Moskova

Moskova

17 Mart 2010 Çarşamba

Kazak Abdal

Eşeği saldım çayıra,
Otlaya karnın doyura
Gördüğü düşü hayıra.
Yoranın da ...

Kazak Abdal nutkeyledi,
Cümle halkı ta'neyledi
Sorarlarsa kim söyledi,
Soranın da ...

Bu dizeler kültürümüzden birazcık nasibini almış herkesin aşina olduğu dizeler... Peki bu düzelerin sahibi Kazak Abdal'ın hikayesini biliyor muyuz?

Bilmeyenlere söyleyelim; çok ilginç bir hikayesi var:

Kazak Abdal, rivayete göre Romanya Türklerindendir. Onyedinci yüzyılda yaşadığı sanılan bir ozandır. Şiirlerinin bir kısmı hiciv örnekleriyle doludur. Dili yalın ve sadedir. Rahat okunur. Şiirleri güncelliğini halen korumaktadır.Kazak Abdal'ın, Bektaşi gelenekleri içinde, yaşam öyküsü ilgi çekicidir. Bu öykü Turgut Koca'nın Bektaşi Şairleri ve Nefesleri kitabında şöyle anlatılmaktadır:

''Rus Çarı'nın kızı bir çocuk doğurur. Fakat bu çocuk, annesinden süt emmez. Bu duruma ne hekimler, ne de papazlar çare bulamazlar. Sonunda Deliorman dergahından, Rusya'dan Tuz parası almak üzere gelen Demir Baba'ya: ''Sen keramet ehli bir azizsin. Bu çocuğu tutulduğu hastalıktan kurtar.'' diye yalvarırlar. Demir Baba da: ''Bu çocuğun süt emmesini sağlar isem, tekkeme nezreder misiniz?'' der. Kabul ederler. Demir Baba çocuğa: ''Em!'' der. Çocuk, anasının memesini emer. Delikanlılık çağına erince, Demir Baba dergahına gönderirler. Böylece Demir Baba, çocuğu evlat edinir. Adını Ahmed kor. Bu çocuk daha sonraları Balım Sultan'a giderek, el alır ve adı da ''Kazak Abdal'' olur''. söylence böyle bitiyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder