Moskova

Moskova

12 Aralık 2020 Cumartesi

Rus’u kazıdım ‘Тatar’ çıkmadı!



Metin Uçar

 




Bilim insanları yakın zaman içinde insanın genetik kodunu tam anlamıyla çözme yolunda önemli adımlar attılar. Şimdilerde yapılan DNA testleri ile bugün yaşayan halkların ataları konusunda bilgi edinmek mümkün. Ancak ilk elde edilen sonuçlar şoke edici olduğu, yerleşmiş bilimsel dogmalara her zaman uymadığı için şimdilik sessiz ve derinden gelişen bu bilim dalının ulaştığı sonuçlar arada bir paylaşılıyor. Bu paylaşımımda russian7 adlı Internet sitesinde yayınlanan Taras Repin imzalı bir yazıyı sizinle paylaşacağım. Bakın Repin neler yazmış?

 

İnsan genetik kodunun incelenmesi çalışmaları sırasında Rus halkının kökleri çok daha derin tarihlere uzandığı ve eskiden tahmin edildiğinden farklı olarak tek tip olmadığı ortaya çıkarıldı. Bilindiği üzere insan genlerinde zaman içinde mutasyonlar meydana geliyor. Modern bilim artık şu ya da bu mutasyonun ne zaman meydana geldiğini tespit edebiliyor. Amerikalı bilim insanlarının yaptığı bu tür bir çalışmaya göre yaklaşık 4500 yıl önce Kuzey Rusya Ova’sında bir mutasyon gerçekleşmişti. O gün doğan bir çocuğun babasının sahip olduğu R1a gaplogrubundan farklı R1a1 geni vardı. Yapılan araştırmalar bu gene sahip insanların Avrasya kıtasının önemli bir bölümüne yayıldıklarını gösteriyor. Günümüz Rusya’sının, Belorus ve Ukrayna’sında yaşayan erkeklerin %70’i işte bu R1a1 gaplogrubuna giriyorlar. Rusya’nın tarihi eski şehirlerinde bu oran %80’e çıkıyor. Dolayısı ile R1a1 gaplogrubunun Rus halkının belirteci olduğunu söyleyebiliriz. Modern Rus erkeklerinin çoğunluğunun kanında neolitik dönemde yaşamış olan bu erkek çocuğunun kanı dolaşıyor diyebiliriz. R1a1 gaplogrubun ortaya çıkmasından yaklaşık 500 yıl sonra Ural’ın doğusuna, güneyde İndostan’a ve modern Avrupa devletlerinin bulunduğu batıya yayıldığını görüyoruz. Rusların ana yurtlarını aşan bu yayılmaya arkeologların ele geçirdiği tarihi eseler de tanıklık etmektedir. Altay’da ele geçirilen, M.Ö. 1. Binyıldan günümüze ulaşan kemikler burada moğol ırkı yanı sıra net bir şekilde avrupa ırkına sahip insanların da yaşadığını göstermiştir.

The American Journal of Human Genetics dergisinin bir sayısında Rus-Eston bilim insanları grubunun yaptığı araştırmaların sonuçları ile ilgili bir makale yayınlamıştı. Varılan sonuçlar hiç beklemedik idi. Birinci husus Rus etnosunun genetik bakımdan heterojen olduğudur. Ülkenin merkez ve güney topraklarında yaşayan Rusların bir bölümü slavlara yakın iken, diğer bir grup, Rusya’nın kuzeyinde yaşayanlar genetik bakımdan fin-ugor halkları ile çok sıkı yakınlık sergilemişlerdir. Diğer varılan sonuç daha da ilginçtir. Bilim insanları Rus halkının genlerinde meşhur Asya izlerine rastlamamışlardır. Hiçbir Rus popülasyonunda kayda değer derecede tatar-moğol izine rastlanmamıştır. Sonuç çok basit: ‘Rus’u kazı altından tatar çıkar’ deyimi yanlıştır.

Rusya Bilimler Akademisi Genom Coğrafyası Laboratuarının başı Profesör Oleg Balanovkisy, Rus genfonunun ‘hemen hemen tamamının avrupalı’ olduğunu düşünüyor, Orta Asya ile olan farklılıklarını ise çok büyük görüyor. O kadar ki bunu iki ayrı dünya olarak adlandırıyor. NITS Kurçatov Üniversitesi’nden Akademisyen Konstantin Skryabin, Balanovskiy’e katılıyor. Bakın ne diyor: ‘Rusların genlerinde kayda değer bir tatar izi bulamadık ki bu moğol boyunduruğunun yıkıcı etkisi ile ilgili teorinin yanlış olduğunu gösteriyor.’ Bunun dışında Sibirya’nın halkları ve ‘eski inanış taraftarlarının’ (ortodoks kilisesinden ayrılıp Sibirya’ya yerleşen hristiyanlar) aynı tipte ‘Rus genomu’ vardır. Bilim insanları bunun yanı sıra Rusların genomu ile komşu slav halkları Ukraynalılar, Beloruslar ve Polonyalılar arasındaki küçük farka da dikkat çekmektedirler. Bu fark en fazla güney ve batı slavları ile kuzeydeki Ruslar arasında daha belirgindir.

Antropolog Vaisily Deryabin’in elde ettiği verilere göre Rus genomu net fizyolojik belirteçlere sahiptir. Bunlardan biri Rusların açık renk göz rengine sahip olmalarıdır (gri, mavi, grimsi mavi). Bu tip insanların oranı %45’i geçmektedir. Batı Avrupa’da bu oran %35 civarındadır. Antropologların verilerine göre doğuştan siyah saçlı Rusların oranı %5’i geçmez. Batı Avrupa’da siyah saçlı insanlar görme ihtimali %45’tir. Farklı görüşlere rağmen Ruslar arasında kalkık burunlu oranı %7’yi geçmez. %75’e yakını düz burunludur. Aynı şekilde Ruslar arasında moğol halklarına özgü olan göz özelliği olan epikantal katlantıya rastlanmaz. Rus etnosu için 1. ve 2. Grup kana daha sık rastlanırken, mesela yahudilerde daha çok 4. Grup kan görülür. Yapılan biyokimyasal araştırmaların gösterdiğine göre diğer birçok Avrupa halkında olduğu gibi özel bir gen olarak PH-c varken, moğol ırkında bu gene rastlanmaz. Rusya Bilimler Akademisi Moleküler Genetik Bilimsel Araştırmalar Enstitüsü ve MGU D.N. Anuçin Antropoloji Enstitüsü’nün yaptığı derinlemesine araştırmalar Ruslar ve kuzey komşuları olan Finler arasında otuz birim genetik fon farklılığı tespit etmişlerdir. Ancak Rus genomu ile Fin-Ugor halkları (Mordva, Mariler, Vepsler, Kareller, Komi-Zıryanlar, İjorlar) arasındaki fark sadece üç birim idi. Bilim insanları sadece Rusların fin-ugorlarla genetik anlamda bir oluşlarından değil, aynı kökenden geldiklerini söylemektedirler. Dahası bu etnosların Y kromozomu İndostan hakları ile aynıdır. Bunda şaşırtıcı bir durum yoktur, çünkü Rus halkının genetik atalarının yayılma alanları iyi bilinmektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder