Moskova

Moskova

9 Eylül 2018 Pazar

Sinema: “Hoş geldiniz”, ya da “Yabancılar giremez”



Mustafa Kemal Yılmaz




Rusya dışındaki sinemasever kitle Elem Klimov’un adını daha ziyade İdi i smotri‘den hatırlar (1985), Türkçesiyle Gel de gör. İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazilerin Sovyet insanına yaşattığı dehşeti beyaz perdeye bu kadar başarılı aktarmış bir film daha yoktur sanırım.

Ama Elem Klimov denince Rus seyircinin aklına öncelikle Dobro pojalovat ili postoronnim fhod vospreşon (1964) gelir. Türkçesiyle “Hoş geldiniz”, ya da “Yabancılar giremez”. Klimov’un sinema okulu mezuniyet çalışması olarak çektiği bu siyah-beyaz film Rusya’da oldukça popülerdir ve Sovyet sinemasının en sevilen komedileri arasında her daim başa güreşir. Gel de gör‘ü izlememiş bir Rusyalıya rastlamak olasıyken “Hoş geldiniz”, ya da “Yabancılar giremez” için bu durum neredeyse imkansızdır.

Film bir piyoner kampındaki çocuklarla kamp yönetimi arasındaki eğlenceli çekişmeyi anlatır. Esasen bu çekişme disiplin ve yönetmelik aşığı kamp müdürü Yoldaş Dınin ile başına buyruk piyoner Kostya İnoçkin arasında cereyan eder. Kuralları hiçe sayan İnoçkin’in kamptan şutlanması uzun sürmez. Eskilerin deyimiyle bir “efradını cami, ağyarını mani” hikayesidir bu. Kurallara uyduğunuz sürece “Hoş geldiniz, başımızın üstünde yeriniz var.” Aykırı davranışlarda bulunduğunuzda ise “Bizim için artık bir yabancısınız. Hadi güle güle!”

Oyunlar, eğlenceler, yaramazlıklar ve arkadaşlıklara bakınca “mutlu çocukluğa” dair bir film izlenimi uyansa da baştaki yüzme sahnesinden itibaren ekranda bundan daha fazlası olduğu duygusu kısa sürede insanı ele geçiriyor. Kamp çocuklarına disiplini bozmadan yüzmek için iple çevrili küçücük bir alan gösterilirken karşı kıyıda köylü çocuklarının sereserpe eğlenmesi, kamp doktorunun çocukları “karşıya geçmeyin, boğmaca olursunuz” diye korkutması, İnoçkin’in isminin hakkını verircesine (*) toplama ağındaki delikten kaçması ve bunun üzerine kamptan kovulması, sonrasında çocukların pasif direnişi, dayanışması, buna karşın müdürün diktatörce tavırları, yönetime çalışan muhbir çocuklar, birbirlerini karalamaya teşvik edilenler, ayrıcalıklı muamele görenler… Sovyet toplumunun küçük bir modeli adeta.

Doğal olarak insanın zihninde beliren bir sonraki düşünce, böyle bir filmin nasıl olup da sansürden geçebildiği oluyor. Ele aldığı tüm hassas konular bir yana, Kostya İnoçkin’in babaannesinin dönemin Komünist Parti Genel Sekreteri Nikita Kruşçev’e fazlasıyla benzemesi ve Kruşçev’in tarım politikasında önemli yer tutan “tarlaların kraliçesi” mısırın mizah unsuru yapılması sansür için yeter de artar bile.

Elem Klimov anılarında filmin gerçekten de stüdyo yönetimi tarafından “anti-sovyet” ve “anti-Kruşçev” olduğu gerekçesiyle çizik yediğini anlatır. Ne var ki, birileri filmi bizzat Kruşçev’e izletmeyi akıl eder. Ve yollar ancak genel sekreter “Komikmiş. Niye göstermiyorsunuz ki?” deyince açılır.

Peki film “anti-sovyet” mi? Açıkçası, anti-sovyet değilse bile kurulu düzene hiç de yumuşak sayılamayacak bir eleştiri yönelttiği bence açık.

Elem Klimov “Hoş geldiniz”, ya da “Yabancılar giremez”i Semyon Lungin ile İlya Nusinov’un birlikte yazdığını ve kendisine hazır halde teklif ettiğini söyler. Her ne kadar Lungin 1955’ten itibaren komünist partisine üye olsa da ikilinin mevcut düzenden memnun olup olmadığı hayli şüpheli bir mesele. Örneğin, Nusinov’un babası Stalin’in son kurbanlarından. Bizzat kendi de babasını reddetmesi yönündeki baskılara direnince işini kaybetmiş biri. Sovyet iktidarıyla başı pek de hoş olmasa gerek.

“Hoş geldiniz”, ya da “Yabancılar giremez” bir komedi niteliğiyle Rusya dışındaki seyirciye ne kadar hitap edebilir, bilemiyorum. Bazı sahneler hakikaten komik. Babaannenin hayali cenazesi ve ambulans sesli sağlıkçı beni güldürmeyi başardı.

Kariyerinin sonlarına doğru Köpek Kalbi‘nde Profesör Preobrajenski’yi mükemmel bir performansla ekrana taşıyan Yevgeni Yevstigneyev beyaz perdedeki ilk rollerinden biri olan Yoldaş Dınin’i canlandırırken de çok başarılı.

Ama filmde bir üstünkörülük de hissedilmiyor değil. Klimov filmin çekimlerinin “ha iptal ettiler, ha edecekler” korkusuyla planlanandan daha kısa bir sürede tamamlandığını anlatır. Belki bundan ötürüdür, belki de çoğumuz gibi ben de esasen başka bir sinema diliyle eğitildiğim için öyle gelmiştir. Ama yine de Sovyetler Birliği’nde yaşamış sinemacıların ve tabii ki seyircilerin hissiyatını anlamak için ideal bir seçim olduğunu söylemem lazım. Elem Klimov gibi önemli bir yönetmenin Gel de gör‘e kadar uzanan sinema yolculuğunun başlangıcına tanık olmak da cabası. Tavsiye ederim. (**)

(*) İnoçkin isminde Sovyet tarihinin meşum kelimelerinden inakomısliye‘yi (farklı düşünme, muhalefet etme) görmemek çok zor. Sovyet rejimi daha ilk günden itibaren inakomısliye ile adını açıkça koyarak mücadele etmekten geri durmamıştır.
(**) Yapımcı Mosfilm filmi Youtube’a yüklemiş. İngilizce altyazıyla izlenebiliyor. Bir yerlerde Türkçe altyazının da paylaşılmış olması mümkün.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder