Moskova

Moskova

15 Mayıs 2021 Cumartesi

İnsana Ne Kadar Toprak Lazım


Gözüne bir kitap ilişti raflarda. Uzanıp aldı.

Tolstoy'un 1886'da yazdığı “İnsan ne ile yaşar?” adlı bir kitaptı.

Tanıtım yazısını okudu. Sonra sehpanın üzerine bıraktı.

“Çok hoş bir kitaptır bu. Bu kitaptaki üç hikayeden birinde ‘İnsana ne kadar toprak lazım?’ başlıklı hikayede konuştuğumuz konu çok güzel anlatılıyor. Açgözlülüğün insanın başına ne felaketler getirebileceğini anlatan ibretlik bir hikayedir. Tolstoy, gözünü toprak hırsı bürüyen bir insanın, hırsı sonucu iki metrelik bir çukurla biten hazin öyküsünü anlatıyor. Lise çağındaki her insan evladının okuması gerektiğini düşünüyorum.”

“O çağlarda okunursa daha sonraki yaşamında insanlar hata yapmaz mı diyorsun yani?”

Gülümsedi.

“Hikayenin kahramanı köylü Pahom, ‘Bizim tek sıkıntımız, yeterli toprağımızın olmayışıdır. Eğer istediğim kadar toprağım olsaydı, şeytandan bile korkmazdım,’ diyor.”

“Çok toprağı olsa hayatının bütün dertleri sona erecekmiş yani.”



“Bir gün bir yabancı gelmiş uzaklardan. Volga'nın öbür tarafından geldiğini ve orada çalıştığını söylemiş. Laf lafı açmış ve adam birçok insanın oraya göçüp yerleştiğini anlatmaya başlamış. Kendi köyünden olan insanların da oraya göçtüklerini, kütüklerini oraya yazdırıp yirmi beşer dönüm toprak aldıklarını söylemiş. Toprak o kadar verimliymiş ki, ekilen çavdarlar bir at boyu yükseliyormuş. Hatta o kadar kalınlaşıyormuş ki, beş tanesi bir deste yapıyormuş!

''güneş batana kadar çevirebildiğin toprak senindir.'' cümlesi bilgece söylenmiş bir söz, Başkurtların cömertliği ve vericiliği de aynı şekilde. sahiplenmek için çabaladıklarımızın belli bir süre sonra bize sahip olduğunu anlatan çok güzel bir hikaye.

Başkurtların reisi, Pahom'a, gözünün gördüğü her yeri bir şartla alabileceğini söyler.  Şartı şudur:  Pahom bir noktadan almak istediği toprağı küçük çukurlar kazarak işaretleyecektir ancak, akşama kadar istediği genişlikte araziyi kazarak başladığı noktaya gelmek zorundadır.  Yarış sabah güneşin doğuşuyla başlar ve batışıyla da biter.  

Pahom güneşin doğuşuyla hoşuna giden merayı büyük bir hızla işaretlemeye başlar.   Yolun yarısı geçmiştir ki güzel bir mera daha görür.  “Burayı da arazimin içine katarsam iyi olur, verimli bir alan” der.  Sağa doğru koşu alanını daha da fazla genişletir.  Güneşin batmasına az kalmıştır.  Ayakları yara içindedir, çok yorulmuştur ama ne olursa olsun başladığı yere güneş batmadan yetişmelidir.  Hırs gözünü bürümüştür.  Hızını arttırır, var gücüyle koşar. Alkışlar içinde güneş batmadan başladığı yere yetişir.  O yorgunlukla yığılır kalır.  Uşağı seslenir ama cevap alamaz. Ağzından kan gelmiş ve ölmüştür efendi Pahom. Yarışın başladığı ve bittiği noktaya, hemen olduğu yere gömülür uşağının ağzından ibret verici o son sözü söyler bize Tolstoy: “Onun İhtiyaç Duyduğu Üç Arşın Kadar Bir Topraktı…''

“Dik gömülecekse bir metrekare çok bile çok. Öyle değil mi?”

“Öykünün özeti bu…”

“Evet, maalesef böyleyiz. Hayatımıza daha fazlasını katmak için çabalarken hayatımızdan ömür dakikalarımız azalıyor… Koşuşturmalar içinde hayattan keyif alamıyoruz. Bir durup, düşünmeli…”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder