer komün daire biraz daha büyükçe idi. Orada ise bir odada yeni evli bir çift. Koca televizyon kameramanı olarak çalışıyor. Bir diğer odada dört kişilik bir aile. İki küçük çocukları var. Üçüncü odada evlenmeyi planlayan genç bir çift, dördüncü odada ise tek başına yaşayan bir müzisyen kalıyor. Odaların kapıları genelde kapalı olur. Ancak bu dairedekilerin misafirliğe gitmedikleri anlamına gelmesin. Ne de olsa bu odaların kendine has bir dokunulmazlıkları var. Bunca insan arasında ister istemez bir ortak yaşam düzeni kurulmuştur. Gazlı iki fırında aynı anda dört, beş kişi yemek hazırlayabilir. Yine hemen yanındaki evyede iki kişi bulaşık yıkarken, üçüncü sırasını bekler. Diğer bir aile hemen oracıkta yemeğini yer. Banyo, tuvalet yine belirli bir düzenin ve sıralamanın oluştuğu yerlerdir. Şimdi hatırlıyorum da o komün dairelerde ne trajediler, küçük insanların yaşadığı ne büyük hayatlar gelip geçmiş olmalı. Aynı dairede yaşayıp da dost olanlar olabileceği gibi birbirine katlanamayan insanların yaşadığı nice hayat hikayeleri vardır. Kim bilir? Kısa misafirlik döneminde onca insanın birbirinin ayağına basmadan nasıl yaşamaya çalışmasına tanık oldum. Bazılarının arasında mevcut olan negatif elektriği hissetmemek mümkün değildi. O zamanlar da anlayamıyordum. Nasıl olur da SSCB’de böyle bir ‘garabet’ olabilirdi. Ancak şimdi biliyorum ki komün daire çarlık Rusya’sında da varmış, SSCB’de de, sonrasında da.


SSCB'de özel mülkiyet tamamen yoktu demek yanlış olur. Evet konutta özel mülkiyet yoktu, ancak her insanın yaşadığı dairede oturma hakkı vardı. Buna propiska diyorlar. İnsanın ihtiyaç duyduğu kişisel özgürlük alanı diye bir sorun da yoktu. Mesela mutfak sohbetlerinde komünist partiyi 'Tİ'ye alan fıkralar anlatılırdı. Yeter ki oradakiler arasında bir gammazcı olmasın. Şu propiska konusuna tekrar döneyim.

İnsanlara oturdukları daireleri özelleştirme hakkı verildikten sonra bir özel girişimcilik olarak kiralama olayı başlar. Normalde kiraladığınız yerde ikamet belgeniz olmalı. SSCB'nin dağılmasından sonra çok uzun yıllar insanlar bu ikamet belgesini yaptırmak istememişlerdir. Çünkü eski sistemdeki yaklaşım ile eğer bu adama oturma izni verirsem eve de ortak olur diye bir düşünce vardı. Belki komik ama o zamanlar bu bir gerçeklik idi. Çünkü kimse özel mülk nedir bilmiyordu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder