Moskova

Moskova

11 Mart 2015 Çarşamba

Gogol'un Palto'su içimizi ısıtıyor

Kaynakhttp://viraverita.org/

Rus yazınının yalın kalemi Nikolay Vasilyeviç Gogol’un 1842 yılında yayımladığı Palto öyküsü için ne diyebiliriz? Genel anlamda bir sanat ürünü, yaratıcısının yaşamla kurduğu bağın açık ve/veya örtük bir kurgusuysa ve bu kurgunun iyi oluşu, en basit haliyle bu ürünle ilişkiye girenin bir ‘hım’ deyişi, hafif bir tebessümü ya da kafa kaşıyışıysa Palto kesinlikle giyilmeli!

Açıklık dedik, biraz açalım. Genelden özele doğru: Rusya, Petersburg, devlet dairesi, memur, kalem memuru Akaki Akakiyeviç Başmaçkin. Tek başına öznemizin ismi dahi edebi bir güzelliğe işaret etmiyor mu? Sezgiyle de olsa, Rus yazın kahramanlarının isimlerinin bile metnin derinliğine katkı sunduğu düşüncesindeyiz. Akaki Akakiyeviç Başmaçkin. Lütfen ismi tekrar edin ve eminiz sözsel müziği işiteceksiniz.

Açıklık yavaş yavaş dallanabilir. Öykünün ana teması, paltosu eskiyen kalem memurumuzun gelirinin kısıtlı oluşu nedeniyle paltosunu yenileyemeyip sürekli bakımdan geçirmesi ama en sonunda bakıma yanıt vermeyen paltonun yenisiyle değiştirilme gerekliliği biçiminde. Açıklığın sislenmeye başladığı alanlardan biri Akaki Akakiyeviç’in varlığı. Çalışkan, işinde özenli ve titiz ama giyim kuşamında pasaklı bir kişi. Bu özellikler hemen yanı başımızda. Ama varlığın dehlizleri biraz garip ya da belki koşullara göre normal. İçe kapanıklık, iletişimsizlik, soğuk hiyerarşinin kişinin mizacının ötesinde ürettiği pısırıklık, hafif bir heyecanda dahi kurulamayan tümceler… Arkadaşlarının şakayı abartması durumunda şu kırılgan ifade: “Bırakın beni, canımı acıtıyorsunuz!”. En kısacası içeride iyi/güzel olup, dışarıda bir türlü varolamayan ve bu sıkışmışlığın sürekli yalpalattığı bir Rus insanı. Böylesine bir insan kurgusu bizce çok sıcak ki, Palto sıcaklığını belki de buradan almakta. Kuşkusuz insan içerisini, kendi mutluluğu ölçüsünde inşa edebilir ama zorunlu olan dışarısıyla ilişkinin her ortaya çıkışı, bu mutluluğu zedeleyebilir.

Akaki Akakiyeviç’in mutluluğunun en açık ifadesi, terzisine diktirdiği yeni paltosunu
sırtına geçirmesi olsa gerek. Öylesine kendince bir mutluluk ki, çalışma arkadaşlarının yeni paltosunu övmeleri dahi bir noktadan sonra  utanmaya evriliyor. Böylesine bir mutluluk aracı olan paltonun karanlık, soğuk bir meydanda bıyıklı iki kişi tarafından ondan zorla alınması büyük bir yarılmanın nedeni olur. Niyedir tam kestirilemez; bilinemez anlamlara araç olan yeni palto artık yok. Anlam yoksa yaşam da yok!

Paltoyu bulmak adına çırpınan Akaki Akakiyeviç en sonunda “önemli kişi”den yardım isteyecektir. Aman ne yardım! Yine hiyerarşi, yine ‘sen kim oluyorsun’culuk ve yine soğuk duvarlar. Dostumuzun durumunu düşünebiliyor musunuz? Paramparça olan, çözülen bir varlık…

Paltosuz kalınan o gecenin soğuğu mu yoksa Akaki Akakiyeviç’in çıkışsız kaldığı içsel soğukluk mu bilinmez, öznemiz hastalanır ve ölür. Evet basbayağı ölür! Ölümü bile kimsesiz kalır. Çalıştığı daireden, hemen işine dönmesi gerektiğini söylemek için gelen odacı olmasa, çalışma arkadaşları dahi Akakiyeviç’in öldüğünü bilmeyecektir.
Evet Akaki Akakiyeviç Başmaçkin öldü ama bu bir eksik ölüm. Yaşamında yapamadıklarının, diyemediklerinin hesabını görmeli. Bu yüzden öykü onun varlığında, hayaletler/hortlaklar alemini yeryüzüne, Petersburg’un gri soğuğuna indirir. Başta belirttiğimiz açık/örtük ilişkinin örtük tanımlamasına uyacak sayfalar bizi sarmalar. Gecenin soğuğunda insanların paltolarını üzerlerinden çekip alan bir hayalet tasarımı… Bu tasarım, zafer şarkısını ‘önemli kişi’nin paltosuna el koyunca söylemeli öyle değil mi? Öyle görünüyor ki palto hayalete tam uymuş olacak, bir daha kendisine rastlanmıyor!

Biraz zorlayarak, yoksa bu hayalet, hani şu on dokuzuncu yüzyılda tüm Avrupa’yı kuşatan ve günümüzde de keskin çığlığı ile yanı başımızda duran gönlü yüce hayalet olmasın. Biz hep rastlıyoruz ona, bizim tarafımızda kendisi… ‘Önemli kişi’ler de rastlayacak ona, eminiz!!!

Gogol, Nikolay Vasilyeviç. 2013. Palto. Çev.: Mazlum Beyhan. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.


Not: Mazlum Beyhan çevirisinin lezzetini övelim mi? Biraz hayal gücü ile bizce Gogol, Beyhan ile samimi bir şekilde tokalaşırdı. Dahası ne olsun?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder