Moskova

Moskova

31 Mart 2015 Salı

Sovyet coğrafyasında Nasreddin Hoca



Metin Uçar
Pusula-Kompas Dergisi


Türkiye ile Rusya’nın, daha doğrusu eski Sovyet coğrafyasının en güçlü ortak paydalarından birinin de Nasreddin Hoca olduğunu bilen bilir...  Hoca’nın “Bilenler bilmeyenlere anlatsın” kolaycılığına kaçmadan, işin özünü araştıran Metin Uçar, Sovyet ve Rus kaynaklarından ilginç bilgiler derledi. Belki ilk kez duyacağınız Nasreddin Hoca fıkraları dahil!

Modern Türkiye ile Rusya’yı ortak paydalarda buluşturan tarihsel kişilikler üzerine Aziz Nicolas, Aziz George ile başladığımız araştırmamıza en ünlü ‘hoca’ Nasreddin ile devam ediyoruz. Rusça çeşitli edebi eserleri okurken çok sık karşıma çıkmıştır Nasreddin Hoca. Onun hakkında biraz inceleme yapınca oldukça ilginç bir tablo çıktı ortaya. Orta Asya’nın ve Yakın Doğu'nun Müslüman devletlerinde, Arap ve Pers dünyasında, Türkiye’de ve hatta Çin edebiyatında Nasreddin Hoca tarafından dile getirildiğine inanılan binlerce fıkra anlatılır. Bu fıkraların esprinin yanı sıra bilgelik dolu mesajlar ilettiği bilinir. Nasreddin Hoca’nın bilindiği ve saygı gördüğü ülkelerin birçoğu eski SSCB kapsamında olduğu için Rusya’da tanınan bir kişiliktir. Onun hakkında yazılmış kitaplar, çekilmiş filmler ve çizgi filmler mevcuttur. Rusya’nın tarih ve doğu üzerine araştırmacılığı burada da kendini göstermiştir. Nasreddin Hoca’ya ait 1238 fıkra ve özlü hikaye Rusça’da bir külliyat halinde bir araya getirilmiştir ki en büyük toplama eserler arasındadır. Böyle geniş bir coğrafyada bilinen Nasreddin Hoca’yı araştırmak boynumuzun borcu oldu. Bakın Türkiye dışında "Nasreddin Hoca’yı nasıl bilirdiniz?" sorusuna Rusya’dan ne cevaplar var.
 
Rus kaynaklarına göre Nasreddin Hoca’nın gerçekten yaşamış bir kişilik olduğu konusu tartışmaya açıktır. Nasreddin Hoca’nın nerede ve hangi tarihte doğmuş ve yaşamış olduğu konusunda da çok değişik bilgiler mevcuttur. Türkiye’de Akşehir’de uzun yıllar yaşadığına inanılır. Herhangi bir tarihleme yapmak için Nasreddin Hoca fıkraları esas alınarak bazı araştırmalar yapılmasa da kesin bir belge veya kayıt mevcut değildir. Yine de kişiliği ve fıkraları ile bir Nasreddin Hoca gerçekliği söz konusudur ve birçok yerde tanınan, saygı duyulan bir kişidir. Bazı araştırmacılar Nasreddin Hoca fıkralarının 13. yy’da ortaya çıktığını savunmaktadırlar. Ünlü Rus Türkoloğu V.A. Gordlevskiy Nasreddin Hoca tiplemesinin Cuhi adı etrafında Araplar tarafından anlatılan fıkralar şeklinde oluştuğunu, daha sonra Selçuklulara ve Türklere geçtiğini yazar. 

Bazı diğer araştırmacılar ise bu şekilde bir bağlantılar zinciri kurmadan her halkın edebiyatında Nasreddin Hoca gibi keskin zekalı ve dilli kahramanların olabileceğini savunurlar. Nasreddin Hoca ile ilgili ilk fıkralar 1480 yılında Türkiye’de yazılan Saltukname’de ortaya çıkar. Daha sonra Cami Ruma’nın yazarı yazar ve şair Lami tarafından XVI. yy’da tekrar kaleme alınır. Daha sonra P. Millin’in ‘Nasreddin ve karısı’, Gafur Gulyam’ın ‘Kiraz çekirdeğinden tespih’ adlı romanlarını görmekteyiz. Nasreddin Hoca fıkraları Rusya’da ilk defa Dmitriy Kantemir elinden kaleme alınmıştır. Dmitriy Kantemir 1. Petro’nun yanına kaçmış bir Moldavya’lıdır. Yazdığı Türkiye Tarihi adlı eserinde Nasreddin Hoca’nın üç fıkrasına yer vermiştir.

Rusça’da Hoca Nasreddin olarak bilinen bizim hocanın Nasreddin Efendi, Molla Nasreddin, Afandi, Anastratin, Nesart, Nasır, Nasr Ad Din şeklinde kullanılan isimleri de mevcuttur. “Hoca” lakabı ilk önceleri sufi eğitmenler için kullanılmış, daha sonra din konusunda bilgili kişilere verilen saygı ünvanı haline gelmiştir. Nasreddin adı ise Arapçada ‘Dinin zaferi’ anlamına gelir.

Nasreddin Hoca konusunda araştırma yapan uzmanların birleştiği bir nokta vardır. O da Nasreddin Hoca’nın en derinlemesine Türkiye’de yer ettiğidir. Buna göre klasik, orijinal Nasreddin Hoca tiplemesi bugün Türkiye’de bilinendir. Türkiye’de Nasreddin Hoca’nın Hicri Takvime göre 605 (1208) tarihinde Eskişehir’e bağlı Hortu’da Dünya’ya geldiği ve Hicri Takvime göre 683 (1284) yılında Akşehir’de öldüğü kabul edilir. O döneme ait bazı belgelere göre gerçekten de babası imam Abdullah olan bir Nasreddin yaşamıştır. Nasreddin eğitimini Konya’da almıştır, Kastamonu’da çalışmış ve Akşehir’de ölmüştür. Hoca Nasreddin Türbesi bugün de ziyaretçilerin akınına uğramaktadır. Türbesinde bulunan yazıtta 386 yılında vefat etti diye yazar. Halk arasında ünlü nükteci Nasreddin Hoca’nın türbesi de kendisi gibidir, ölüm tarihini tersinden okumak gerekir söylencesi dolaşır.

Şimdi gelelim Rus dünyasında Nasreddin Hoca ile ilgili bir kaç ilginç tespite. L.V. Solovyev tarafından yazılmış olan ‘Huzuru Bozan’ adlı kitapta verilen bir Nasreddin Hoca fıkrası, daha sonra bu kitaptan uyarlanarak çekilen “Nasreddin Buhara’da” adlı filmde de yer alır. 
Nasreddin günün birinde Buhara Emiri ile bahse girer. Nasreddin Allah’ın kelamını eşeğine öğretebileceğini, ve eşeğin bu konuda en az Emir kadar bilgili olacağını iddia eder. Bunu gerçekleştirmek için bir kese altın ve yirmi yıl süre ister. Eğer iddiasını ispta edemezse kellesi gidecektir. Ancak Nasreddin muhtemel cezadan pek de korkuyora benzemez: “Ne de olsa yirmi yıl. Üçümüzden biri mutlaka ölür o zamana kadar. Ya emir, ya eşek ya da ben. Ondan sonra otur anla üçümüzden kim daha iyi bilirdi Allah’ın kelamını!”.

Nasreddin Hoca sadece akıllarda, kitaplarda, filmlerde kalmamış onun adına anıtlar da dikilmiştir. Bu anıtlardan biri Özbekistan, Buhara şehrinde, Diğeri Moskova’da, üçüncüsü de Sivrihisar, Hortu kasabasında bulunur. Moskova’daki heykeli Yartsevskaya Sokak, 25A adresinde bulunan binanın yanındadır ve 1 nisan 2006’da açılmıştır. 1 Nisanın Dünya Mizah Günü olarak Rusya’da da geniş bir şekilde değerlendirildiğini hatırlayalım. Televizyonda veya gazetede mutlaka bir kaç 1 Nisan şakası karşınıza çıkar. Bu bakımdan Nasreddin Hoca anıtının açılış tarihi bir tesadüf değildir.

Nasreddin Hoca hakkında Rusya’da yayınlanmış eserlere bir göz atacak olur isek karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor:
-           Nasreddin Hoca Fıkraları. V.A. Gordlevski’nin Türkçeden çevirisi. 1957, Doğu Edebiyatları Yayınevi
-           Molla Nasreddin Fıkraları Y. Granin’in Azerbaycanca’dan çevirisi. 1962, Bakü AzSSC BA Yayınları
-           Hoca Nasreddin’in maceraları Özbekçe’den çeviri. A. Rahimi ve M. Şeverdin. 1970
-           Yirmidört Nasreddin Hoca. M.S. Haritonov’un makalesi. 1986, Nauka yayınevi.
-           Hoca Nasreddin fıkraları, 1997, Fair Ajansı. 368 sayfa.
-           Leonid Solovyev. Hoca Nasreddin Hikayesi
1 Nisanda açıldığını belirttiğimiz Moskova’daki Nasreddin Hoca heykeli, hocanın eşeği yüzünden Moskova’lılardan tepki almıştır. Çünkü heykel kompozisyonunda yer alan eşek, “Şrek” filmindeki Eşek’in neredeyse kopyasıdır. Genel olarak Nasreddin Hoca’yı en iyi anlatan heykel kompozisyonunun Türkiye’deki olduğuna inanılır.

Nasreddin Hoca hakkında yazıp da fıkralarına yer vermemek olmaz. Ancak bu fıkraların bir özelliği olacak. Belki de ilk defa Rusça Nasreddin Hoca fıkralarını Türkçe çevirisinden okuyacaksınız.
 
Yarıya/yarı
Mahkemeye çıkarılan Nasreddin, restoranda çalışırken tavuk köftelerine at eti kattığı iddiası ile yargılanmaktadır.
-           Hangi oranlarda karıştırıp kıyma yapardın – diye sorar kadı.
-           Yarıya yarı sayın kadı – diye cevap verir Nasreddin.
Mahkeme sonrasında eve dönerlerken arkadaşı Nasreddin’e sorar: Kadıya yarıya yarı derken ne demek istedin?
-           Bir tavuğa bir at.

Nasreddin ve öğrencisi

Bir gün Nasreddin’in evine öğrencisi olmak isteyen biri gelir. Ev soğuktur ve karısının sıcak bir  çorba vermesini beklemektedir. Üşüyen ellerini ısıtmak için üfleyip durmaktadır. Öğrenci adayı sufilerin her hareketinde gizli bir aman olduğunu bildiği için sessiz bir şekilde onu izlemektedir.
- Hocam neden böyle yapıyorsunuz?
- Isınmak için tabii ki.
Bir süre sonra karısı sıcak çorbasını getirir. Hoca bu sefer de çorbayı üfleme başlar.
- Hocam neden böyle yapıyorsunuz? – diye sorar öğrenci adayı. 
- Çorbayı soğutmak için -  diye cevap verir Hoca. 

Öğrenci adayı başka bir şey söylemeden sessizce evden ayrılır. Çünki aynı hareketi değişiklik sonuçlara varmak için yapan birine güvenmek olmaz diye düşünmektedir.

Ayın yararı

Nasreddine sormuşlar:
-           Güneş mi daha faydalıdır, ay mı?
-           Bu da sorulacak soru mu? Güneş gündüz aydınlıkken doğar. Oysa Ay karanlık gecelerde Dünya’yı aydınlatır. Tabii ki Ay bin kere daha faydalıdır.

Kaçakçı

Nasreddin her gün sınırdan içi saman dolu sepetler taşımaktadır. Herkesin dilinde Hoca’nın kaçakçılık yaptığı bilinirmiş. Gümrük görevlileri de her seferinde neyin kaçakçılığını yaptığını anlamak için baştan aşağı ararlarmış hocayı. Bazen Hoca’nın tüm yükünü yaktıkları bile olurmuş Ama hiç bir şey bulamazlarmış. Hoca ise her geçen gün zenginleştikçe zenginleşmekteymiş. Öyle ki bir süre sonra başka bir ülkeye taşınmış. Yıllar sonra karşısına çıkan eski bir gümrük görevlisi sormuş:

-           Hoca artık bir şey saklamana gerek yok. Söyle Allah aşkına yıllarca neyin kaçakçılığını yapmıştın da bir türlü seni yakalayamamıştık?
-           Eşek ticareti.

Dişi sinek
Nasreddin Hoca bir gün sinek avlarken karısına iki sinek vurdum, biri dişi, öteki erkek sinek idi der.
Karısı şaşırır ve sorar: Hangisinin dişi, hangisinin erkek olduğunu nasıl anladın?
-           Dişi olan aynaya konmuştu.

Kısa

Bir gün Nasreddin Hoca’ya bir bayram vesilesi ile şehirde konuşma yapmasını rica etmişler. Hoca yedi gece yeni gün uğraşmış ve yedi sayfa konuşma yazmış. Bayram günü gelmiş hoca konuşma yerine çıkmış. Hoca yedi sayfalık konuşmasını yedi saatte tamamlamış. Sonradan da halka sormuş:
-           Ey ahali, konuşmam hoşunuza gitti mi?
-           Sonu iyiydi – diye cevpa vermiş halkın arasında uykuya dalmayan bir kaç kişi. – Ama başını unuttuk.
-           O zaman hatırlatayım – diyen hoca başlamış konuşmasının başını yeniden okumaya.
-           Başı çok iyiydi – cevap vermiş ahali. – Ama sen okurken bu sefer de sonunu unuttuk.
Hoca o zaman böyle konuşmalar yapmanın faydasız olduğunu anlamış ve o günden sonra da sadece kısa fıkralar yazmaya başlamış.


Rusça’dan derleyen Metin UÇAR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder