Moskova

Moskova

22 Temmuz 2018 Pazar

Nasıl Nobel Ödülü sahibi olurum?



MİKAİL GORBAÇOV


Kaynak: “Çocuklar soruyor, Nobel'liler cevaplıyor”, Bettina Stiekel, Çeviren Elif Günçe, İş Bankası yayınları



Sevgili dostum!

Nobel Ödülü'nü kimin icat ettiğini biliyor musun?

Kendisi de büyük bir bilim adamı ve kaşif olan İsveçli Albert Bernhard Nobel'di bu. Suni ipeği keşfetti ve gaz lehimini. Ama en büyük icadı dinamitti ve yalnızca çok akıllı bir adam olmakla kalmayıp, aynı zamanda çok da becerikli olduğu için, dinamit üreten bir fabrika kurdu. Buradan bütün dünyaya dinamit sattı ve böylece çok zengin oldu.

Ölümünden kısa bir süre önce Alfred Nobel'in aklına bir şey geldi: Vasiyetini hazırladı ve vasiyetinde o muazzam servetinin neredeyse tamamını ölümünden sonra bir vakfın kurulmasında kullanılmak üzere ayırdığı yazıyordu. Bu vakfın görevi, her yıl beş büyük ödülü beş büyük adama ve kadına dağıtmaktı: Bunlardan üçü fizik, kimya ve biyoloji ya da tıp alanındaki en büyük keşif ya da buluşlara ayrılmıştı. Bir tanesi "en mükemmeli ideale en yakın olandır" dediği edebi eserlere verilecekti ve bir diğer ödül de, dünyanın herhangi bir yerinde barışı sağlamayı başaranın olacaktı - örneğin o zamana kadar birbirini sevmeyen ve aralarında savaşın sürdüğü iki halk arasında barışı sağlayanın. Çok, çok sonra, 1968'de bunlara İsveç Devlet Bankası'nın 300. yıldönümü dolayısı ile bağışladığı Ekonomi Ödülü de katıldı. Bu ödüllerin hepsi, İsveç Bilim Akademisi tarafından verilmektedir, yalnızca Barış Ödülü hakkında Norveç Parlamentosu'nda bir komite karar vermektedir.

Belki de sevgili dostum, tüm bunların çok tuhaf ve çelişkili olduğunu düşünüyorsundur şimdi. Dinamit ile, yani ölümcül bir silahla zengin olmuş bir adam, dünyaya insanlığı daha akıllı ve mutlu kılacak şeyler ve eserler için ödüller armağan ediyor - Albert Einstein'ın Görecelilik Kuramı ya da Boris Pasternak'ın Doktor ]ivago adlı eseri gibi. "Dinamit Kralı"nın -Alfred Nobel kendi çağında yaşayan insanlarca böyle anılırdı- üstüne üstlük bir de Barış Ödülü dağıtıyor olması ise, sana tamamen anlamsız geliyordur herhalde. Ben ise bunu hiç de çelişkili bulmuyorum. Alfred Nobel çok geniş vizyona sahip bir adamdı işte - ve ölümünden kısa bir süre önce, kendi hatalarından ders almaya hazırdı, bunu çok az insan yapabilir. Savaşın değil, barışın insanlığın kaderi olması gerektiğini anlaması geç oldu, fakat çok geç değil. Tıpkı daha sonra Nobel Barış Ödülü'nü alan dahi Rus fizikçi Andrey Saharov gibi. O, akıl almaz derecede acımasız olan nükleer silahları yaratanlardan biriydi. Fakat daha sonra nükleer silahsızlanmanın en sert ve en kesin savunucularından biri oldu ve hatta bu arada kendi sağlığını ve özgürlüğünü bile tehlikeye attı.

Ama peki nasıl Nobel Ödülü sahibi olunur? Bu soruyu cevaplandırabilmek için, belki de biraz daha farklı sormak gerekir. Şöyle düşünmeli: Bugüne kadar kimler Nobel Ödülü sahibi olmuştur? Mutlaka adını duymuş olduğun ya da duyacak olduğun -örneğin fizik dersinde- en ünlüleri alalım ele. Orada karşına pek çok Nobel Ödülü sahibinin adı çıkar, Wilhelm Röntgen, -bir röntgen aletinin ne olduğunu biliyorsundur sanırım- Marie Curie, Nils Bohr ya da Enrico Fermi örneğin. Hepsi şüphe götürmez bir biçimde modern fiziğin atalarıdır. Ya da başka bir bilim alanına bakalım: Biyoloji ya da tıp alanına. Bu disiplinler ile sıkı bir ilişki içinde olan adamların isimleri İvan Pavlov, Robert Koch ya da Alexander Fleming'dir. Peki Romain Rolland, George Bemard Shaw, Thomas Mann ve Ernest Hemingway'in kitaplarını okudun mu hiç? Okumadıysan, mutlaka bir gün okuyacaksındır - sadece, hepsi o büyük kitaplarından dolayı Nobel Edebiyat Ödülü'nü aldıkları için değil, bu kitaplar gerçekten büyük oldukları için.

Evet, bunlar yalnızca birkaç isimdi. Ama sanıyorum, benim ne demek istediğimi anladın sen: Bugüne kadar yalnızca insanlığın bilgisini olağanüstü bir katkı ile zenginleştirmiş olan, doğanın yeni, o ana kadar bilinmeyen yasalarını ya da insan hayatının ya da ruhun akıl almaz sırlarını keşfetmiş olan adamlar ve kadınlar Nobel Ödülü sahibi olabilmiştir. Yani hepimize gerçekten yeni ufuklar açmış olan insanlar.

Bugüne kadarki Nobel Ödülü sahipleri arasında -bunu artık sen de anladın- insanlara barışı getirmiş olan pek çok siyasetçi ve bilim adamı da vardı. Tabii bunu Alfred Nobel özellikle çok iyi düşünmüştü: Çünkü hiçbir şey barış kadar zor anlaşılamaz - ve insanlar için çok daha zor olan, ona ulaşmaktır. Pek çok Nobel Barış Ödülü sahibini şahsen tanıyorum. Hepsi de -tüm dünyada silahlı savaşları sonlandırmak için, hala öylesine anlamsızca düşman olan insanlar arasında barışı ve karşılıklı saygıyı sağlamak için hiçbir çabadan kaçınmayan harika, fedakar insanlardır. Bu hiçbir zaman kolay ya da basit değildir, karmaşık bir fizik formülünü oluşturmak ya da çözümsüz bir tıp problemini çözmek kadar zordur. Nobel Barış Ödülü sahiplerinin bazıları, sabırlarını ve yüce gönüllülüklerini hayatları ile ödemek zorunda kaldılar. Martin Luther King ve İzhak Rabin gibi. Ya da zorluklarla boğuştular. Tıpkı hayatının onlarca yılını Güney Afrika'daki ayrımcılığa adamış olan Nelson Mandela gibi. Hiçbir şey, hatta hapishane ve sürgün bile onu fikirlerinden vazgeçirememiştir.

Ben kendimi tüm bu insanlarla karşılaştırmak istemem. Ama Nobel Ödülü'nün kendilerine verildiğini öğrendiklerinde, bu onlar için de en az benim için olduğu kadar büyük bir sürpriz olmuştur. Neden mi? Çünkü ne yaptılarsa, insanlar için yapmışlardı, takdir ve hatta ödül peşinde oldukları için değil. Fakat böyle olunca, böylesi bir onura daha da çok sevinmek, elbette anlaşılır bir şeydir. Çünkü bu, insanlar için gerçekten de bir şeyler elde etmiş olmanın sevincidir - ve her şeyden önce, kendi anladığımızı onların da anlamış olmasından duyulan sevinçtir.

Ne anladığımı bilmek ister misin, dostum? Artık dünya siyasetinin meşru araçları olarak savaşlara ve şiddete yer olmadığını, artık kimsenin kimseyi silahları ile tehdit edemeyecek olduğunu. Bu nedenle SSCB Komünist Partisi'nin Genel Sekreterliği'ne ve böylece Rus Devlet Başkanlığı'na seçildiğim andan itibaren, benim için en önemli soru şuydu: Nükleer silahlanma yarışına son vermek için ne yapılabilirdi? Uzun zamandan beri insanlığın üzerinde Demokles'in kılıcı gibi sallanan nükleer felaket nasıl sonsuza kadar uzak tutulabilirdi? Kelimenin tam anlamıyla seçildiğim gün hayallerimi gerçeğe dönüştürmeye başlamak zorundaydım, çünkü hemen ertesi gün Cenevre'de silahların sınırlandırılması ile ilgili Sovyet-Amerikan pazarlık turlarından biri daha başlayacaktı. Yıllardır bir araya geliniyor ve bir arpa boyu bile yol alınamıyordu, sadece pazarlık yapmış olmak için pazarlık yapılıyordu. Bu nedenle ben, artık sonuçların ortaya çıkması gerektiğini açıkladım - ve bunda ne kadar ciddi olduğumu göstermek için de, kısa bir süre sonra son derece tehlikeli olan orta menzilli silahların Avrupa'da konuşlandırılmasına tek taraflı olarak koşulsuz şartsız son vermeye hazır olduğumuzu Amerikalılara bildirdim. Bunu, dönemin ABD Başkanı Ronald Reagan ile uzun ve çok gizli bir yazışma trafiği ve sonra kendisi ile Cenevre' de yaptığımız bir toplantı izledi. Görüşmelerimizin sonunda dünyada artık eskiye göre çok daha az silah ve o güne kadar düşman olan iki sistem arasında çok daha fazla güven vardı.

Başkalarına barışı getiren, kendisi de barışa kavuşacaktır. Bu da benim için çok önemli bir ders oldu o günlerden kalan. Çünkü o zamanlar ancak bütün dünyada görülen rahatlamanın ışığında Sovyetler Birliği'ndeki demokratik değişimlere -Perestroika ve Glasnost'a- başlayabildik. Evet, buna bugün hala inanıyorum: Modern bir devlet, kendi halkının çıkarlarını dünya toplumlarının çıkarları ile uyumlu hale getirmeye çalışmalıdır mutlaka. Bu bizim ülkemizde uzun süre farklıydı. Kendimizle ancak, başkalarını tehdit etmekten vazgeçtiğimiz için, tehdit altında hissetmediğimiz zaman yaşamın en iyi ve en mükemmel planlardan çok daha zengin ve karmaşık olduğunu düşününce ile barışabildik. Komünizmin insanları 70 yıl boyunca içine tıktığı şema da bir tür zorbalıktı aslında ve bu sona erdiğinde Stockholm'de biri telefonun ahizesini kaldırdı ve beni aradı.

Şimdi öğrendin mi, nasıl Nobel Ödülü sahibi olunduğunu, dostum? Ve belki şimdi sen de bu ödülün sahibi olmak istiyorsundur. Bunu gerçekten istiyorsan, başarırsın. Sadece daima meraklı kalmalı, bir cevabı asla bütün cevapların sonuncusu olarak kabul etmemelisin - ve her şeyden önce insana inanmalısın, onun yenilenme, dayanışma ve şiirsel güzellik yeteneğine. Ve günün birinde Nobel Ödülü sahibi olduğunda, seni Nobel Ödülü sahiplerinin düzenli olarak toplandığı o konferanslardan birine götüreceğim. Sen ve ben orada diğerleri ile insanları nasıl biraz daha soğukkanlı, bilimi nasıl biraz daha devrimci, edebiyatı nasıl biraz daha ilginç yapabileceğimiz hakkında konuşacağız ve o zaman birdenbire anlayacaksın ki, Nobel Ödülü sahibinin işi aslında onu aldığında başlar.

MİKAİL GORBAÇOV, 2.3.1931'de doğdu. 1990'da Soğuk Savaş'ın sonlandırılması için girişimlerinden dolayı Nobel Barış Ödülü'nü aldı. Moskova'da yaşıyor ve kendisi tarafından kurulan Sosyoekonomik ve Siyasi Araştırmalar Vakfı'nın başkanlığını yürütüyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder